Yunanistan’daki Osmanlı hatıraları

Halil Delice SELANİK

Onlar, hem Türkiye’deki ortodoks Rumlar, hem de Yunanistan’daki Müslüman Türkler... Göçü istemediler, doğdukları topraklardan koparıldılar.
Her iki taraf da ölünceye kadar ata topraklarını unutmadılar, oraları bir an olsun dillerinden düşürmediler ve hasretle öldüler. 1924-25 yıllarında Yunanistan’dan Türkiye’ye göç edenlerin torunları, dedelerinin “Biz gidemedik, siz gidin, o pınarların suyundan su için, geride bıraktıklarımız için bir fatiha okuyun” vasiyetiyle geldikleri Drama, Serez, Kavala, Kılkış, Vardar Yenicesi, Langaza ve Karacaova köylerinde, eskilerden bir ize rastlamadılar. Ama Anadolu’dan birçok iz buldular. Gezdikleri yerlerde Türkçe konuşan, Türkçe konuşmak özlemiyle yanan insanlarla karşılaştılar.

TÜRKÇE KİTAP OKUYOR
Otobüsle, Drama’dan Serez’e doğru giderken yanımızda Drama Küçük Asya Derneği Başkanı Nikolas da vardı. “Drama Köprüsü Bre Hasan” türküsünü iyi bilen biri söylesin diye teklif geldi. Bizim ekipten, kırkbir kişi içinden kimse cesaret edip çıkamadı. Ama Nikolas, türküyü söyledi, hem de makamıyla hiç noksansız.
Selanik’te otel çıkışında elinde Türkçe kitaplarla gördüğümüz İspiroğlu’na ne demeli? Annesi, 1924 yılında Nevşehir Suvermez Köyünden gelen Yuhannis İspiroğlu, Türkiye’yi ziyaret edebilmek için Türkçesini ilerletme çalışmasına başlamış ve rahatça Türkçe kitap okur hale gelmiş.
Dağlar arasında yer alan ve 45 köyü bağrında saklayan Karacaova’da da rahatlıkla derdimizi Türkçe anlattık. Babası Yozgat Akmağdeni’nden gelen Kosa Kapinani, çok pişman. Babası doğduğu toprakları gidip görmüş, o ise “Ya beni orada öldürürlerse, çoluk çocuğuma kim bakar?” korkusuyla gidememiş. Şimdi bu korkusuna gülüyor.



ESKİ TÜRKÜLERİMİZİ ONLARDAN DİNLEYİN
Anne-babası 1925’te Bursa’dan gelmiş Niko Çakıroğlu (74), şakalarıyla bizi kırıp geçiriyor. “Türkçe türkü söyleyebilir misin” sualimize “İstemediğiniz kadar, ama sonra kahvedekiler benimle dalga geçer” diyor. Biz de onu otobüsümüze alıyoruz. “Bu söylediğim türküleri sizde de kimse bilmez, bunlar 1922 Türkiyesi’nin türküleridir” diyerek giriyor söze ve yanık yanık söylüyor; “Portakal dilim dilim / Darılmış benim gülüm / Ben gülüme ne dedim / Kurusun ağzım dilim...” Hele Edesse’de (Vodina-Şu şehri) yaşadığımız inanılmazdı. Yürürken arkamızdan bir ses geldi, “Siz Türk mü?” diye. Şaşırdık, “Evet” dedim. Hristo Karakedi, çat-pat Türkçesiyle derdini anlattı. Anne-babası Türkiye’den gelmiş, yıllardır Türkçe konuşmağa hasretmiş. Ama bizimle bu hasretini gidermiş oldu.


KAYNAK: http://www.turkiyegazetesi.com.tr/haberdetay.aspx?haberid=411446