“Mübadil” sözcüğünü, ilk kez 2003 yılında Girit’teki “Avrupa Akdeniz Konferansı”nda duymuştum. Kürsüdeki konuşmacı; seksen yıl önce Türkiye’den zorunlu göçe zorlanan 1,5 milyon Yunanlı’nın ve Yunanistan’tan göç ettirilen 500 bin Türkün “Lozan Mübadilleri” olarak çektikleri acıları anlatıyordu...
Resmi tarihimiz; Lozan Anlaşması’ndan üç ay önce Atatürk ile Venizelos arasında imzalanan bu “Nüfus değişimi”nden hiç söz etmiyordu...
Bu nedenle de bu konuda hiçbir bilgim yoktu...
“Mübadele Anlaşması” çerçevesinde köylerinden, kasabalarından toplanarak göç ettirilen bu insanların çocukları ve torunları, 1999 yılındaki depremin sonucunda oluşan “yakınlaşma”dan yararlanarak bir araya geldiler ve ortak etkinlikler düzenlemeye başladılar.
Böylece Türk ve Yunan halklarının tarihlerindeki ortak bir “acı sayfa” gün ışığına çıkmaya başladı...
Tabii, o günlerin küçücük ve fakir Yunanistan’ına Türkiye’den zorunlu olarak göç ettirilen Rumlar, Anadolu’da örgülenmiş yerel kültürlerini de oraya taşıdılar...
Yunan halkı bu göçmenleri hemen bağrına basmadı...
Onlara yasaklar koydu, yaşamlarını sınırlandırdı... Anadolu’dan götürdükleri kendi müziklerini, müzik aletlerini yasakladı...
Bu göçmenler; yıllar boyunca aşklarını, hüzün ve isyanlarını “Rembetiko” dedikleri müzikle kitlelere aktardılar...
Günümüze kadar evrimleşerek gelen bu müzik; özünde 80 yıl öncesinin acılarının bir çığlığı gibidir...
İşte bu “Rembetiko” denilen çığlık, geçtiğimiz akşam Lefkoşa’da bir “Barış çağrısı”na dönüştü ve tam 85 yıl öncesinin “acı”larından yola çıkarak halkların “kardeşliği”ni beyinlere kazıdı...
Gerçekten; Lefkoşa Belediyesi harika bir iş başardı... CTP’li iki belediyenin (Mağusa ve Girne) desteğini çekmesine karşın, Tiyatro Festivali müthiş bir galayla başladı.
Yakın Doğu Üniversitesi’nin salonu dopdoluydu... İnsanlar basamaklarda yere oturmuşlardı...
Yunanistan’da Kostas Ferris’in yazdığı ve Ankara Devlet Tiyatrosu’nun sahnelediği “Rembetiko” oyununun Kıbrıslı Türk tiyatro seyircisi ile buluşması son zamanların en müthiş sanat olayıdır...
Altıncı Tiyatro Festivali’nin açılışının bu oyunla yapılması, hele geceye Yunanistan’dan Kostas Ferris’in de katılması müthişti...
Kostas Ferris; 85 yıl önce İzmir’den Yunanistan’a zorunlu olarak göç etmiş “Mübadil”lerin, oradaki ilk yıllarını, karşılaştıkları acıları, yaşadıkları aşkları ve hüzünleri, isyanlarını, müzikle uğraşan göçmenlerin yaşamlarından yola çıkarak oyunlaştırdı...
Böyle bir oyunun, Ankara Devlet Tiyatrosu tarafından sahnelenmesi ise, bana göre oldukça ilerici bir adım...
İnsan; 85 yıl önce çekilen acıları bir “müzikal” içinde izlerken “Rembetiko”yla sarmaş dolaş olmuş Türk müziğinin de keyfini çıkarıyor...
Tabii kostümleriyle; şarkıcı, oyuncu, dansçı, çalgıcı kimliğini birlikte barındıran genç ve kalabalık kadrosu ile “Rembetiko” geçen akşam bize yalnızca bir müzikal olarak keyiflendirmedi, bunun yanında tarihte 85 yıl geçse de hakların yaşadığı acıların unutulmadığını anımsattı. Bunun da ötesinde halklar arasında barışa olan inancı ve gerekliliği tazelemimizi de sağladı...
Geçen akşam 85 yıl öncesinin “çığlığını” sahneye taşıyanları alkışlarken, bir başka “çığlığı” da yüreklerimize taşıdık...
Lefkoşa Belediyesi’nin sürdürdüğü “Lefkoşa Belediye Tiyatrosu” binasının inşaat projesi için, sanatçı Yaşar Ersoy’un ve belediye tiyatrosu sanatçılarının çığlığıydı bu...
Lefkoşa Belediyesi Sanat Koordinatörü olan Yaşar Ersoy, bina inşaatına destek için “Alkış” dediğinde, salonda yer yerinden oynadı ve bir dakika süreyle hıncahınç dolu olan salon alkıştan inledi...
Oradaki tiyatro severler bu ülkeyi yönetenlere aslında önemli bir mesaj veriyordu...
Lefkoşa halkının bir çağdaş tiyatro sahnesine ve binasına sahip olması için siz de birazcık kıpırdayın, diyordu...
Bu işi sadece belediyenin sırtında bırakmayın, diyordu...
Bu ülkede Cumhurbaşkanı var... Başbakan var... Solcu bakanlar var... Onlardan sanata ve kültüre bir el atmalarını, tiyatro binası projesine destek vermelerini talep edersek çok şey mi istemiş oluruz?
http://www.kibrispostasi.com/index.php/cat/1/col/99/art/3066/PageName/Ana_sayfa