TAPU TAHRİR VE MALİYEDEN MÜDEVVER DEFTERLERE GÖRE RUMELİ’DE İHTİDA HAREKETLERI

TAPU TAHRIR VE MALIYEDEN MÜDEVVER DEFTERLERE GÖRE RUMELI’DE IHTIDA HAREKETLERI
(1432-1482)

Yrd. Doç. Dr. Hava SELÇUK
Erciyes Üniversitesi Fen-Edebiyat Fak. Tarih Bölümü
e-mail:hselcuk@erciyes.edu.tr

Özet

Osmanli Devleti’nin Rumeli bölgesinde uyguladigi siyaset dogrultusunda
orada yasayan Hiristiyan dinine mensup insanlar arasinda zorla Islamlastirma
politikasi uyulamadigi, insanlari dinî yasantilarinda serbest biraktigi, bununla birlikte ihtida eden kisileri ödüllendirdigi hadiseleri incelenmistir. Osmanli askerî teskilatinin en önemli unsuru olan timar sistemi uygulanirken, insanlarin din ve milliyetleri göz önüne alinmaksizin liyakati olan herkese timar tevcihi yapilmisti. Hiristiyan timar sahiplerinden bazilarinin zamanla Islamiyeti seçerek nev-müslim adiyla defterlere kayit edildigi görülmüstür. Bunlarin sayilarinin fazla olmadigini çünkü insanlarin dinine göre timar tevcihi yapilmadigini, Hiristiyan timar sahiplerinin bazen bir Müslüman timar sahibinden daha genis topraklar üzerinde yasadigini dolayisiyla Osmanli Devleti’nin Rumeli de din ayirt etmeksizin herkese timar tevcih ettigini görmekteyiz. Zaten Osmanli Devleti’nin zorla Islamlastirma politikasi olsaydi bugün Rumeli’nin tamami Müslüman olurdu.

1- Giris

Bu arastirmamiz 1432-1482 yillari arasindaki tapu tahrir ve maliyeden müdevver defterlerden istifade edilerek Rumeli bölgesinde timar sahibi kisiler arasindaki ihtida hareketlerini ortaya koymaya yöneliktir. Tahrir, Osmanli malî-idarî sisteminin esasini olusturmaktadir. Osmanli idaresine geçen bölgeler, bu idarenin gerektirdigi nizam ve teskilât içerisinde timar sisteminin geregi olarak, gelir kaynaklarinin tespiti maksadiyla tahrire tabi tutulur; yerlesme merkezleri(yani sehir, kasaba, köy, mezraa) ve burada oturan vergi vermekle mükellef evli veya bekar sahislarin tek tek isimlerini, ziraat sahalarini, yetistirilen mahsuller ve bunlardan alinan vergiler, belirlenerek “istatistikî kütük defteri” olarak da vasiflandirilan tahrir defteri hazirlanirdi.

Osmanli Devleti’nin bu yillarina ait maliyeden müdevver ismi ile zikredilen defterlerde tapu tahrir defterinin özelliklerini tasimaktadir. Bu defterlerde Hiristiyan timar sahiplerinden Islamiyeti seçen kisiler nev-müslim adiyla
kaydedilmislerdir. Osmanli Devleti’nin XV. yüzyildaki Rumeli’ye yönelik iskân siyaseti ile daha sonraki dönemlerdeki siyaseti derin çizgilerle birbirinden ayrildigi, müesseselerinin tamamen farklilik gösterdigi bilinmektedir. Osmanli Devleti Rumeli topraklarini elde etmeye basladiktan hemen sonra bu bölgelere Anadolu’dan getirdigi Türk ve Müslüman halki iskâna tabi tutmustu. Anadolu’nun çesitli sehirlerinden gelen insanlara hem sultan tarafindan hem de yanlarinda gittikleri kisiler(Evrenos Gazi, Turahan Bey gibi sultana tabi komutanlar tarafindan) tarafindan timar tevcihleri yapilmisti. Bunun yani sira orada mevcut bulunan Hiristiyan halktan bazi kisilere de bizzat hükümdar, beylerbeyi veya sancak beyi tarafindan timar tevcihi yapilmisti. Arsiv malzemelerinin verdigi bilgiler dogrultusunda Osmanli Devleti’nin Rumeli bölgesinde timar tevcihinde bölge halkina
yönelik her hangi bir belirleyici siyasetinin olup olmadigi ortaya konulmaya çalisilacaktir. Bu meyanda Islamlastirma politikasinin mahiyeti ve sonuçlari
degerlendirilecektir. Bu konuya geçmeden önce Osmanli Devleti’nin hakimiyet kurdugu bölgelerde genel olarak ihtida hareketleri nasil olduguna kisaca bakmamiz gerekmektedir. Öncelikle vakayinamelerden hareketle bu bölgedeki halk arasindaki ihtida hareketlerinin genel bir degerlendirmesinin yapip daha sonra devletin genel olarak ihtida konusunda takip ettigi politikayi ele alacagiz.

2- Osmanli Devleti’nin Kurulus Yillarinda Ihtida Hareketleri ve Bunun Sebepleri

Islam literatüründe, bir baska dine mensup sahsin, putperest veya dinsiz bir insanin Müslümanligi seçmesine ve hayatini ona uydurmasina “ihtida” (conversion) denilmektedir1.
Tarihî süreç içerisinde din degistirme olayina bakildiginda din degistirme olayinin sebeplerini psikolojik ve sosyo-kültürel faktörler olmak üzere iki temel gruba ayirabiliriz. Günahkarlik duygusu, dramatik tecrübeler, iç çatismalari ile manevi aydinlanmayi psikolojik faktörler, dini telkin ve irsatlar ile baska bir dinle temasi da sosyo-kültürel faktörler arasinda sayabiliriz2.
Osmanli Devleti’nin kurulus yillarinda Marmara Havzasindaki ihtida hareketlerinin, Rumeli’deki ihtida (din degistirme) olayindan daha fazla oldugunu görüyoruz. Bunu Müslüman olmayan halkin Anadolu’ya göre Balkanlar’da daha fazla sayida olmasiyla açiklayabiliriz. Osmanli devleti prensipte, gerek Balkanlarda ve gerekse Anadolu’da ihtidayi tesvik etmis ve ihtida edenleri ödüllendirmisti. Osmanli Devleti zorla ihtida ettirme yoluna kesinlikle gitmemisti. Çünkü böyle bir davranis hem Islam hukukuna hem de devletin maddi çikarlarina aykiri idi. Bununla birlikte Müslüman olmayan halk askeri hizmetten muaf olmak sartiyla cizye ödüyor bu da oldukça önemli
bir yekün tutuyordu. Osmanli devleti dinsel bir hos görü politikasinin takipçisi
olmustur.3.

Balkanlarda ihtida hareketleri ilk iki yüzyilda oldukça az miktarda gerçeklesmisti. Bununla ilgili olarak arsiv malzemelerinde mevcut bulunan nev-müslimlerle ilgili kayitlari vererek bu durumu ortaya koymaya çalisacagiz. Balkanlarda Osmanli Devleti’nin kurulusunda Bosna-Hersek ve Arnavutluk disinda toplu ihtida hareketlerinin pek olmadigini çogunlukla münferit ihtida hareketlerinin oldugunu görmekteyiz. Bunun nedenlerini ise su sekilde izah edebiliriz. Her seyden önce, Osmanlilar bu bölgeye geldiklerinde yerli halk sosyo-ekonomik açidan kötü bir durumda ve feodal beylerin kati idareleri altinda idiler.

Osmanlilar Balkanlari bu ortam içerisinde bu ortam içerisinde halkin can ve mal güvenligini verdikleri ahitnamelerle garanti altina almislardi4. Hatta yerli küçük hanedanlar, senyörler, Bizans imparatorlari dahi benzeri ahitnamelerle Osmanli Devleti’nin vasali konumuna gelmislerdi. Bulgaristan, Arnavutluk, Makedonya, Sirbistan ve Yunanistan da askerî siniftan Osmanliya sadik kalmis unsurlar Osmanli askeri kadrolarina alinir, onlarin fetih öncesi dönemde tasarruf ettikleri pronoia ve bastina’lari Osmanli idaresinde kendilerine timar olarak verilirdi. Osmanli egemenligi, hakimiyet kurdugu topraklarda Sultan’in yüksek siyasi otoritesinin taninmasi ve belli kanunlarla saptanmis vergilerin ödenmesi ötesinde millî ve dinî bir amaç gütmüyordu.

Osmanli kanunlarinin temel prensibi köylü üzerindeki angaryalarin kaldirilmasi idi. Osmanli devleti, devlet olarak bir Islamlastirma politikasi gütmemisti5.
Anadolu’nun Islamlasmasi Osmanli öncesinden, daha XI. yüzyildan baslar. Balkanlarda ise bu olgu XIV. yüzyilda baslamistir. Balkanlarda iskâna tabi tutulan kisiler Müslüman Türkler idi. Bunun yanin sira Balkan topraklarinda Osmanli devleti öncesinde buralara gelmis olan Türklerde bulunmaktaydi. Peçenek ve Kumanlarin bakiyeleri olan Türkler ile Selçuklu Sultani Izzeddin Keykavus’a(1246-1249) bagli olan Türkler Rumeli bölgesine geçerek orada Hiristiyanlasmislardi6.

Osmanlilarin hakimiyet kurdugu Marmara havzasinda kurulus devrinde de ihtidalar vuku bulmustu. Nitekim dönemin kaynagi Nesri’de , Iznik’in fethi ve Orhan Bey’in oglu Süleyman Pasa’ya bu topraklarin verilmesi konusu ile ilgili olarak; “Ve Süleyman Pasa ol vilayette ol kadar adl ü dad itdimkim, Türk’ün ayin-ü erkanini görüp, gelip Müslüman oldular ve ol vilayette ne kadar mülkler var ise cemi’ Süleyman Pasa virdügi karar üzerine simdi dahi mukarrer”7, diyerek Osmanli Devleti’nin bu dönemdeki adetli idaresi sayesinde ihtida hareketlerinin meydana geldigine dikkat çekilmektedir.
1339 ve 1340’da Bizans Patrikhanesinin Iznik halkina hitaben nesretmis oldugu beyanname, Iznik’te çok sayida ihtida hadisesinin meydana geldigini ifade etmektedir. Bununla birlikte beyannamede isaret edilen sayiyi ihtiyatla karsilamak lazimdir. Zira Bizans hakimiyeti altindayken oldukça kalabalik bir nüfusa sahip olan bu sehrin, fetihten kisa bir süre sonra nüfusun azaldigi bilinmektedir. Nitekim Ibn Batutu’nin gözlemlerine göre “Iznik’in çok az nüfusa sahip malik”8 bulunmasi Gibbons’un ifade ettigi gibi “bura halkinin büyük bir miktarda ihtida ederek Osmanli topraklarina dagitildiklari gibi yorumlanamaz. Iznik nüfusu, imparatorluk payitahtinin Istanbul’a naklinden sonra, o havalinin önemsiz bir hudut memleketi olmasindan dolayi daha
Osmanli fethinden evvel çok azalmistir9. Bu nedenle ihtida eden kisiler fazla
olmakla beraber bunu sehrin tamami ihtida etmis gibi göstermekte dogru olmasa gerektir.

Benzer görüse sahip olan Gibbons tarafindan Bursa’yi toptan ihtida etmis bir sehir olarak göstermektedir. Öncelikle Bursa bir ticaret merkezi olmasi sebebiyle bünyesinde farkli dinlere, irklara, kültürlere mensup insanlari barindirmaktaydi. Bu nedenle sehrin çehresi sürekli degismekteydi. Bursa Osmanlilar tarafindan fethedildikten sonra bu bölgede de ihtida hareketleri görülmüstür. Fakat bunu bir sehrin tamamen ihtida etmis gibi göstermek dogru degild ir. Nitekim asagida bahsedecegimiz gibi fetihten neredeyse yüzyil sonra bile ve hatta daha sonraki daha sonraki yüz yillarda da burada ihtida vakalarinin oldugu Bursa’da toplu ihtidanin olmadigi seklinde yorumlanabilecegi gibi sehrin çehresinin sürekli degismesi de bunda etkili olmustur. Eger ki sehrin tamami ihtida etmis olsaydi sonraki yüzyillarda ihtida hareketlerine rastlamamamiz gerekmekteydi.

Arnavutluk, daha I. Murad döneminde fethedilmeye baslanmis ve Arnavutlar ile Türkler bu yillardan itibaren iliski kurmaya baslamislardi.
Osmanli fethinden önce Arnavutluk dinî bakimdan Istanbul patrikhanesi yönetimine verilmisti. 1054 yilinda Istanbul Kilisesi ile Roma Kilisesinin birbirinden ayrilmasi üzerine, Kuzey Arnavutluk Roma’nin etkisi altina girerek buralarda Katoliklik yayilmisti. Ortodoks Arnavutluk ise baslangiçta Ohri’deki Bulgar Bas piskoposluguna baglanmisti. Arnavut Hiristiyanlari Katolik Kilisesi ile Ortodoks Kilisesi arasinda duruma göre yer degistirmisler ve bu da Arnavutlar arasinda Hiristiyan dini bakimindan manevi bir çöküntü yaratmisti10.

Osmanli Devleti’nin bu bölgede hakimiyet kurmasindan sonra yerli halktan büyük bir kismi eski görevlerine devam ettiler. Sahip olduklari topraklar ikta adi altinda kendilerine tevcih edildi.

H.835 M.1431-1432) tarihli Arnavid- ili defterine göre, burada mevcut 335 timardan 56’si Hristiyan sipahilere aitti. Fakat Müslüman feodal beylerin Hiristiyan beylerden on kat daha fazla gelire nail olduklari anlasilmaktadir.

Bununla birlikte Hiristiyanlardan timar sahiplerinin bazilarinin topraklarinin
da oldukça genis oldugunu görmekteyiz. H.882(M.1477-1478) Tarihli Sancak- i vilayet-i Hersek defterinde Vuçka, 5956 akçe timara sahipti11 ki bu diger bazi müslüm timarlarindan da oldukça fazla idi. Bunun yaninda yerli beylerden Islamiyet’i seçenleri beylerin sahip olduklari topraklarin kendilerine veriliyor olmasi ve bir takim imtiyazlar saglanmasi Islamiyeti seçmeyi cazip hale getiriyordu. Sahip olduklari statülerini ve maddi imtiyazlarini korumak isteyenler böylece Müslüman olmaya ve yeni hakim sinif saflarina geçmelerinde etkili oluyordu. Arnavut Beyleri bu imtiyazdan istifade etmekte ve Müslümanligi kabul etmekteydiler. Daha 1432 yilinda 335 timar erbabindan 175’ni Müslüman olmus Arnavutlar teskil etmekteydi. Diger bir
grup, özellikle küçük sipahiler, Sancak Beyi ve Beylerbeyi hizmetinde bulunan gulam-i mîr’lerdir. Bu gulam-mîrler’e her seyden önce Arnavut beylerinin Islami kabul etmis olan çocuklari dahildir. Bu yerli Müslüman beyler, çevresine tazyik etmekte, etrafina Müs lüman olmus akrabalarini toplamakta ve askerî, dinî ve idarî hiyerarsinin en üst makamlarina kadar yükselmekteydiler12. Ihtida hareketlerine neden olan bir baska etken de, buradaki nüfuz sahibi kimselerin eski imtiyazlarini devam ettirme
düsüncesidir.

Mesela zikrettigimiz defterde Yakub Bey bir timar tevcihine biti vermesi vesilesiyle anilmisti13. Onun kardesi Kasim Pasa ise, II. Murad ve II. Mehmed’in en seçkin komutanlarindan birisi olmustur. Güney Arnavutluk’un en meshur feodal ailelerinden birisini temsil eden Gjin Zenebisi’nin iki oglu da, Sultan Sarayi’nda egitim görmüstü. Hasan Bey adiyla anilan bunlardan birisi, 1455 yilinda Kalkandelen’de subasi görevini almisti14.

Osmanlilarin Balkanlari fethetmesiyle birlikte Osmanli Devleti’nin sagladigi dinî hos görü çerçevesinde Balkanlardaki Katolikligin Ortodokslar üzerindeki baskisi azalmis ve Ortodoksluk serbestiyete kavusmustur 15.

Balkanlar’da Islamiyet’i kabul etmis olan ikinci büyük grup Bosnalilardir(Bosnaklar). Bosnalilarin bir kismi Bogomil mezhebinden olup, Osmanlilarin Balkanlara geçmesinden çok daha önce bu mezhebe girmislerdi.

Pavlakimigin Balkanlardaki yerlesiminden sonra onlara Bogomil adi verilmisti. Bogomil’in kurucusu olan Pop Bogomil’in ögretisi, Massalian’lar ile, Bizans hükümeti tarafindan büyük kitleler halinde Trakya’ya göç ettirilerek uzun bir süreden beri Bulgaristan ve Makedonya’nin Islav halki ile yan yana yasamakta bulunan Pavlikanlarin doktirinden dogmustur. Aslinda maniheizm’e irca edilmesi gereken pavlikanlik gibi Bogomillik de dünyaya iki prensibin; iyilik ve kötülük tarafindan hükmedildigini ve birbirine zit bu iki kudret arasinda mücadelenin bütün dünya olaylarini ve her insanin hayatini tanzim ettigini kabul eden düalist bir doktirindir. Bogomil mezhebi
Balkanlarda en çok Bosnalilar, Bulgarlar ve Sirplar arasinda yayildi ve Anadolu’daki döneme göre inançlari oldukça degisti16.

Bogomil mezhebi Bosna’da XII. Yüzyilda gelismeye baslayinca, Roma buna karsi siddetli önlemler aldi. Hatta çevresinde Katolik rahipleri bulunmasina ragmen Sirp Krali Kotroman bile Bogomil idi17.

Bütün baskilara ragmen Bogomilligin Balkanlarda yayilmasi önlenemedi. Bogomiller uzun yillar Katolik Kilisesi ile Ortodoks Rum kilisesi arasinda ezildiler. Islamlikla Bogomilligin karsilasmasi bu ortam içinde oldu.

Osmanlilar Balkanlara geçip, özellikle ilk dönemlerde, yerli halka genis din özgürlügü taniyinca, Bogomillerin önemli bir kismi ihtida etti18. Ciro Truhelka ”Bogomillerin, emlaklerini kaybetmek istemedikleri için kütleler halinde Islamiyet’i kabul ettikleri keyfiyetinin bir efsaneden ibaret”19 oldugunu söylemektedir ki nitekim H.835 tarihli Arnavid ili defteri de bu sonucu bu dogrular niteliktedir.

Osmanlilar memleket dahilinde bulduklari zadegânin imtiyazlarini tereddütsüz tasdik ederek onlari mürislerinin varisleri olarak biraktilar ve bunun için Islamiyet’i kabul edip etmemelerini katiyen düsünmediler.

Bosna’daki Türk sancaklari ile bilhassa Raguza, Bosna zadegan ahfadinin taleplerini karsilayabilmek için vakif tahsis edilmistir. Bosna voyvoda ailelerinin ahfadi da Türk istilasindan sonra yalniz voyvoda unvanini muhafaza etmekle kalmamislar, buna ait vazife ve imtiyazlari da muhafaza etmekte devam etmislerdir. Fethi takip eden ilk on sene zarfinda Hiristiyanlar ile Müslümanlar arasindaki iliski pek samimi idi ve baska türlü olmasina da imkan yoktu. Zira iki biraderden birinin Islamiyet’i kabul ettigi ve digerinin ise eski dinine sadik kaldigi çok defa vaki idi. Bosna Sarayindaki Isa Bey hamaminin banisi Gazi Isa Bey bir mektubunun hasiyesinde Dük Stephan’i biraderi olarak ve Voyvoda Pavlovic’i ise yegeni olarak zikretmektedir. Sultan Bayezid’in damadi ve çok defa veziri olan Hersekli Ahmed Pasa Hiristiyanliga sadik kalan biraderiyle katiyen münasebeti kesmemisti20.

Buna benzer bir örnegi H.859(M.1454-1455) Tarihli Tirhala Livasina ait bir defterde görmekteyiz: “Timar-i Pavlo, Mikra’nin ogluymus, kardasi Pasayigit gözün çikarmis, gözsüzdür”21 kaydinadan Kardesi Pasa-Yigit’in Müslüman olmus fakat Pavlo eski dininde kaldigi anlasilmaktadir.

Kanun-i kadim üzere bir gayri müslim Müslüman olacak olursa divan-i hümayuna gelip ona Müslüman alameti olan bir destar ve bir mintan ile sünnet ve merhem akçasi olarak elli akçe (on altinci asrin sonlari) verilirdi.

Kanunnamelerde Kanun-i nev-müslim ismi altinda bir madde vardir ki o da divanda Müslüman olanlar hakkindadir. Bu kanuna göre Divan-i Hümayunda vezir-i azam huzurunda bir gayri müslim, Müslüman olmak isterse derhal sehadet telkin olunup bir avuç akçe ihsan olunarak elbisesi için defterdara emir olunur ve hemen kendisini divan çavuslarindan biri alip cerrahlardan o gün divanda nöbetçi olan cerraha götürüp oradaki muayyen yerde sünnet edilirdi. H.1148(M.1735) tarihli bir vesikada yeni Müslüman olan bir kisi ile ilgili olarak su kayit mevcuttur; “Seref-i Islam ile müserref olana kadimden her ne verile gelmisse ona göre verilsin” 22 seklindeki ifadeden de uygulamanin daha önceki devrilere atfedildigi görülmektedir. XVIII.
yüzyildan itibaren bütün bir takim elbise veya bedeli verilmek adet olmustur 23.

Netice itibariyle Osmanli devleti idari teskilatini tam manasiyla kurduktan sonra yeni Müslüman olanlarla ilgili ve onlara ne uygulandigi konusunda daha sonraki dönemlerde belli bir kanun uygulanmaktaydi.

Bilindigi gibi Osmanli Devleti’nin kurulus yillari, döneme ait veya günümüze intikal eden kaynaklarin yetersizligi bu konuda kesin hükümler vermeyi zorlastirmaktadir. Yeni Müslümanlara verilen nev-müslim akçe’sinin 1432 yilinda da mevcut oldugu Bursa Kadi Sicillerinde kayitlardan hareketle ortaya konulmaktadir.

Çelebi Sultan Mehmed ve II. Murad devri vezirlerinden olan Haci Ivaz Pasa Tokat ve Bursa’da eserler yaptirdi ve bununla da ilgili olarak vakfiyeler düzenledi. Bursa’daki eserleriyle alakali olan vakfiye suretinde Haci Ivaz Pasa “.. hidayeti, isyan ve delalete tercih eden, tugyân ve küfür vadisinden ayrilarak iman kulpuna sarilanlarin ihtiyaçlarinin karsilanmasi maksadiyla her gün iki dirhem biriktirilir..” demek suretiyle vakfin gelirlerinden her gün ayrilacak iki dirhemlik meblagin “Mühtedi Fonu” na aktarilmasini sart kilmisti. Bu suretin cümlesinden, vakfiyenin 1 Cemaziyelevvel 830/28 Subat 1427’de tanzim edildigini ögreniyoruz24. Haci Ivaz Pasa’nin mühtediler için kurdugu fon fonksiyonel olmus ve daha sonraki
yüzyillarda da amacina uygun sekilde hizmet vermis ve Divan teskilatinda da
bununla ilgili bir kanun olusturulmustu.

Bütün bunlardan hareketle Osmanli Devleti’nin Kurulus yillarindan itibaren yeni Müslüman olmus kisileri ödüllendirdigi ve nev-müslim akçesi verdigi anlasilmaktadir. Anadolu topraklarinda 1427 yilinda uygulanan bu kurum muhtemeldir ki Rumeli topraklarinda da uygulanmistir. Zira asagida zikrettigimiz yeni Müslüman olmus kisiler Nev-müslim adiyla kayit edilmislerdir fakat bunlarla ilgili olarak elimizde yeterince belge mevcut degildir. Bu kisilere de Bursa’da oldugu gibi ya bir vakfin gelirinden fon ayrildigini yada divanda daha o zamanlar da böyle bir gelenegin mevcut
oldugunu söyleyebiliriz. Zira yeni Müslüman olmus kisilerin eski dindaslarindan farkliliklarini gösterecek kiyafetlerin temini ve psikolojileri göz önüne alinarak böyle bir uygulamanin Rumeli’de de mevcut oldugunu söyleyebiliriz.

3- Tapu Tahrir ve Maliyeden Müdevver Defterlere Göre Rumeli’de Ihtida Hareketleri

Osmanli iskân politikasinin en önemli özelliklerinden biri de hiç süphesiz Anadolu’dan sürgün veya nakiller metoduyla getirdigi insanlari Rumeli’de ele geçirilen bölgelere yerlestirmesidir. Bu politikanin en önemli özelligi Rumeli bölgesinde iskâna tabi tutulan kisilerin geldikleri yerlerde ayri ayri yerlesim birimleri olusturmalaridir. Müslüman Türkler Hiristiyan köylere yerlestirilmedikleri gibi sehirlerde bile ayri mahalleler kurmuslardir. Bu sekilde Hiristiyan nüfus ile Müslüman nüfusun bir arada olmasi engellenmisti25.

Filibe, Sofya, Eski-Zagra ve Tatar Pazar’inda Türk ve gayri müslim mahalleler ayri ayri idi. Yani Türk mahallelerin hiç birinde gayri müslim nüfus bulunmamaktaydi; keza, gayri müslim mahallerinde de hiçbir Türk nüfus yer almamaktaydi. Bu durum Hiristiyan unsurun Islamlastirma gibi bir politikaya maruz bulunmadiginin açik bir delilidir26. Aslen Hiristiyan köyleri olup Müslümanlarin da meskun oldugu köyler; Karye-i Bardofça27, Karye- i Belalene 28, Karye-i Istaykofça29, Karye-i Torbarova30 ; Türklerin Hiristiyanlarla birlikte oturduklari köy; Karye-i Beraseniç31 gibi. Yine
Türklerle Müslümanlarin birlikte oturduklari köyler Zaganos Pasa’nin zevcesinin Bursa’da bulunan Kubad Çarsisindaki muallim-hanesine vakfetmis oldugu köyler ki Virgaro-Hori 34 hane gebran iken 2 hane Müslim, Gidro-Hori 23 hane gebran iken 3 hane Müslim idi32. Burada ilk akla gelen müslüman olarak kaydedilen kisilerin ihtida etmis olma ihtimalidir. Yukarida da ifade ettigimiz gibi Osmanli köy toplumunda yaygin gelenek Hiristiyan ile müslümanlarin ayri ayri köylerde oturmalariydi. Ayrica, Rumeli’nin Etrâkinin Koyun Adeti ve Çingene Kanunnamesi’nde; “Ve Müslüman olan çingene kâfir arasinda oturmaya, Müslümanlara karisa ve illâ bile oturub müslimlere
karismayacak olursa, dutub haraclarin ala.”33, seklinde bir kanun maddesi bulunmaktaydi. Bu durum Müslümanlarla Hiristiyanlarin bir arada oturmamasi gerektigini ifade etmektedir.

Osmanli devleti topraklari dahilinde sadece müslümanligi kabul ederek toprak sahibi olmak diye bir sey hiçbir zaman söz konusu olmamisti. Müslüman olan kisilerin timar sahibi olmalari yaninda Islamiyet’i kabul etmemis birçok Osmanli vatandasinin da timara sahibi oldugunu görmekteyiz.

Bu konuda Halil Inalcik’in kapsamli bir çalismasi bulunmaktadir ki burada Hiristiyan olup timar sahibi olanlar hakkinda bilgi sahipleri34. Hiristiyan olup timar sahibi olanlarin defterlerdeki kayitlari su sekildedir:

H.835 (M,1431-1432) tarihli Arvanid-ili defterine göre Arvanid-ili sancaginda 335 timardan 56’si hiristiyanlara aittir.
H.859(M.1454-1455) tarihli deftere göre Vilk vilayetinde 170 timardan 27’si kafir sipahilere aittir.
H.859(M.1454-1455) Tarihli Tirhala Livasi defterinde Tirhala’da 182 timardan 36’si Hiristiyan sipahilere aittir.
H.859 (1454-1455) Tarihli Rumeli’ye ait Yelec, Izvecan, Hodide, Senica, Ras, Üsküb, Kalkandelen nahiyelerini ve tabilerini ihtiva eden timar defteri. Kalkandelen müstesna bütün diger nahiyelerde 189 timardan 160 kadari Ishak Bey ve onun gulamlari ve hizmetkarlari elindedir. Kalkandelen’de yine onun haslarindan 41 timar hizmetkarlari elindedir.
II.Murad Devri Kirçeva, Pirlepe Havalisi Icmal Defteri, Bölgedeki 90 timardan 26’si Hiristiyan sipahiler elindedir.
1469 Mayisinda tamamlanmis olan ve Bosna, Hersek, Yelec vilayetlerini ihtiva eden bir mücmel defter içinde 467 timardan 111 Hiristiyanlara ait timarlardir. Bunlardan yalniz 4’ü mustahfaz timaridir.

Bu kayitlar Osmanli Devleti’nin Müslüman olma sarti aramadan tebaasina toprak verdigini göstermektedir bu da devletin izledigi timar politikasini göstermektedir.
Tapu tahrir ve maliyeden müdevver defterlere göre yeni müslüman olmus timar sahipleri ise su sekildedir:

H.882(M.1477-1478) tarihli Vulçitrin Livasi Mücmel defterinde, 3 kisinin Müslümanligi yeni kabul ettigi yazilmistir. Timar-i Yusuf Müslüman-i nev 35 ve Timar-i Atmaca Müslüman-i nev36, Timar-i Muhammedî veled-i Sinkor37.

H.871(M.1466-1467) Tarihli Tirhala Livasi Icmal defterinde yeni Müslüman olan 19 kisinin kayitlari bulunmaktadir: “Timar-i Mehmed ve Alinev-Müslüman”38, “Timar-i Mustafa”, “nev-Müslüman Zeamet- i Istir der tasarrufu Hizir Bey bin Vulkasin” 39, “Barak hizmete gelmedigi için timari elinden alinarak Frenkten kaçip gelen Gilibertes Kançilaryus’a verilmis o da Müslüman olmus ve Ahmed adini almistir” 40 gibi 19 timar sahibinin yeni Müslüman oldugu kayd edilmistir.

Muallim Cevdet Yazmalari nr.0.76’da kayitli defterde 11 timar sahibi yeni Müslüman oldugu kaydi mevcuttur;
“Timar-i Ishak, Timar-i Kasim”, “Timar-i Muhammedî”, “Timar-i Ismail”, “Timar-i Hamza”, “Timar-i Karagöz”, “Timar-i Hizir”, “Timar-i Ahmed”, “Timar-i Mehmed”, “Timar-i Süleyman”41.

871 tarihli Mufassal timar tevcih defterinde Yeni Müslüman olan 6 kisi:
“Timar-i Yakub”, “Timar-i Ilyas ve Karagöz, Timar-i Yusuf”, “Timar-i
Ilyas”, “Timar-i Dogan”42.

873-881 tarihli MAD nr.35 Iki kisi yeni Müslüman olmus kendilerine timar verilmis.
H.835(M.1431-1432) tarihli Arvanid-ili defterinde 6 kisi yeni Müslüman olmus:
Timar-i Simos adini Yusuf kodular(842)43, Arnavut Hamza Müslüman oldu(858)44, Timar-i Mustafa veled-i Pavlo Kurtik 45, Timar-i Ali veled-i Karli46, Timar-i Ozgur oglu Komen ki Müslüman oldu, adi Ahmed konuldu47, Timar- i Pasa-Yigid Celladî Dogan’a kulluk edermis Müslüman olmus48.

Rumeli’de vaki Timur Hisar, Istefanya, Kalonya, Narakob, Bagdanos, Köprülü ve Kesriye nahiyelerinde bulunan timarlarla ilgi defterde:”Timar-i Musa veled-i Pako”49
Toplam 48 timar sahibinin bu tarihlerde 1432-1481 yillari arasinda tahriri defterlerine göre Islamiyet’e girdikleri görülmektedir ki bu sayi çok fazla degildir. Rumeli’de dinden dönme yani ihtida hareketleri bilhassa toprak sahipleri göz önüne alindiginda fazla olmamistir . Bu konuda özellikle tahrir defterleri, cizye sayimlari ve avariz defterleri saglikli sonuçlara va rmak için önemli belgeler vermektedir. II. Bayezid dönemine ait cizye defteri Nikolaj Todorov ve Ömer Lütfi Barkan tarafindan incelenmistir.

N. Todorov, 896 yilinda o sirada Osmanli hakimiyetinde bulunan bütün Balkan devletlerinde Müslüman olanlarin sayisi hakkinda su bilgileri vermektedir: Pasa Livasi(25), Silistre(3), Sofya(9), Vilçitrin(5), Prizren(1), Bosna(99), Hersek(62), Ohri(11), Avlonya(14), Agriboz(3), Mora(3), Midilli(6), Kefe(14), toplam 255 kisi yeni Islamiyet’i seçerek cizye vergisinden muaf olmustur. Ömer Lütfi Barkan 893 yilinda (7) ve 894 yilinda (94) kisinin Müslüman oldugunu cizye defterlerine dayanarak ortaya koymustur50. Bu sayim tahrirleri 1487-1491 yillari arasinda Rumeli’de yalniz 258 gayrimüslimin Islamiyet’i seçtigini ortaya koymaktadir51. Görülüyor ki Osmanli Devleti’nin hakimiyetini tesis ettigi ilk yillarda timar sahipleri arasinda ihtida hareketleri o kadar fazla olmamistir.

4- Sonuç

Türkiye Selçuklulari zamaninda Anadolu’ya Türkistan’dan sürekli olarak Türk göçleri gelmekteydi ve bu gelen kisiler Anadolu’nun çesitli bölgelerine yerlestirilmekteydi. Ayni sekilde Timur’un istilasina kadar ve bu bölgede Safevi Devleti kuruluncaya ve Osmanli Devleti’nin Orta-Asya ile baglantisi kopuncaya kadar Osmanli da dogudan sürekli Türk kani ile beslendi. Anadolu’ya yerlesmis olan Oguzlarin bir kismi Rumeli’ye gönderilerek bir taraftan gaza ve cihatla ugrasmalari saglandi bir taraftan da bu bölgede fethedilen yerleri yurt tutmalari imkanini verildi. Rumeli’ye yerlesen Türkler Oguz boylarindan idiler. Rumeli bölgesinde Osmanli Devleti’nin uyguladigi istimalet politikasi sayesinde o bölgede genis bir huzur ortami olusmustu. Halktan insanlar arasinda bu politikanin bir neticesi ve Kolonizatör Türk dervislerinin katkisiyla ihtida hareketleri meydana gelmisti.

Ayni sekilde Osmanli Devleti’nin ne hakimiyet kurdugu halk üzerinde ne de askerî teskilatin önemli bir unsuru olan timar sahipleri üzerinde zorla Islamlastirma politikasi olmamisti. Eger Osmanli Devleti zorla Islamlastirma gibi bir politika takip etseydi Rumeli bölgesinde Hiristiyan timar sahiplerine rastlamamamiz gerekirdi. Hiristiyan dinine mensup bir kisi tipki bir Türk Müslüman kisi gibi ayni haklara sahip idi. Kendisine timar tevcihi yapiliyor, topragi ekip dikebiliyordu. Osmanli Devleti’nin Rumeli bölgesindeki Hiristiyan timar sahipleri üzerinde onlarin illaki müslüman olmasi konusunda bir baskiya maruz birakmadigini bunun neticesi olarak Hiristiyan timar sahiplerinden çok az kisinin ihtida ederek müslüman oldugunu ortaya
konulmustur.

Rumeli de Türkler, Hiristiyan mahallelerden ve köylerden ayri yerlerde yerlesim birimleri olusturmuslardi. Eger Osmanli Devleti’nin halki zorla Islamlastirma gibi kesin bir politikasi olsaydi Anadolu’dan götürdügü Müslüman Türk halki Hiristiyan köy ve mahallelere yerlestirirdi.

Osmanli Devleti’nin Rumeli topraklarinda bir Islamlastirma sürecine girismedigini, bununla birlikte ihtida eden kisileri destekledigi ve bir takim imtiyazlar verdigini görmekteyiz. Bu demek degildir ki Islamiyet’i seçmeyen kisiler hak ve özgürlükten yoksun olacakti, aksine herkesin dinini istedigi gibi yasamasi, ibadetlerini yerine getirebilmesi için genis imtiyazlar bahsetmislerdir. Hiçbir kimse rizasi olmadan müslüman edilmemistir.

BIBLIYOGRAFYA

1. Arsiv Malzemeleri:
BOA, MAD 16 H.882(M.1477-1478) Tarihli Vulçitrin Livasi Mücmel Defteri
BOA, MAD 10, H.859(M.1454-1455) Tirhala Sancagi Timar Defteri
BOA, MAD 508, H.875 Tarihli Mufassal Timar Tevcih Defteri
BOA, MAD 525 II. Murad Devri Timar Defteri
BOA, TD 20, H.890 tarihli Üsküdar, Kizilagaç Prevadi, Dimetoka, Ergene
nahiyelerinin nüfus ve hasilatlarini gösterir mufassal defter
BOA, MAD 66, H.871 (M.1466-1467) Tarihli Rumeli’nin Has ve Zeamet ve
Timarlarini Gösterir Icmal Defteri
BOA, TD 5 H: 882(1477-1478) Tarihli Sancak-i Vilayet-i Hersek Defteri
BOA, TD 4, H.881 (M.1476)Fatih Devri Pirlepe, Köprülü, Kirçeva ve Kalkandelen
nüfus ve hasilatini gösterir defter
BOA, TD 16M Liva-i Semendre , Brevenik kazalarinin timar ve zeametlerini
gösterir defter
BOA, TD 1M, H.835(1431-1432) Tarihli Suret- i Defter-i Sancak-i Arvanid
Muallim Cevdet Yazmalari nr.0.76(MC 0.79) 1469 Tarihli Bosna,
Hersek, Yelec vilayetlerini ihtiva eden Mücmel Defter

2. Kitap ve Makaleler

AKGÜNDÜZ, Ahmed ,Osmanli Kanunnâmeleri ve Hukukî Tahlilleri, I.Kitap,
Fey vakfi yay., Istanbul 1990.
BARKAN, Ömer Lütfi “894(1488-1489) Yili Cizyesinin Tahsilâtina Ait Muhasebe
Bilançolari”, Belgeler, C.I, Sayi:1, 1964.
Cami(Baykurt) , Osmanli Ülkesinde Hiristiyan Türkler, Istanbul 1932
ÇETIN Osman, Sicillere Göre Bursa’da Ihtida Hareketleri ve Sosyal Sonuçlari,
T.T.K., Ankara 1994.
DUKA, Ferit ,“XV.-XVIII. Yüzyillarda Arnavut Nüfusunun Islamlasmasi Sürecinin
Gidisati Üzerine Gözlemler”, XI. Türk Tarih kongresi, C.IV, 1990..
ERCAN, Yavuz ,“Devsirme Sorunu, Devsirmenin Anadolu ve Balkanlardaki
Türklesme ve Islamlasmaya Etkisi” Belleten, 50, 198.
---------------, “Osmanli Devleti’nde Müslüman Olamayan Topluluklar (Millet
Sistemi), Osmanli, C.IV.
GIBBONS, Herbert Adams, Osmanli Imparatorlugu’nun Kurulusu, 21. Yüzyil
yayini Ankara 1998.
GÖKBILGIN , Tayyib,XV-XVI. Asirlarda Edirne ve Pasa Livasi Vakiflar-
Mülkler- Mukataalar, Istanbul 1952.
HÖKELEKLI, Hayati, Din Psikolojisi, Ankara 1993.
Ibn Batuta Seyahatnamesi’nden Seçmeler, Haz: Ismet Parmaksizoglu, Milli
Egitim Bakanligi Yay., Istanbul 1993.
INALCIK ,Halil, “Arnavutluk” maddesi, EI, I.
---------------, “Osmanli Döneminde Balkanlar Üzerinde Yeni Arastirmalar”, Tarihte
Güney-Dogu Avrupa : Balkanolojinin Dünü, Bugünü ve sorunlari, Ankara
1999.
---------------, “Stefan Dusan’dan Osmanli Imparatorluguna”Fatih Devri Üzerine
Tetkik ve Vesikalar, T.T.K.Ankara 1987.
ISKENDER HOÇI, “Galata’nin Osmanlilara Teslimi”, TOEM, C.5-6.
KALESI, Hasan, “Türklerin Balkanlara Girisi ve Islamlasma”, I.Ü. Tarih Enstitüsü
Dergisi, S:10-11, 1979-198/, Istanbul 1981.
KRCSMARIK, J., “Bosna-Hersek” I.A.,C.II.
MEHMED NESRI, Kitab-i Cihannüma., C.I ,Haz: Faik Resit Unat-M. Altay
Köymen,T.T.T, Ankara 1967.
OSTROGORSKY, Georg ,Bizans Devleti Tarihi, Çev: Fikret Isiltan, T.T.K. yay.,
Anakara 1991.
Ruhi Çelebi, Tevarih-i Al-i Osman, Haz: Halil Erdogan-Yasar Yücel, Belgeler,
sXIV/18, Ankara 1992.
SERTOGLU, Mithat “Nevmüslim”, Osmanli Tarih Lugati, Enderun Kitabevi,
Istanbul 1986.
SELÇUK, Hava, Rumeli’de Osmanli Iskân Siyaseti(1299-1481) , Kayseri 2002,
(Basilmamis doktora tezi)
SAHIN, Ilhan”XV. Ve XVI. Yüz Yilda Sofya-Filibe-Eski Zagra ve Tatar Pazari’nin
Nüfus ve Iskân Durumu”, Türk Dünyasi Arastirmalari, S: 48, Haziran 1987.
TRUHELKA,Ciro, “Bosna’da Arazi Meselesinin Tarihi ve Esaslari”, Tercüme:
Köprülüzade Ahmet Cemal, Türk Hukuk ve Iktisat Tarihi Mecmuasi,
Istanbul 1931.
UZUNÇARSILI, I. Hakki Osmanli Devleti’nin Merkez ve Bahriye Teskilati,
T.T.K., Ankara 1988.
YÜKSEL, Hasan, “Haci Ivaz Pasa’nin Vakiflari”, Türk Yurdu, S:148-149, 1999-
2000

DIPNOTLAR

1 Hayati Hökelekli, Din Psikolojisi, Ankara 1993, s.290.
2 Hökelekli, a.g.e., s.293 vd.
3 Yavuz Ercan, “Devsirme Sorunu, Devsirmenin Anadolu ve Balkanlardaki Türklesme ve
Islamlasmaya Etkisi” Belleten, 50, 198, s.679-725.
4 (Galata zimmilerine verilen ahidnamede “Ve bir kafiri rizasi olmadan Müslüman
etmeyeler” ibaresi bulunmaktadir.) Iskender Hoçi, “Galata’nin Osmanlilara Teslimi”,
TOEM, C.5-6, s.52-53.
5 Halil Inalcik, “Osmanli Döneminde Balkanlar Üzerinde Yeni Arastirmalar”, Tarihte
Güney-Dogu Avrupa Balkanolojinin Dünü, Bugünü ve Sorunlari, Ankara 1999, s.17-
18.
6 Ibn Bibi, El -Evamirü’l -Ala’iye Fi’l -Umuri’l-Ala’iye, C. II, Haz: Mürsel Öztürk, Kültür
Bakanligi yay, Ankara 1996, s. 160-164; Cami(Baykurt) , Osmanli Ülkesinde Hiristiyan
Türkler, Istanbul 1932, s. 113-114.
7 Mehmed Nesri, Kitab-i Cihannüma., C.I ,Haz: Faik Resit Unat-M. Altay
Köymen,T.T.T, Ankara 1967, s.165.
8 Ibn Batuta Seyahatnamesi’nden Seçmeler, Haz: Ismet Parmaksizoglu, Milli Egitim
Bakanligi Yay., Istanbul 1993, s.48-49(Ibn Batuta Iznik’i “hemen hemen bosalmis,
evlerinin çogu bos durmakta ve sehirde sadece sultanin askerlerinden bir kismi oturmakta idi” seklinde tasvir etmektedir.)
9 Herbert Adams Gibbons, Osmanli Imparatorlugu’nun Kurulusu, 21. Yüzyil yayini
Ankara 1998, s.271.
10 Halil Inalcik, “Arnavutluk” maddesi, EI, I, s.652.
11 BOA, TD 5, Inalcik, “Stefan Dusan’dan Osmanli Imparatorlugu’na“Fatih devri
Üzerinde Tetkikler ve Vesikalar, T.T.K., yay, Ankara 1987., s.154.
12 Hasan Kalesi, “Türkler’in Balkanlara Girisi ve Islamlasma”, I.Ü. Tarih Enstitüsü
Dergisi, S:10-11, 1979-198/, Istanbul 1981, s.188-189.
13 Inalcik, Suret-i Defter-i Sancak-i Arvanid,,T.T.K. Yay., Ankara 1952, s.96.
14 Ferit Duka, “XV.-XVIII. Yüzyillarda Arnavut Nüfusunun Islamlasmasi Sürecinin
Gidisati Üzerine Gözlemler”, XI. Türk Tarih Kongresi, C.IV, 1990, s.1693.
15 Inalcik., “Arnavutluk” maddesi, EI, I, s.651-652.
16 Georg Ostrogorsky, Bizans Devleti Tarihi, Çev: Fikret Isiltan, T.T.K. yay., Anakara
1991, s.250-251.
17 Krcsmarik, J., “Bosna-Hersek” I.A.,C.II, s.730.
18 Ercan, a.g.m., s.702.
19 Ciro Truhelka, “Bosna’da Arazi Meselesinin Tarihi ve Esaslari”, Tercüme: Köprülüzade Ahmet Cemal, Türk Hukuk ve Iktisat Tarihi Mecmuasi, Istanbul 1931, s.57.
20 a.g.m., s.58-59.
21 BOA, MAD 10, vr.236.
22 I. Hakki Uzunçarsili, Osmanli Devleti’nin Merkez ve Bahriye Teskilati, T.T.K.,
Ankara 1988, s.28-29.
23 Mithat Sertoglu, “Nevmüslim”, Osmanli Tarih Lugati, Enderun Kitabevi, Istanbul
1986, s.237.
24 Osman Çetin, Sicillere Göre Bursa’da Ihtida Hareketleri ve Sosyal Sonuçlari, T.T.K., Ankara 1994, s.102-103; Hasan Yüksel, “Haci Ivaz Pasa’nin Vakiflari”, Türk Yurdu, S:148-149, 1999-2000, s.281.
25 Genis bilgi için bkz. Hava Selçuk, Rumeli’de Osmanli Iskân Siyaseti(1299-1481) ,
Kayseri 2002, (Basilmamis doktora tezi)
26 Ilhan Sahin, XV. Ve XVI. Yüz Yilda Sofya-Filibe-Eski Zagra ve Tatar Pazari’nin Nüfus ve Iskân Durumu”, Türk Dünyasi Arastirmalari, S: 48, Haziran 1987, s.253.
27 BOA, MAD 544, s.282; BOA, TD 4 , s.678; BOA, TD 16M , s.102.
28 BOA, TD 4, s.754.
29 BOA, MAD 544 , S.278; BOA, TD 4, s.672; BOA, TD 16M, s.47-48.
30 BOA, MAD 544 , s.279; BOA, TD 4, s.668; BOA, TD 16M , s.8
31 BOA, TD .4, s.779-780
32 BOA, TD 20,s.142; Tayyib Gökbilgin, XV-XVI. Asirlarda Edirne ve Pasa Livasi
Vakiflar -Mülkler -Mukataalar., Istanbu 1952 s.,283.
33 Ahmed Akgündüz,Osmanli Kanunnâmeleri ve Hukukî Tahlilleri, I.Kitap, Fey vakfi
yay., Istanbul 1990. s.398.
34 Inalcik, “Stefan Dusan’dan Osmanli Imparatorlugu’na” Fatih devri Üzerinde Tetkikler ve Vesikalar-I, T.T.K., Yay., Ankara 1987.
35 BOA, MAD 16, vr.48a.
36 BOA, MAD 16, vr.53b.
37 BOA, MAD 16, vr.5b.
38 BOA, MAD 66,vr.75a.
39 BOA, MAD 66,vr.78b.
40 BOA, MAD 66,vr.41a.
41 MC .0.76, vr. 55b, 58b, 60b, 67b, 68a, 74b, 80a, 82b, 82b, 86a, 86b.
42 BOA, MAD 508, s. 40, 129, 142, 170, 171.
43 BOA, TD 1M, vr.14b.
44 BOA, TD.1M, vr.61b.

KAYNAK: http://sbe.erciyes.edu.tr/dergi/sayi_12/sayi_12_06_h_selcuk_89_104.pdf