
Lübnan’ın Kuzey Vilayeti’nde yer alan Trablus şehrinde yaşayan Giritli Türkler, Akkar ve Baalbek Türkmenlerinden farklı bir tarihe sahiptir. Lübnanlı Girit Türklerinin hikâyesi, Girit Adası’nın Osmanlı Devleti’nin hâkimiyetinden çıkması sürecine dayanmaktadır. 1821 yılında Yunanistan’ın bağımsızlığını kazanmasıyla beraber Girit’teki Rumlar Osmanlı Devleti’ne karşı ayaklanmaya başlamıştır. 1897 yılına kadar birçok ayaklanma gerçekleşmiş ve Osmanlı tarafından bastırılmıştır. 1897 yılı Osmanlı-Yunan Savaşı öncesinde ada yeniden hareketlenmiştir. Savaşı Osmanlı Devleti kazansa da bölgesel güçlerin müdahalesi ile adada Çarlık Rusyası, İngiltere, Fransa ve İtalya korumasında bir yönetim oluşturulmuş, Yunan kralının oğlu Georgios komiser olarak tayin edilmiştir.7
1897 tarihinden itibaren adadaki Osmanlı hâkimiyetinin ortadan kalkması ve askerlerin adadan ayrılmasıyla Giritli Türk Müslüman nüfus yalnız kalmıştır. Bu tarihten itibaren o dönemde adanın toplam nüfusunun yaklaşık %45’ini oluşturan Müslümanlara yönelik Rum saldırıları başlamıştır. 1898 yılında Ali Bekraki liderliğinde Rumlara karşı bir ayaklanma başlatılsa da saldırılar karşısında Osmanlı Devleti, Müslüman Türk nüfusa sahip çıkmak için gemilerle adayı boşaltmıştır. Girit Türklerinin büyük bir kısmı İzmir ve Mersin’e yerleştirilirken bir kafile de Trablus ve Şam’a gönderilmiştir.
Bu bölgeye yerleştirilenler için II. Abdülhamit Suriye’de Hamidiye köyünü inşa etmiş ve kendilerine toprak vermiştir. Ayrıca, Girit’teki malları karşılığı bedel kendilerine ödenmiştir.
I. Dünya Savaşı sonunda Suriye-Lübnan bölgesinin Osmanlı hâkimiyetinden çıkması ve
sınırların yeniden çizilmesi ile Giritlilerin bir kısmı Suriye, akrabaları olan diğer kısım da Lübnan’da Trablus şehrinde kalmıştır. Şu an günümüzde Lübnan’da yaşayan Giritli Türkler, Trablus’a yerleştirilenler ve Suriye’de Hamidiye köyüne yerleştirilip daha sonra ekonomik nedenlerle Lübnan’a geçen Giritli Türklerden oluşmaktadır. Lübnan’a ve Suriye’ye yerleştirilen Giritliler ile ilgili detaylı bilgiler “Girit Adası ve Göçmenler Tarihi” isimli kitapta Prof. Dr. Abdüllatif Bekraki tarafından anlatılmıştır.8 Buradaki tespitlere göre, Trablus’a 10 bin Giritli gelmiş, ancak daha sonra dağılmıştır.
Günümüzdeki nüfusları net olarak bilinmemekle birlikte 10 bin civarında Giritli Türk’ün Lübnan’da yaşadığı tahmin edilmektedir. Bu kişiler kendilerini Türk olarak adlandırmamaktadır.
Ancak tarihlerinin, Giritli olduklarının bilincindedirler ve kendilerine muhacir demektedirler. Giritli Türkler ilk yerleştikleri dönemde Arap nüfusa karşı mesafeli durmuş ve kimliklerini, kültürlerini koruma eğilimi içinde olmuştur. Bu durum son nesillerle birlikte birlikte değişmeye başlamıştır. İlk nesil Rumca ve Türkçe bilmekle beraber yeni nesiller her iki dili de unutmuştur. Aradan geçen 110 yıllık sürede büyük oranda asimile olmuşlardır. Sadece adetler ve bazı gelenekler açısından Türk kültürünün izleri devam etmektedir. Trablus halkı, Giritlileri, Türk yerine muhacir olarak adlandırmaktadır.
Bunun nedeni, Osmanlı’nın Giritli Türkleri bölgeye gönderirken yerel yönetime “Girit muhaciri gönderiyorum” şeklinde bir ifade kullanması olmuştur. Günümüzde Giritli Türkler soyadlarından anlaşılmaktadır. Soyadları “aki” eki ile bitmektedir ve “aki” Rumcada “oğlu” anlamına gelmektedir. Soyadındaki “aki” eki çıkarıldığında Türkçe kök ortaya çıkmaktadır. Örneğin Bekraki soyadı “Bekir” ve “aki”den oluşmaktadır ve Bekiroğlu anlamına gelmektedir.
Giritli Türkler kendilerine Osmanlı denmesi nedeniyle Osmanlı Devleti’nin devamı olarak gördükleri Türkiye’ye yakınlık duymaktadır.
Giritli Türklerin kimliklerini koruyamamalarının muhtemel nedenlerini şu şekilde sıralayabiliriz:
Her şeyden önce Araplarla iç içe yaşamaktadırlar. Ayrıca Sünni Müslüman olmaları
nedeniyle yerel halk tarafından kabul görmüşlerdir. Herhangi bir dışlanmışlık, baskıya maruz kalma söz konusu değildir. Büyük bir şehirde yaşadıkları için kültür ve kimliklerini koruyabilecekleri dışa kapalı bir ortam bulamamışlardır. Türkiye’nin varlıklarından haberdar olmaması ve şimdiye kadar ilgi göstermemiş olması Araplaşma sürecini hızlandırmıştır. Şehirleşmiş bir topluluk oldukları için eğitim seviyeleri de yüksektir. Bu da Türk dilinin unutulmasında önemli faktörlerden biri olmuştur.
Eski dönemlerde iletişimin zor olması nedeniyle Suriye ve Lübnan’a yerleşen Giritli Türklerin Anadolu’ya yerleşen akrabaları ile bağları zamanla kopmuştur. Türkiye’de soyadı kanunun çıkması ile Lübnan ve Anadolu’daki Giritliler arasındaki tek bağ ortadan kalkmıştır. İzmir ve Ayvalık’ta çok sayıda akrabaları olduğunu tahmin etmekle beraber net bilgiye sahip değillerdir.
Lübnan’da yaşayan Giritli Türklerin Türkiye’dekilere göre tek farkı yerleştirildikleri yerin Türkiye’nin hâkimiyetinden çıkması ve Arap nüfusun arasında kalmalarıdır.
Lübnanlı Girit Türklerinin Suriye’deki akrabaları ile ilişkisi ise sürmektedir. Hamidiye köyü ile aralarında 45 dakikalık bir mesafe bulunmaktadır ve zaman zaman ziyaret etmektedirler.
Hamidiye’de kalan Giritli Türkler de, Trablus’takiler kadar olmasa da asimile olmuştur. Kırsalda yaşamaları, eğitim seviyesinin düşüklüğü ve dışa kapalılık nedeniyle nispeten kimliklerini korumuşturlar. Örneğin Trablus’takiler dillerini tamamen kaybetmişken Hamidiye’dekiler Rumca konuşmaya devam etmektedir.
Rumca konuşmaları kimlikleri konusunda yanlış bir anlamaya izin vermemelidir. Zira bilindiği gibi nüfus mübadelesi sırasında Türkiye’de yaşayıp Yunanistan’a geçen Rumlar da Türkçeyi daha iyi konuşmaktaydı. Bu durum yaşanılan bölgede kullanılan dil ile alakalıdır. Hamidiye’dekiler kendini Giritli Türk olarak değil Giritli Müslüman veya Osmanlı olarak tanımlamaktadır. Trablusluların bir kısmı eğitim seviyelerinin yüksekliği sayesinde kökenlerini araştırmıştır ve bu nedenle kendini Giritli Türk olarak adlandırmaktadır. Trabluslu Giritli Türkler arasında Türkiye ile bağlantısı olan ve Türkiye’ye sempati duyanlar çoğunluktadır.
Günümüzde Lübnanlı Girit Türklerinin derneği bulunmamaktadır. 1962 yılında İbrahim
Bekraki tarafından “Giritli Muhacirler Derneği” kurulup ruhsatı alınsa da sonraki yıllarda iç savaş nedeniyle faaliyete geçememiştir. Türkiye, Lübnan’da Giritli Türklerin varlığından 1985 yılına kadar haberdar olmamış ve ilk ilişki o yıl içinde Giritli Türklerin Türkiye Büyükelçiliği’ne başvurması ile kurulmuştur.
KAYNAK: http://www.orsam.org.tr/tr/trUploads/Yazilar/Dosyalar/201019_sayi11_tr_web.pdf