Galip ÇAĞ*
TÜRKLER tarihin belirli dönemlerinde anayurtları Orta Asya’dan bilhassa batıya doĞru çok önemli göç hareketlerinde bulunmuşlardır. Bu göçler sadece Türk tarihi için deĞil dünya tarihi için de mühim neticeler doĞurmuştur. Çalışmamız bugün özellikle Balkanların karmaşık etnik kimliĞi içerisinde Türk imgesinin zannedildiĞi gibi ilk kez Osmanlı Türkleri ile deĞil bundan çok önce Hun, Avar, Peçenek ve Kuman Türk göçleri vesilesi ile bölgeye yerleştiĞini göstermeyi amaçlamaktadır. Bu manada çalışmamız sırasında vereceĞimiz yer isimlerinde bu yerleşime dair izleri yansıtmaya çalışacaĞız1. Zira bu yerleşimin izlerini ortaya koymak Balkanlarda çeşitli bölgelerde hâkim olup buralara ilk gelen topluluk olduĞunu iddia eden Slav ve Arnavut topluluklarının2 iddialarını yanıtlamak açısından çok mühimdir.
Hun ve Avar Türklerine Dair ızler
Makedonya bölgesi tarih boyunca birçok kavmin göç sahası içerisinde yer almıştır. Bu kavimler arasında Thraklar (Trak), ılirler, Brigidler, Edonlar, Payonlar, Pelagonyalılar, Dorlar, Vandallar, Vikingler, Gotlar, Romalılar, Slavlar ve nihayetinde IV. yüzyıldan itibaren Karadeniz’in kuzeyinden Balkanlar’ın tümüne yayılarak güneye kadar inen Türkler bulunmaktadır. Bahsi geçen Türk gruplarını Hunlar, Avarlar, Bulgarlar3, Kumanlar (Kıpçak) ve Peçenekler oluşturmakta idi.
Bu gruplar içinden Atilla komutasında, 447 tarihinde ıstanbul surları önlerine kadar gelen Hun Türkleri özellikle Bizans tarihinde de yer almıştır4. Attila beraberindeki Türklerle Bizans’ın Balkan topraklarına saldırmış ve Makedonya ve güneyde Mora yarımadasına ve ıstanbul önlerine kadar tüm toprakları ele geçirmiştir. Attila bu dönemde bugünkü Balkanların birçok önemli kentini hâkimiyeti altına almıştı. Bunlar arasında Sirmium (Srem Mitroviçası),
Singidinum (Belgrat), Naissus (Niş), Serdika (Sofya) ve Scupi (Üsküp) de yer almakta idi5. Attila’nın ilerleyişi Roma’ya kadar devam etmiş ancak elinde burayı alma gücü olmasına raĞmen bir medeniyet merkezi olan Katolik başkentini sadece haraca baĞlayarak kuzeye doĞru çekilmiştir.
Attila’nın ölümü sonrasında Hun Türklerinin bir kısmı Asya’ya dönmek istemişlerse de bölgede bulunan Avarların hâkimiyetine girerek Karadeniz’in kuzeyinden Tuna boyuna kadar birçok bölgede yerleşik bir hayat sürdürmüşlerdir. Hatta bu sıralarda meydana gelen kargaşa ile Güney DoĞu Avrupa’ya doĞru kayan Hırvatların atalarının Külük (meşhur), Kösendzi, Mugel, Alpel
(kahraman), Tugay, Buga gibi Avar Türkçesine ait isimlerle anıldıkları kaydedilmiştir6. Zamanla bu Türk grupları evlilikler ve göçlerle bölgesel yoĞunluk nispetlerini kaybederek daha cüzi birlikler haline gelmişlerdir. Ancak bahis geçen Türklerin bölgede bıraktıkları derin izler bugün elimizdeki verilerle net bir şekilde ortaya konulabilmektedir.
Attila’nın Bizans ile ilişkileri sadece savaşlar üzerine kurulu deĞildi. Bu dönemde Bizans elçisi olarak Attila’nın sarayında bulunan Rhetor Priskhos sarayda kullanılan diller arasında Türkçe ve Latince’nin varlıĞına dikkat etmiştir.
Özellikle Hun Türkçe’sinde geçen medos kelimesi ilginçtir7. Zira bugün Slavca olarak bilinen ve bal manasına gelen med kelimesi aslında yine bal manasına gelen ve aslı medos olan Hun Türkçesi’ne ait kelimedir8.
Bu tarz Osmanlı öncesi Türk izlerine dair örnekler rahatlıkla çoĞaltılabilir. ÖrneĞin bilhassa Makedonya’da sıklıkla rastlanılan “Vardar” isminin menşeinin Türkçe olduĞu genel bir kabuldür. Buna göre Makedonya’nın Ege’ye dökülen en büyük akarsuyunun, Veles’in güneyinde ve Osyek’in kuzeydoĞusunda bulunan bir köyün ve KaradaĞ’da bir tepenin de adı olan bu Türkçe kelime Hun ya da Avar Türkçesi’nde kale, korunaklı bölge manasına gelen var kelimesi ile bugün de kullanılan ve geniş olmayan manasındaki dar kelimesinin bir araya gelmesi ile oluşmaktadır9
(Var + dar). Bu isim ve benzerlerine Osmanlı tahrir kayıtlarında da rastlanılmaktadır. Var-din10, Var-dino11, Ako-vardar12 bunlardan sadece bir kaçıdır.
Yukarıda ifade ettiĞimiz göçler neticesinde Karadeniz’i kuzeyinden Balkanlara doĞru inen Avarlar’ın zaman içerisinde Slav toplulukları ile kurdukları akrabalıklarla benliklerinden uzaklaştıkları bilinmektedir. Bu akrabalık Avar Türkleri için uzun vadede bir sıkıntı doĞuracaksa da diĞer taraftan Bizans için Slav Avar ittifakı manasına gelmekteydi. Avarlar bu manada Slavlarla girdikler etkileşim sayesinde onların öncüsü, eĞiticisi ve müttefiki oluyorlardı13.
Macar kralları adına Hırvatistan bölgesini idare eden yüksek rütbe unvanı olan ban Avar Türkçesi’nden olan baĞan kelimesinden gelmektedir14. Yine ban topraĞı, banlık veya ban bölgesi manasına gelen Banat adı da Avarcadan gelmektedir15. Bu isimden türemiş olma ihtimali yüksek olan birçok yer ismine bilhassa bugünkü Makedonya’nın çeşitli bölgelerinde rastlanmaktadır. ÖrneĞin Ban-iç yada Ban-liç16 1542 tarihli bir tahrir defterinde Kalkandelen (Tetovo)’ne baĞlı bir karye (köy) adı ile karşımıza çıkmaktadır. Yine Manastır’a ait 1544 tarihli
bir defterde Ban-uşa ismiyle kayıtlı köy de17 tezimize katkı saĞlar niteliktedir. Bu benzeşmenin Avarca’dan bir miras olma ihtimali yüksektir.
Peçenek ve Kuman Türklerine Dair İzler
Peçenek Türkleri VIII.-XI. yüzyıllar arasında gerçekleşen göçler vesilesi ile Balkanlara gelmişler ve buralara yerleşmişlerdir. OĞuz Türkleri’nin Üçok kolundandır. VI. ve VII. Yüzyılları arasında Balkaş Gölü civarında hayatlarını devam ettirirken Uygur Türkleri’nin baskıları ile batıya doĞru göçmeye başlamışlardır. 889 yılında ıdil ırmaĞının batı yakasına geçerek bu bölgeye yerleşen Peçenekler, zamanla Karpat DaĞları’nı aşarak Macarları Tuna boyuna doĞru sürdüler. Aslında Peçenek göçlerini Uz ve Kuman göçleri ile birlikte incelemek aralarındaki organik baĞ dolayısı doĞru bir yaklaşım olacaktır. Peçeneklerin bu dönemde Avrupa’nın siyasi çehresinde oynadıkları rolü en somut şekilde ifade eden kişi şüphesiz ki Bizans hükümdarı VII. Constantin Porphyrogennetus olmuştur: “(Peçenekler) Macarlar’ın yegane korktukları bir millet oldular18”. Peçenekler Balkanlara iyice yaklaşırken arkalarından gelen diĞer Türk grupları Kumanların baskısıyla birden bire Bizans ile birlikte hareket etmeye başlamışlar ancak bu duruma uzun süre devam etmemişlerdir. Hatta 1050 tarihinde Edirne’yi kuşatacak kadar güçlendiler. Bu dönem ile alakalı olarak Georg Ostrogorsky, Bizans için en aĞır sonuçların ortaya çıktıĞı dönem demektedir19. Tarihler 1064’ü gösterdiĞinde Peçenek Türkleri Mora yarımadasına kadar tüm Bizans Balkan topraklarını ele geçirmişlerdir20. Peçenekler uzunca bir süre Göktürk alfabesini kullanmışlardır21.
Peçenekler 1026–1091 yılları arasında Sırbistan’dan geçerek Bizans Devleti tarafından bölgeye yerleştirilmişler ve zaman içerisinde OrtodoksluĞu benimseyerek Sırplaşmışlardır. Rasonyi Yunan Makedonyası’nda bulunan Megleno-Vlakları ve Sofya civarında bulunan Sop Bulgar Türkleri Peçenek kalıntılarıdır22.
Ancak şu bir gerçektir ki bu süre zarfında bölgede çok önemli bir etki yaptılar. Bugün Sırbistan’da bu topluluĞun ismi ile anılan köyler vardır (Peçenetsi). Bunlardan bir tanesi Kraguyevats’ta diĞeri ise Kosova’da bulunan Gillan yakınlarındadır. Yine bugün kullanılmasa da Prizren ve Kalkandelen arasında olup şar DaĞı’ndan geçen yolun eski adı Peçenek Yolu’dur23. Ayrıca Sırpça’da bulunan Bozdovan (BozdoĞan) ve Koliba (Kulübe) kelimeleri de yine Peçenek
Türklerinden miras kalmıştır24. Bu kelimelerin farklı benzeşmelerine başta tahrir ve siciller olmak üzere bir Osmanlı arşiv materyalinde rastlayabiliyoruz: Kolobocişte25, Kolobo-hsına26.
Orta Asya’dan gelerek Karadeniz’in kuzeyine oradan da Balkanlara geçen son Türk boyu Kumanlardır27. Bazı kaynaklar beyaz tenleri, çoĞunlukla sarışın ve renkli gözleri ile Kumanları Türklerin en hoş görünümlü boyu olarak görür. XI. yüzyıldan itibaren batıya doĞru göç eden Kumanlar Karadeniz’in kuzeyine geldiklerinde burada, daha önce buraya gelmiş olan Hun ve Peçenek Türkleri ile ve sonrada Rus toplulukları ile mücadeleye girmişlerdir. Her ikisi ile de başarılı şekilde mücadele eden Kumanlar zamanla Tuna boyuna ve oradan da daha güneye
geçmişlerdir. 1078 de bölgede hâkim olan Peçenek ve Kuman Türkleri Edirne’yi kuşatacak kadar güçlenmiş Bizans’a karşı bir federasyon kurmuşlardı28. Ancak çok geçmeden Bizans harekete geçecek ve Kumanları kendi tarafına çekerek bu federasyonu daĞıtacaktır (1091)29. Kumanların bundan sonraki mücadelesi daha çok Macarlar ve Ruslar ile olacak ve nihayetinde bölgede Cumania isimli bir devlet kurulacaktır30. Bu dönemden itibaren Kuman tarihi Macar tarihi ile birlikte anılırken, 1223’te meydana gelen MoĞol istilası sonrasında yerleşik hayata geçerek Hıristiyanlaşmışlardır. Ancak buna raĞmen Kuman ismine bölgede sürekli olarak tesadüf edilmiş ve günümüze kadar da korunmuştur. Kuman Türkleri Peçeneklerin aksine daha çok Uygur alfabesini kullanmışlardır.
Balkanlarda Osmanlı öncesi Türk izinin belki de en belirgini Kuman Türklerine ait olanlardır. Zira Macarca’da Kun31, Almanca’da Cuman, Romenler’de Coman, Sırp ve diĞer Slav dillerinde Kuman ve bazı Avrupa dillerinde de Koeman olarak Kuman ismine somut bir şekilde rastlayabiliyoruz. Ayrıca direkt olarak Kuman adı ile başlayan çok sayıda şehir ve köy ismi halen
mevcuttur. Bunlardan en mühimi şüphesiz ki bugünkü Makedonya’da Üsküp şehrinin kuzeybatısında bulunan Kumanova32 şehridir33. Ancak bunların haricinde Kalkandelen’e baĞlı Kumaniçe34, Üsküp’e baĞlı Kumaniçe35, Manastır’a baĞlı Kuman36 köyü, Voyvodina’nın Banat bölgesinde ve Kosova’da bulunan Kumani köyleri37 bu adla anılan köylerden birkaçıdır. Buna ek olarak kurgan manasına gelen Kolpa (Kulpa) kelimesin Yine Makedonya’da bulunan ve Osmanlı idaresi ile Köprülü adını alan Veles bahsi geçen Türk izine somut bir örnektir. Veles Kuman Türkçesinde pamuklu bez manasına gelmektedir ki38, bu kadar net bir eşleşmeye sadece bir benzerlik demek ilmi bir yaklaşım olmayacaktır.
Yukarıda örneĞini verdiĞimiz merkezlerden başka bugün halen var olmaya devam etmiş ve Osmanlı öncesi Türk yerleşimine dair önemli fikirler veren bir çok yerleşim merkezi vardır:
Kumaniç39, Kumaniçevo40, Kumantepe41, Basarebya (Basarabya)42, Pecine aga (Peçenek AĞa)43, Berende44, Çekan45, Grodamantsi (Gradomanlar)46, Kraguavay47.
Sonuç
Balkanlar bugün gerek siyasi bir takım ideolojik hesaplar ve gerekse karışık etnik yapısı dolayısıyla akademik çevrelerce farklı boyutları ile deĞerlendirilmekte ancak net bir çözümlemeye kavuşamamaktadır. Bu karmaşık yapının belki de somut örneklerle desteklenerek ortaya konabilecek en önemli noktası geçmişe dair baĞlantı ve özellikleridir. Bahsi geçen noktadan bakıldıĞında Türklerin Avrupa sahnesine çıkış dönemi ve bölgede bıraktıklarının ortaya konması önemli bir misyondur. Zira özellikle Balkan devletlerinin, Türklerin Osmanlı döneminde Balkanlara çıkışıyla bölgedeki Slav halkı MüslümanlaştırdıĞı ve böylece günümüze kadar gelen izler bıraktıkları tezine karşılık; bugün artık tarihi bir gerçek olan ve Türklerin Osmanlı Devleti’nden çok önce Karadeniz’in kuzeyinden gelerek bölgeye yerleştiklerini tezini ortaya koymak ve doĞrulamak için veriler elde etmek önemlidir48. Çalışmamız ortaya koyduĞu delillerle bu misyonu yerine getirme adına fikir vermektedir. Bölge ile alakalı yapılacak toponomik deĞerlendirmeleri derinleştirmek bugün gözümüzden kaçmış olan birçok yeni
veriyi ilim âleminin tetkikine sunacaktır fikrindeyiz.
* SAÜ, Sosyal Bilimler Enstitüsü
DİPNOTLAR
1- Aslında yer ismi olarak Balkan ifadesi dahi daĞ anlamına gelen ve Türklerin daha Orta
Asya'da bulundukları sırada kullandıkları bir kelimedir. Bu ifade bugün halen hemen tüm
Balkan coĞrafyasında kullanılagelen bir kavramdır. Bu deĞerlendirme aslında daha çalışmanın
başında Osmanlı öncesi Türk yerleşimini gösteriri bir ispattır.
2- Tufan, Muzaffer, Göç Hareketleri ve Yugoslavya Türkleri, ERDEM, Atatürk Kült. Merkezi
Dergisi, V / 15, Eylül 1989, s. 926.
3- Burada belirtilmesi gereken noktalardan biri de şüphesiz ki Bulgar adının Türkçe
menşeli olmasıdır. Kelime Türkçe "bulamak, bulgamak= karışmak" yada diĞer bir görüşe göre
bittigur (Beş OĞur)'dan gelmektedir. Sofya'da yayınlanan Bulgar Dilinin Etimolojisi SözlüĞü'de
Bulgar adının Slav kökenli olmadıĞını doĞrulamaktadır, bkz., Tufan, Göç Hareketleri, s. 930.
4- HamzaoĞlu, Yusuf, Balkan TürklüĞü, I, Ankara 2000, s. 4.
5- Tufan, Göç Hareketleri, s. 929; HamzaoĞlu, Yusuf, Balkan TürklüĞü, I, Ankara 2000, s. 11.
6- Rasonyi, Laszlo, Tuna Köprüleri, Çev. Hicran Akın, Türk Kültürünü Araştırma Enstitüsü,
Ankara 1984, s. 9-10.
7- AhmetbeyoĞlu, Ali, Grek Seyyah Priskos'a Göre (V. Asır) Avrupa Hunları, TDAV Yay.,
ıstanbul 1995, s.38.
8- HamzaoĞlu, Yusuf, Balkan TürklüĞü, I, Ankara 2000, s. 12.
9- HamzaoĞlu, Yusuf, Balkan TürklüĞü, I, Ankara 2000, s. 19.
10- BOA, TD 232, s. 34, 397.
11- Turkski Documenti Za Historiata Na Makedonskiot Narod, II, Üsküp, 1973, s. 240.
12- Kayıtta buranın diĞer adının Mızrakçı olduĞu ifade edilmiştir; BOA, TD 217, s. 80
13- Bu etki sadece Slav kaynaklarında deĞil Rus yıllıklarında da görülmektedir; bkz.,
Tufan, Göç Hareketleri, s. 929.
14- Rasonyi, Tuna Köprüleri, s. 11-12.
15- HamzaoĞlu, Yusuf, Balkan TürklüĞü, I, Ankara 2000, s. 399.
16- BOA, TD 217, s. 6.
17- BOA, TD 232, s. 463
18- Runciman, hon S., "Orta ÇaĞların Başlarında Avrupa ve Türkler", BELLETEN, VIII-
25, Ankara 1943, s. 55
GORA ABıDESı 139
19- Ostrogorsky, Georg, Bizans Devleti Tarihi, TTK, Ankara 1995, s. 309.
20- Ostrogorsky, a.g.e., s. 317.
21- HamzaoĞlu, Yusuf, Balkan TürklüĞü, I, Ankara 2000, s. 406-407.
22- Rasonyi, Tuna Köprüleri, s. 65.
23- HamzaoĞlu, Yusuf, Balkan TürklüĞü, I, Ankara 2000, s. 407.
24- HamzaoĞlu, Yusuf, Balkan TürklüĞü, I, Ankara 2000, s. 408.
25- Manastır 2. şeriye Sicili (1622-23), Hüküm: 636, s. 55.
26- Manastır 2. şeriye Sicili (1622-23), Hüküm:1102, s. 133.
27- HamzaoĞlu, Yusuf, Balkan TürklüĞü, I, Ankara 2000, s. 409.
28- Rasonyi, Tuna Köprüleri, s. 87, .HamzaoĞlu, Yusuf, Balkan TürklüĞü, I, Ankara 2000,
s. 410.
29- Ostrogorsky, a.g.e., s. 333.
30- HamzaoĞlu, Yusuf, Balkan TürklüĞü, I, Ankara 2000, s. 411.
31- Bu kelimenin aslında Türkçe olduĞunu ifade eden kaynaklar da mevcuttur; bkz.
Rasonyi, Tuna Köprüleri, s. 83.
32- Bugün Kumanova şekline dönüşmüş olan bu isim 16. yüzyıl ortalarında Kumanava
şeklindedir; BOA, TD 217, s. 23.
33- Tufan, Göç Hareketleri, s. 931.
34- BOA, TD 217, s. 40.
35- BOA, TD 217, s. 5.
36- BOA, TD 232, s. 465.
37- HamzaoĞlu, Yusuf, Balkan TürklüĞü, I, Ankara 2000, s. 411.
38- HamzaoĞlu, Yusuf, Balkan TürklüĞü, I, Ankara 2000, s. 414.
39- Drama'ya baĞlı eski bir Türk köyü, bkz. AcaroĞlu, Türker, Balkanlarda Türkçe Yer
Adları Klavuzu, IQ Yay., ıstanbul 2006, s. 429.
40- Kostur'a baĞlı eski bir Türk köyü, bkz., AcaroĞlu, a.g.e., s. 429.
41- Serez'de bulunmaktadır, bkz., AcaroĞlu, a.g.e., s. 429.
42- GüneydoĞu Avrupa'da Dnyester ve Prut arasında ve Karadeniz kıyısında uzanan
bölge. Kurucusunun Kuman Türk'ü olduĞu bilinmektedir. Basar Türkçede "yenmek" manasına
gelen bas- köküne dayanırken aba yada apa Türkçe kişi adlarında sıkça rastlanır bir son
ektir (Aslan-apa gibi), aynı zamanda Basaraba ilk Romen hükümdar soyunun kurucusudur,
bkz., AcaroĞlu, a.g.e., s. 66.
43- Kuzey Dobruca'da bulunmaktadır. Eski bir Peçenek köyüdür. 1048-191 yılları arasında
Peçenekler'e ev sahipliĞi yapmıştır, bkz., AcaroĞlu, a.g.e., s. 90.
44- Eski Yugoslavya'da Tsaribrod'a baĞlı köy. Sofya'da da bu isimde bir köy vardır. ısim
Peçeneklerin Berende / Berendi boyunu anımsattıĞı iççin Peçenek kökenli olması yüksek bir
ihtimaldir, bkz., AcaroĞlu, a.g.e., s. 129.
45- Eski Yugoslavya'da Tsaribrod'a baĞlı Türk köyü. Rasonyi'ye göre Çekan, Kumanca'da
bir türaĞaç kakan manasına gelen Çakan ile aynı kelimedir, bkz., AcaroĞlu, a.g.e., s. 134.
46- Üsküp'e baĞlıdır. Bu ismin Peçenek deĞilse de ya ılk Bulgar, Peçenek yada Uz kökenli
olduĞunu Sırp dil bilimciler öne sürmüşlerdir, bkz., AcaroĞlu, a.g.e., s. 147.
47- Bugünkü Sırbistan'da eski bir Türk köyüdür. Proto-Bulgarlar Türkçesi'nden gelmektedir.
Kara-guy yada Kraguy da yine aynı manadadır, bkz., AcaroĞlu, a.g.e., s. 167.
48- Kurat, A. Nimet, Peçenekler mad., ıA/ 9, s. 542.
KAYNAK: http://www.ukid.org.tr/gora_ebubekir/gora5.pdf