Muhtelit Mübadele Komisyonunun Yetkisi Hakkında

MİLLETLERARASI DAÎMÎ ADALET DİVANI VE TÜRKİYE (1)
IH

Muhtelit Mübadele Komisyonunun Yetkisi Hakkında

(1 Aralık 1926 Tarihli Türk — Yunan Anlaşmasının yorumlanması - 16 Numaralı Istisarî Karar, 28 Ağustos 1928)

Prof. Dr. Nihat Erim

— Bu meselenin nasıl çıktığını anlatmak için 1 Aralık 1926 tarihinde Atina'da imza edilen anlaşmanın ve ona bağh protokoldan önceki vakaların kısaca gözden geçirilmesi lâzımdır.
Daha Lozan Konferansı devam ederken Türk ve Yunan Hükümetleri Türk ve Yunan ehalinin mübadelesi için 30 Ocak 1923 tarihinde bir anlaşma imza etmişlerdi. Bu vesikanın birinci maddesi mucibince Türk toprakları üzerinde yerleşmiş olan (etablis) Türk tebası Ortodoks Rumlarla Yunan topraklan üzerinde yerleşmiş olan (etablis) Yunan tebası Müslümanların mecburî surette mübadelesi kararlaştırılmıştı. Mübadeleye 1 Mayıs 1923 tarihinden başlanacaktı. Bu mübadeleden, Batı Trakya'nın Müslüman ehalisi ile, İstanbul Rumları istisna edilecekti (Madde 2). "İstanbul ehalisinden olan Rum" addedilmek için 30 Ekim 1918 tarihinden itibaren istanbul Şehri Belediye hudutları içinde yerleşmiş (etablis) olmak lâzımdı. Anlaşmanın 16 ncı maddesi mucibince mübadeleye tâbi kılınmayanların oturdukları yerde kalmak veya tekrar oraya dönmek haklarına ve "Türkiye ve Yunanistan'da hürriyetlerinden ve hak-kı tasarruflarından serbestçe istifade etmelerine hiç bir mani ika edilmiyecektir."

Anlaşmanın yürürlüğe girdiği tarihten itibaren bir ay zarfında mübadeleye nezaret etmek ve onu kolaylaştırmak ve mübadillerin menkûl ve gayrî menkûl mallarını tasfiye etmek vazifesi ile mükellef bir (Muh (1) Türkiye Cumhuriyeti Hükümetinin, Milletlerarası Adalet Divanı önünde taraf teşkil eylediği meselelerden Rum ve Türk ahalinin mübadelesi (Etabli Meselesi) bu Derginin ikinci cildinde (S. 62 - 72) ve Musul meselesi üçüncü cildinde (S. 328) incelenmiştir. Beş yıllık bir fasıladan sonra Prof. Nihat Erim, Türkiye'nin taraf teşkil eylediği milletlerarası dâvaları incelemeye devam etmektedir.

MİLLETLERARASI DAİMİ ADALET DİVANI VE TÜRKİYE 45

telit Komisyon) teşkil edilecekti. Bu Kondisyon 4 Türk, 4 Yunanlı ve 3 tarafsız azadan mürekkep olacaktı. Tarafsız üyeler Milletler Cemiyeti Meclisi tarafından 1914-1918 harbine iştirak etmemiş devletler tebalanndan seçilecekti. Komisyon Başkanlığını münavebe ile bitaraf üyeler yapacaktı (Madde 11, 12).

Muhtelif Komisyon umumiyetle 30 Ocak 1923 anlaşmasının tatbikinin icabettireceği bütün tedbirleri almaya ve bu anlaşmanın ortaya çıkaracağı bütün meseleler hakkında karar vermeğe yetkilidir. Kararlar, ekseriyetle verilecektir (madde 12). (2)

Ahali mübadelesi hakkındaki bu anlaşmanın 19 uncu maddesi "işbu mukavelename tarafeyn-i aliyeyn-i âkideyn nazarında Türkiye ile aktolunacak sulh muahedenamesinde münderiç imiş gibi aynı hüküm ve kuvveti haiz olacaktır. Mezkûr nıuahedenamenin iki taraf-ı âli-i müteakit
tarafından tasdikini müteakip derhal merî olacaktır" (3) diyordu.

Barış andlaşnıası Lozan'da 24 Temmuz 1923 de imzalanmıştır. (4) Lozan Barış Andlaşması ve ona bağlı protokollar ve diğer senedler Türkiye Büyük Millet Meclisince 23 Ağustos 1923 de tasdik edildi.

(2) Pulblication dte la C. P. J. I. S<5rie C. No: 15-1., f. 198, 199; Sicilli Kavaran, cilt 1, sahife: 277, 343 numaralı kanun ile tasdik edilmiştir. (23 Ağustos 1923).

Madde 12: "Muhtelit Komisyon işbu mukavelede mezkûr muhacerete nezaret ve anı teshil etmtek ve 9 uncu ve 10 uncu maddelerde mezkûr emvali menkûle ve gayri menkûlenin tasfiyesine tevessül etan'ek vazifesi ile mükellef olacaktır.

Mezkûr komisyon muhaceretin ve martezzikir tasfiyemin suveri eşkâlini testtit edecektir.
Umumî bir surette muhtelit komisyon işbu mukavelenamenin icrasınm istilzam edeceği tedaibiri ittihaz etmek ve işbu mukavelenamenin. fiaJhal verebileceği büfifiimle meşaüde karar vermek hususianıada. bütün selâhiyetlefi 'haiz olacaktır.

Muhtelit komisyonun mukarreratı ekseriyeti ârâ ile ittihaz olunacaktır.

, Tasfiye edilecek emval, hukuk ve menafi», müteallik bilcümle itirazat komisyon tarafından sureti katiyedte hMIeddlecekttov"

(3) SicilH kalvahin, cilt İ, sahife: 283.
(4) Lozan Andlaşmasınm ].42 nci maddesi: "Yunanistan ile Türkiye beyninde Rum ve Türk ahalinin mübadelesine dair 30 Kânunusani 1923 tarihinde aktolunan hususî mukavelename, mezkur jki taraf-ı âlîi âkid arasında, işbu muahedenamede muharrer olduğu takdirdi© h&iş olacağı kuvvet ve kıymetin aynını haiz olacaktır."

143 üncü madde: " Şu kadarki Yunanistan'a ve Türkiye'ye mütealik olmak üzere 1 inci maddenin ve 2 nci maddenin 2 numaralı fıkram ile 5 inciden 11 inci dahil olmak üzere işbu maddeye kadar olan maddeler ahkâmı, Yunan ve Türkiye hükümetleri kendi tasdiknamelerini tevdi «faneleri akabinde işbu tarihte balâda beyan olunan zafoıtıâattıe henüz tanzim edUmemiş olöa foiîe mevklî meriyete ğtteöektte."

46 NİHAT ERÎM

— Lozan Andlaşması 30 Ocak 1923 anlaşmasındaki hükümleri teyid ederek Yunanistan'daki Türk teb'asının ve Türkiye'deki Yunan tebasının haklarını temin etti. (5) Bundan maada barış andlaşması ile aynı günde imzaladıkları (Yunanistan'da bulunan islâm emlâkine müteallik
beyyanname ile) Yunan murahhasları (Venizelos ve Kaklamanos) ahali mübadelesi hakkında 30 Ocak 1923 de Lozan'da imza edilen anlaşma" ahkâmı ile istihdaf edilmemiş olan ve 18 Ekim 1912
(6) tarihinden mukaddem, Girit Adası da dahil olduğu halde, Yunanistan'ı terketmiş veyahut minelkadim Yunanistan haricinde mukim bulunmuş olan eşhası müslimenin hukuku mülkiyelerine hiç bir halel iras edilmiyeceğini Yunan hükümeti namına beyan" ettiler. (7)
— Muhtelit Mübadele Komisyonu mübadeleye nezaret etmek vazifesini bir çok güçlükler içinde fakat muvaffakiyetle ikmâl etti. Mübadele işi bittikten sonra mübadeleye tîibi olmayan şahısların maltartmn iadesini temin etmek vazifesi kalıyordu. îki hükümet tarafından tı'ısil edilmiş olan kiralar, zabıt ve müsadereden dolayı gayri menkullerin kiralarının maruz kaldığı zararlar da iadeye tâbi tutulmuştu.

Bu hususta vaki olacak taleplerin tedkiki ve yerine getirilmesi, aynı Komisyona, gerek 30 Ocak 1923 tarihli anlaşmanın 16 ncı maddesi ile, gerek Lozan Andlaşmasına bağlı IX numaralı beyanname ile vazife olarak verilmişti.

Bazı güçlükler dolayısile Yunanistan'daki Türk mallarının iadesi temin edilemedi. Yunan ve Türk hükümetleri gerek Türkiye'deki gerek Yunanistan'daki malların tasfiyesi için doğrudan doğruya müzakerelere giriştiler. Bu görüşmeler nihayet 1 Aralık 1926 tarihinde Atina'da imzalanan ve 6 Mart 1927 yürürlüğe giren bir anlaşma ile neticelendi.

(5) Lozan Andlaşması: Ekalliyetlere dadr 37 - 45, 65, 66, 92 . Muhtelit Hakem Mahkemeleri 98, 140; Lozan Andlaşmasına bağlı XVI No: lu Protokol.
(6) 30 Ocak 1923 anlaşmasının 3 üncü maddesi, (Türk ve Yunan tapraklanm) 18 Ekim 1912 tarihinden Sonra terketaıiş olanların da1 mübadil addedileceğini ve manevî şahıslara da bu hükmün sarî olduğunu beyan etmektedir.

Bu itibarla (Türk veya Yunan topraklarını) mezkûr tarihten önce terketmiş olanlar mübadil addedilmiyecektir. IX numaralı beyamnamıe bu gibilerin haklarını korumayı vadetmektedir.
(7) Bu beyannamenin son fıkrası Yunan Hükümeti namına yapılan mezkûr taalhhüdün
"18 Teşrinievvel 1912 tarihinden evvel Türkiyeyi terketmiş olan veyahut minelkadim Türkiye haricinde ikamet eylemekte bulunan Rum eshabı emlaki lehindi© muamelei mütekabile icrası şartiıyle" yapıldığını kaydetmektedir.

MİLLETLERARASI DAİMÎ ADALET DÎVANI VE TÜRKİYE 47

(8) Bu sözleşme ile iki hükümet, iade kabil olmayan hallerde malların ve zararların mukabilini nakden ödemeyi taahhüt etmişlerdi. Anlaşmanın 14 üncü maddesi:

"Madde 14 — Türk ve Yunan mübadelei ahali Muhtelit Komisyonu işbu i'dlâfnamenin tatbikine memur edilecektir. Muhtelif Komisyon birer Türk ve birer Yunanlı muhammin ile 1914 — 1918 harbine iştirak etmemiş bitaraf hükümet tebasından bir reisten mürekkep olmak üzere icabeden
tahmin heyetlerini teşkil edecektir." (9)

1 Aralık 1926 anlaşmasına bağlı bir lahika, bir de nihaî protokol Vardır. Lahika malların kıymetinin ne suretle takdir edileceğini tayin ve tesbit ediyor. Protokol anlaşmanın icrasına müteallik bazı hükümler koyuyor. Bu meyanda:

"Madde 4 — Bugün imza edilen itilâf namenin Muhtelit Mübadele Komisyonuna bahşettiği ve işbu itilâfnamenin hini akdinde mukaddemki senedata ibtiriaen mezkûr komisyonun haiz bulunmadığı yeni selâhiyetler münasebetiyle Muhtelit Komisyonda zuhur edebilecek oldukça
ehemmiyeti haiz prensip meseleleri, İstanbul'da inikad eden Türk — Yunan Muhtelit Hakem Mahkemesi Reisinin Hakemliğine havale edilecektir. Hakemin vereceği hüküm mecburilittiba olacaktır."

— l§te Lâhey Milletlerarası Daimî Adalet Divanmın istişarî kararına arzedilen mesele bu son maddenin tatbikinden doğdu. 27 Mart 1927 tarihli içtim'amda Muhtelit Mübadele Komisyonu Türkiye ile Yunanistan arasında aktedilen anlaşma ile kendisine verilen vazifeyi kabul etti.
Muhtelit Komisyondaı Atina anlaşmasından istifade edecek olanlara verilecek sertifikalar hakkında cereyan eden bir münakaşa esnasında, iki hükümet mümessilleri arasında bir ihtilâf çıktı. Türk Murahhas heyeti bu anlaşmadan istifade edecek olanlara verilecek sertifikalara
gerekçe konmasını istemiyordu. Yunan murahhas heyeti ise gerekçe gösterilmesini istiyordu. İki taraf görüşlerinde ısrar ettiklerinden, fikirleri telif etmek kabil olmadı. Bunun üzerine Yunan murahhas heyeti bu ihtilâfı hakeme hallettirmeği teklif etti. Muhtelit Komisyon Başkanı
bu hususta bir karar verebilmek için umumî heyetin içtimaa çağ-

(8) Türkiye Hükümeti tarafından Lahey Daimî Adalet Divanına takdim edilen iztainname (6 Temmuz 1928), (PuMicattan de la C..P. J. I.; serie C. No: 15-1 P. 177).
(9) Bu anlaşma Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından 5 Mart 1927 de, 987 numaralı kanunla "kabul ve tasdik" iedilmiştir. (Sicilli Kavanin, cilt 3, S. 437).

48 NİHAT ERİM

rılması ve keyfiyetin ona arzedilmesi icabettiği mütalâasında bulundu. Yunan Murahhas Heyeti Başkanı bu mütalâaya karşı sadece nihaî protokolü imza etmiş olan iki hükümetin hakeme müracaat hakki olduğunu ve kendisinin Yunan Hükümeti mümessili sıfatı ile ihtil&fı esasen
Türk Yunan Hakem Mahkemesi Başkanına arzettiğini söyledi. Türk Murahhas Heyeti Reisi ise bu görüşü kabul edemiyeceğini, Muhtelit Komisyon tarafından nihaî protokolün Tî nci maddesi mucibince hakeme müracaat için icabeden şartların mevcut bulunduğuna dair bir karar
verilmedikçe hakeme gidilemiyeceğini göyledi. İlk defa bu vesile ile çıkan ihtilâf, bilâhare iki meselede daha tekerrür etti: Birincisi Türk tebası olan ve Lozan muahedesine mülhak I* numaralı beyannameden istifade eden Rumlarvh malbarının takasa mı dahil edileceği, yoksa bu
malların kendilerine aynen iadesi mi icdbedettiği hususunun tesbitine dairdir. İkinci mesele, Yunanistan'ı 18 Ekim 1912 den sonra, Atina anlaşmasına bağlı 2 numar'alı Protokolün birinci fıkrası ile tevhid edilmiş olan mübadele anlaşmasının 3 üncü maddesine ve Atina anlaşmasının 1
inci maddesine tevfikan terketmiş bulunan Türk tebasımn vaziyetinin tesbitine dairdir.

Bu vaziyet karşısında Muhtelit Komisyon, 22 Aralık 1927 tarihli toplantısında Milletler Cemiyeti delâleti ile, Lahey Milletlerarası Daimî Adalet Divanından Atina anlaşmasına mülhak nihaî protokolün 17 nci maddesinin manası ve şümulü hakkında bir istişarî karar vermesini rica
etmeyi teklif etti. Milletler Cemiyeti iki hükümetin meseleyi Adalet Divanına götürmekte mutabık olduklarını anladıktan sonra, 5 Haziran 1928 tarihinde anlaşmazlığı Yüksek Divana arzetmeğe karar verdi. (10)

— Adalet Divanı önünde : Buraya kadar meselenin maddî unsurları, maddî vaka gözden geçirildi. Şimdi Lâhey Milletlerarası Daimî Adalet Divanı karşısında iki hükümet tezlerinin müdafaasını tedkik edelim.

Divan isimleri aşağıda yazılı zatlardan mürekkepti:

Anzilotti (Reis); Huber (Eski Reis); Weiss (ikinci Reis); Lord
Finlay, Loder, Nyholm, De Bustâmante, Altamira, Oda, Pessöa, Beichmann
(aza); Hammarskjöld (Kâtip).

Türkiye Cumhuriyeti Hükümetini, Muhtelit Mübadele Komisyonundaki Türk Murahhas Heyeti Başkanı Cemal Hüsnü (Taray) Bey, Elen Hükümetini Yunanistan Hariciye Nezareti Müdürlerinden Mösyö Drossos temsil ediyordu. Bu dâvada, Divan'daı iki tarafın kendi vatandaş-
(10) Türktyje hükümeti tarafından Lahey Daimî Adalet Divanına takdim edilen izahnameden, Sözü geçen eser, sahife 181.

MİLLETLERARASI DAİMİ ADALET DİVANI VE TÜRKİYE 49

' : 1 lanndan birer hâkim bulundurmaya hakları vardı. (Divan nizamnamesinin 71 inci maddesi). Fakat Türk ve Yunan hükümetleri bu haklarını kullanmıyacaklarını bildirmişlerdi. Bu itibarla Divan tabiî şekilde teşekkül etti. (11)
Alfabe sırası ile, ilk söz Yunan hükümeti mümessiline verildi :
Yunan tezi: M. Drossos hükümetinin görüşünü 6 Ağustos 1928 aleni celsesinde izah etti. Maddî vakayı canlandırdıktan sonra meselenin esasına girdi. Hakeme müracaat hakkı Atina anlaşmasına bağlı protokolün 17 nci maddesinde mevcuttur. Fakat bu hak kime verilmiştir?
17 nci madde bu hususta temamen sakittir. Bu madde Muhtelit Mübadele Komisyonundan bahsediyor. Fakat hakeme müracaat yetkisinin ona verildiğine dair bir hüküm ihtiva etmiyor Böyle şayanı dikkat bir sükûttan çıkarılacak netice nedir?.. M. Drossos'un fikrince, iki hükümet
Atina anlaşması ile hakeme müracaat etmek hakkını Muhtelit Mübadele Komisyonuna vermek istememişlerdir. Zira eğer iki taraf bu selâhiyeti komisyona tanımak isteselerdi bunu gayet açık ve katî bir ifade ile beyan ederlerdi. Yunan Hükümeti Ajanı burada Atina anlaşmasının
sarahaten selâhiyetler tanıyan maddelerini (12 nci maddenin 3 üncü fıkrası, 6 nci maddenin 3 üncü fıkrası, 13 üncü maddenin, 1 inci ve 3 üncü fıkraları) zikrediyor. Bu maddeler meyanmda protokolün 17 nci maddesini, Muhtelit Mübadele Komisyonu'na hakeme müracaat hakkını
tanıyan bir madde bulamıyoruz. Hakeme müracaat, devletlerin kendi haklarıdır. Böyle bir hak sarahaten başkasına devredilmedikçe sahibinde kalır.
Binaenaleyh iki devlet hakeme müracaat hususunda mutabık kalırlarsa, mesele yoktur. Fakat anlaşamazlarsa, o zaman her biri münferiden hakeme başvurabilir. 17 nci maddede zikredilen bütün şartlar gerçekleştiği halde dahi iki hükümet hakeme müracaat etmiyebilir, şu şartlaki:
1. Komisyonda çıkan mesele üzerinde tam bir anlaşma hasıl olursa, 2. Anlaşmaya Vanlamadığı halde, iki hükümetten hiç biri hakeme müracaat etmek arzusunu göstermezse.
Türkiye hükümeti 30 Ocak 1923 Lozan anlaşmasının 12 nci maddesinin 3 üncü fıkrasına (12) istinaden Muhtelit Komisyon'un hakeme (11) Pulblication de la C. P. J. I.; Serie C. No: 1 5 - 1 ; Avis No: 16, P. 10.
(12) "Umumî bir surette Muhtelit Komisyon iglbu mukavelenamenin icrasının istilzam edoeği tedabiri ittihaz etmek ve işbu mıukavelenemenin mahal verebileceği bilcümle mesailde karar vermek hususlarında bütün selahiyetleri haiz olacaktır" (Sicilli Kavanln, cilt 1, sahife 281).

50 NİHAT ERİM

müracaat edebileceğini iddia etti. Mr. Drossos'un kanaatince Atina anlaşması Muhtelit Mübadele Komisyonu'na Lozan'da verilen yetkileri değiştirmiştir.
Hakeme müracaat, Lozan'da düşünülmeyen, 1926 tarihli Atina atıl aşması ile tanınman yeni bir yetkidir. Binaenaleyh bu yeni hak Lozan Mübadele anlaşmasından ayrı olarak o anlaşma ile alâkadar olmayarak mütalâa ve tedkik edilmelidir. Sonra Devletlerarası Hukukuna göre hakeme müracaat hususî bir haktır. Umumî hakların çerçevesi dışında kalır. Lozan anlaşmasının 12 nci maddesinin 3 üncü fıkrası umumî hak ve selâhiyetler tanımaktadır. Diğer taraftan adı geçen
bu madde sadece idarî meseleler derpiş etmiştir; yalnız mübadeleye, nezarete, malların tasfiyesine, mübadillerin hak ve menfaatlerine mütealliktir. Halbuki hakeme müracaat Muhtelit Komisyonun selâhiyetleri çevresine dahil edilecek mahiyette idarî bir iş değildir. Komisyonun
azaları hukukçu değildirler.

Atina anlaşmasının 14 üncü maddesinin 1 inci fıkrası, Muhtelit Komisyon "işbu itilâfinamenin tatbikine memur edilecektir." (13) diyor.

Bu maddenin hukukî şümulü nedir?.. Yunan hükümeti ajanına göre bu maddenin kasdettiği meseleler teferruata ait, ikinci derecede ehemmiyeti haiz olanlardır. Bu mâna aynı maddenin ikinci fıkrasına istinatla çıkarılmaktadır. "İşbu itilâfnamenin tatbikinden" maksad, ikinci fıkrada
sayılan hallerdir. (14) Yani kıymet tahmini heyetleri teşkili gibi ikinci derecede işler. Yahut tasfiye dışında kalmış malların iadesi (madde 6, fıkra 2), satılmış olan malların kıymetlerinin takdiri (madde 7), vatandaşlığa müteallik itirazlar (madde 13, fıkra 3), ilâhiri... Hepsi ikinci
derecede ehemmiyette olan bütün bu meselelerin tatbiki sarahaten Komisyona havale olunmuştur. Buna mukabil büyük ehemmiyeti haiz meselelerin tatbiki ise devletlere bırakılmıştır. Bu gibi meseleler ancak iki devlet tarafından açıkça ve katiyetle başka bir uzva bırakıldığı beyan edilirse, ilgili uzvun selâhiyeti çevresine girebilir. Atina anlaşmasına
bağlı nihaî protokolün 17 nci maddesinde böyle açık ve katî bir hüküm varmıdır? Hayır.
Binaenaleyh, Muhtelit Mübadele Komisyonunun hakeme müracaat gibi birinci derecede ehemmiyetli bir mesele üzerinde karar vermek se (13) Sicilli Kavanin, cilt 3. sahife 441.
(14) "Muhtelit Komisyon, her biri bir Türk, Yunan ve üçüncü devlet tebasmdan bir Reisden mürekkep olmak üzere icabeden tahmin heyetlerini teşkil edecektir." (Sicilli Kavanindeki Türkçe metinde "tierce puissauce" tâbiri yerine"1914 .

J1918 haıribine iştirak etmemiş bitaraf hükümet" tâbiri kullanılmıştır; Sicilli Kava-
^aıinl Oilt 3, sahife 441).
MİLLETLERARASI DAİMÎ ADALET DİVANI VE TÜRKİYE 51
lâhiyeti yoktur. Bu selâhiyet Türk ve Yunan hükümetlerine aittir. Muhtelit
komisyon hakeme müracaat edilip edilmiyeceği hususunda sadece
iki taraf arasında görüş ayrılığı bulunduğunu müşahede etmekle iktifaya
mecburdur, şu veya bu maalde bir fikir beyan etmekten kaçınmalıdır.
Ortaya çıkan "selâhiyet" meselesini halledip bi rmesele-i müste'hire
şeklinde karara bağlamak doğrudan doğruya hakeme düşer.
Eğer Muhtelit Komisyona hakeme müracaat hakkı tanınırsa şöyle bir
vaziyet karşısında kalmak mümkündür: Herhangi bir mesele hakkında,
meselenin prensibe taalluk ettiği iddiası ile hakeme müracaata karar
verildiğini ve hakeme gidildiği zaman hakemin, kendi selâhiyeti hakkında
karar vermeğe hakkı olduğundan o mesele de selâhiyetsizlik kararı
verdiğini, düşünelim. Bu "selâhiyet ihtilâfını" nasıl halledeceğiz?
Bu ihtilâf halledilemiyecektir. Çünkü hem Muhtelit Komisyon, hem hakem
selâhiyetsizliklerini beyan etmişlerdir.
Türk hükümetinin yazılı izahnemesinde böyle "menfi bir ihtilâf"
çıkmayacaktır, zira Muhtelit Komisyon meselenin hakeme havalesi lâzımgeldiğine
karar vermesi üzerine hakem artık selâhiyettar olup olmadığını
değil, kendisine usulü dairesinde müracaat edilip edilmediğini araştırmalıdır
denmektedir. M. Drossos'un fikrince bu iddia yanlıştır.
Hakem kendi yetkisi üzerinde ancak kendisi karar verebilir, bu bir
Devletlerarası Hukuku kaidesi olarak kabul edilmiş prensiptir. Herhangi
bir mesele kendisine sunulduğu zaman hakem, bu meseleye bakmaya
yetkisi olup olmadığını bizzat kendisi kararlaştırır. "Selâhiyetim dışındadır"
derse, onun bu hükmü mutlaktır. Şimdi n'asıl olur da hakemi
bu hakkından mahrum edebiliriz? Bu hak, hakemlik sıfatına bağlıdır.
Böyle bir mahrumiyet onun hukukî vicdanını rencide edecektir.
Yunan tezi kabul edilirse böyle bir vaziyetle karşılaşılmayacaktır.
Hakem yetkisizlik karan verdiği zaman, artık Muhtelit Komisyon mecburen
o meseleyi halledecektir. Çünkü 17 nci maddenin ikinci fıkrası
mucibince hakem kararlanna riayet mecburidir.
Türkiye aynı zamanda Muhtelit Mübadele Komisyonunun hem idarî
hem adlî bir organ olduğunu beyan ediyor. Yunan hükümeti ajanının
fikrince Muhtelit Komisyon sadece idarî bir uzuvdur. Bu itibarla
adlî bir karar veremez. Ancak Muhtelit Hakem Mahkemesi Başkanı
böyle bir kudreti haizdir. Yalnız anlaşmazlığın esasına dair değil, fakat
"mesele-i müste'hire" baklanda da hüküm vermek onun vazifesidir.
Diğer taraftan Muhtelit Komisyonca hakeme! müracaat karan vermek,
kendi vazife sahasını kısmen daraltmak, işi bir safhasından sonra
52 NİHAT ERİM
hakeme havale etmek demek olduğundan, çok beşerî bir psikoloji tesiri
ile, tarafsız üyeler hakeme müracaata mahal olmadığı mütalâa ve reyinde
bulunacaklardır. Bu görüşe, menfaatini hakeme gitmemekte gören
taraf murahhas heyeti de iştirak edecektir. Bu suretle Muhtelit Komisyon
tatbikatta hakeme müracaat maddesini temamen hükümsüz bırakacaktır.
M. Drossos temsil ettiği hükümetin tezini müdafaa sadedinde daha
bazı amelî mülâhazalar dermeyan ettikten sonra şu neticeye vardı:
Muhtelit Mübadele Komisyonu sadece, herhangi bir mesele üzerinde,
huzurunda ihtilâf çıktığını ve anlaşma imkânı bulunmadığını müşahede
etmekle yetinmelidir. Hakeme müracaat hususunda taraflar mutabık
kalırlarsa müştereken, kalmazlarsa arzu eden taraf tek basma hakeme
başvuracaktır. Hakem, ihtilâfm 17 nci madde mucibince kendisine
sunulması icabeden bir anlaşmazlık olup olmadığı hususunda karar
verecektir. Hakem kendisini yetkili görürse meselenin esasına girecektir.
Görmezse, Muhtelit Mübadele Komisyonu meseleyi bir karara
bağlamaya mecburdur. (15)
işte Yunan Hükümeti 1 Aralık 1926 tarihli Atina anlaşmasına bağlı
nihaî protokolün 17 nci maddesini bu suretle anlayor ve bu yolda yorumluyordu.
Türk tezi: Adalet Divanı'nın 7 Ağustos 1928 günü açık oturumunda
söz olan Bay Cemal Hüsnü Türk tezini bu kerre Adalet Mahkemesi
huzurunda izah etti. Türk hükümetinin görüşünü aşağıdaki noktalarda
hülâsa etmek mümkündür:
1 — Muhtelit Komisyon bir kaza ve hakem mercii karakterini haizdir.
Bu 30 Ocak 1923 tarihli Mübadele anlaşmasının 12 nci maddesinin
3 üncü fıkrasından anlaşılmaktadır. Bu madde Muhtelit Komisyona
mallara, haklara ve tasfiye edilecek menfaatlere müteallik bilcümle
ihtilâfları sureti katiyede halletmek hakkını vermektedir. "Sureti katiyede"
kelimesi üzerinde durulmalıdır. Bu tabir Lozanda sulh müzakereleri
esnasında Muhtelit Komisyonun yetkilerini tayin eden mübadele
anlaşmasına bu kelimenin konmasını ısrarla istiyen Türkiye'nin arzusu
üzerine konmuştur. Bay Cemal Hüsnü dahi bu "sureti katiyede" tâbiri
üzerinde ısrar etmektedir. Zira Muhtelit Komisyonun, kendisine arzedilen
muhtelif anlaşmazlıkları istînâfsız hallüfaslettiğini bu ibare göstermektedir.
Muhtelit Komisyon mecburilittiba ve lüzum halinde iki
(15) Publicatlon üe la C. P. J. I.; Serie C. 15 - 1 , Avis Oonsultatif No:16, 17-34.
MİLLETLERARASI DAİMÎ ADALET DÎVANI VE TÜKKÎYE 53
devlet amme kuvvetleri tarafından icr"ası temin edilen hükümler vermektedir.
Muhtelit Komisyonun hakikaten kazaî bir mercî olduğunun diğer
bir delili de Muhtelit Hakem Mahkemesinin faaliyet sahasına dahil olan
meseleler nevinden iddiaların karara bağlanmasına yetkili kılınmış,
olmasıdır. Lozan Barış Andlaşmasınm 65 inci maddesi (16) Muhtelit
Hakem Mahkemesine ne gibi vazifeler yüklemişse, mübadele anlaşmasının
12 nci maddesi (17) de Muhtelit Komisyona hemen bunların aynı
olan vazifeler vermiştir.
Muhtelit Hakem Mahkemeleri'ni Lozan Barış Andlaşması Türkiye
ile diğer âkidelerin her biri arasındaki meselelere bakmak üzere tesis
temiştir. Türk-Yunan Mahkemesi de bunlar arasındadır. Halbuki Muhtelit
Mübadele Komisyonu mübadele işlerine, mübadeleden mütevellit
münazaa, iddia ve ihtilâflara bakmak, onları katî olarak halletmek üzere
kurulmuştur. Yani mübadele işleri için tahsisan bir komisyon kurulmuştur.
Bu komisyon kurulmakla mübadele meseleleri Hakem Mahkemesinden
başka bir uzva verilmek istenmiştir. Bu itibarla İstanbul'da
yan yana çalışan bir Muhtelit Hakem Mahkemesi bir de Muhtelit Mübadele
Komisyonu bulunmasından, birincinin kazaî ihtilâflara ikincinin
de sadece idarî işlere bakacağı manasını çıkarmaktan kaçınılmalıdır. Atina
anlaşması Muhtelit Komisyonun selâhiyetlerini azaltmak şöyle dursun,
bilâkis çoğaltmıştır. (Madde 6, fıkra 3; madde 7, fıkra 1; madde
12, fıkra 3; madde 13, fıkra 1, 3, 4).
Atina anlaşması bazı çok mühim meselelerde, prensip meselelerinde,
tek hakeme müracaatı kabul etmiştir. Yoksa Muhtelit Komisyon ile
tek hakemin göreceği işler arasında bir mahiyet farkı yoktur. Sadece
ehemmiyet derecesi farkı vardır.
2 — Atina anlaşması ile selâhiyettar kılman iki kaza merciî hukukan
temamen eşittirler. Biri diğerine tâbi değildir. Nihaî protokolün
17 îıci maddesi tek hakemin selâhiyetini sarahaten zikrederken, niçin
muhtelit Komisyon için böyle bir hakem selâhiyeti tanımadı denemez.
Zira Atina anlaşmasının 14 üncü maddesi komisyonun hak ve vazifelerini
umumî olarak tesbit etmiştir.
(16) "Madde 65 - 29 Teşrinievvel 1914 tarihinde Düveli müttefika fceibası olan
eşhasa ait olup işbu muahedenin mevkii icraya vazı tarihinde Türk kalacak arazi
üzerinde halen mevcut ve kabili teşhis olan emval, hukuk ve menafi bulundukları
hal üzere, menlehülhaklarmaı derhal iade olunacaktır....
(17) "Madde 12 — Tasfiye edilecek emval, hukuk ve menafie müteallik bilcümle
itirazat Komisyon tarafından sureti katiyede halledilecektir."
54 NİHAT ERİM
3 — Atina anlaşmasının tatbikinden doğacak bütün ihtilaflı meseleler
tabiati ile evvelâ Muhtelit Komisyona arzed^ecektir- Komisyon yetkisizlik
kararı vermeden tek hakeme müracaat edilemez. Edildiği takdirde
hakem, dâvanın diğer mahkemede görülmekte olduğunu ileri sürecek
tarafın iddiasını nazarı itibara alarak (litispendance) bu müracaatı reddetmelidir.
Zira aksi takdirde alâkadarlara mütenakız iki kazaî karar karşısında
bırakmak mahzuru vardır. Çünkü burada biri idarî diğeri kazaî
iki otorite değil, ikisi de kazaî olan makamlar bahis konusudur.
4 — Muhtelit Komisyon tarafından verilecek yetkisizlik karariyle
tek hakem bağlı kalacaktır. Bu suretle iki merci arasında menfî ihtilâf
çıkmayacaktır. Hakem'in kendi yetkisi hakkında kendisi karar vermesi
kaidesine gelince: tek hakem yetkisizlik kararı verdiği zaman yine
menfî ihtilâf doğabilecektir. Bunun böyle olması Türk hükümetinin
tezini kuvvetlendirir. Böyle bir vaziyeti ödemek için Türk tezini kabul
etmeli, ve Muhtelit Komisyonun yetkisizlik kararı verdiği hallerde tek
hakemin gayrî kabilî münakaşa bir surette yetkili olacağı kabul edilmelidir.
5 •— Yaıaan hükümeti noktaî nazarınca yetki meselesini tek hakeme
bırakmak icabediyor. Tek hakem kendisini selâhiyetsiz addederse o
zaman mesele Muhtelit Komisyon tarafından haPedilecek; selâhiyet karan
verirse ihtilâfın esasına da yine tek hakem bakacak. Fakat her ihtilâfın
önce Muhtelit Komisyona arzedilmesini âmir olan bir acılaşma varken
böyle bir usul gayrî mantıkî olur.
6 — Amelî bazı mülâhazalar da Türk hükümeti tezini kabul etmeği
icabettirir. Muhtelit Komisyon mübadeleden doğan binlerce mesele ile
meşgul olduğu için, mübadelenin ortaya çıkaracağı iddiaları, talepleri, ihtilâfları
herhangi başka bir uzuvdan daha iyi kavrar. Herhangi bir işin,
eski selâhiyetleri cümlesinden olarak mı yoksa Atina anlaşması ile verilen
yeni selâhiyetferi icabı olarak mı kendisine arzedildiğfcıi takdir etmek
için bir çok vesikalara maliktir. Halbuki tek hakem bu hususlarda
nisbeten daha az malûmat sahibidir.
Bay Cemal Hüsnü, Yunan muhtırasının Türk tezini hülâîsa ettiğini
iddia eden cümleleri üzerinde durarak, bunların Türk tezini sadıkane
hülâsa etmediğini gösterdi: Bilhassa Türk muhtırasının tek hakeme
yalnız Muhtelit Komisyonun müracaat edebileceği noktai nazarını
ileriye sürdüğü yanlıştır. Türk tezi muhtelit komisyon için inhisarcı bir
hak iddia etmemektedir. Türk hükümetinin fikrince tek hakeme ihtilâfı
doğrudan doğruya Muhtelit Komisyon verecektir. Fakat tek hakem
huzurunda Muhtelit Komisyon dâvanın taraflarından biri olarak bulunMİLLETLERARASI
DAİMÎ ADALET DİVANI VE TÜRKİYE 55
mayacaktır- Bu suretle açılan dâvayı takip iki devlete düşer. Hattâ Türk
tezi daha da ileriye gitmektedir: Muhtelit Komisyon kendini yetkisiz gördüğüne
dair kararını verdikten sonra alâkadar taraflar tek hakeme baş
vurabilirler.
Yunan muhtırası, Muhtelit Komisyonun ancak ikinci derecede ehemmiyeti
haiz işleme iştigal etmeğe memur olduğunu söylüyor ve Komisyon
üyelerinin kabiliyeti üzerinde de şüpheler uyandırıyor. Divan huzurundaki
müdafaasında M. Drossos da yanı fikir üzerinde durdu. Bay
Cemal Hüsnü, bu noktayı aydınlatmak ister. Muhtelit Komisyonun tarafsız
üyeleri Milletler Cemiyeti tarafından tayin edilmiş tecrübeli zatlardır.
Birisi General Manrique de Lara'dır. Dördü ise hukuçudurlar
(18). Komisyonun vazifes'niın ikinci derecede işlere bakmak olduğu iddiasına
gelince, bunun varid olmadığını anlamak için gerek mübadele
anlaşması ile gerek Atina anlaşması ile bu Komisyoeıa tevdi edilen mühim
vazifeleri hatırlamak kâPdir.
Diğer taraftan Yunan hükümeti bir devletlerarası hukuku kaidesi
ileriye sürüyor: Her mahkeme kendi öelâhiyetini kendisi tayin eder.
Türk hükümeti bu kaideyi reddetmek şöyle dursun, bPâkis tasdik ve
teyid eder. Yalnız Yunan hükümeti bundan tek hakem lehine bir hüküm
çıkarmak istiyor. Halbuki Türk Hükümeti tek hakemin kendi yetkisine
dair vereceği kararı inkâr etmemekle beraber, bir hakem mahkemesi
olan Muhtelit Komisyon için de aynı hakkı tanımak lâzım geldiği kanaatindedir.
Tçk hakem kadar Muhtelit Komisyon da bir mahkeme, bir
hâkim sıfatını haizdir. İki uzuv arasında bu bakımdan hiç bir fark yoktur.
Eğer burada menfi ihtilâf çıkacağı ileriye sürülürse, bu hususta
Türk tezi sarihtir: Her mesele önce Muhtelit Komisyon huzuruna gelecektir.
Muhtelit Komisyonun kararları katî olduğu için Yunan ve Türk
hükümetleri cnun vereceği yetkisizlik kararını itirazsız kabul edip tek
hakeme gideceklerdir. Tek hakem önünde de yetkisizlik idd'ası dermeyan
etmiyeceklerdir. Zira böyle bir iddia Muhtelit Komisyon kararına dolayısile
itiraz etmek demektir- Bu suretle menfî ihtilâfın önüne geçilmiş
olunuyor.
Türk hükümeti ajanı Yunan hükümeti ajanının izahatı meyanında
temas ettiği diğer noktalara da birer birer cevap verdikten sonra Yüksek
mahkemenin (Adalet Divanı) adalettinden emin okluğunu söyliyerek
sözlerini bitirdi.
(18) M. Hans Bolstad, avukattır İsveçlidir; M. Ekstrand. İsveç'in Buenos
Ayres elçisi devletlerarası sahasında) tanınmıştır; M. Widding-, milletlerarası yüksek
vazifeler ifa etmektedir; M. Rivas Vicuna, Şlli'lidir, eski profesördür.
56 NİHAT ERİM
Divanın karan: Milletlerarası kaza mercii kararını 28 Ağustos 1928
de verdi. Bununla Daimî Adalet Divanı 16 nci istişarî mütalâasını (avis
consultatif) vermiş oldu. Yüksek mahkeme önce hâdisenin kendisine eıe
suretle arzedildiğini hulasaten hikâye etti. Sonra her iki hükümetin divandan
nasıl bir karar istediklerini tesbit etti. Türkiye Chımhuriyeti
hükümeti yazılı izahnamesinde Divan'rcı aşağıdaki istikamette karar vermesini
istiyordu:
"Türk - Yunan Muhtelit Hakem Mahkemesi Reisi Atina anlaşmasına
bağlı nihaî protokolün 17 nci maddesinin derpiş ettiği müracaat: 1)
Muhtelit Komisyona ait olsun (dâvama takibi taraflara bırakılsın); 2)
Taraflar gerek müştereken, gerek münferiden, Muhtelit Komisyon, nihai
protokolün 17 nci maddesindeki şartların yerine geldiğini ve Muhtelit
Komisyonun yetkisiz olduğunu bildiren bir karar vermeden önce yayapılmasın.
Muhtelit Komisyonun bu yetkisizlik kararı yetki meselesini
her iki hakem mercii için de halletmiş olacak ve Muhtelit Hakem Mahkemesi
Başkanını da bağlayacak."
Diğer taraftan Yunan hükümeti mümessili şifahi izahatında hulasaten
şu neticeye varıyor:
1) Muhtelit Komisyonun hakeme müracaata hakkı yoktur. 17 nci
madde ile iki taraf ona böyle bir yetki tanımamışlardır. Bu madde bu
hususta temamen meskûttur- Belki Komisyon (partie diligente) olabilir.
2) Muhtelit Komisyonun yetki meselesini halletmeğe hakkı yoktur.
Bu meseleyi Devletler Umumî Hukuku kaideleri mucibince bizzat hakem
halledecektir.
3) îki taraf Muhtelit Komisyonun mütekaddim bir kararma ihtiyaç
olmaksızın müştereken hakeme müracaat edebilirler. Şayet iki taraf
müştereken hakeme müracaat hususunda anlaşamazlarsa, her biri
münferiden müracaat edebilir.
Divan, iki hükümetin noktai nazarından ve Muhtelit Komisyon Başkanı
tarafından 4 Şubat 1928 de Milletler Cemiyeti Umumî Kâtibine gönderilen
mektuptan, kendisinden şu suallere cevap verilmesi istendiği neticesini
çıkarıyor:
1) Atina'da 1 Aralık 1926 da Türk ve Yunan hükümetleri arasında
aktedilen acılaşmaya bağlı nihaî protokolün 17 nci maddesinde nazarı
itibara alman meselelerin Türk - Yunan Muhtelit Hakem Mahkemesi
Başkanının hakemliğine tevdi edilmesi için aynı maddede zikredilen
şartların mevcut olup olmadığım müşahede etmek Yunan ve Türk ehalinin
mübadelesi için kurulan Muhtelit Komisyona mı aittir?
MİLLETLERARASI DAİMÎ ADALET DİVANI VE TÜRKİYE 57
2) Adı geçen 17 nci maddede zikredilen şartlar tahakkuk ettiği takdirde
bu madde ile nazarı itibara almacı hakeme müracaat hakkı kime
aittir?..
îşte divan, yukarıda tesbit edilen bu suallere cevap verecektir. Bu
sualler dışında kalan noktalara temas etmiyecektir.
Divan her şeyden evvel Muhtelit Komisyonun umumî bünyesi üzerinde
duracaktır. Yüksek mahkemenin kanaatince Komisyon onbir üyeden
mürekkep olan ve her üyenin ayn ayrı oy sahibi bulunduğu ve
münferiden hareket ettiği bir teşekküldür. Hattâ bir meselede iki Türk
üye ayrı oy vermişlerdir. Bu da gösteriyor ki Muhtelit Komisyon nezdin»
deki üyeler hükümetlerinin mümessili değildirler.
Komisyoeıun yetki ve vazifelerine gelince:
1 — Mübadele anlaşmasının (30 Ocak 1923) 12 nci maddesi Komisyona
bir takım idarî vazifeler veriyor. Fakat ayni maddenin diğer
fıkralarında komisyona "mallara, haklara ve tasfiye edilecek menfaatlere
müteallik ihtilâfları sureti katiyede" halletmek yetkisi tanıyor ki
bu "kazaî veya adlî bir vazife"dir.
2 — Yunan Murahhas heyeti tarafından imzalanan Lozan Andlaşmasına
bağlı LX numaralı beyanname mübadeleye tâbi olmayan, Yunanistan'ı
18 Ekim 1923 dem evvel terketmiş veya ötedenberi Yunanistan
haricinde yaşamış olan müslüman ehalinin mülklerine müteallik talepleri
hakkında karar vermek selâhiyetini de Muhtelit Komisyona vermiştir.
Talepler komisyon tarafından acele tedkik olunacak ve bir sene zarfında
bir karara bağlanacaktı. Bu da iki hükümetin işlerin çabuk yürümesini
sağlamak ve komisyonun mesaisini teşci etmek istediklerini
gösterir.
3. 1 Aralık 1926 tarihli Atina anlaşması Komisyona yeni vazifeler
tahmil ediyor ve bazı kazaî yetkilerle (madde 6, fıkra 3; madde 12, fıkra3;
madde 13 fıkra 1,3) anlaşmaya müteallik umumî yetkiler (madde
14 fıkral) tanıyor. Nihaî protokolün 17 nci maddesinde gözceıünde tutulan
meseleler anlaşmanın verdiği yeni selâhiyetlere taalluk etmektedir.
Atina anlaşması Lozan Barış AndlaşmasKiın ve IX numaralı beyannamenin
doğan güçlükleri biran evvel halletmek maksadile aktedilmiştir.
Adalet Divanı yukarıdaki noktalarda mübadele işlerini tanzim eden
asüaşmalann ruhlunu aramıştır. Bu anlaşmaların ruhu ve maksadı bu suretle
tebarüz ettirildikten sonra Atina anlaşmasına bağlı nihaî protokolün
17 nci maddesinin tefsirine geçilebilir- Burada o maddeyi bir kerre
daha aynen yazmak faydasız değildir:
58 NİHAT ERÎM
"Bugün imza edilen itilâf namenin Muhtelit Mübadele Komisyonuna
bahşettiği ve işbu itilâfnamenin hini akdinde mukaddemki senedata iptinaen
mezkûr komisyonun haiz bulunmadığı yeni selâhiyetler münasebetiyle
Muhtelit Komisyonda zuhur edebilecek oldukça ehemmiyeti haiz
prensip meseleleri, istanbul'da inikad eden Türk - Yunan Muhtelit Hakem
Mahkemesi Reisinin hakemliğine havale edilecektir. Hakemin vereceği
hükümler n\ecburülittiba olacaktır."
.• ^ Divan nazarında her ne kadar daha tatminkâr bir metin bulunabi-
**% lirse de, bu maddenin manası açıktır. Hakem'e kimin başvuracağı hu-
• / ri''z susunda madde sâkit olmakla beraber, bu sükûtten bu müracaatın Muhtelit
Komisyon tarafından yapılacağı manası çıkarılmak lâzımdır. Zira
17 nci madde komisyon huzurunda çıkacak meseleleri derpiş etmektedir.
Binaenaleyh yalnız komisyon önünde ortaya çıkacak meseleler nazarı
. itibara alınmıştır. Bu böyle olunca her kaza uzvunun kendi selâhiyetleri
•-•• şümulüne dahil olan meseleleri tayin etmek bizzat yapacağı bir iş olduğundan;*
Muhtelit Komisyon da meseleyi halletmek selâhiyetinde olup
olmadığına dair kararını verecektir. Komisyon yeni yetkiler münasebetiyle
huzurunda çıkabilecek "oldukça ehemmiyeti ha4z prensip meseleleri"
karşısmda kalıp kalmadığım bizzat takdir edecektir. Bu temamen
takdirî bir iştir. Ve bu takdirî en iyi yapacak olan da, bu gibi meseleleri
tedkike alışmış olan, Muhtelit Komisyondur. Eğer bu Komisyon
üyeleri arasında ittifak hasıl olmazsa ekseriyetle karar verilir. 17 nci
maddeden anlaşılan iki kaza uzvu kabul ettiğidir: Birincisi hakeme gitmek
için oldukça ehemmiyeti haiz bir mesele karşısmda bulunup bulunulmadığı
hususunda karar verecek ve bu şartın yerine geldiğine hükmedilirse,
ikinci uzuv meselenin esasına dair hüküm verecektir. Bu böyle
olunca, Divanın kanaatince, Muhtelit Komisyon ile hakem arasında
menfî ihtilâf çıkamaz.
Divan 17 nci maddede kullanılmış olan "tahkim" (arbitrage) kelimesine
büyük bir ehemmiyet atfetmemektedir. Burada mevzu bahs olan
geniş manada tahkimdir- Zira tahkim tam manası ile hususiyetlerini burada
bulamıyor. Evvelâ, ihtilâfı mahkemeye taraflar tevdi etmiyorlar. Zira
Komisyon iki hükümet mümessilinden değil münferid azalardan mürekkeptir.
Saniyen hakeme mutlaka muhtelit komisyonda her hangi bir mesele
üzerinde ihtilâf çıktığı zaman gidilmiyor- Meselenin hal sureti üzerinde
Komisyon üyeleri mutabık olabilirler, fakat mesele mahiyeti icabı
hakeme arzedilmek icabediyorsa esasa dair kararı hakem verecektir.
MİLLETLERARASI DAİMÎ ADALET DÎVANI VE TÜRKİYE 59
Yunan hükümeti 17 nci maddenin bir tahkim şartı (clause compromoissoire)
olduğunu ispat etmek istemiştir. Bu bir tahkim şartı olunca,
eğer sarahaten başkasına verilmemişse, hakem merciine müracaat yalnız
devletlerin hakkıdır. Eğer hareket noktası doğru olsaydı, netice de
doğru olabilirdi. Fakat Divan hareket noktasında, Yunan hükümetinin
fikrine iştirak edemiyor: 17 nci madde bir tahkim şartı mahiyetini haiz
değildir. Madde metninde yalnız "tahkim" kelimesi böyle bir şartı hatırlatırsa
da, o kelimenin ne manada kabul edilmesi lâzımgeldiğini yukarıda
söylemiştik.
Divan mübadeleye müteallik milletlerarası vesikalarının hepsinin ruhunu
tesbit etmiştir. Bu ruha uygun olarak tefsir edilirse 17 nci maddenin
Komisyonun çalışmasına bir engel olmak değil, fakat bilâkis o çalışmayı
kolaylaştırmak istediği görülür. Bu bakımdan varılacak netice
şudur: Muhtelit Komisyon daha ziyade idarî işlerle meşgul olduğundan
ehemmiyetli prensip meselelerini bu mahkemenin Başkanına havale
etmekle âkidler belki de içtihat da vahdet elde etmek istemişlerdir.
Diğer taraftan mübadele işlerini iki hükümet Muhtelit Mübadele
Komisyonuna havale etmiştir. Devletler namına bu Komisyon faaliyette
bulunacaktır. Bu faaliyete devletlerden hiç biri müdahale edemez. 17
nci maddenin tatbiki de bu faaliyet sahasma dahildir. Eğer Türk veya
Yunan azalardan birine veya bir kaçma hakeme başvurmak hakkı tanınacak
olsa, o zaman bir devletin arzusuna göre, hiç ehemmiyeti olmayan
meseleleri hakeme havale etmek mümkün olacaktır ki bu Muhtelit
Komisyonun faaliyet sahasını daraltmak demektir.
îşte bütün bu mülâhazalarla:
"Divan, ittifakla:
"Kendisine bu istişarî kararın başında formüle edilen şekilde sorulan
suale;
"Aşağıdaki cevabı vermek lâzımgeldiği mütalâasmdadır:
1) Türk ve Yıunan hükümetleri arasında 1 Aralık 1926 da Atina'da
aktolunan anlaşmaya bağlı nihaî protokolün 17 nci maddesinde bu madde
de nazarı itibara alınan meselelerin, İstanbul'da bulunna Türk Yunan
Hakem Mahkemesi Başkanına verilmesi için icabeden şartların tahakkuk
edip etmediğini müşahede etmek, yalnız Muhtelit Komisyona
aittir.
2) Adı geçen 17 nci maddede zikredilen şartlar tahakkuk edince,
bu maddede gözönünde tutulan hakeme müracaat hakkı yalnız Muhtelit
Komisyona aittir.

KAYNAK: http://auhf.ankara.edu.tr/dergiler/auhfd-arsiv/AUHF-1951-08-03-04/AUHF-1951-08-03-04-Erim.pdf