Lozan Barış Antlaşması ve Mübadele
I. Dünya Savaşı'ndan zaferle çıkan ABD, İngiltere, Fransa ve İtalya, savaşta yenilen Almanya'ya, Avusturya-Macaristan İmparatorluğu'na ve Osmanlı Devleti'ne ağır koşullar içeren barış antlaşmaları önermişlerdi. Yenik devletlerden ilk ikisi 1919'da bu antlaşmaları imzalamak zorunda kalmış, Osmanlı Devleti de 1920'de Sevr Antlaşması'na boyun eğmişti. Ama Sevr antlaşmasının öngördüğü düzen Kurtuluş Savaşı'yla altüst oldu ve Anadolu'da güçlü bir Türk devleti doğdu.
Bu değişen koşullar karşısında galip devletler(1) Mudanya Görüşmeleri sırasında alınan kararlar gereğince, Türk barış antlaşmasının Lozan'da toplanacak konferansta görüşülmesini kabul etti. 27 Ekim 1922 tarihinde de İstanbul Hükümeti'yle birlikte TBMM Hükümeti konferansa çağrıldı. Bunun üzerine TBMM 1 Kasım 1922'de aldığı bir kararla saltanatı kaldırarak, Lozan'da yapılacak antlaşmada Türkiye'yi tek başına temsil etme hakkını kazanmış oldu.
Lozan Konferansı'na gönderilecek heyet ve başkanı, yapılacak müzakerelerin değeri bakımından hayati önem taşıyordu. Mustafa Kemal Paşa, Mudanya Mütarekesi görüşmelerinde önemli bir başarı sağlayan İsmet Paşa'nın heyet başkanlığına seçilmesini istiyordu (2). TBMM 3 Kasım 1922 tarihinde yaptığı oturumda Dışişleri Bakanı İsmet Paşa'yı (Heyet Başkanı), Maliye Bakanı Hasan (Saka) Bey'i ve Sağlık Bakanı Rıza Nur Bey'i yapılacak barış konferansına katılmak üzere delege olarak seçti.
Konferans, 20 Kasım 1922 tarihinde İsviçre'nin Lozan şehrinde başladı. Konferansın ana konuları; sınırlar, kapitülasyon, boğazlar, azınlıklar, Osmanlı Devleti'nin borçları olarak saptanmıştı. Başta İngiltere ve Fransa olmak üzere galip devletlerin Sevr Antlaşması'nın koşullarını biraz hafifleterek Türkiye'ye kabul ettirmeye çalışmaları nedeniyle oturumlar sert tartışmalarla geçti. Özellikle İngiltere'nin ödün vermeyen tutumu yüzünden konferans çıkmaza girdi ve görüşmeler 4 Şubat 1923'te kesildi. Yoğun diplomatik çabalar sonucunda taraflar 23 Nisan 1923'te yeniden bir araya geldi. Bu kez İngiltere'nin tutumu daha yumuşamıştı. Nitekim görüşmeler olumlu sonuçlandı ve üzerinde anlaşmaya varılan metin 24 Temmuz 1923'te imzalandı (3).
Beş bölümde toplanmış 143 maddeden oluşan barış antlaşmasının birde ekleri bulunmaktaydı. Bu ekler içerisindeki dikkat çekici maddelerden biride Türk ve Rum ahalinin değiştirilmesi sözleşmesiydi.
Sözleşmeye göre; 1 Mayıs 1923 tarihinden itibaren, Türkiye topraklarında yerleşik Rum Ortodoks dininde bulunan Türk tebaası ile Yunan topraklarında yerleşik, Müslüman dininde olan Yunan tebaası zorunlu olarak değiştirilmeye (mübadele) (4) tabi tutulacaktı(5). Ancak yine bu sözleşmenin 2. maddesine göre ise; İstanbul'da bulunan Rumlar ve Batı Trakya'da bulunan Müslümanlar etabli (yerleşik) sayılarak (6) değişim dışında bırakılacaklardı. Yani, son derece açık olan anlaşma hükmüne göre Batı Trakya'nın her hangi bir bölgesinde bulunan Müslüman-Türk köyleri kesinlikle mübadele kapsamı içerisine alınmayacaktı. Ama öyle olmamıştır.
Yunanlılar, yapılan anlaşmada net olarak belirtilmesine rağmen uyanık davranarak -aynı zamanda anlaşma kurallarını çiğneyerek- 20'ye yakın Türk köyünü mübadeleye tabi tutmuşlardır. Bu köylerin büyük bir kısmı ise Drama sınırları içerisinde bulunmaktaydı. Dolayısıyla, burada akla şu soru gelebilir: "Peki niçin, Yunanlılar Drama havalisindeki birçok köyü mübadele kapsamı içerisine almak istemişlerdi?" Bu sorunun üç önemli cevabı vardır:
1-) Murad Hüdavendigar döneminde Lala Şahin Bey tarafından ele geçirilen Drama'nın (1373) (7) stratejik açıdan son derece önemli bir konuma sahip olması
2-) Mübadele kapsamı içerisine alınan köylerin Müslüman-Türk ahalinin yoğun olarak yaşadığı önemli köyler olması
3-) Bu bölgelerdeki Türk çetelerin varlığı
Bu köylerin bazılarının mübadeleden önceki etnik yapılarına bakmak herhalde konuyu daha da iyi aydınlatacaktır.
Eski Adı Şimdiki Adı Türk Nüfusu Yunan Nüfusu
Kozluköy (Kozluca) Karyafiton 713 ---
Meşeli (Meşelli) Kolenaro 112 ---
Mahmudlu (Mamatlı) Dafnona 663 ---
Malgrit Margarıti 551 ---
Horozlu (Cebelhorozlu) Kostanitis 374 ---
Hüseyinköy İonika 871 ---
Kurdalan Likod ro mion 396 149
Gabrov (Gabrova) Kalitea 167 ---
Suyalısı ---- 185 ---
Saltıklı ---- 252 ---
Çakırlı ---- 289 ---
Korular (Kurlar) Kumnina 1221 ---
Arpacık Kastanoton 81 ---
Demirtaş Sidiropetra 94 ---
Hocalar Stavrohori 88 ---
Ada Livera 762 ---
Yeniköy Nehorio 173 329
Bu iki önemli noktadan da anlaşılacağı üzere Türkler açısında Drama'nın önemi büyüktür. Bu tarihsel gerçeğin bir de kültürel yönü vardır. Örfü, adeti, geleneği ve göreneğiyle de Türk kokan Drama her dönem önemli bir merkez olma özelliğini korumuştur. Hatta o günlerden günümüze ulaşan o meşhur Drama türküsü hala birçoğumuzun dudaklarındadır:
"Drama köprüsü Hasan, dardır geçilmez
Soğuktur suları Hasan, bir tas içilmez
Anadan geçilir Hasan, yardan geçilmez
At martini de bre Hasan, dağlar inlesin
Drama mahpusunda Hasan, dostlar dinlesin
Mezar taşlarını Hasan, koyun mu sandın
Adam öldürmeyi Hasan, oyun mu sandın
Drama mahpusunu Hasan, evin mi sandın
At martini de bre Hasan, dağlar inlesin
Drama mahpusunda Hasan, dostlar inlesin"
Yukarıda da görüleceği üzere, Drama'nın Kozluca (8) Köyü (9) de Batı Trakya Bölgesi sınırları içerisinde olmasına rağmen mübadeleye tabi tutulmuş olan köylerdendir.
Mübadeleye tabi tutulacak köylerin isimlerinin netleşmesiyle birlikte, Drama ve havalisinde büyük bir hareketlilik yaşanmaya başlanmıştır. Zira bu bölgede yaşayan halk atalarının Anadolu'dan göçmen olarak geldiklerini biliyor ve o toprakları merak ediyorlardı.
1924 Mart'ının son günlerinde (10) Hüseyinköy Tren İstasyonu'nda toplanan mübadiller, trene bindirilerek Türkiye'ye doğru yola çıkarılmışlardır. Edirne'nin Uzunköprü kazasına kadar süren yolculuk, burada başka bir trene binilmesiyle devam etmiş ve İstanbul Sirkeci Garı'nda sona ermiştir. Sirkeci'de (11) bir müddet bekletilen mübadiller, daha sonra Denizcilik İşletmeleri'ne ait Karabiga adlı bir vapura bindirilerek İzmit'e getirilmişlerdir. İzmit'e getirilen Mübadiller, mübadele şartları gereği İzmit'ten Yunanistan'a gönderilmiş olan göçmenlerin boşalan evlerine yerleştirilmişlerdir.
İzmit İskân Müdürlüğü tarafından Samsun'a gönderilmeleri düşünülen Mübadiller, -öne sürdükleri bazı mazeretler (12) nedeniyle- eskiden Ermenilerin yaşamış olduğu fakat zamanla boşalmış olan Akmeşe'ye (Armaş) yerleştirilmişlerdir. Mübadillerin Akmeşe'ye yerleştirilmesinde, topluluğun ileri gelenlerinden birisi olan Ali Ağa'nın önemli bir etkisi olmuştur(13).
Akmeşe'ye iskân edilen mübadiller, hazır ev bulunmaması nedeniyle bir süre çadırlarda yaşamak zorunda kalmışlardır. Mübadillerin içerisinde bulunan Kozluca, Meşeli ve Horozlu köylüleri Akmeşe'yi beğenmemeleri ve çeşitli problemler nedeniyle birkaç ay sonra, eski bir Rum yerleşimi olan Yeniköy'e gitmek istemişlerdir. İzmit İskan Müdürlüğü'nün ilk etapta sıcak bakmadığı bu istek, daha sonra Kozluca Köyü mübadillerinin ileri gelenlerinden birisi olan Tütüncü Hacı Hasan Bey'in girişimleriyle yetkililere kabul ettirilmiş, bunun sonucunda da Mübadiller Yeniköy'e geçmişlerdir.
Yeniköy Hakkında
Osmanlı döneminde Rum reayanın yaşadığını bir köy olan Yeniköy'ün(Karye-i Cedit), kuruluş tarihiyle ilgili elimizde net bilgilerbulunmamaktadır. 16. yüzyılda kurulmuş olabileceğini düşündüğümüzYeniköy'ün, kuruluşuyla ilgili bilinen üç görüş vardır.
1.) III.Murat döneminde (1574-1595) gerçekleştirilmesi düşünülen İzmit Körfezi ile Sapanca Gölü'nün birleştirilme Projesi(14) kapsamında İzmit'e getirilen 30.000 yakın usta, amele ve ırgat içerisinde bulunan Rumların , kanal projesinin iptaliyle bu bölgeye iskan edilmeleriyle kurulduğu
2.) Şah Abbas ve Nadir Şah devirlerinde İzmit'e gelerek yerleşen Ermenilerin kurduğu Akmeşe (Armaş), Bahçecik (Bardızağ), Yuvacık ve Aslanbey gibi yerleşmelerle aynı dönemde durulduğu
3.) Nikomedia'dan gelen aileler tarafından kurulduğu, düşüncesidir.
Şahsi kanaatimize göre ise, Yeniköy'ün kuruluş tarihi yukarıdabelirtilen birinci ve ikinci görüşlerden daha önceki bir dönemde gerçekleşmiş olmalıdır. Zira İzmit bölgesinde yaşayan Rumların tarihi geçmişi, Ermenilerden daha eskidir. Hatta bu düşüncemizi destekleyen bir de kaynak vardır.
18. yüzyılda bu bölgeyi ziyaret etmiş olan Seyyah Charles de Peyssonel, Yeniköy'le ilgili şu bilgileri vermektedir: "İzmit'e varışımın ertesi günü, gün doğumundan iki saat önce kalkıp Papas Theodoros ile bir tekneye bindik ve bir dağa yaslanmış, denizden yarımfersah uzaklıktaki Neocorio'ya (Yeniköy) geçtik(15). Ağaçlar ve çitlerle çevrili çayırlıklar ve ekili tarlaların ikiye ayırdığı yaylayı yaya geçerek oraya vardık. Toprak oldukça yağlı ve killi, dolayısıyla yağmur yağdığı için yürümekte oldukça zorlandık. Karamürsel'den itibaren körfezin tüm güney kıyısı boyunca uzanan ve bana İran'a kadar gittiği söylenen Sultan Murat tarafından yaptırılmış ve Bağdat'a giden birlikler nedeniyle yeni tamir edilmiş taş bir yol bulunmakta.
Neocorio Köyü, daha rahat yaşayabilmek için buraya taşınmış Nikomedia'lı Rum aileleri ile göze çarpıyor..."(16)
Arşiv kayıtlarına bakıldığı zaman Yeniköy'ün, Sadrazam HalilPaşa'nın(17) vakfına dahil araziler üzerine kurulduğu görülmektedir.Yine aynı döneme ait belgelerde Yeniköy'ün çevresinde; Karanca, Kaysernâm-ı diğer Melekşâh, Bağçecik (Bahçecik), Koru Çiftliği, YeniçeriAğası Halil Çiftliği ve Ferhad Çiftliği gibi yerleşim birimlerinin bulunduğu belirtilmektedir. Bu yerleşim birimlerinden sadece Bağçecik günümüzde mevcuttur. Karanca Köyü'nün ise ismi biraz değişime uğrayarakgünümüze ulaşmıştır.(Karınca)(18)
Yeniköy'ün bu dönem tarihiyle ilgili belgelerde, iki önemli noktadikkatleri üzerine çekmektedir. Bunlardan birincisi; Darphane-i Amireiçin Yeniköy'den temin edilen çam kömürü(19), ikincisi ise; yine bubölgeden temin edilen ve kalitesi ile ünlü olan tarım ürünleridir.
Yeniköy Rumlarından elde edilen çam kömürü üzerinde durmanın yararlı olacağı kanaatindeyiz. 19. yüzyılda Yeniköy'den temin edilen çam kömürü İzmit, Seymen ve Kavaklı (Kazıklı) iskeleleri vasıtasıyla Darphane-i Amire'ye gönderiliyordu. Darphaneye gönderilen bu kömür altın ve gümüşün eritilmesinde kullanılmaktaydı. Yeniköy halkı Darphane-i Amire için sundukları bu hizmetin karşılığında ise, Avarız(20) vergisinden muaf(21) tutuluyorlardı.
Yeniköy'de tarımı yapılan soğan, maydanoz ve marulun İzmit, Seymenve Kavaklı iskeleleri vasıtasıyla İstanbul'a gönderildiği bilinmektedir. Sebze ve meyvelerin has olanlarının ise zaman zaman saraya dahi gönderildiği bazı belgelerde karşımıza çıkmaktadır.Günümüzde dahi "Yeniköy Soğanı-Maydanozu" olarak tanınan bu tarım ürünlerinin Kocaeli piyasasında çok özel bir yeri vardır.
Mübadillerin Yeniköy'e İskânı
Drama'da başlayıp Akmeşe'ye uzanan, Akmeşe'den de Yeniköy'e geçişlesonuçlanan göç, mübadiller için yeni bir hayatın başlangıcı olmuştur. Bu başlangıç mübadiller için her şeyin sıfırdan başlaması anlamına geliyordu. Hiç tanımadıkları bir bölge, çevre köyler, kendilerine garip bir şekilde bakan insanlar ve akıp giden hayat.
Yeniköy'e yerleşen mübadiller, köye ilk girdiklerinde adeta bir köy enkazıyla karşılaşmışlardır. Yakılmış, yıkılmış, talan edilmiş, sahipsizlikten kendi kaderine terk edilmiş bir köy.
Hamidiye ve Lütfiye köylerinde yaşayan ailelerin birkaçı, Mübadillerin iskânından önce Yeniköy'e gelerek köyün bazı bölgelerine yerleşmişlerdi. Mübadillerin iskânından sonra, Bahçecik dolaylarında yaşayan Kafkasya göçmenlerinin bir kısmı da Yeniköy'e geçmişlerdir(22). Bu karışık ortamda, Mübadiller ve Gürcüler arasında çeşitli sorunlar yaşanmış, çoğu arazi meselesi nedeniyle yaşanan sıkıntılar yetkililerin müdahalesiyle çözümlenmiştir.
Mübadillerin Yeniköy'e yerleştikten sonra karşılaştıkları en büyük sorun, aileleriyle birlikte barınma ihtiyaçlarını sağlayabilecekleri konut ihtiyacı olmuştur. Devletin kendileri için kısa sürede ev yapamayacağını anlayan mübadiller, kendi imkânlarıyla kurdukları çadır ve barakalarda bir süre yaşamışlardır. Daha sonra devletin de kendilerine yardım etmesiyle birlikte evlerini yapmışlardır(23).
Yeniköy'ün kuruluş vaziyetine bakıldığı zaman; köyün ilk kuruluş yeri olan Merkez Mahallesi'nin belirli bir plan dahilinde -bölgenin topografyasına uygun bir vaziyette- düzenlenmiş olduğu görülmektedir. Bu durum Yeniköy'e kuruluş yönüyle modern bir köy yapısı kazandırmıştır. Bunun gerçekleşmesinde mübadillerin ileri gelenlerindenbirisi olan Tütüncü Hacı Hasan Bey'in önemli gayretleri olmuştur. Zengin bir tütün tüccarı olan Hacı Hasan Bey, köyün yeniden kuruluş aşaması sırasında Yeniköy'e getirdiği mimar ve mühendislere çeşitli planlar çizdirerek, yerleşimin bu planlara göre yapılmasını sağlamıştır.
Köyün yeniden kuruluşuyla birlikte yeni bir hayata başlayan Mübadiller, bir süre sonra ailelerini geçindirebilecekleri yeni işkolları aramaya başlamışlardır. Köylülerin uğraşı alanları içerisindeki en önemli yeri, tarım ve hayvancılık faaliyetleri oluşturmuştur.
Tarım faaliyetleri içerisinde tütün yetiştiriciliğinin ayrı bir yeri olmuştur. Bu durumun ortaya çıkmasında, mübadillerin geldikleri Drama'da tütüncülüğün önemli bir uğraşı alanı olmasının yanı sıra, kısa bir zaman dilimi içerisinde İzmit'in en büyük tütün tüccarı olmayı başarmış olan Hacı Hasan Bey'inde etkisi vardır. Tütün yetiştiriciliğinin yanı sıra, daha önce Yeniköy'de yaşayan Rumlarınyaptıkları tarım faaliyetlerinin bazıları da devam ettirilmiştir. (Soğan, buğday, yulaf vb.)
Yeniköy'e iskân edilen mübadiller, sosyal ve ticari ilişkilerini sağladıkları İzmit'le sürekli iletişim içerisinde olmuşlardır. Bunda, karayolunun yanı sıra Seymen'deki iskele vasıtasıyla İzmit'e denizyoluyla da ulaşabilme olanaklarının bulunmasının büyük bir payı vardır.
Drama’dan İzmit’e Göçün Hikayesi
Lozan Barış Antlaşması’nda yapılan sözleşmeye göre;1 Mayıs 1923 tarihinden itibaren, Türkiye topraklarında yerleşik Rum Ortodoks dininde bulunan Türk tebaası ile Yunan topraklarında yerleşik, Müslüman dininde olan Yunan tebaası zorunlu olarak mübadeleye tabi tutulmuşlardır.
Drama, Selanik, İskeçe, Kavala, Dedeağaç, Serez, Kesendre, Yanya, Karacaabat, Kozana, Grebene, Nasliç, Yenicevardar, Zeytüncü vb. gibi yöreler mübadelenin yapıldığı bölgelerdendir.
.............
Mübadeleyle birlikte Anadolu’nun birçok yerine Türk aileler iskân edilmiştir. İskân bölgelerinden bir tanesi de İzmit’tir. Bu yazımızda Drama’nın Kozluca Köyü’nden başlayıp İzmit Akmeşe’ye uzanan, Akmeşe’den de Yeniköy’e geçişle sonuçlanan bir göçün tanığı olan mübadil Zeynel Ayaz’la yaptığımız röportajı sizlerle paylaşmak istiyoruz.
Umulur ki bu tarihi röportaj ve yerel tarih araştırmaları, hala yazılamamış olan İzmit’in mübadele dönemi tarihinin yazılması için bir başlangıç oluşturur…
V. ŞENEL : Sayın Zeynel Ayaz, Yeniköy’ün en yaşlı insanlarından biri olduğunuz söyleniyor. Kaç yaşındasınız? Nerede doğdunuz? Kısaca kendinizi tanıtır mısınız?
Z. AYAZ : 1912 doğumluyum. Drama’nın Kozluca Köyü’nde doğdum. Babamın adı Ali, annemin adı Ayşe’dir. Kozluca’ da doğdum amma dedelerimiz Karaman kökenliymiş. Çok öncelerden göç etmişler Kozluca’ya.
V. ŞENEL : 1923 yılında imzalanan Lozan Barış Antlaşması’yla Yunanistan ve Türkiye arasında mübadele oldu. Sizde yapılan bu mübadele ile İzmit’e geldiniz. O göç günlerini anlatır mısınız?
Z. AYAZ : Tabi anlatırım evlat. O günleri çok iyi hatırlıyorum. Ben o zaman 11(12) yaşında bir çocuktum. Duyduk ki mübadele yapılacakmış. Hepimiz Türkiye’ye gidecekmişiz, oradaki Rumlarda buraya geleceklermiş. Bu haberin duyulmasından sonra köyümüzdeki herkesi heyecan sardı. Nasıl heyecanlanmayalım ki? Yıllar sonra dedelerimizin geldikleri topraklara geri dönecek, oraları görecektik.
Mart sonunda çıktık Kozluca’dan. Komşu köyümüz olan Hüseyinköy’e geldik. Çünkü tren Hüseyinköy’den geçiyordu. Herkes bir şaşkınlık içerisindeydi. İçimizde, köyümüzden ayrıldığımız için üzülenler de vardı, sevinenler de. Çok zor günlerdi çok... Neyse, ben anlatmaya devam edeyim. Kozluca’dan Hüseyinköy’e gelenler neredeyse 110-120 haneye yakındı. Bizden başka gelenler de vardı. Mesela, Meşelli (Meşeli) Köyü’nden, Mamatlı (Mahmudlu) Köyü’nden, Malgrit Köyü’nden, Horozlu (Cebelhorozlu) Köyü’nden aileler. Birde trenin geçtiği Hüseyinköy’den bizlere katılan kişiler.
Akşama doğru bir tren geldi. (Sonradan öğrendiğime göre trenin geliş saati 18:00 dır.) Bizleri sırayla trene yerleştirmeye başladılar. Herkes yanında götürebileceği üç beş parça eşyayı da yanına almıştı. Hazırlıklar tamamlanınca bizleri vagonlara bindirdiler ve yola çıktık. Bir zaman sonra Kuleliye (Kuleliköy) geldik. Kuleli Yunan tarafındaki bir köydü. Oradan da Uzunköprü Kazası’na ulaştık. Uzunköprü’de bizi 2-3 saate yakın beklettiler. Daha sonra ise bizleri tekrar bir trene bindirdiler. Ve yine yolculuk başladı.
Bir müddet sonra İstanbul Sirkeci’ye ulaştık. Gar çok kalabalıktı. Çünkü bizim gibi mübadeleyle çeşitli bölgelerden İstanbul’a getirilmiş olan insanlar burada bekliyorlardı. Biz de Sirkeci’de bir-iki güne yakın bekledik. Zaten burada göçmenlerin kalması için bazı yerler ayarlanmıştı. Bu bekleyişin sonunda nereye gideceğimizin belli olduğunu öğrendik. Bizi bir vapura bindirdiler. Vapur yolculuğunun ardından İzmit’e ulaştık. O dönemde şimdiki Seka’nın bulunduğu yerde bir liman vardı. Burada bizi gemiden indirdiler. Yanımıza gelen hükümet yetkilileri bazı aileleri mübadele nedeniyle boşalan evlere, bazı aileleri de hükümet tarafından yaptırılmış olan barakalara yerleştirdiler. Bu evlerde bir süre kaldıktan sonra bizleri Akmeşe’ye gönderdiler.
V. ŞENEL : Bu noktada bir şey sormak istiyorum. O dönemin İzmit’i nasıldı? Hatırlayabildiğiniz kadarıyla, gördüklerinizi anlatır mısınız?
Z. AYAZ : Ben pek fazla bir yer görmedim. Ama geçtiğimiz her yerde çok güzel evler vardı. Ve her şey şimdikinden sadeydi.
V. ŞENEL : Evet en son Akmeşe’ye geldiğinizi söylemiştiniz. Daha sonra ne oldu?
Z. AYAZ : Bizi Akmeşe’ye yerleştirdiler. Akmeşe’de eskiden Ermeniler yaşıyormuş. Orada bir süre kaldık. Daha sonra ise Yeniköy’e geçtik. Bizimle gelenlerin bir kısmı Akmeşe’de kalmayı tercih etti. Yeniköy’e geçenler ise 100 haneye yakın vardı.
V. ŞENEL : Akmeşe’den Yeniköy’e geçmenizin nedeni neydi?
Z. AYAZ : Bizim köylüler Akmeşe’yi pek beğenmemişlerdi. Ayrıca su problemi de yaşanıyordu.
V. ŞENEL : Peki Yeniköy’e ilk geldiğinizde nasıl bir tablo ile karşılaştınız? O dönemin Yeniköy’ü nasıldı?
Z. AYAZ : Yeniköy’deki evlerin büyük bir kısmı tahrip edilmişti. Ayrıca yangın izleri de vardı. Etraf çok çalılıktı. Yeniköy’de eskiden Rumlar oturuyorlarmış.
V. ŞENEL : Yeniköy’e yerleştikten sonra neler yaptınız?
Z. AYAZ : Köye yerleştikten sonra herkes ailesiyle kalabileceği çadırlar kurmaya, barakalar yapmaya başladı. Çadırların ilk kurulduğu yer günümüzde belediyenin bulunduğu alan ve çevresidir.
Bir gün iskan memurları geldi. Yeniköy’de incelemeler yaptılar. Sonra ise ev yapmak için bizlere 800 m²’lik arsalar verdiler. Herkes evini yapmaya başladı. İlk yapılan evler bir iki gözlü küçük yerlerdi. Aha gördüğün bu ev (Eliyle içinde bulunduğumuz evi işaret ederek) sonradan yapıldı. Bu evin yerinde babamın yaptığı iki gözlü eski bir ev vardı.
V. ŞENEL : Yeniköy’ün son 80 yıllık tarihine tanıklık etmiş bir insansınız. Sizinle röportaj yapmak bizim için önemliydi. Verdiğiniz bilgilerden dolayı size çok teşekkür ediyoruz. Son olarak bizlere söylemek istediğiniz bir şey var mı?
Z. AYAZ :Daha ne söyleyeyim ki. Sorduğun her şeyi anlattım. Zaman bir su gibi akıp geçti gitti. Her şey çok deyişti. Söyleyeceğim budur…
KAYNAKLAR:
http://www.kocaeliaydinlarocagi.org.tr/Yazi.aspx?ID=1297
http://www.kocaeliaydinlarocagi.org.tr/Yazi.aspx?ID=1349
http://www.kocaeliaydinlarocagi.org.tr/Yazi.aspx?ID=620