MÜBADELE SÜRECİNDE YAŞANAN SORUNLAR VE MERKEZDEN MÜDAHALEYE BİR ÖRNEK: 1927 MANİSA TEFTİŞİ

https://atamdergi.gov.tr/tam-metin-pdf/231/tur

MÜBADELE SÜRECİNDE YAŞANAN SORUNLAR VE MERKEZDEN MÜDAHALEYE BİR ÖRNEK:

1927 MANİSA TEFTİŞİ

Mehmet ÖZ* - Ferhat BERBER** ÖZET

Osmanlı Devleti’nin dağılma döneminin en önemli demografik hareketleri olan Müslüman göçleri, Türkiye Cumhuriyeti’nin kuru- luşunun ardından da devam etmiştir. Lozan Anlaşması kapsamında 1923 yılında imzalanan “Türk-Yunan Ahali Değişimi Protokolü” ile başlayan süreç, 1930’lu yıllara kadar sürmüştür. Ancak bu dönemde sadece mübadele kapsamında gelen göçmenler değil, daha önceden gelen ve halen yerleştirilememiş göçmenler ile işgal yıllarında yer- lerinden ve evlerinden olan insanlar da iskân edilmek durumunday- dı. Bu çalışmada, söz konusu dönemde Türkiye’nin çeşitli yerlerin- de iskân faaliyetleri esnasında yaşanan problemlerden örnekler ve- rilmektedir. Akabinde taşrada cereyan eden hadiselerde merkezî ida- renin nasıl bir kontrol mekanizması kurduğu, 1927 yılında Manisa ilinin geçirdiği teftiş ile örneklenmeye çalışılmıştır.

Anahtar Kelimeler: Göç, İskân, Mübadele, Manisa, Teftiş


PROBLEMS IN THE PROCESS OF THE EXCHANGE OF POPULATIONS AND AN EXAMPLE OF INTERVENTION BY THE CENTRAL GOVERNMENT: THE CASE OF 1927 INSPENCTION IN MANİSA

ABSTRACT

Migration of Muslim people, the most significant demographic events in the period of Ottoman disintegration were to continue du- ring the Republican era as well. The new stage beginning with the signing of “the Protocol Concerning the Exchange of Turkish and


–––––––––––––––––––––

* Prof. Dr. Hacettepe Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü.

** Dr. Celal Bayar Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü.


462

MEHMET ÖZ FERHAT BERBER



Greek Peoples” in 1923 within the frame of Lausanne Treaty lasted 1930s. However, during this period the government had to deal with the settlement not only of those immigrants who came in the con- text of the Exchange but also of those who had arrived earlier and not been settled yet. This study will give examples of problems en- countered during the settlement of the immigrants in various parts of Turkey. Later, through the case of an inspection carried out in Mani- sa, we will try to demonstrate how the government set up a control mechanism against the events that occurred in the provinces.

Key Words: Migration, Settlement, Exchange of populations, Ma- nisa, Inspection.



GİRİŞ:

Türklerin Orta ve Yeniçağ’da Anadolu ve Avrupa’daki ilerleyişi- nin salt askerî ve siyasî uygulamalara atfedilmesi tarihî gerçeklerin eksik ve hatalı bir yorumudur. Bu meyanda, fethedilen bölgelerde uygulanan istimalet (gönülleri kazanma) siyasetinin yanında izlenen iskân politikalarının fethedilen sahaların Müslüman ve Müslüman- Türk nüfus ile meskûn hale gelmesinin altı çizilmelidir. Bu yöntem- ler, Osmanlı idaresinin söz konusu coğrafyada asırlar süren hâkimi- yetinin en önemli sebeplerinden sayılabilir1. Ancak 19. yüzyıl, çok etnili/dilli ve dinli imparatorlukların dağılma dönemi, 20. yüzyılın başları ise ulus devletlerin kuruluş çağı olmuş; nesnesi insan olan bu yapıların oluşum sürecinde, siyasî aksiyonlara paralel olarak pek çok

–––––––––––––––––––––

1 Bu konuda çok sayıda araştırma vardır. Burada kısaca Ö. L. Barkan ve Halil İnalcık’ın birkaç öncü çalışması örnek olarak verilebilir. Ö. L. Barkan, “Osmanlı İmparatorluğunda Bir İskan ve Kolonizasyon Metodu Olarak Vakıflar ve Temlikler”, Vakıflar Dergisi, S. 2, 1942, ss. 281-365; Ö. L. Barkan, “Osmanlı İmparatorluğu’nda Bir İskan ve Kolonizasyon Metodu olarak Sürgünler”, İÜ. İktisat Fakültesi Mecmuası, XIII, İstanbul 1953, ss. 56- 79; Ö. L. Barkan, “Osmanlı İmparatorluğu’nda Bir İskan ve Kolonizasyon Metodu olarak Sürgünler”, İÜ. İktisat Fakültesi Mecmuası, XV/1-4, İstanbul 1955, ss. 209-237; Halil İnalcık, “Osmanlı Fetih Yöntemleri”, Söğüt’ten İstanbul’a, haz. O.Özel-M. Öz, Ankara 2005, 2. bs., ss. 443-472.


MÜBADELE SÜRECİNDE YAŞANAN SORUNLAR VE MERKEZDEN MÜDAHALEYE BİR ÖRNEK: 1927 MANİSA TEFTİŞİ

463



demografik reaksiyon meydana gelmiş veya bizzat siyasî otoriteler tarafından nüfus düzenlemeleri yapılmıştır. Osmanlı Devleti’nin da- ğılma döneminde, kaybedilen topraklardan ve Kırım, Kafkasya gibi çevredeki Müslüman nüfusa sahip bölgelerden gelen büyük kitleler Osmanlı Sultanı’na sığınmışlardır. Bu anlamda, Osmanlı Devleti’nin yıkılış süreci, kuruluş ve gelişme dönemlerinde tesis edilen demog- rafik sistem için bir nevi inkıraz dönemidir2. Belli şartlar altında bir nüfus tasfiyesi denilebilecek bu kitlesel nüfus trafiği, Dünya Savaşı sonunda kurulan yeni Türk devleti’nin de en önemli meselelerinden biri haline gelmiştir.

–––––––––––––––––––––

219. yüzyılın ortalarından Osmanlı Devleti’nin yıkılışına kadar Türkiye’ye yapılan göçle- rin farklı yönlerinin ele alındığı Türkçe ve yabancı dildeki eserlerden oluşan zengin bir lite- ratür mevcuttur. Burada hepsini belirtme imkanı olmasa da başlıca şu eserlere müracaat edi- lebilir: Abdullah Saydam, Kırım ve Kafkas Göçleri (1856–1876), TTK, Ankara 1997; Ne- dim İpek, Rumeli’den Anadolu’ya Türk Göçleri (1877–1890), TTK, Ankara 1994; Ahmet Halaçoğlu, Balkan Harbi Sırasında Rumeli’den Türk Göçleri (1912–1913), TTK, Anka- ra 1994; Nedim İpek, İmparatorluktan Ulus Devlete Göçler, Serander Yayınları, Trabzon 2006; H. Yıldırım Ağanoğlu, Osmanlıdan Cumhuriyete Balkanların Makus Talihi Göç, Kum Saati Yayınları, İstanbul 2001; Süleyman Beyoğlu, “Girit Göçmenleri (1821–1924)”, Türk Kültürü İncelemeleri Dergisi, S. 2, 2000, ss. 123–138; Fuat Dündar, İttihat ve Te- rakki’nin Müslümanları İskan Politikası (1913–1918), İletişim Yayınları, İstanbul 2002; Ahmet Cevat Eren, Türkiyede Göç ve Göçmen Meseleleri Tanzimat Devri İlk Kurulan Göçmen Komisyonu Çıkarılan Tüzükler, İstanbul 1966; Süleyman Erkan, Kırım ve Kaf- kasya Göçleri (1878–1908), Trabzon 1996; Bedri Habiçoğlu, Kafkasyadan Anadoluya Göçler, Nart Yayıncılık, İstanbul 1993; Kemal H. Karpat, Balkanlarda Osmanlı Mirası ve Ulusçuluk, çev. Recep Boztemur, İmge Kitabevi, Ankara 2004; Kemal H. Karpat, Osman- lı Nüfusu (1830–1914) Demografik ve Sosyal Özellikler, çev. Bahar Tırnakçı, Tarih Vakfı Yurt Yayınları, İstanbul 2003; Kemal H. Karpat, Osmanlı Modernleşmesi, Toplum, Ku- rumsal Değişim ve Nüfus, çev. Akile Zorlu Durukan-Kaan Durukan, İmge Kitabevi, Anka- ra 2002; Kemal H. Karpat, “Avrupa Egemenliği’nde Müslümanların Konumu Çerkeslerin Sürgünü ve Suriye’deki İskânı”, Çerkeslerin Sürgünü, Kafder Yayınları, Ankara 2001, ss. 78–111; Reşat Kasaba, A Moveable Empire Otoman Nomads, Migrants & Refugees, Se- attle 2009; Gülten Kazgan, “Milli Türk Devletinin Kuruluşu ve Göçler”, İstanbul Üniver- sitesi İktisat Fakültesi Mecmuası, C. XXX S. 1–4, Ekim 1970-Eylül 1971, ss. 311–331; Hakan Kırımlı, “Kırım’dan Türkiye’ye Kırım Tatar Göçleri”, Uluslararası Göç Sempozyu- mu Bildiriler, Zeytinburnu Belediyesi, İstanbul 2006, ss. 147–152; Faruk Kocacık, Balkan- lardan Anadolu’ya Yönelik Göçler (1878–1900), Hacettepe Üniversitesi Yayınlanmamış Doktora Tezi, Ankara 1978; Justin McCarthy, “Muslim Refugees In Turkey”, Humanist and Scholar Essays In Honor of Andreas Tietze, ed. Heath Lowry-Donald Quataert, Isis, Is- tanbul 1993, ss. 87–111; Justin McCarthy, Ölüm ve Sürgün, çev. Bilge Umar, İnkılâp Kita- bevi, İstanbul 1998; Bilal Şimşir, Bulgaristan Türkleri (1878–1985), Bilgi Yayınevi, İstan- bul 1986; Bilal Şimşir, Rumeli’den Türk Göçleri, C.I-II-III, TTK, Ankara 1989; Alexand- re Toumarkine, Les Migrations des Populations Musulmanes Balkaniques en Anatolie (1876–1913), Isis, İstanbul 1995


464

MEHMET ÖZ FERHAT BERBER



1923 Türk-Yunan Nüfus Mübadelesi önceki göç hareketlerinden çeşitli yönleri ile ayrılmaktadır. Özellikle Osmanlı Devleti’nin Bal- kan topraklarını kaybettiği dönemde gerçekleşen göç hareketlerinde büyük ölçüde Balkanlı milli devletlerin kurulmasının etkisi söz ko- nusudur. “Mübadele”de ise dikkat çeken en önemli hususlardan bir tanesi imparatorluğun yıkılmasının ardından onun bünyesinden çık- mış iki farklı devletin, ulus-devlet olma yolundaki çabalarında “nü- fus değişimi”ni karşılıklı siyasî iradeleriyle işler hale getirmeleridir.

Aslında, ilk “nüfus mübadelesi” daha Balkan Savaşlarının biti- minde Bulgaristan ile küçük çaplı olarak uygulanabilmiştir. Aynı şe- kilde, Osmanlı ve Yunan hükümetleri arasında da benzer bir teşeb- büs gündeme gelmesine rağmen Dünya Savaşı’nın çıkması ile tatbik edilememiştir3. Bunun üzerine, Ege Denizi’nin karşılıklı iki yakasın- da Dünya Savaşı ve Yunan işgali dönemlerinde meydana gelen de- mografik karmaşa ancak Lozan görüşmeleri esnasında bir hal yolu- na konmaya çalışılmıştır. Bu amaçla seyreden diplomasi trafiği özet- le şu şekilde gerçekleşmiştir: Lozan görüşmelerinden önce Norveç- li Dr. Fridtjof Nansen, Milletler Cemiyeti tarafından Türk-Yunan göçmen sorunlarını çözme işi ile görevlendirildi. Konferans devam ederken 17 Ocak 1923’te Nüfus Mübadelesi Alt Komisyonu çalış- malarına başladı. 30 Ocak 1923 tarihinde Lozan’da “Türk ve Rum Ahali Nüfus Mübadelesine İlişkin Sözleşme ve Protokol” imzalan- dı. 7 Ekim 1923’te Muhtelit Mübadele Komisyonu faaliyete geçti. 1 Aralık 1926’da Atina’da “établi” Sorunu ve Mübadele Antlaşması imzalandı. 5 Mart 1927’de antlaşma TBMM tarafından onaylandı. 10 Haziran 1930’da Ankara’da imzalanan nihai Mübadele Antlaş-

–––––––––––––––––––––

3 Konunun ayrıntıları için bkz. Selahattin Önder, Balkan Devletleriyle Türkiye Ara- sındaki Nüfus Mübadeleleri (1912–1930), Ankara Üniversitesi Türk İnkılâp Tarihi Ensti- tüsü Yayınlanmamış Doktora Tezi, Ankara 1990; Fikret Adanır, “Bulgaristan, Yunanistan ve Türkiye Üçgeninde Ulus İnşası ve Nüfus Değişimi”, İmparatorluktan Cumhuriyete Türkiye’de Etnik Çatışma, der. Erik Jan Zürcher, İletişim Yayınları, İstanbul 2005, ss. 19–26; Stephen P. Ladas, The Exchange of Minorities Bulgaria, Greece and Turkey. New York 1932; Gülay Özgür, Balkan Savaşları Sonrasında Bulgaristan ile Osmanlı Devleti Arasında Nüfus Göçü, Dokuz Eylül Üniversitesi Atatürk İlkeleri İnkılap Tarihi Enstitüsü Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, İzmir 2008


MÜBADELE SÜRECİNDE YAŞANAN SORUNLAR VE MERKEZDEN MÜDAHALEYE BİR ÖRNEK: 1927 MANİSA TEFTİŞİ

465



ması, 1 Temmuz 1930’da yürürlüğe girdi. 9 Aralık 1933 yılında, Muhtelit Mübadele Komisyonu’nun Kaldırılmasına Dair Antlaşma imzalandı. 19 Ekim 1934 Muhtelit Mübadele Komisyonu çalışmala- rı sona erdi4.

Bu çalışmada mübadele uygulamasının diplomatik ve siyasî özel- liklerinden çok anlaşmanın tatbik sürecinde yaşanan sorunlara vur- gu yapılacak, bu bağlamda 1927 yılında Manisa vilayetinde gerçek- leştirilen iskân işlemlerine yönelik teftiş inceleme konusu olacaktır. Bu teftiş sürecinin ortaya çıkardığı sonuçlar vesilesiyle, “göç ve is- kân” çalışmaları üzerine mühim bir noktaya temas etmekte yarar vardır. Şöyle ki göç ve iskân konularında mahalli ölçekli çalışmalar büyük önem taşımaktadır. Zira iskâna yönelik resmi mevzuata bakıl- dığında her şeyin çok nizami biçimde hesaplandığı fikri hâkim ol- maktadır. Buna rağmen aşağıda örnekleri verileceği üzere iskân sü- recinde büyük sıkıntılar yaşanmıştır. Tam bu noktada söz konusu ma- halli çalışmaların önemini vurgulamak gerekir. Şöyle ki, “Mübade- le”yi ülke ölçeğinde ele alan bir çalışmada5 çeşitli illerdeki iskân uy- gulamalarından örnekler verilmiştir. Bu illerden birisi de Manisa olup zikredilen eserin bu kısmında6, bizim de ileride ele alacağımız, 1926 tarihli, Manisa valisinin verdiği çelişkili sayıları içeren belge7 kullanılmış ve hiçbir analize tâbi tutulmadan veriler doğrudan akta-

–––––––––––––––––––––

4 Konunun ayrıntıları için bkz. Onur Yıldırım, Diplomasi ve Göç Türk-Yunan Nüfus Mübadelesi’nin Öteki Yüzü, İstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları, İstanbul 2006; İbrahim Erdal, Mübadele (Uluslaşma Sürecinde Türkiye ve Yunanistan 1923-1925), IQ Kültür Sanat Yayıncılık, İstanbul 2006; Mihri Belli, Türkiye-Yunanistan Nüfus Mübadelesi Ekonomik Açıdan Bir Bakış, çev. Müfide Pekin, Belge Uluslararası Yayıncılık, İstanbul 2004; Ramazan Tosun, Türk-Yunan İlişkileri ve Nüfus Mübadelesi (1821-1930), Beri- kan Elektronik Basım-Yayın, Ankara 2002; Kemal Arı, Büyük Mübadele Türkiye’ye Zo- runlu Göç (1923-1925), Tarih Vakfı Yurt Yayınları, İstanbul 1995; Ömer Kodaman, Türki- ye İle Yunanistan Arasında Nüfus Mübadelesi, Kahramanmaraş Sütçü İmam Üniversi- tesi SBE. Yüksek Lisans Projesi, Kahramanmaraş 2008; Egeyi Geçerken 1923 Türk-Yu- nan Zorunlu Nüfus Mübadelesi, der. Renée Hirschon, İstanbul Bilgi Üniversitesi Yayın- ları, İstanbul 2007; Yeniden Kurulan Yaşamlar 1923 Türk-Yunan Zorunlu Nüfus Mü- badelesi, der. Müfide Pekin, İstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları, İstanbul 2005.

5 Erdal, a.g.e.

6 Erdal, a.g.e., s. 233–236

7 BCA. 272.12.52.117.4


466

MEHMET ÖZ FERHAT BERBER



rılmıştır. Manisa’da mübadele sonrası iskân çalışmaları için bu eser referans alınacak olursa, gerçeği yansıtmayan bilgiler ışığında değer- lendirmeler yapılması kaçınılmazdır. Oysa mekân sınırları daraltılmış ve birbirini tamamlayan belgelerin ele alındığı bu araştırmada, mev- zu bahis belge, teftiş raporu ile birlikte incelenecektir. Böylece Ma- nisa’da iskân edilen muhacirler için teftiş raporunda adı geçen iskân defterinin esas kaynak olarak kullanılması gerektiği ortaya çıkarıl- mıştır. Bu sebeple benzer konularda yapılacak mahallî ölçekli çalış- maların artması ile ülke geneline yönelik bilgilerimizin ve bunlara dayalı yorumların daha sağlıklı olacağı âşikârdır.

MÜBADELE DÖNEMİ İSKÂN FAALİYETLERİNİN HU- KUKÎ TEMELİ:

Türk–Rum nüfus mübadelesine ilişkin protokol 30 Ocak 1923’te imzalanınca o güne kadar gelişen göç hareketlerini de bu nüfus mü- badelesi çerçevesinde düzenleme ihtiyacı doğmuştur8. Böylece, he- nüz iskânlarına yönelik kalıcı bir çözüm üretilemeyen pek çok Bal- kan Savaşları ve Dünya Savaşı muhacirinin durumları da Lozan’da göz ardı edilmemiş olup, mübadele protokolünün 3. maddesine ay- nen şöyle yansımıştır9:

“Karşılıklı olarak Rum ve Türk nüfusu mübadele edilecek toprak- ları 18 Ekim 1912 tarihinden sonra bırakıp gitmiş olan Rumlar ve Müslümanlar, 1. maddede öngörülen mübadelenin kapsamına girer sayılacaklardır.

İş bu sözleşmede kullanılan “göçmenler” (émigrants) terimi, 18 Ekim 1912 tarihinden sonra göç etmesi gereken ya da göç etmiş bu- lunan bütün gerçek ve tüzel kişileri kapsamaktadır.”

–––––––––––––––––––––

8 Halil Şimşek, Lozan’ın Getirdiği Statü ve Türkiye’de Azınlıkların Durumu (1923–1974), Hacettepe Üniversitesi A.İ.İ.T.E. Yayınlanmamış Doktora Tezi, Ankara 2006, s. 270

9 Seha L. Meray, Lozan Barış Konferansı, C. 8, Yapı Kredi Yayınları, İstanbul 2001, s. 82–83


MÜBADELE SÜRECİNDE YAŞANAN SORUNLAR VE MERKEZDEN MÜDAHALEYE BİR ÖRNEK: 1927 MANİSA TEFTİŞİ

467



1924 tarihinde yayımlanan 5870/56 numaralı tamime göre ise mübadeleye tâbi olmayan yerlerden gelenlerin durumları şu şekilde düzenlenmiştir:

Madde 7- Yunanistan’ın mübadeleye tâbi olmayan yerlerile 328[1912] senesinden sonra Yugoslavyadan, Romanyadan, Bulga- ristandan ve sair memaliki ecnebiyeden gelmiş muhacirlerden usu- len iskan muamelesi görmüş olanlar bulundukları yerlerde ipka edi- leceklerdir. Bu kabil muhacirlerin mahalli iskânını tebdil etmek için behemehal Vekaletin emri muvafakati istihsal olunmalıdır. Aksi tak- dirde tebdilinden mütevellit masarif ile muhacirlerin zarar ve ziyanı müsebbiblerine tazmin ettirilecektir.

Madde 8- Mukaddema iskan edilmiş oldukları halde harp ve iş- gal münasebetile iskân mahallerini terke mecbur kalan ve istirdadı müteakip avdet ederek eski yerlerini talep edenlere namlarına mu- kayyet olan yerler iade edilecektir. Buna imkan olmadığı takdirde tercihan Ermeni emvali metrukesinde muvakkaten iskan olunacak- lardır.”10

Özetle belirtmek gerekirse, Mübadeleye tâbi olmayan Yunanistan göçmenleriyle diğer ülkelerden 1912’den sonra gelenlerin bulun- dukları yerlerde iskân edilecekleri, bunların iskân yerlerini değiştir- mek için Bakanlığın muvafakatinin alınması gerektiği; bu yapılmadı- ğı takdirde doğacak masrafların ve göçmenlerin zararının olaya se- bep olanlardan tazmin ettirileceği vurgulanmaktadır. 8. maddede ise iskân mahallini şu veya bu sebeple terk etmek zorunda kalanların geri dönüşte eski yerlerine iade edileceği, bunun mümkün olmadığı durumda Ermenilerin terk ettiği evlerde geçici olarak iskân edile- cekleri açıklanmaktadır.

18 Ekim 1925 tarihli “Türk-Bulgar Muhadenet (Dostluk/Samimi- yet) Muahedenamesine Merbut Protokol”de de Bulgaristan’dan ge- len muhacirlerin bıraktıkları mallar ve göçmenlik durumları tanzim

–––––––––––––––––––––

10 İskan Mevzuatı, T.C. Sıhhat ve İctimai Muavenet Vekaleti, İskan Umum Müdürlü- ğü, Ankara 1936, s. 189–190


468

MEHMET ÖZ FERHAT BERBER



edilmiş ve yine Türk ve Bulgar muhacirleri için esas alınan tarih de 18 Ekim 1912 olmuştur11.

Gerek Yunanistan ve Bulgaristan gerekse diğer ülkelerden gelen göçmenler için yapılan bu düzenlemeler ve uluslararası anlaşmalar göstermektedir ki, yeni idarenin iskân çalışmaları aslen, yıllar süren savaşların yarattığı tahribatı tamir niteliğindedir. Lakin mevzubahis tahribat azımsanacak nitelikte olmadığından tamiri de kısa sürede olacak cinsten değildir. Öyle ki mübadillere ve diğer göçmenlere yö- nelik muamelat ve ortaya çıkan problemlerin şu veya bu şekilde çö- zümü yıllarca devam etmiştir. İskân işlemlerinin muntazam bir şe- kilde yürümesi için gereken mevzuat12 yeri geldiğinde bazı tadilat ile yenilenmesine rağmen pratikte bunlara tamamen riayet edildiğini söylemek mümkün değildir.

MÜBADELE DÖNEMİNDE YAŞANAN SORUNLAR VE SEBEPLERİ:

1923 yılında Türkiye, yeni bir devlet olmanın getirdiği iç ve dış pek çok mesele ile uğraşmaktaydı. Yıllar süren savaşların yarattığı sosyal ve ekonomik yıkım sebebiyle nüfusun büyük kısmı yaralarının sarılmasını beklemekteydi. Tam bu esnada kararlaştırılan nüfus mü- badelesi ise mevcut iskân sorununun kat be kat artmasına sebep ol- muştu. Mübadillerden başka, işgal ve yangın sırasında evsiz barksız kalan “felaketzedeler” ve “harikzedeler [yangına maruz kalanlar]”, Rus işgali sırasında Doğu Anadolu’da memleketlerini terk ederek başka illere giden “şark muhacirleri”, çevre ülkelerden sığınmacı olarak gelen “mülteciler”13 bir an önce barınma sorunlarına çözüm beklemekteydi. Ayrıca Balkan Savaşları sonrası gelen ve hala yerleş- tirilemeyen göçmenler ile işgal yıllarında yerlerinden geçici olarak

–––––––––––––––––––––

11 İskan Tarihçesi, Hamit Matbaası, İstanbul 1932, s.6; İsmail Soysal, Tarihçeleri ve Açıklamaları İle Birlikte Türkiye’nin Siyasal Andlaşmaları (1920–1945), C. I, TTK Ankara 1989, s. 256–260

12 İskâna yönelik resmi mevzuatta 1930’lu yıllara kadar devam eden değişiklikler için bkz. İskan Mevzuatı ve İskan Tarihçesi

13 Arı, a.g.e., s. 8-9


MÜBADELE SÜRECİNDE YAŞANAN SORUNLAR VE MERKEZDEN MÜDAHALEYE BİR ÖRNEK: 1927 MANİSA TEFTİŞİ

469



ayrılıp işgalin ardından tekrar geri dönenler de buna ilave olmaktay- dı. Bu açıdan bakıldığında 1923 yılından itibaren iskân meselesi, dev- letin halletmesi gereken problemler arasında ilk sıralarda gelmektey- di. Durumun vahametini anlamak açısından, 1930’ların başında ha- zırlanan resmi bir kaynağın aşağıdaki tabloya yansıyan verilerine bakmak gerekir14.

Tablo–1: 1923–1930 Arasında Ülke Genelinde İskâna Tâbi Tutu- lan Nüfus


SIFAT NÜFUS

Mübadil 499.239

Gayri mübadil 172.029

Harikzede15 14.312

Mülteci 35.936

Yerli ahali 18.430

Şarktan garbe nakledilenler 2.774

Toplam 742.720


Resmi kaynaklar yerleştirilenleri yansıtmasına rağmen gerçekleş- tirilen iskân faaliyetlerinin daha kapsamlı olması gerektir. Zira savaş sonrasında mübadiller, diğer göçmenler, savaştan etkilenen ahali ve ülkedeki sair evsizlerle birlikte toplam 1.500.000 civarında kişinin meskensiz olduğuna dair bilgiler mevcuttur16. Burada belirtilen sayı- ların kesinliği hakkında bir yorum yapmak mümkün değildir. Lakin yukarıdaki veriler, ancak 1927 yılında 13.648.270 kişiye ulaşabilen ülke nüfusu ile karşılaştırıldığında o yıllardaki barınma sorununun hacmi daha anlaşılabilir hale gelmektedir. Genel bir değerlendirme yapmak gerekirse, 1923–1930 yılları arasındaki iskân çalışmalarına

–––––––––––––––––––––

14 İskân Tarihçesi, s. 137

15 Yunan işgali sona ererken özellikle Batı Anadolu’da, Yunan askerleri ve yerli Rum- ların çıkardığı yangın sonucu evsiz kalanlar.

16 Gül Karacaer, Türkiye’de Kent Yaşamı ve Mübadiller (1923-1930), Dokuz Eylül Üniversitesi Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi Enstitüsü Yayınlanmamış Yüksek Lisans Te- zi, İzmir 2006, s. 45


470

MEHMET ÖZ FERHAT BERBER



dair sorunlar, aşağıda belirtileceği üzere, birkaç önemli başlık altın- da özetlenebilir. Mamafih, belirtilen başlıkların her birisi diğerleri ile alakalı olduğundan sorunların büyümesi ve karmaşanın hâkim olma- sı da kaçınılmazdı.

Planlama hatası yahut plansızlık:

Elbette devlet, yerleşime dair yaşanan bu büyük soruna kayıtsız kalamayacaktı. Fakat iskân işlerinde diğerleri de ihmal edilmemek üzere, öncelik mübadillere verilecekti. Nitekim mübadiller, uluslara- rası bir anlaşmaya bağlı olarak gelmekteydiler. Kısacası yapılacak planlamanın merkezinde Yunanistan’dan gelecek kitleler olacaktı. Peki devletin bu hususta öngördüğü düzenleme ne kadar yeterliydi? Konu üzerine titiz ve kapsamlı bir çalışma ortaya koyan Yıldırım, mühim bir noktaya temas etmektedir. Buna göre, mübadelenin he- men öncesinde göçmenlerin iskânına yönelik yapılan planlamalarda, vaziyetin pek çok yönü eksik bırakılmıştı. Mübadiller kırsal ve kent- sel kökenli olarak değil geldikleri bölgelerin ağırlıklı üretim faaliyet- lerine göre kategorize edilmişlerdi ve bu şekilde yerleştirilmeleri düşünülmekteydi. Tütüncü, çiftçi, bağcı ve zeytinci şeklinde bir gruplandırma, bu sektörlerin dahi çeşitli kademelerine ilişkin detay- lar içermediği gibi, bunların yerleşim bölgeleri kent-kır ayrımı yapıl- maksızın net olmayan sahalar şeklinde taksim edilmişti17. Daha sü- recin başında bu gruplandırmanın yanlış olduğu, sivil bir kuruluş olan İskân ve Teâvün Cemiyeti tarafından eleştirilmişti. Onlara göre yapılması gereken, muhacirler kentsel ve kırsal kökenleri dikkate alı- narak iskân edilmeliydi. Cemiyet, ayrıca tütüncü sayısının da öngö- rülenden daha fazla olduğunu iddia etmekteydi18.

Bunun yanında mübadillerin yerleştirileceği, Rumlardan metrûk emlâkin de ne kadar olduğuna dair kesin bir tespit yapıl(a)mamıştı19.

–––––––––––––––––––––

17 Yıldırım, a.g.e., s. 237-238

18 Yıldırım, a.g.e., s. 239-240

19 Erdal, a.g.e., 155-156


MÜBADELE SÜRECİNDE YAŞANAN SORUNLAR VE MERKEZDEN MÜDAHALEYE BİR ÖRNEK: 1927 MANİSA TEFTİŞİ


Mesken sorunu:

471


Planlamanın hatalı olmasından başka esas problemler, mübadiller gelmeye başladıkça ortaya çıkacak ve günden güne artacaktı. Oysa Anadolu’dan ayrılan Rum nüfus, Yunanistan’dan gelen Müslüman nüfustan daha fazlaydı20. Üstelik Ermenilerin de büyük bir kısmının gittiği düşünülürse, gelen mübadiller ve diğer yerleştirilmeyi bekle- yenler için imkânların hazır olması gerekirdi. Ancak bırakılan malla- rın durumu ilk etapta mübadele dönemi iskân faaliyetlerinin aksama- sına yol açan en önemli etkendi. Mübadillerin iskân edilmesi düşü- nülen, Rumların terk ettiği mekânların önemli bir kısmı yanmış, bir kısmı harap olmuş ve bir miktarı da işgal edilmişti.

Marmara, Karadeniz ve Batı Anadolu’da köylerin % 70’i yakıl- mış, evler ve tarlalar kullanılamaz hale gelmişti. Karadeniz’de çete teröründen, Batı Anadolu’da ise yangınlardan dolayı kullanılabilir haldeki binalar çok azdı21.

Zaten azalmış olan Rum emvâl-i metrûkesinin önemli bir bölümü de hakkı olmayan kişilerce işgal edilmişti. Bunların bir kısmı resmi devlet görevlileri, bir kısmı ise o an için evsiz kalan göçmen veya yerli halktı. Elbette fırsatçı bazı kimseler de bu durumdan istifade et- mekteydi. Yapılan bir takım resmi düzenlemeler bu evlerin boşaltıl- masını öngörüyordu. Ancak pratikte bunu uygulamak o kadar da ko- lay olmuyordu22. Yine Yıldırım, bu hususta gözden kaçan bir nokta- ya temas etmektedir. Şöyle ki işgalin son bulmasının ardından Tür- kiye’den ayrılan Rumların hain olduğu hükümetçe de belirtilmiş ve bunların mallarının Yunan işgalinden olumsuz etkilenen kişilere da- ğıtılmasını uygun gören bir kararname yayınlanmıştı. Her ne kadar

–––––––––––––––––––––

20 Bu konuda çok kesin sayılar olmamakla birlikte Yunan kaynaklarına göre Türki- ye’den Yunanistan’a giden Rumlar 1.100.000-1.200.000 civarındaydı. Bkz. Yıldırım, a.g.e., s. 153; Erdal, a.g.e., s. 338

21 Erdal, a.g.e., 215-252

22 Arı, a.g.e., 114-124; Mehmet Kiracı, Cumhuriyet Döneminin İlk Göçü: Türk- Yu- nan Nüfus Mübadelesi, Trakya Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Edirne 2006, s. 63-67


472

MEHMET ÖZ FERHAT BERBER



daha sonradan aksi yönde hareket edilse de kişiler açısından işgalle- re meşruiyet kazandıracak bir kapı açılmıştı23.

Malların Dağıtım Sorunu:

Yalnızca konutlar değil diğer bütün taşınmazların dağıtımında bü- yük sorunlarla karşı karşıya olunduğu anlaşılmaktadır. Ancak bu de- fa hükümetten ziyade mübadelenin uluslararası bürokratik sürecinin ve bundan istifade eden kişilerin payı daha büyüktür. Çünkü gelen mübadillerin orada bıraktıkları malları gösterir belgelerin24 ne derece doğruyu yansıttığı işlemlerin zorlaşmasında birinci etkendi. Kimile- rinin elindeki belgeler yanlış bilgiler içermekte, bazı hallerde kendi beyanlarına dayanarak doldurulmakta, kimileri de herhangi bir bel- ge ibraz edememekteydi. Hal böyle olunca, malların değer tespiti, denkliğin sağlanması ve tasfiye [hesap kapatma] işlemleri yıllarca sürmüştür25.

Malların mübadillere dağıtımında metrûk arazi ile yerli halkın ara- zisinin sınırlarının iç içe geçmiş olması, sahipsiz sanılan mallar üze- rinde hak iddialarının ortaya çıkması, arazilerin ölçümlerini yapıp krokisini çıkaracak uzman eksikliği gibi nedenler de sürecin yavaş- lamasına sebep olmaktaydı26.

Bürokrasi ve siyaset:

Mübadele işlemlerinin yolunda gitmesi amacıyla kurulan Müba- dele, İmar ve İskân Vekâleti27, meclisteki tartışmalardan ve basından

–––––––––––––––––––––

23 Yıldırım, a.g.e., s. 247. Böylesi bir kararnameyi yayınlayan hükümetin, öngörüsüz bir şekilde hareket ettiğini ve kısa süre sonra Lozan’da kabul edilen mübadelenin uygulanma- sı için gereken ön hazırlıkların çok kısa bir sürede ve alelacele yapıldığı görüşünü kuvvet- lendirmektir.

24 Belgelerin nasıl hazırlandığı konusunda ayrıntılı bilgi için bkz. Ercan Çelebi, “Müba- dillerin Yunanistan’daki Mal Kayıtları ve Muhtelit Mübadele Komisyonu Tasfiye Talepna- meleri”, ÇTTAD, S. 12, Bahar 2006, ss. 35-46

25 Arı, a.g.e., s. 138-139; Erdal, a.g.e., 156; Yıldırım, a.g.e., 238-239

26 Arı, a.g.e., s. 138

27 Mübadele Sözleşmesi imzalandığı sırada göç işlemleri Sıhhiye ve Muavenet-i İçtima- iye Vekâleti [Sağlık ve Sosyal Yardım Bakanlığı] bünyesindeki Muhacirin Müdüriyetince yürütülmekteydi. 13 Ekim 1923’te Mübadele İmar ve İskân Vekâleti kurularak Mustafa Ne- cati Bey Başkanlığa getirildi. Böylelikle mübadele işlemlerini icra etmek amacıyla vekâlet


MÜBADELE SÜRECİNDE YAŞANAN SORUNLAR VE MERKEZDEN MÜDAHALEYE BİR ÖRNEK: 1927 MANİSA TEFTİŞİ

473



anlaşıldığı kadarıyla sert eleştirilere maruz kalmaktaydı. Bu tenkitler, kurumun bürokrasiye boğulduğu, dolayısıyla istenilen icraatın ortaya konulamadığı ve plansız, programsız çalışılması sebebiyle göçmenle- rin mağdur ve perişan olduğu yönünde yoğunlaşmaktaydı28. Oysa Vekâlet’in başında bulunan Mustafa Necati son derece hassas bir yaklaşımla adeta görevini idealleştirerek yapmaktaydı29. Alt kadro- ların ve imkânların yetersizliği kadar dönemin idaresinin yaklaşımı da önemliydi. Zira hükümet, yeni kurulan devletin ve rejimin pek çok sorunu ile ilgilenmek zorunda kaldığından mübadeleyi bir an ev- vel bitirmeye çalışmaktaydı. Bu yüzden popülist politikalar izlenme- si, mübadeleden sorumlu yetkilileri zor durumda bırakmış olabilece- ği de akla getirilmelidir30.

Ülke genelinde var olan yoksulluk, alt yapı ve sağlık sorunları ve sair sosyal problemlerin nüfusa yeni katılan muhacirleri etkilememe- si düşünülemez. Nitekim 1923–1929 yılları arasında göçmenlerle il- gili bütün sorunlar için 28.018.352 liralık bir bütçe ayrılmışken bu- nun ancak 16.831.876 lirası (% 60’ı) harcanabilmiştir31.

MÜBADELE DÖNEMİNDE MANİSA’DA32 YAŞANAN PROBLEMLER

Mübadele dönemi olarak adlandırdığımız 1923 sonrasındaki sü- reçte, yukarıda bahsedilen sıkıntılar, özellikle göçmenlerin sayıca da-

–––––––––––––––––––––––––––––––––––––––––––––––––––––––––––––––––––––––––––––––––

seviyesinde bir kurum ihdas edilmiş oluyordu. Ancak konunun hassasiyeti ve karmaşıklığı- nın da etkisiyle mecliste, söz konusu bakanlığa karşı ciddi bir muhalefet ortaya çıkmıştı. Ve- kâlet statüsündeki ömrü fazla uzun sürmeyen bu kurum, 11 Aralık 1924 yılında Dâhiliye Ve- kâleti bünyesinde bir genel müdürlük konumuna getirildi. 18 Kasım 1935 tarihinde ise Sıh- hiye ve Muavenet-i İçtimaiye Vekâleti’ne bağlandı. Ayrıntıları için bkz. Ercan Çelebi, “Cumhuriyet Dönemi İktidar Muhalefet Çatışmasına Bir Örnek: Mübadele, İmar ve İskân Vekâletinin Kaldırılmasına Dair Tartışmalar ve Vekâletin Kaldırılması”, Türk Dünyası Araştırmaları, S. 163, Ağustos 2006, ss. 1–15

28 Mesut Çapa, “Yunanistan’dan Gelen Mübadillerin İskânı”, Atatürk Yolu, S. V, An- kara 1990, ss. 49-84, s. 55-56

29 Arı, a.g.e., s. 116

30 Yıldırım, a.g.e., s. 251-252

31 Arı, a.g.e., s.148-150

32 Manisa kazasında mübadele sürecinde yaşananlar ve iskân edilen göçmenlerin özel- likleri ile ilgili daha ayrıntılı bilgi için bkz. Ferhat Berber, İmparatorluktan Cumhuriyete Manisa ve Göçler (1860-1960), Hacettepe Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Yayın- lanmamış Doktora Tezi, Ankara 2010, s. 131-191


474

MEHMET ÖZ FERHAT BERBER



ha fazla olduğu bölgelerde yoğunlaşmaktaydı. Manisa ve çevresi de ciddi miktarda göçmenin iskân edilmeye çalışıldığı yerlerden biridir. Plansızlık, ilgisizlik, ahalinin Rumların gidişinin ardından yaptığı yağma ve işgaller, verimsiz bölgelerde yerleştirilen mübadillerin is- kân haklarının yanması pahasına yerlerini terk ederek daha verimli topraklara gitmeleri, yardım alamamaları, bilmedikleri türlerde zira- at yapmaya mecbur kalmaları ve ilk geldikleri dönemde yerli halk ile yaşanan uyum problemleri mübadil göçmenlerin yaşadığı başlıca so- runlardı33.

Mübadele döneminin (1923–1930) hem ilk zamanlarında hem de ilerleyen yıllarda iskân edilememiş muhacirlerin durumdan şikâyet ettiklerine rastlanmaktaydı. Manisa’ya bağlı Hamidiye (Muradiye) köyündeki Florina muhacirleri iskân olmadıklarından şikâyet ederek resmi başvuruda bulunmuşlardı. Buna karşın Manisa Valiliği köyde iskân edilmeyen tek bir mübadilin dahi kalmadığını ifade eden bir yazıyı Mübadele İmar ve İskân Vekâleti’ne göndermişti (28 Ekim 1924)34. Yine dönemin sonlarına doğru hakkında iskân kararı çıkmış olmasına rağmen yerleştirilmemiş muhacirlerin bulunduğu görül- mekteydi. Örneğin 1928’de, Manisa’nın Eğri köyünden (Üçpınar) bir Florina muhaciri, hakkında iskân kararı çıkmasına rağmen bunun henüz icra edilmediğini, ailesi ile birlikte “sokaklarda süründüğü- nü” bildiren şikâyetini Dâhiliye Vekâleti’ne iletmişti35. Yine 1929 yılına gelindiğinde bile Balkan Harbi’nden sonra Yayaköy’e gelen 31 hanelik Razlık (Bulgaristan) muhacirlerinin iskân edilmediği ve sefalet içinde olduklarına dair şikâyetleri basına aksetmişti36.

–––––––––––––––––––––

33 Manisa Muradiye’de yerleşen mübadillerin hatıralarından derlenen ve iskân sürecin- deki pek çok sorunu bir arada ortaya koyan mikro ölçekli bir çalışma için bkz. Tolga Kö- ker-Leyla Keskiner, “Göçmenlik Dersleri, Türkiye’de Zorunlu Göç Deneyimi”, Ege’yi Ge- çerken 1923 Türk-Yunan Zorunlu Nüfus Mübadelesi, der. Renée Hischon, Çev. Müfide Pekin- Ertuğ Altınay, İstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları, İstanbul 2007, ss. 291–312

34 BCA.272.11/20.98.22

35 BCA. 272.12.60.168.15

36 Nejdet Bilgi, XX. Yüzyılın ilk Yarısında Manisa Kazası (1908–1950), Ege Üni- versitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Yayınlanmamış Doktora Tezi, İzmir 1996, s. 136


MÜBADELE SÜRECİNDE YAŞANAN SORUNLAR VE MERKEZDEN MÜDAHALEYE BİR ÖRNEK: 1927 MANİSA TEFTİŞİ

475



Mübadillerin mürettep, yani iskân edilecekleri yerlerin önceden belirlenmiş olması, onların kati surette yerleştirilecekleri anlamını taşımamaktaydı. Öyle ki pek çok muhacir mürettep mahallinde iskân edilebileceği ev olmamasından dolayı başka taraflara gönderilmek- teydi. Hatta bu şekilde birçok yer gezen muhacirlerin durumu mec- liste şiddetli tartışmalara yol açmaktaydı37. Muhacirlerin bu seyyar vaziyetleri sadece birkaç ay zarfında uygun bir yer bulana kadar sür- müyor, kimileri yıllar boyunca bu şekilde geziyorlardı. Örneğin 1924–1925 yıllarında Samsun Limanı’na çıkan bir mübadil ailenin iskân yeri Sivas olarak belirlenmişti. Burada tutunamayan aile Sam- sun’a geçmiş, bir süre sonra oradan Manisa’ya gitmiş, üç ay sonra da İzmir’deki akrabalarının yanında yerleşmişti. Bütün bu dolaşım bittiğinde yıl 1932 olmuştu38. Bilhassa hatıraları derlenen mübadille- rin hikâyelerinde bu durum çok açıklıkla görülmekteydi39. Ayrıca Manisa’daki muhacirlerin kaydedildiği bir iskân defterinde, pek çok kişinin bu suretle değişik yerler üzerinden Manisa’ya geldikleri ve- ya iskân edildiği halde Manisa’dan ayrıldığı göze çarpmaktadır40. Bugün Manisa’da yaşayan mübadil ailelerin önemli bir kısmı da farklı yerlerden buraya geldiklerini belirtmektedir. Dört-beş yıl fark- lı illerde dolaştıktan sonra gelen41, 8 yıl Akhisar’da kaldıktan sonra Manisa’da yerleşen42, Silifke mürettebi43 olup gitmeyen veya Antal-

–––––––––––––––––––––

37 Arı, a.g.e., s. 109–110

38 Ahmet İçduygu- İbrahim Sirkeci, “Bir Ülke, Bir Aile ve Birçok Göç: Cumhuriyet Dö- neminde Bir Toplumsal Dönüşüm Örneği”, 75. Yılda Köylerden Şehirlere, Tarih Vakfı Yayınları, İstanbul 1999, ss. 269–276, s. 271

39 İskender Özsoy, Mübadelenin Öksüz Çocukları, Bağlam Yayınları, İstanbul 2007; Mehmet Ali Gökaçtı, Nüfus Mübadelesi Kayıp Bir Kuşağın Hikâyesi, İletişim Yayınla- rı, İstanbul 2008

40 B.C.A. Muhacir Kaydına Mahsus Esas Defteri, Kod: 271, Defter No: 87, İl: Manisa, İlçe: Merkez

41 1943 Hamzabeyli doğumlu, Erol Doğan ile 11 Temmuz 2009’da Hamzabeyli’de ya- pılan görüşmeden ailesi Alasonya mübadili olup 4–5 yıl kadar farklı illerde gezmiş. Ancak hiçbirisinde yerleşememiş. En son bu köye gelmişler.

42 1932 Karaoğlanlı doğumlu Tevfik Topçu ile 4 Temmuz 2009’da Karaoğlanlı’da yapı- lan görüşmeden: Ailesi Midilli mübadili olup önce Akhisar’da yerleşmişler. 1932’de bura- ya gelip yerleşiyorlar.

43 1923 Demirhisar (Yunanistan) doğumlu, Mahmut Aytaç ile 6 Temmuz 2009’da Ka- rağaçlı’da yapılan görüşmeden: 1924 yılında ailesi Demirhisar’dan gelirken bir yaşında be- bekmiş. Mürettep yerlerinin Silifke olduğunu söylüyor. 6–7 ay kadar Selimşahlar’da kalıp buraya yerleşmişler. Karaağaçlı eski bir Rum köyü olduğundan geldiklerinde köyde 5–10 hane kadar yerli halk olduğunu ve muhacirlerin gelmeye başladığını belirtiyor.


476

MEHMET ÖZ FERHAT BERBER



ya’daki44 iskân hakkını kullanmayıp Manisa’ya gelen mübadiller bunlara birkaç örnek olarak gösterilebilir.

Mübadil göçmenler gelirken devletin onlardan büyük beklentile- ri vardı. Fakat plansız yerleştirmeler bu beklentileri daha baştan iti- baren sekteye uğratıyordu. Bunun en bariz örnekleri mübadillerin meslek veya zirai iştigal alanlarına uygun olarak yerleştirilmemele- ri ya da plana uygun iskânın zamanında gerçekleştirilememesi hu- suslarında görülmüştür. Manisa ve civarından basına yansıyan bir ör- nek olarak, Haziran 1924’te Drama’dan gelen 2000 kişilik mübadil topluluğu gösterilebilir. Bunların bir kısmı Yayaköy, Kırkağaç, Çoba- nisa, Hacıhaliller, Karaoğlanlı ve Papazlı civarında yerleştirilmişler- di. Drama’da tütüncülük yapan bu göçmenlere burada zeytinlik ve- rilmişti. İştigali tütüncülük olup burada da kendilerine tütün arazisi verilenlerin sıkıntıları giderilmiş sayılmazdı. Çünkü Haziran ayı tütün ekimi için geç bir vakitti. Yeniden ekim yapılması ve tütünün işlene- rek satılması bir yıldan fazla süre gerektirmekteydi. Gerekli tasarru- fu olmayanlar hızla maddi imkânlarını yitirerek çiftçilikten ırgatlığa kadar düşmüşlerdi45.

Muhacir olmasına rağmen iskân hakkını elde edemeyenler için geçim sıkıntısı, halledilmesi gereken problemlerin başında gelmek- teydi. Balkan Savaşı sonrasında gelip yerleşen ve ordu hizmetinde bulunan Vulçıtrınlı bir muhacir, ordudan emekli olmuş ve Muradiye köyünde ikamet etmekteydi. 1928 yılında, emekli maaşının 5 kişilik ailesini geçindirmeye yetmediği için iskân yardımı talebinde bulun-

–––––––––––––––––––––

44 1950 Mütevelli doğumlu Rıfat Dirik ile 6 Temmuz 2009’da Mütevelli’de yapılan gö- rüşmeden: Dirik’in ailesinden duyduğu kadarıyla ilk önce Antalya’da iskân edilmişler; ar- dından bilmediği bir tarihte buraya gelip yerleşmişler.

45 Kemal Arı, “Türkiye’de Mübadele Dönemi Toprak Mülkiyeti ve Tarımda Değişim”,

75. Yılda Köylerden Şehirlere, Tarih Vakfı Yurt Yayınları, İstanbul 1999, ss. 97–114, s. 105–106; 1949 Karaoğlanlı doğumlu Osman Kaplan ile 4 Temmuz 2009’da Karaoğlanlı’da yapılan görüşmeden: Dedesi 1924’te Drama’dan mübadele ile gelmiş. Karaoğlanlı’da Rumların boşalttığı mahallede iskân edilmişler. Dramalıların büyük bir kısmı tütüncü olma- sına rağmen bunlara da yukarıda belirtildiği gibi zeytinlik verilmiş. İlk dönemler zeytini ta- nımadıklarından sıkıntı çekmişler ve bir süre halktan yardım görmüşler. Kaplan’ın anlattık- larından çıkan enteresan bir bilgi de köyde mevcut keçilerin o dönemde Yunanistan’dan ge- tirdikleri keçilerin nesli olduğudur.


MÜBADELE SÜRECİNDE YAŞANAN SORUNLAR VE MERKEZDEN MÜDAHALEYE BİR ÖRNEK: 1927 MANİSA TEFTİŞİ

477



muştu. Kendisi Arnavut olmasına ve Muradiye’deki Arnavutlara yalnızca mesken inşası için izin verilmesine karşın, eskiden beri as- kerlikle iştigal ettiğinden bu kişinin iskân edilip edilmeyeceği Dâhi- liye Vekâleti’nden sorulmuştu46.

Özellikle mübadillerin bazılarının memleketlerine geri dönme umuduyla bir süre herhangi bir işe yoğunlaşmadıkları görülmektey- di47. Yaşadıkları maddi sıkıntıların yanı sıra bu gibi örnekler devletin mübadillerden başlıca beklentisi olan müstahsil hale gelmelerinin gecikmesinde önemli bir etkendi.

Başta belirlenen iskân esaslarının uygulanmamasından kaynakla- nan yanlışlıkların düzeltilmesi yıllar alabilmekteydi. Örneğin 1928 yılına gelindiğinde daha önceden köyde yerleştirilen zanaatkâr bir muhacirin kasabada iskân edilmesi, arazi değil dükkân verilmesi ge- rektiği belirtilmişti48. Yanlış yerleştirmelerin dışında, kişilerin hakkı olandan fazlasını elde etmek için çeşitli yollara başvurdukları, bun- lardan tespit edilenler hakkında gereğinin yapıldığı görülmekteydi. Örneğin, Manisa’ya iskân edilen bir Balkan Savaşı göçmeninin Ma- nisa dışında Çatalca ve Aydın vilayetlerinde de alakası olduğu tespit edilmişti. 1924 yılında bu kişinin Manisa dışında imar ve tımar etti- ği arazi varsa masrafının karşılanması ancak arazinin istirdat edilme- si gerektiği bildirilmişti. Aksi halde benzerleri hanelerinden dahi çı- karılırken bu gibilerin himaye edilmesinin diğerleri üzerinde aksi te- sir yapacağı ifade edilmişti49. Benzer bir örnek de tam aksi istika- mette yaşanmıştı. 1927 yılında bir Florina göçmeni mürettep mahal- li Çatalca vilayeti olduğu halde buradaki hane ve arazisini de kiraya vererek Manisa’ya gelmiş ve iskân talebinde bulunmuştu. Durumun anlaşılması üzerine Manisa’dan Silivri’ye sevk edilmişti. Ancak mu-

–––––––––––––––––––––

46 BCA. 272.12.59.160.4–5

47 1924 Karaoğlanlı doğumlu Ahmet Çolak ile 4 Temmuz 2009’da Karaoğlanlı’da yapı- lan görüşmeden: Drama mübadili Çolak, 1924 yılında ailesi gelirken anne karnında olduğu- nu söylüyor. Ailesinin memleketlerine geri dönme umudunu uzun süre taşıdığını ve babası- nın bu sebeple 3–4 yıl boyunca herhangi bir meslekle uğraşmadığını belirtiyor.

48 BCA. 272.12.59.160.4–4

49 BCA. 272.12.42.57.3


478

MEHMET ÖZ FERHAT BERBER



hacir, kendisinin hapse atıldığından bahisle Manisa valisi ve jandar- ma kumandanı hakkında şikâyette bulunmuştu. Tahkikat sonucunda şikâyetin haklı olmadığına karar verilmişti50.

Muhacirlerin önemli sorunlarından bir tanesi de dağılmış olan ai- le bireylerini tekrar bir araya getirebilmekti. Devlet bu konuda gere- ken esnekliği göstermekteydi. Örneğin, 1926 yılında, Dünya Savaşı sırasında gelip Manisa Alaybey mahallesinde yerleşen Ropçozlu (Bulgaristan) bir muhacirin 3 kişilik ailesini getirmek için yaptığı müracaat olumlu karşılanmıştı51. Cumhuriyet öncesinde göç ederek, farklı yerlerde gezen muhacirlerin zamanla ailelerini bularak bir ara- ya geldiklerine dair başka örnekler de mevcuttur52.

Muhacirlerin özellikle uzak bölgelere gönderilirken büyük zor- luklar yaşadıkları görülmekteydi. Yol bilmeden, başlarında bir mih- mandar bulunmadan çıktıkları yolculuklarda yaşadıkları sıkıntılar ka- muoyuna yansımaktaydı. Manisa’da özellikle Kula’ya gönderilen göçmenlerin durumu yerel basın tarafından sert bir dille eleştiril- mekteydi53.

Kamuoyunda göçmenlerin perişanlığı duygusal ifadelerle işlenir- ken halktan yardım talep edilmekteydi. O günkü şartlar içerisinde yapılan yardımların azımsanmayacak ölçüde olduğu söylenebilir54. Bunun yanında Kızılay’dan başka, sivil girişimlerle oluşturulan ce- miyetler muhacirlerin çeşitli sıkıntılarına çare olmak amacıyla faali- yet göstermekteydi. Merkezi İzmir’de bulunan bu cemiyetlerden55 bazılarının Manisa’da şubeleri mevcuttu. 1925 yılında vilayet merke- zinde “Mübadele Teavün Cemiyeti” ve “İskân Teavün Cemiyeti” adıyla iki dernek mevcuttu56.

–––––––––––––––––––––

50 BCA. 272.12.53.127.20

51 BCA. 272.12.50.106.4

52 BCA. 272.12.46.83.31

53 Arı, a.g.e., s. 106

54 Arı, a.g.e., s. 90–91

55 Arı, a.g.e., s. 100–104

56 Devlet Salnâmesi (1925), s. 666


MÜBADELE SÜRECİNDE YAŞANAN SORUNLAR VE MERKEZDEN MÜDAHALEYE BİR ÖRNEK: 1927 MANİSA TEFTİŞİ

479



İskân sürecinde göçmenler çeşitli sorunlarla karşılaştılar. Bu so- runlar özellikle iskân edilecek nüfusun çokluğu, şehir ve çevresinin yanmış-yıkılmış hali, idarecilerin tecrübesizliği ve malî imkânların yetersizliğinden kaynaklanmaktaydı. Bazı muhacirlerin fırsatçılıkla fazla mal alma teşebbüsleri ile bu sorunların üstesinden gelmekle görevli kişilerin yetkilerini kötüye kullanmaları buna ilave edilebilir. Örneğin, iskân memurlarından birisi, kocası vefat etmiş bir kadın ve iki kızı ile birlikte iskân defterine kaydedilen 1924 Selanik mübadi- li bir ailenin arasına, defterde tahrifat yaparak kendisi ile bir oğlu ve bir kızını dâhil etmişti. Hatta bu aileye 1924 yılında bağ verilmiş ol- masına rağmen sanığın dâhil ettiği oğlu 1925 doğumluydu. Durum fark edildiğinde bir inceleme heyeti kurulmuş ve kişi suçlu buluna- rak 1931 yılında mahkemeye sevk edilmişti. 1933’te mahkeme tara- fından, 3 yıl ağır hapsine ve buna ek olarak 3 yıl süre ile de memuri- yetten men edilmesine hükmedilmişti. Ancak af kanununa göre tem- yize açık olarak affına karar verilmişti57.

Verilen bu örneklerin benzerlerine Türkiye’nin diğer bölgelerin- de de rastlamak mümkündür. Samsun58, Bursa59, Denizli60, Sivas61,

–––––––––––––––––––––

57 Bu bilgi, B.C.A. Muhacir Kaydına Mahsus Esas Defteri, sayfa 259’da iliştirilmiş bir daktilo yazısı belgeden edinilmiştir. Mahkeme kararı olduğu anlaşılan bu yazıda, Manisa Ağır Ceza Mahkemesinin 933/439/407 sayılı kararı açıklanmaktadır.

58 Nedim İpek, Mübadele ve Samsun, TTK, Ankara 2000; Önder Duman, Rumeli’den Samsun’a Göç (1923-1970), Samsun Büyükşehir Belediyesi Kültür Yayınları, Samsun 2010

59 Kemal Arı, “Tarihsel Süreçte Mübadele ve Bursa”, Bursa’nın Zenginliği Göçmen- ler, Osmangazi Belediyesi Yayınları, Bursa 2008, ss. 146-176; Raif Kaplanoğlu, Bursa’da Mübadele, Avrasya Etnografya Vakfı Yayınları, İstanbul 1999

60 Ayfer Özçelik, “Denizli’de Mübadillerin İskânı”, Kafalı Armağanı, Akçağ Yayınla- rı, Ankara 2002, ss. 392-407; Ercan Haytoğlu, “Yunanistan’dan Denizli’ye Yapılan Müba- dil ve Gayri Mübadil Göçleri (1924-1930)”, Uluslararası Denizli ve Çevresi Tarihi ve Kültürü Sempozyumu Bildiriler, Pamukkale Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü, Denizli 2007, ss. 302-310; Ercan Haytoğlu, “Denizli Honaz’a Yapılan Mübadele Göçü”, ÇTTAD, S. 12 Bahar 2006, ss. 47-66; Zülal Keleş, “1923-1945 Yılları Arasında Denizli’ye İç ve Dış Göçler”, Uluslararası Denizli ve Çevresi Tarihi ve Kültürü Sem- pozyumu Bildiriler, Pamukkale Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü, De- nizli 2007, ss. 290-301

61 Karacaer, a.g.t., s. 57-58


480

MEHMET ÖZ FERHAT BERBER



Konya62, Trabzon63, Muğla64, Edremit65, Salihli66 ve Ayvalık67 gibi yerlerde neredeyse aynı sorunlar yaşanmış ve bunların çözümü yıllar sürmüştür.

Mübadele sürecinin ilk iki yılındaki yoğunluk ve buna mukabil baş gösteren problemler dolayısıyla merkezi denetimin daha sıkı ya- pılması yönünde adımlar atılmaya başlandığı. 20 Ocak 1925’te 8 madde olarak yayımlanan “İskân muamelâtı umumiyesinin vilâyâtta sureti ifasına müteallik talimatnamenin mer’iyete vaz’ı hakkında ka- rarname”nin bilhassa 5. maddesinde, gerçekleştirilen uygulamala- rın mülkiye ve iskân müfettişleri tarafından denetleneceği belirtil- mekteydi68. Aşağıda görüleceği üzere, 1927 yılına gelindiğine Mani- sa’da bir mülkiye müfettişi tarafından yapılan teftiş iskân sürecinde yaşanan karmaşa ve zorlukları ortaya koymaktadır

1927 MANİSA TEFTİŞİ:

Manisa, iskân faaliyetlerinin yoğun biçimde yaşandığı bölgeler- den biridir. Yukarıda değinildiği üzere Başbakanlık Cumhuriyet Ar- şivi’nde yer alan pek çok belgede şehir ve çevresindeki yerleşim so- runlarına dair bilgiler mevcuttur. Ancak aynı arşivde yer alan iki farklı belge topluluğu diğer bilgileri tamamlayıcı niteliktedir.69. İlk

–––––––––––––––––––––

62 Yunus Emre Tekinsoy, Türk-Rum Nüfus Mübadelesi ve Konya, Selçuk Üniversi- tesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Konya 2007

63 Mesut Çapa, “İstikbal Gazetesine Göre Trabzon’da Mübadele ve İskân”, Atatürk Yolu, C. 2, S. 8, 1991, ss. 631-642

64 Bayram Akça, “Lozan Antlaşması’ndan Sonra Muğla Vilayeti’ne Gelen Balkan Mu- hacirlerinin İskânı Meselesi”, Muğla Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi (İL- KE), S. 21, Güz 2008, ss. 17-32

65 Karacaer, a.g.t., 57-58

66 İsmail Şen, “Salihli Mübadilleri ve Karşılaştıkları Sorunlar”, Pamukkale Üniver- sitesi Eğitim Fakültesi Dergisi, S. 16, 2004, ss. 65-78

67 Turan Gönenç, Mübadele ve Ayvalık, Dokuz Eylül Üniversitesi Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi Enstitüsü Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, İzmir 2008

68 İskân Mevzuatı, s. 124–125

69 Bu iki farklı belge topluluğunun birlikte okunması, mevcut problemler karşısında merkezin tutumunun net bir fotoğrafına ulaşma imkânı sağlamıştır. Söz konusu belgeler ar- şivde iki farklı künye altında toplanmış çeşitli yazışmalardan oluşmaktadır. Belgelerin yo- rumlanmasına geçmeden önce şunu belirtmek gerekir ki, bu belgelerden herhangi birine ulaşılamaması Manisa’daki iskân sürecine dair yapılacak bütün değerlendirmeleri eksik bırakacaktır.


MÜBADELE SÜRECİNDE YAŞANAN SORUNLAR VE MERKEZDEN MÜDAHALEYE BİR ÖRNEK: 1927 MANİSA TEFTİŞİ

481



grup belge, Kasım 1926-Mart 1927 tarihleri arasında Manisa Valili- ği ile Dâhiliye Vekâleti arasında cereyan eden ve iskâna dair bilgiler içeren yazışmalardır70. Burada Valilik, vilayet dâhilinde iskân edilen ve edilemeyen mübadiller ve diğer muhacirlerin sayıları ve bunlara dağıtılan malların miktarı hakkında bilgiler vermektedir. Bu yazışma- larda en çok dikkat çeken nokta ise mübadil, muhacir ve mültecile- rin sayılarındaki tutarsızlıktır. Verilen bilgilerde iskâna tâbi tutulanlar ve iskân edilemeyenler kimi yerde aile adedi olarak kimi yerde ise kişi adedi olarak verilmiştir. Buna göre vilayet dâhilinde, Lozan An- laşması’ndan sonra gelenlerden, büyük kısmı mübadil olmak üzere, 10.000’e yakın “kişinin” yerleştirildiği, Balkan Harbi’nden sonra gelenlerden ise yine çoğu mübadil, 8.000’den fazla “ailenin” yerleş- tirilemediği belirtilmektedir. Vekâlet bugüne kadar yerleştirilmeyen göçmen kalmamış olması gerektiğini belirtmiş ve bu durumun se- beplerini sormuştur. Valilikten verilen cevapta, bunların ekserisinin Balkan Harbi sonrası gelen muhacirler olduğu ve müracaatta bulun- madıkları için iskân işlemi yapılmadığı, sonradan da 1.000 aile kada- rının başvuruda bulunduğunun anlaşıldığı ve işlemlerin başlatıldığı ifade edilmiştir. Yalnızca bu ifadeler bile vilayet makamının kendi sahasındaki muhacirlerin miktarına dair kesin bilgi sahibi olmadığını gösterirken; aynı yıl vali Müştak Lütfi Bey, basına yaptığı açıklama- da, vilayete 12.000 civarında göçmen geldiğini ve bunların tamamen üretici hale gelecek şekilde donatıldığını açıklamıştır.71.

Yazışmalarda bundan sonra ele alınan konular muhacirlerin yer- leştirilememesinin sebepleri ve yapılacak olanlarla alakalıdır. Muha- cirlerin şimdiye kadar iskân edilmemelerinin en mühim sebebi, göç- menlerin durumunun tespiti olarak ifade edilmiştir. Bu meyanda önemli bir mesele, muhtaç olup olmadıklarının incelenme işlemleri bitmesine rağmen, çoğunun geliş tarihlerini belirten herhangi bir ve- sikanın olmamasıdır. Zira muhacirin sıfatının belirlenmesi verilecek mallar ve yapılacak yardımlar açısından önemlidir. Bundan başka

–––––––––––––––––––––

70 BCA. 272.12.52.117.4

71 Ömer Karakaş, Cumhuriyet Döneminde  Manisa Vilayeti  (1928–1933),  Celal Bayar Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Yüksek Lisans Tezi, Manisa 1999, s. 14


482

MEHMET ÖZ FERHAT BERBER



tahsis edilecek meskenin kalmaması ve göçmenlerin Kula gibi daha uzakta bulunan yerlere gitmek istememesi de diğer sebepler olarak gösterilmiştir.

Valiliğin açıklamasına göre, Balkan Harbi’nden sonra gelen ve yeni baştan yerleştirilmeye çalışılan mübadillerin “iskân-ı adi” mu- amelelerinin sürmesi, tefviz işlerinin ertelenmesine yol açmaktadır. Bunların içinde, iskân hakkını haiz olanlarla olmayanların ayırt edil- meleri gerekmektedir. Eğer merkezden, “iskân-ı adi” işlemlerinin devam ettirilmesi emredilirse, her gün yeni müracaatlar geleceğin- den bunların tahkikatları bitene kadar işlemler sürecektir.

Ayrıca, iskân işlemlerinin aksamasına kadro yetersizliği, maliye- nin henüz arazileri tam olarak tespit etmemiş olması, tapu kayıtlarının yanmış olması, iskân idaresinin aynı zamanda hem tespit hem de sa- ha işleriyle meşgul olması gibi etkenlerin sebep olduğu belirtilmiştir.

Yukarıda bahsedilen iki farklı belge topluluğundan ikincisine geç- mek için, bu ilk grubun son yazışması önemlidir. 3 Mart 1927 tarih- li yazı ile Dâhiliye Vekâleti, İzmir’deki İskân Genel Müdürü Ömer Lütfi Bey’den bizzat Manisa’ya giderek inceleme yapmasını iste- miştir. Lütfi Bey’in teftişinin sonuçları hakkında herhangi bir bilgi mevcut değilse de Manisa’da işlerin yolunda gitmediği ve inceleme- ye alındığı anlaşılmaktadır. Tam da burada ikinci grup belgenin sun- duğu bilgiler sürecin devamını ortaya koymaktadır. Açıkça görül- mektedir ki, iskân idaresinden istenen tetkikatın yanı sıra merkezden gönderilen müfettişlerce vilayette içişleri tarafından zaten bir teftiş başlatılmıştır. Ömer Lütfi Bey’in Manisa’ya giderek inceleme yap- ması istenen 27 Mart tarihinden önce, daha aynı yılın Ocak ayında Seraceddin Bey isminde bir mülkiye müfettişinin incelemelerini içe- ren rapora rastlanmaktadır.

İkinci grup belgenin72 ilki, Mülkiye Müfettişi Seraceddin Bey’in Dâhiliye Vekâleti Teftiş Heyeti Başkanlığı’na sunduğu 21 Ocak 1927 tarihli rapordur. Buna göre:

–––––––––––––––––––––

72 BCA 272.12.53.123.16. Belgeler burada, içerikleri bozulmadan özetlenmiş ve kıs- men sadeleştirilmiştir.


MÜBADELE SÜRECİNDE YAŞANAN SORUNLAR VE MERKEZDEN MÜDAHALEYE BİR ÖRNEK: 1927 MANİSA TEFTİŞİ

483



İskân işleri takip edilen usullerin yanlışlığından dolayı tefvîz73 iş- lemleri genellikle gecikmekte, Vekâlet’in emir ve tebligatları dikkate alınmadan karar verilmekte, bunun sonucu olarak da vekâlet’in dos- yaları iadesi ile muameleler geri kalmaktadır. Yaptığım tetkikat neti- cesinde bazı esaslara dair düşüncelerimi özetle arz etmeyi uygun görüyorum.

1- Birinci mesele, “takdir-i kıymet” işlemleridir. Bunların çoğu zaman şaşırtıcı şekilde cereyan ettiği ve herkese aynı muamelenin uygulanmadığı görülmektedir. Vekâlet bu hususu önemle ele alarak dosyaları iade etse de aradan geçen zaman mübadilleri tereddüde sürüklemekte ve her an istirdat edilme endişesiyle bağ ve zeytinlik- lerin imarına gereken ehemmiyet gösterilmemektedir. Böylece milli servetin en mühimlerinden olan bağlar ve zeytinlikler günden güne harap olmaktadır. Buna engel olmak için “takdir-i kıymet” işlemle- rinde sert ve kesin bir usulün tatbik edilmesi gerekir, kanaatindeyim.

Tasfiye talepnamesindeki kıymetler hemen hemen 1923-1924 se- nesi kıymetleridir. 1912-1913 senesi kıymetine dönmesi için kıymeti- ne dönmesi (indirgenmesi) için kıymetlerden tenzilat yapılırken be- lirli bir oran kabul etmek gerekir. Tetkikatıma göre mesela: Girit’te 4 sene evvel 600-700 liraya satılmış bir mülkün 10 sene evvelki kıy- meti 100 liradan fazla değildir. Dünya savaşı ve onu takip eden yıl- larda Girit’te ve diğer yerlerde emlâk ve arazi kıymeti yükseldiğin- den mübadiller bunu dikkate alarak tasfiye talepnamelerini yazmış- lardır. Bu hususta akla gelen şekil şudur:

Tasfiye talepnamesinde 100 lira kıymeti olan bir malın 1912- 1913 senesi kıymeti 20 lirayı aşmaz. Bu yüzden her sene için yüzde

–––––––––––––––––––––

73 1 Ağustos 1926’da yayımlanan “İskâna Ait Muhtıra” ile iskân ve mal dağıtımında yeni bir düzenlemeye gidilmiştir. Buna göre yukarıda geçen bazı terimlerin açıklanması icap edecektir.

4. madde, İskân-ı Adi: Memleketinde malı olup olmadığına bakılmaksızın burada asgari düzeyde barınma ve iş imkânlarının sağlanması.

23. madde, Tefviz: Mübadillerin bıraktıkları mallara denk değerde burada mal verilerek hesabın kapatılması işlemine (kat’i tasfiye) kadar, orada bıraktığı mallar burada iskân-ı adi ile aldığından çok fazla olan kişilere, iskân-ı adi ile verilenden biraz daha fazla mal veril- mesi. Söz konusu muhtıranın orijinali için bkz. İskân Mevzuatı, s. 199-218


484

MEHMET ÖZ FERHAT BERBER



(%) oranında tenzilat yapmak haksızlıkları önleyecektir. Bu usulün de bazı sakıncaları olmasının yanında faydaları daha fazladır. Böy- lece işlemler daha seri ve kolay biçimde yürüyecektir.

Takdir-i kıymet hususunda tefvîz işlemleri hakkındaki rehberin özel maddesinin hilafına Tapu tarafından uygulama yapıldığı gibi komisyonlarca da toptan tenzilat icrası devam etmektedir. Bunun da doğru bir şekilde gerçekleşmesi için “takdir-i kıymet şahadetname- leri”nin şeklinde tadilat yapmak lazımdır. Țahadetnamelerde emlâk ve arazinin cinsi, dönümü, mevkii ve her dönümüne takdir edilmiş kıymet, genel kıymeti ve diğer iktiza eden şunlar mevcut olmalı ve “heyet-i iştihadiye”ce bu sütunlar yazılarak altları imzalanmalıdır. Komisyonca kıymetlerden tenzilat icap ettiğinde altına veya karşı sayfaya yine aynı surette yazılarak her dönümden ve emlâkin her bi- rinden tenzilat miktarı kaydolunup genel kıymeti ona göre düzeltilip “heyet-i iştihadiye”ce veya komisyonca tasdik edilir. Tetkikatta da- ha fazla kolaylık sağlayabilmek için kıymetsiz tapulu ve değim ve ya gaiplikten ortaya çıkan emval için ayrı renkte matbu şahadetname- ler hazırlanmalıdır. Bu, hem tetkikatı kolaylaştıracak hem de komis- yon işlemlerinin hızlı ve düzgün yapılmasını sağlayacaktır, görüşün- deyim.

Mübadilin istihkakına mukabil burada verilmiş emvale takdir olunan kıymetlerde de daima ihtilaf görülmektedir. Mesela, bir yer- de bulunan bağın dönümüne “heyet-i muhammen”ce [tahmin heye- ti] 10 lira kıymet takdir olunduğu halde bitişiğindeki (veya yakının- daki) bağın dönümüne bir iki ay sonra 6-8 lira veya 15-20 lira gibi kıymetlerin takdir edildiği incelemeler sonucunda anlaşılmaktadır. Bu hususta heyetlerin yolsuzluk yaptıkları söylenemese de şekil iti- barıyla yanlışlık olduğundan her iki takdir-i kıymet arasındaki za- man aşımı bu zıtlığa ve farka sebep olmaktadır. Bunun için de aşa- ğıda sunacağım şeklin kabulü ve uygulanması faydalı olur ümidin- deyim.

Manisa ve İzmir’de merkez ve çevredeki bağ ve arazilerin kıyme- ti genellikle mevkileri ve verimliliklerine göre belirlenir. Mesela,


MÜBADELE SÜRECİNDE YAŞANAN SORUNLAR VE MERKEZDEN MÜDAHALEYE BİR ÖRNEK: 1927 MANİSA TEFTİŞİ

485



Kasaba’da[Turgutlu] Paşa Tımarı, Vakıf Alanı, ….Pınar, Manisa’da Has Tımar gibi mevkiler daima birinci kabul edilir. Gerçi birinci de- recedeki mevkiler arasında ikinci ve üçüncü dereceden bağlar varsa da bunlar % 5’i geçmez. Ziraat Bankası’nca önceden kabul olunan şekilde, her vilayet ve kazada arazi ve bağların mevkileri ve verim- lilikleri dikkate alınarak derecelere taksim edilir. Birinci, ikinci, v.s… derecelerdeki arazinin dönümleri için, her yerin belediye, zira- at ve ticaret odaları ve tefvîz komisyonu azaları ve ehl-i vukuf- dan[bilirkişilerden] oluşan bir komisyon vasıtasıyla 328 senesi kıy- meti belirlenir. Derecelere ayırarak ve kıymetler belirlenerek düzen- lenen “mevakî cetveli”[mevkiler cetveli] (bu cetvele bağ, bahçe, tarla, zeytinlik dahil olmalıdır) tasdik edilerek tefvîz komisyonuna verilir. Ayrıca bağ ve arazi için yerine “heyet-i muhammene” gön- dermeye ve birçok masraf yapmaya gerek kalmaz.

Gerçi bu dereceler arasında aynı dereceden düşük veya yüksek araziye de rastlanabilir. Fakat bunun da tayini kolaydır. Üçüncü de- receden kabul edilen yerde birinci derecede bağ olduğu anlaşılırsa o vakit mahalline “heyet-i muhammene” gidip yalnız derecesini ta- yin eder. Cetvele göre komisyonca kıymeti takdir olunur.

Hazırlıklar ve tefvîz komisyonları kararları, rehber ve muhtıra- daki esaslar dikkate alınarak yapılmaktadır. Gerçi rehberin son maddesinde kararların ne gibi maddeleri ihtiva edeceğine dair ma- lumat ve açıklamalar mevcut ise de henüz tebligat yapılmadığından uygulanması yoluna gidilmiyor. Tebligat yapılsa bile yine yanlışlık- lar olacaktır.

Kararların değişmez ve talepleri karşılayacak şekilde kabul edil- mesi için vesikaların incelenmesi ve tefvîz komisyonlarının her biri için ayrı ayrı matbu karar numuneleri tertip edilmesi uygun olacak- tır. Tetkikat neticesinde komisyonlar, bu numuneye göre emlâkin ta- pu veya belirlenmiş kıymetlerini her birinde %20, 30, 40 nispetinde- ki istihkaklarına verilmiş emlâkin mevkii, cinsi ve miktarıyla kıymet- lerini, mübadilin tarih-i hicretini, ne gibi vesikaya dayanarak “sıkt- ı muhaceret”inin[muhacirliğin düşmesi, yerli ahali statüsüne geç-


486

MEHMET ÖZ FERHAT BERBER



mesi] tahakkuk ettirildiğini özel hanelerine yazar. Gereken açıkla- malar yapıldıktan sonra da azalara yazdırır. Bu suretle hem işler sü- ratlenir hem de kolaylaşır. Her yerin iskân müdürüne yalnız bir nu- mune gönderilmesi ve orada çoğaltılmasının emredilmesi yeterlidir.

İstifa veya diğer sebeplerle boşalacak memurluklara dışarıdan tayin edilecek memurların hiç olmazsa 15-20 gün staja tâbi tutula- rak iskân muamelelerine vakıf olduktan sonra işe başlaması icap eder.

İskan-ı adi ve tevzî-i arazi [arazi dağıtımı] işlemleri de bir çok yerde talimatname ve hükümlere uygun şekilde cereyan etmemiştir. “Sıkt-ı muhaceret”lerinin74 belgelenmesinde muhtıradaki esaslar dikkate alınmamış, Balkan mübadil ve gayri mübadillerinin hicret tarihleri hemen her yerde yerel jandarma ve polis dairelerince yapı- lan yüzeysel tahkikatla tespit edilmiştir. Çoğu yerde ihraç iskeleleri muhacirler hakkında malumat talep etmemiş, Balkan Harbi’nde İz- mir veya diğer bir yere çıkmış muhacirler beş altı sene muhtelif memleketlerde vakit geçirdikten sonra herhangi bir kaza veya vila- yete geldiğinde müracaatı dikkate alınmış ve yerlerinden sorulma- dan yine jandarmanın tahkikatıyla iskân edilmiştir.

Balkan muhacirlerinin muhtaç ve gayri muhtaç olanlarını ayır- makta da ortak bir usûl takip edilmediği, her komisyonun kendi ka- rar ve yorumuna göre muhacirleri iskân ettiği görülmektedir. Örnek- lerde daha yüksek kazanca veya varlığa sahip kişilerin muhtaç, on- lardan daha az gelir sahibi olanların ise gayri muhtaç olarak kabul edildiklerine rastlanmaktadır ve bu örnekler çokçadır. Komisyonlar bu hususta esaslı tahkikat yapmadıklarından, jandarma veya polisin “muhtaçtır” derkenarıyla evrakını takdim ettiği şahıs hakkında ka- rarını derhal vermekte, bakkallık ve diğer benzer zanaatla meşgul olan birçok gayri muhtaç şahısların her kazada iskân edildiği görül- mektedir. Bundan sonra bu gibi evrak, vekâlet tarafından incelene-

–––––––––––––––––––––

74 Sıkt-ı muhaceret: Göçmenlik işlemlerinin tamamlanarak muhacirlik sıfatının düş- mesi, yerleşik vatandaş konumuna gelmesi.


MÜBADELE SÜRECİNDE YAŞANAN SORUNLAR VE MERKEZDEN MÜDAHALEYE BİR ÖRNEK: 1927 MANİSA TEFTİŞİ

487



ceğinden bu sakıncalar ortadan kalkacaktır. Ancak şimdiye kadar meydana gelen ve bazen yolsuzluk şeklinde yapılan işlemler netice- sinde veya diğer sebeplerle iskân edildiği anlaşılan şahıs hakkında da aynı usulün uygulanması ve bunların ellerinden malların alınma- sı yoluna gidilmesi gerçekleşen haksızlıkların da bu yolla düzeltil- mesi gerekir efendim.

İskân-ı adî ve tevzî işlemlerinin yeniden tetkiki ve esaslı düzelt- meler yapılması zorunludur. Manisa gibi mühim bir vilayet merke- zinde bile tevzî-i arazi işlemleri çok karışık şekilde gerçekleşmiştir. Ayrı ayrı defterlerde kayıtlı olan tevziat delil kabul edilecek halde değildir. Yerinde ve ölçümle tevziat yapılmadığı için dönüm ve mik- tarlarında büyük farklar vardır. Kayıt üzerinde verilmiş mallarda da talimatnamenin açıkladığı miktardan fazla verildiği ve bazılarına da çok noksan tevziat yapıldığı anlaşılmaktadır.

Bundan başka bir mal muhtelif şahıslara adiyen veya tefvîzen tahsis olunarak birçok çirkinliklerin oluşmasına meydan verilmiş, bir takım muhacirine tahsis olunan emval de sebepsiz geri alınarak bir diğerine tevzî edilmiş ve kayıtlar karmakarışık bir hale getiril- miştir.

Bu sebepler dolayısıyla, yeniden ve çeşitli komisyonlar vasıtasıy- la az zamanda, yapılan muamelelerin düzeltilmesi için işe başlama- ya mecburiyet vardır. Mevcut kayıtlar ile tevzî ve iskân-ı adi muame- lelerini hakiki bir şekilde tespit etmenin imkânı yoktur.

Arz ettiğim şekilde düzeltmelere başlanır ve en fazla üç ay içinde bitmesine, muhacirin fazla olduğu vilayetlerde tevzîat ve işlemlerin bir mülkiye müfettişinin kontrolünde yürütülmesine emir buyrulur- sa, birbiri ardınca gelen şikâyetlerin önü alınmış ve işlemler de yo- luna girmiş olur.

Tefvîz işlemleri de pek ağır devam etmektedir. Vali Nusret Bey’in gelişinden sonra düzenli toplantılar yapılsa da dosyaların çokluğu, işlemlerin daha uzun müddet süreceğini göstermektedir. Kadro noksanlığı, komisyonların haftada bir ya da iki defa toplana-


488

MEHMET ÖZ FERHAT BERBER



bilmesi ve her toplantıda en fazla üç dosyanın incelenmesine imkân bulunması sebebiyle, mevcut üç yüzden fazla dosyanın senelerce in- celenemeyeceğini göstermesi açısından dikkate değerdir. Komisyon kararları bile iskân dairesince ancak on beş yirmi günde yazılabil- mektedir. Manisa’da iki seneden beri kararı verilmiş emval teslim olunmuş, birçok dosya mevcut olduğu halde bunların vekâlete gön- derilmedikleri teftiş esnasında ortaya çıkmıştır.

Memur kadrosunun noksanlığı bu konuda sebep gösterilmekte ise de yalnız bu sebeple gecikme olduğu kabul edilemez. Memur sayısı yeterli değildir ancak düzenli/sistemli bir çalışma olmadığı için da- ha fazla iş yapma imkânı da kalmamaktadır. Dosyaların hemen ta- mamı ıslaha muhtaçtır ve çok eksiktir. Bunlar memur azlığından zi- yade iyi inceleme yapılmamasından veya bazı kişilerin kayırılmasın- dan ileri gelmiş hareketlerdir. Sıkt-ı muhacereti tahakkuk etmemiş, tasfiye talepnamesi bulunmayan kişilere bile tefvîz muamelesi yapıl- dığı ve tefvîz komisyonlarının kararına geçtiği görülmüştür. Bu gibi muhacirler kendilerine teslim edilen fazla emlâk ve araziden iki üç seneden beri bedelsiz olarak yararlanmakta ve dosyalar masalar içinde uyumaktadır. Her şeyden önce, bu muamelelerin düzeltilme- sine ve haksız olarak mal alanlardan derhal emlâk ve arazinin geri alınması ve kullandığı müddetlere ait kira bedelinin belirlenerek tah- sil olunması gerekmektedir. İşlemlerin hızlanması için Manisa’da geçici ve yalnız tefvîz muamelesiyle uğraşmak üzere ücretli memur istihdamı da maksadı gerçekleştirebilir, kanaatindeyim.

İskân ve genel tefvîz muameleleri hakkında sunduklarım vekâ- letçe kabul buyrulduğu takdirde işlemlerde az çok bir intizam gerçek- leşebileceğine ve şikâyetlerin son bulacağını saygıyla arz ederim.

Mülkiye Müfettişi Seraceddin

21 Kânunsani 1927

Görüldüğü gibi Seraceddin Bey, Manisa ve çevresinde yaptığı in- celemeler sonucunda pek çok konuda saptamalarda bulunmuş ve bunlara yönelik bir takım öneriler getirmiştir. Bunları belli başlıklar


MÜBADELE SÜRECİNDE YAŞANAN SORUNLAR VE MERKEZDEN MÜDAHALEYE BİR ÖRNEK: 1927 MANİSA TEFTİŞİ

489



altında toplayabiliriz. Muamelelerdeki standartsızlık ve mevzuata aykırılık, muhacirlerin evrakının belli bir forma sahip ve matbu olma- ması, memur kadrosunun nitelik ve niceliğindeki yetersizlik, muha- cirlerin hangi göçmen sınıfına gireceği ve durumlarının tespiti için yapılan tahkikatların yüzeyselliği, defter kayıtlarının delil teşkil ede- meyecek vaziyette olmasına dair tespitler dikkat çekmektedir. Her mevzu için çeşitli öneriler getiren Seraceddin Bey, bir mülkiye mü- fettişi kontrolünde işlemlerin yeniden incelenmesi gerektiğini ve da- ha düzenli bir çalışma sistemi ile yanlışlıkların düzeltilebileceğini belirtmiştir. Burada kayda değer önemli bir ayrıntı da yeni vali Nus- ret Bey’in gelişidir ki, sabık vali Müştak Lütfi Bey dönemindeki bel- gelerde göçmen sayılarının çelişkili olduğu ve durumun kontrol al- tında olmadığının işaretlerinin bulunduğuna yukarıda dikkat çekil- mişti.

Bu teftiş raporu üzerine 7 Mart 1927 tarihli yazı ile Dâhiliye Ve- kâleti İskân Müdüriyeti, Manisa Vilayeti’nden raporun 6. maddesi- ne dair görüşlerini istemiştir. Anlaşıldığı üzere valilik, vilayet iskân müdüriyetinden açıklama istemiş ve 27 Mart 1927’de Manisa Vila- yeti İskân Müdüriyeti, şu mealde bir açıklama göndermiştir:

“Vilayete gelen mübadil muhacirler iki kısımdır: Birincisi Balkan Harbi’nden Lozan muahedesine kadar gelenler, diğerleri Lozan mu- ahedesinden sonra gelenlerdir. Bunlardan Lozan sonrası gelenler doğal olarak sevk jurnalleri ile geldiklerinden bunlar hakkında faz- la araştırmaya gerek olmadan iskân edilmişlerdir. Balkan Harbi muhacirleri ise, işgaller dolayısıyla yerlerini değiştirmiş ve birçok yerler gezerek istirdat sonrası, bir kısmı Sıhhiye-i Muavenet-i İcti- maiye İdaresi’nin, bir kısmı da farklı kurumların emirnameleriyle Manisa’ya gelmişlerdir.

Mülga İmar Vekâleti memurlarınca geldikleri anda hemen kayde- dilmemişler ve esasen kendileri de iskân idaresine müracaat etme- mişlerdir. Ardından iskân-ı adi için müracaat edildiğinde, derhal 7870 numaralı tamim dairesince tahkikat yapılmaktadır. Ve çoğunun hicret tarihlerinin nüfus veya diğer vesikaları ile ispatı mümkün ol-


490

MEHMET ÖZ FERHAT BERBER



mamaktadır. İlk ihraç iskeleleri itibariyle İstanbul, İzmir vilayetle- rinden yapılan sorgulamalarda genellikle kayıtlarına rastlanmadığı bildirilmektedir. Bu sebeple hicret tarihleri mecburen memleketle- rinde halktan veyahut muhtar ve ihtiyar heyetinin şahadetname tah- kikatına ve resmi kanaate dayanılarak tayin edilmektedir. Ancak is- kân olunanların memleketleri itibariyle hiç birisinin Balkan Harbin- den evvel gelen kısımdan olmaması sebebiyle Manisa’da tescil edil- miş olanların iskânı cihetine gidilmiş ve evvelce bulundukları yer- lerde tescil edilenler iskân dışı bırakılmışlardır. Bundan dolayı Bal- kan Harbinden Lozan muahedesine kadar gelen muhacirler hakkın- da bundan fazla tahkikat yapabilmek imkânsızdır.

Muhtaç olmadığı halde iskâna tâbi tutulduğu belirtilen bir kısım muhacir hakkındaki muameleye gelince; muhacirlerin borçlanması ve verilen malların geri alınmasının gerekip gerekmediğini düşün- mek lazımdır. Bu yüzden iki ay önce Seraceddin Bey’in Alaşehir kay- makamlığına hitaben verdiği tenkitname üzerine benzer birçok mu- hacirin mallarının geri alınması hakkında kaymakamlıktan yapılan başvuruya yazılan cevapta, bu suretle iskân edilmiş olan muhacirle- rin mallarının geri alınmasının ancak kanuni yasakların hilafına ya- pılan muamelenin gerektirdiği sebeplerle vekâlete arzına bağlı oldu- ğu bildirilmiştir. Bunun gibi beyan olunan şahıslar arasında en faz- la hangilerinin muamelesinde bariz bir surette kanun dışı uygulama varsa onların ayrılması, sahih evraklarının derhal Vekâlete gönde- rilmesi gerektiği bildirilmiştir. Evraklar Vekâlete ulaştığında gele- cek yeni emre göre işlem yapılacaktır. Bununla birlikte bir mübadi- lin muhtaç olup olmadığının belirlenmesi kolaydır. Buna rağmen ba- zı hatalar olabilecek türden değildir. Her ne olursa olsun borçlanma kanununun yayımlanmasından önce iskân edilmiş olan muhacirlerin ellerindeki malların geri alınması ancak gerekçe olabilecek evraka dayandırılmasına bağlıdır.

Tevzi-i arazi [arazi dağıtımı] işlerinde de bilindiği gibi savaştan sonra iskân teşkilatında birkaç şekil kabul edilmiştir. Önceden ge- len muhacirlerin biran evvel üretici olabilmeleri ve muhacirlerin iki


MÜBADELE SÜRECİNDE YAŞANAN SORUNLAR VE MERKEZDEN MÜDAHALEYE BİR ÖRNEK: 1927 MANİSA TEFTİŞİ

491



ay içinde tevzi-i araziden istifade ettirilmeleri, aksi durumun mesu- liyet gerektirdiği emirlerine karşı vilayet ve kazalarında hemen fa- aliyete geçilmiştir. Manisa Vilayetinin kayıtları yandığı için mecbu- ren emlâk-ı milliye idarelerinin ısrarı ve şunun bunun yaptığı tahki- kata dayanarak kayıt ve tespit edilmiş olan emvâl-i metrûkenin da- ğıtımında yine tevzi-i arazi talimatnamesine uyulmamış, her köye gönderilen ikişer yeni memur tarafından incelenmemiş ve ölçüm ya- pılmamıştır. Kayıtlar bu şekilde emlâk-ı milliyenin hayali defteri üzerine İzmir’e gönderilmiştir. Ondan sonra tarlaların bulunama- masına, fazla yer işgal edilmesine, talimatnamede belirtilenden faz- la ya da eksik mal dağıtılmasına sebep olunmuştur. Ancak bu ve ben- zeri pek çok karışık işlemlerde birer birer dilekçeler üzerine duru- mun tespiti ve düzeltilmesinin mümkün olmayacağı anlaşılmıştır. İş- te bu sebeple tevzi-i arazi işlemlerinin yeniden düzenlenmesi gerek- mektedir. Bunun için İskân Müdür-i Umumisi Ömer Lütfi Bey Efen- di ile yaptığımız müzakere sonucunda şu karara vardık. Öncelikle vi- layet merkezinde üç tevzi komisyonunun kurulması ile tevziatın yeni- den tasfiye suretiyle düzeltilmesi önemli ve elzem görüldüğünden, mevcut komisyona ilave olarak iki ölçüm memuru ve iki kâtip eklen- miştir. Bu komisyonlar en çok karışıklığın olduğu Muradiye karye- sinde göreve başlamıştır. Islahat çalışmalarında:

Tahsis esaslarımızla ters düşmedikçe şimdiye kadar çalışan komisyonların tahsis ettikleri arazi ve diğer şeyler tahsis edilen kim- senin uhdesinde bırakılacaktır. Yalnız nüfusları bağ ve tarlaların ve- rimi ile orantılı miktardan fazla olan kısımlar geri alınacak ve nok- sanları tamamlanacaktır.

Ancak bir iki dönüm kadar fazlaların geri alınması karışıklığa se- bep olacaktır. Bu yüzden iki dönümden fazla olmamak üzere vesika- larına ilave edilerek borçlandırılacaklardır. Ve kazalardaki komis- yonlar da bu şekilde uygulama yapacaklardır.

Vilayet dâhilindeki haneler iskân hakkına sahip olan muhacir- lere yetmeyeceğinden bağ evlerinin dahi mesken olarak tahsisi mec- buridir. Bir köyde hane verilmiş ve aynı zamanda hissesine, içinde


492

MEHMET ÖZ FERHAT BERBER



ev olan bağ düşmüş olanların köydeki evden ya da bağdan birini bı- rakması mecburidir. Bununla birlikte, çok önemli olan bu meselenin çözümü için ayrıca başka tedbirler alınması da düşünüldüğünden bu konu başka bir faaliyetname ile komisyonlara bildirilecektir. Yani bu gibi durumlarda kura usulünün uygulanması düşünülmektedir.

Hanesiz kalanlara mecburi olarak arsa gösterilecektir. Özetle, bu sene üç komisyon, yapılacak ıslahat ne incelemelerin neticesine gö- re her mübadilin, yerinde ve geçerli kâğıtlarıyla arazi başında tatbi- katı yapılacaktır. Sonra bu kâğıtlar alınarak yerine yeşil renkteki ve- sika-i tasrife (tasarruf izni belgesi) verilecektir. Böylece şüpheye mahal kalmadan herkesin malını sahiplenmesi sağlanacaktır. Bun- dan sonra da yeşil vesikaların değiştirilmesine imkân olmayacaktır. Tenkit edilen muamelenin de bu suretle ıslahı mümkün olacaktır gö- rüşünde olduğumu sunarım efendim.”

Bu açıklama üzerine valilik, 11 Nisan tarihli yazı ile Dâhiliye Ve- kâleti’ne 1927 senesi için durumun tekrar ele alınarak çözümlenece- ğini bildirmiştir.

Manisa Vilayeti İskân Müdürlüğü’nün yazısında tenkitlerin bazı- larına cevap verildiği görülürken özellikle iskân hakkı olmayanlara verilen mallar ile ilgili tatmin edici bir açıklama getirilemediği göze çarpmaktadır. Anlaşıldığı kadarıyla iskân işlemlerinin en karışık ol- duğu bölge Muradiye’dir. Buranın eski nüfusunun tamamına yakını- nın Rum olduğu ve bütünüyle boşalmasının ardından bir anda göç- menlerce dolduğu düşünülürse, bu doğal bir durumdur.

Yukarıda Ömer Lütfi Bey’in teftişine dair müstakil bir belge bu- lunmadığı belirtilmişti. Yazıda açıklandığı gibi, Ömer Lütfi Bey böl- gede incelemelerde bulunmuş ve sonunda vilayet yetkilileri ile bazı konularda ortak kararlar almışlardır. Görüldüğü üzere, arazi dağıtımı için kurulacak yeni komisyonlar teknik yönden daha donanımlı ola- caktır.

Ayrıca gözden kaçırılmaması gereken bir detay vardır. Ömer Lüt- fi Bey’in duruma müdahil olmasından sonra, yeni vali ile koordine-


MÜBADELE SÜRECİNDE YAŞANAN SORUNLAR VE MERKEZDEN MÜDAHALEYE BİR ÖRNEK: 1927 MANİSA TEFTİŞİ

493



li bir çalışma ortamının oluştuğu anlaşılmaktadır. Yazıdaki vurgula- maya binaen de meselelerin merkeze aksettirilmeden yerinde çözül- meye çalışıldığı söylenebilir.

Yukarıdaki yazının bütün bu yönlerinden ziyade en önemli husus, Emlâk-ı Milliye İdaresi [Milli Emlâk Dairesi] ile ilgili açıklamalar- dır. Kayıtların yanmış olmasının arazi dağıtımını etkilediği belirtilir- ken, Emlâk-ı Milliye İdaresi’ne de suçlama tonunda bir gönderme yapılmaktadır. Bu kurumun “ısrarı” ile ve “şunun bunun tahkikatı” ile terk edilen malların tespiti akıllarda şüphe uyandırmaktadır. Ayrı- ca yine bu kurum tarafından, İzmir’deki bölge müdürlüğüne gönde- rilen bilgilerin, inceleme ve ölçüm yapılmadan “hayali bir defter”e dayandırılması da diğer suçlayıcı ifadedir.

3 Mayıs 1927’de, Dâhiliye Vekâleti İskân Müdüriyeti Muhacir ve Aşair Şubesi’nden Manisa Vilayeti’nin yukarıdaki yazısına cevaben şu hususlara dikkat edilmesi gerektiğini belirtilmiştir:

Ellerindeki muhaceret vesikalarını kaybetmiş ve ilk ihraç iske- lelerinde de gelişleri hakkında resmi kayıt bulunmayan muhacirle- rin hicret tarihleri hakkında, Türkiye’de ilk ikamet etmiş oldukları mahallin ihtiyar heyetinden aldıkları şehadetnamelere göre işlem yapılması icap edecektir. Böyle muhacirler için Türkiye’ye gelişle- rinde ilk defa nerelerde ikamet etmiş iseler ve birinci mahalleriyle iletişim halinde, o mahallin ihtiyar heyetinden hicret tarihlerini gös- terir şehadetname alınarak hicret tarihlerinin bu surette tespiti ge- rekmektedir.

Adi iskân hakları olmadığı halde adi iskânları gerçekleştirilen- ler hakkında ayrı ayrı araştırma ve inceleme yapılarak evrak üzeri- ne valilik makamından bilgi ilavesi ile söz konusu evrakın tasdik edi- lerek vekâlete gönderilmesi ve vekâlet tarafından incelenmesi sonu- cunda cevaben verilecek tebligata göre işlem yapılması lazımdır.

Islahatına başlanan arazi tevzii işlemleri hakkında İskân Mü- dür-i Umumisi Ömer Lütfi Bey Efendi’nin oradaki teftiş esnasında belirlediği ve tebliği ettiği esaslar dikkate alınarak, komisyonların


494

MEHMET ÖZ FERHAT BERBER



söz konusu işlemleri bir an evvel düzeltmeleri ve tamamlamaları icap eder.

Yine aynı kurumdan Manisa’ya gönderilen 21 Mayıs 1927 tarihli yazıda, Seraceddin Bey’in raporu üzerine aşağıdaki maddelerin75 tebliğine lüzum görüldüğü bildirilmiştir:

“1- Muhacirin Kaydına Mahsus Esas İskân Defteri tutulmuş, mezkûr defter ise iskân işlemlerinin kapsamını teşkil etmekte oldu- ğundan bu defterin hemen tanzim ve tesisi gerekir.

2- Manisa muhacirleri, durumları net olmamasına rağmen iskâ- na tâbi tutulmuşlardır. Bunların oraya hangi tarihte nereden geldik- lerinin ve kendilerine ne gibi emlâk verildiğinin ve beyanname ve tasdikli vesikaları bulunup bulunmadığının ve tefviz kararını haiz olup olmadıklarının araştırılarak bildirilmesi gerekir.

Arazi tevziinde talimatname hükümlerine uygun davranılma- mıştır. Tevzi edilmiş arazi ve bağların hiç birisine ait tevdi olmadı- ğı ve tevziat defterlerinde muhacirlerin nüfusları kayıtlı değildir. Ve- rilmiş arazi ve emlâkin talimatname hüküm ve maddelerine uygun olmadığı anlaşıldığından gerçekleşen tefvizlerin tamamlanmasıyla beraber söz konusu defterlere muhacirlerin nüfus miktarlarının bir an önce kaydedilmesi gerekir.

Bir nüsha olarak tutulmuş olan tevzi defterlerinin ikincisiyle olmak üzere tanzim ettirilmesi ve içeriğinin hemen matbu tevzi def- terlerine geçilmesinin temini gerekir.

Tek oldukları halde iskân edilmiş ve kendileri arazi tevziinden istifade ettirilmiş olanların sıkt-ı muhaceret ve iskân işlemleri hak- kında inceleme yapılarak mücerret[tek] bulundukları ve tefviz ko- misyonu kararıyla haiz olmadıkları anlaşıldığı takdirde (bunların el- lerinde bulunan emlâk ve arazinin) tefviz komisyonu kararıyla geri alınması gerekir.

–––––––––––––––––––––

75 Genele dönük maddeler alınmış olup bazı şahısların durumlarına dair maddeler alın- mamıştır.


MÜBADELE SÜRECİNDE YAŞANAN SORUNLAR VE MERKEZDEN MÜDAHALEYE BİR ÖRNEK: 1927 MANİSA TEFTİŞİ

495



8- Tevziatda orantısızlık (nisbetsizlik) bulunmaktadır. Misalen 4 nüfuslu bir muhacire 53 dönüm 1 evlek tarla, 35 ağaç zeytin, 4 dö- nüm bağ verildiği halde 4 nüfuslu diğer bir muhacire de 50 dönüm 3 evlek tarla, 25 ağaç zeytin, 4 dönüm bağ ve bazılarına da nüfusla- rına nazaran fazla ve bazılarına noksan verildiği anlaşılmaktadır. Gereken tahkikat yapılarak oluşan nisbetsizliğin ortaya çıkarılma- sıyla beraber aile nüfusuna göre fazla arazi alanlardan tefviz komis- yonu kararıyla fazla kısımların geri alınması ve noksan arazi alan- ların da noksanlarının ikmali gerekir.

11- Nüfus miktarları tespit olunmaksızın kendilerine arazi tevzi edilmiş olan muhacirlerin nüfus miktarlarının anlaşılmasından son- ra ellerindeki arazide fazlalık görüldüyse (ve bu fazlayı tefviz etme- ye hakları yoksa tefviz komisyonu kararıyla) fazla kısımların geri alınması noksanlık varsa tamamlanması gerekir.

Balkan Harbi mübadillerinden kanunen iskân hakkına sahip olanların iskânlarından önce nüfusa kayıtlı olup olmadıklarını orta- ya koyacak gerekli inceleme yapılmadan iskân işlemleri yapılmıştır. Henüz tescil edilmemişlerse derhal tescillerinin yapılması gerekir.

Balkan mübadil ve gayri mübadil muhacirlerinin hicret tarih- leri ilk ihraç iskelelerinden tahkik ettirilmeksizin, ihtiyaç sahibi olup olmadıkları anlaşılmaksızın yapılmış olan iskân işlemleri usul dışı bulunmuştur. Bu muhacirlerin “iskân muhtırası”nın ve tefviz rehbe- rinin birinci maddelerine göre ilk ihraç iskelelerinden hicret tarihle- rinin mahalleriyle haberleşerek tahkik edilmesi ve ihtiyaç sahibi olup olmadıkları ve ellerindeki emlâkin tefviz kararına uyup uymadığının tespit edilmesi gerekir. Bu gibi şahıslar hakkında buna uygun davra- nılmalı ve sıkt-ı muhaceretleri onaylanarak vekâlete bildirilmelidir.

17- Yerli ile evlenen muhacir kadınların kocalarının muhacirler arasına girmesi iskân hakkını sağlamaz ancak muhacir kadın ile ko- casının ihtiyaç sahibi olmaları anlaşılırsa iskân işlemlerinin koca- nın adına yapılması gerekecektir. Bu yolda yapılmış iskân işlemleri- nin bu suretle düzeltilmesi ve iskân esaslarının uygulanması ve tah- kikat evraklarının incelenerek vekâlete gönderilmesi gerekir.


496

MEHMET ÖZ FERHAT BERBER



Yazılı maddeler dairesinde işlemlerin yapılmasını ve sonucun bir an önce bildirilmesi…”

1927 yılında Manisa ve çevresindeki iskân faaliyetlerinin denet- lenmesi üzerine cereyan eden bu yazışmaların birkaç yönden büyük önem arz ettiği söylenebilir. Daha önce Manisa valisi Müştak Lütfü Bey tarafından 1926 yılında vilayetteki muhacirler hakkında verilen sayıların çelişkili olduğu ifade edilmişti. Ancak söz konusu belgede bunun sebepleri ortaya konulmaktaydı. Teftiş sonucunda Manisa’da- ki iskân faaliyetlerine hâkim olan karmaşanın asıl sebebinin usulsüz uygulamalar olduğu ve bu yüzden yetkililerin duruma vakıf olma- dıkları gün yüzüne çıkmıştır.

Ayrıca teftişe ait yazışmalarda adı geçen “Muhacirin Kaydına Mahsus Esas İskân Defteri’nin tanzim ve tesisi”nin gerçekleştiril- miş olması da çok mühimdir. Zira bugün Başbakanlık Cumhuriyet Arşivi’nde bulunan deftere göre, Müştak Lütfi Bey’in verdiği sayı- lardan farklı olarak, yalnızca Manisa kazasında iskân edilen muha- cirler 11.000’e yaklaşmıştır. Söz konusu müfettiş raporunda bugün elimizde olan deftere işaret edilmesi, Manisa’daki göç sürecine dair çalışmaların sonuçlarını etkileyecek niteliktedir. Zira günümüze ula- şan ve dönemin göçmenlerinin kaydedildiği pek çok ve düzensiz defter nevinden materyal, etraflıca incelendiğinde bir karmaşa ve mükerrer yazımlar olduğu dikkat çekmektedir. Hâlbuki teftiş raporu- nun bu maddesi ile eldeki malzemenin arasından çıkan ve aynı adı ta- şıyan defter, bu karmaşaya son vermektedir.

SONUÇ:

Son yıllarda Türkiye’ye yapılan göçleri ele alan çalışmalar arasın- da ağırlık şüphesiz ki 1923’te uygulamaya geçen “Türk-Yunan Aha- li Mübadelesi”ni konu edinen araştırmalardadır76. Yaklaşık olarak 1930’a kadar devam eden bu dönemi yalnızca söz konusu “mübade-

–––––––––––––––––––––

76 Mübadele hakkında kaleme alınan pek çok eserin künyesinin bulunduğu önemli bir bibliyografya eseri için Mübadele Bibliyoğrafyası, haz. Çimen Turan- Müfide Pekin, Lozan Mübadilleri Vakfı, İstanbul 2002


MÜBADELE SÜRECİNDE YAŞANAN SORUNLAR VE MERKEZDEN MÜDAHALEYE BİR ÖRNEK: 1927 MANİSA TEFTİŞİ

497



le” uygulaması ile sınırlandırmak ise dönemin iskân faaliyetlerine yönelik değerlendirmeler açısından büyük bir eksikliktir. Haddizatın- da Cumhuriyet idaresinin temel gayesi yeni bir ülke kurmaktır. An- cak bunun için öncelikli şart, meskûn bir ahalidir. Her ne kadar yö- netimin ideal ahali tasavvuru da bu yeni yapılanmanın şekillenme- sinde önemli etkenlerden ise de evvela iskân sorunlarının hallolması ve yersiz yurtsuz insanların bir an önce yerleşik ve üretici hale geti- rilmeleri gerekmektedir. Bu açıdan bakıldığında, ülkede yerleşim so- runları çözülmesi gerekenler yalnızca Yunanistan’dan gelen mübadil göçmenler değildir. Bunlardan başka Balkan Savaşları ve Dünya Harbi yıllarında gelen göçmen ve mülteciler ile Anadolu’nun işgali döneminde meskensiz kalan büyük kitleler de mevcuttur. Bu çalış- ma, 1923–1930 yılları arasında iskân işlerindeki problemlerin kayna- ğında yalnızca mübadil göçmenlerin değil birçok faktörün etkili ol- duğunu yerel problemlerden yola çıkarak vurgulamaktadır.


498


KAYNAKLAR

MEHMET ÖZ FERHAT BERBER


Başbakanlık Cumhuriyet Arşivi:

B.C.A. Muhacir Kaydına Mahsus Esas Defteri, Kod: 271, Defter No: 87, İl: Manisa, İlçe: Merkez; BCA. 272.12.53.123.16; BCA. 272.12.42.57.3; BCA. 272.12.46.83.31; BCA. 272.12.50.106.4; BCA. 272.12.52.117.4; BCA. 272.12.53.127.20; BCA. 272.12.59.160.4–4; BCA. 272.12.59.160.4–5; BCA. 272.12.60.168.15; BCA.272.11.20.98.22

Araştırma Eserler:

ADANIR Fikret, “Bulgaristan, Yunanistan ve Türkiye Üçgeninde Ulus İnşası ve Nüfus Değişimi”, İmparatorluktan Cumhuriyete Türkiye’de Et- nik Çatışma, der. Erik Jan Zürcher, İletişim Yayınları, İstanbul 2005, ss. 19–26

AĞANOĞLU H. Yıldırım, Osmanlıdan Cumhuriyete Balkanların Ma- kûs Talihi Göç, Kum Saati Yayınları, İstanbul 2001

AKÇA Bayram, “Lozan Antlaşması’ndan Sonra Muğla Vilayeti’ne Ge- len Balkan Muhacirlerinin İskânı Meselesi”, Muğla Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi (İLKE), S. 21, Güz 2008, ss. 17–32

ARI Kemal, “Tarihsel Süreçte Mübadele ve Bursa”, Bursa’nın Zengin- liği Göçmenler, Osmangazi Belediyesi Yayınları, Bursa 2008, ss. 146–176

ARI Kemal, “Türkiye’de Mübadele Dönemi Toprak Mülkiyeti ve Ta- rımda Değişim”, 75. Yılda Köylerden Şehirlere, Tarih Vakfı Yurt Yayınları, İstanbul 1999, ss. 97–114

ARI Kemal, Büyük Mübadele Türkiye’ye Zorunlu Göç (1923–1925), Tarih Vakfı Yurt Yayınları, İstanbul 1995

BARKAN Ömer Lütfi, “Osmanlı İmparatorluğunda Bir İskan ve Kolo- nizasyon Metodu Olarak Vakıflar ve Temlikler”, Vakıflar Dergisi, S. 2, 1942, ss. 281-365;

BARKAN Ömer Lütfi, “Osmanlı İmparatorluğu’nda Bir İskan ve Ko- lonizasyon Metodu Olarak Sürgünler”, İstanbul Üniversitesi İktisat Fakül- tesi Mecmuası, C. XIII, 1953, ss.56-79

BARKAN Ömer Lütfi, “Osmanlı İmparatorluğu’nda Bir İskan ve Ko- lonizasyon Metodu Olarak Sürgünler”, İstanbul Üniversitesi İktisat Fakül- tesi Mecmuası, C.XV/1-4, İstanbul 1955, s.209-237

BELLİ Mihri, Türkiye-Yunanistan Nüfus Mübadelesi Ekonomik Açı- dan Bir Bakış, çev. Müfide Pekin, Belge Uluslararası Yayıncılık, İstanbul 2004


MÜBADELE SÜRECİNDE YAŞANAN SORUNLAR VE MERKEZDEN MÜDAHALEYE BİR ÖRNEK: 1927 MANİSA TEFTİŞİ

499



BERBER Ferhat, İmparatorluktan Cumhuriyete Manisa ve Göçler (1860–1960), Hacettepe Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Yayınlan- mamış Doktora Tezi, Ankara 2010

BEYOĞLU Süleyman, “Girit Göçmenleri (1821–1924)”, Türk Kültürü İncelemeleri Dergisi, S. 2, 2000, ss. 123–138

BİLGİ Nejdet, XX. Yüzyılın ilk Yarısında Manisa Kazası (1908–1950), Ege Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Yayınlanmamış Doktora Tezi, İzmir 1996

ÇAPA Mesut, “İstikbal Gazetesine Göre Trabzon’da Mübadele ve İs- kân”, Atatürk Yolu, C. 2, S. 8, 1991, ss. 631–642

ÇAPA Mesut, “Yunanistan’dan Gelen Mübadillerin İskânı”, Atatürk Yolu, S. V, Ankara 1990, ss. 49–84

ÇELEBİ Ercan, “Cumhuriyet Dönemi İktidar Muhalefet Çatışmasına Bir Örnek: Mübadele, İmar ve İskân Vekâletinin Kaldırılmasına Dair Tar- tışmalar ve Vekâletin Kaldırılması”, Türk Dünyası Araştırmaları, S. 163, Ağustos 2006, ss. 1–15

ÇELEBİ Ercan, “Mübadillerin Yunanistan’daki Mal Kayıtları ve Muh- telit Mübadele Komisyonu Tasfiye Talepnameleri”, Çağdaş Türkiye Tarihi Araştırmaları Dergisi, S. 12, Bahar 2006, ss. 35–46

Devlet Salnâmesi (1925)

DUMAN Önder, Rumeli’den Samsun’a Göç (1923–1970), Samsun Bü- yükşehir Belediyesi Kültür Yayınları, Samsun 2010

DÜNDAR Fuat, İttihat ve Terakki’nin Müslümanları İskân Politikası (1913–1918), İletişim Yayınları, İstanbul 2002

Egeyi Geçerken 1923 Türk-Yunan Zorunlu Nüfus Mübadelesi, der. Re- née Hirschon, İstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları, İstanbul 2007;

ERDAL İbrahim, Mübadele (Uluslaşma Sürecinde Türkiye ve Yunanis- tan 1923–1925), IQ Kültür Sanat Yayıncılık, İstanbul 2006

EREN Ahmet Cevat, Türkiye’de Göç ve Göçmen Meseleleri Tanzimat Devri İlk Kurulan Göçmen Komisyonu Çıkarılan Tüzükler, İstanbul 1966

ERKAN Süleyman, Kırım ve Kafkasya Göçleri (1878–1908). Trabzon 1996

GÖKAÇTI Mehmet Ali, Nüfus Mübadelesi Kayıp Bir Kuşağın Hikâ- yesi, İletişim Yayınları, İstanbul 2008


500

MEHMET ÖZ FERHAT BERBER



HABİÇOĞLU Bedri, Kafkasya’dan Anadolu’ya Göçler, Nart Yayıncı- lık, İstanbul 1993

HALAÇOĞLU Ahmet, Balkan Harbi Sırasında Rumeli’den Türk Göç- leri (1912–1913), TTK, Ankara 1994

HAYTOĞLU Ercan, “Denizli Honaz’a Yapılan Mübadele Göçü”, Çağ- daş Türkiye Tarihi Araştırmaları Dergisi, S. 12 Bahar 2006, ss. 47–66

HAYTOĞLU Ercan, “Yunanistan’dan Denizli’ye Yapılan Mübadil ve Gayri Mübadil Göçleri (1924–1930)”, Uluslararası Denizli ve Çevresi Ta- rihi ve Kültürü Sempozyumu Bildiriler, Pamukkale Üniversitesi Fen-Ede- biyat Fakültesi Tarih Bölümü, Denizli 2007, ss. 302–310

İÇDUYGU Ahmet – SİRKECİ İbrahim, “Bir Ülke, Bir Aile ve Birçok Göç: Cumhuriyet Döneminde Bir Toplumsal Dönüşüm Örneği”, 75. Yılda Köylerden Şehirlere, Tarih Vakfı Yayınları, İstanbul 1999, ss. 269–276

İNALCIK Halil, “Osmanlı Fetih Yöntemleri”, Söğüt’ten İstanbul’a, Haz. Oktay Özel-Mehmet Öz, Ankara 2005, 2. bs., ss. 443-472.

İPEK Nedim, İmparatorluktan Ulus Devlete Göçler, Serander Yayınla- rı, Trabzon 2006

İPEK Nedim, Mübadele ve Samsun, TTK, Ankara 2000

İPEK Nedim, Rumeli’den Anadolu’ya Türk Göçleri (1877–1890), TTK, Ankara 1994

İskan Mevzuatı, T.C. Sıhhat ve İctimai Muavenet Vekaleti, İskan Umum Müdürlüğü, Ankara 1936

İskan Tarihçesi, Hamit Matbaası, İstanbul 1932

KAPLANOĞLU Raif, Bursa’da Mübadele, Avrasya Etnografya Vakfı Yayınları, İstanbul 1999

KARACAER Gül, Türkiye’de Kent Yaşamı ve Mübadiller (1923–1930), Dokuz Eylül Üniversitesi Atatürk İlkleri ve İnkılâp Tarihi Enstitüsü Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, İzmir 2006

KARAKAŞ Ömer, Cumhuriyet Döneminde Manisa Vilayeti (1928–1933), Celal Bayar Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Yüksek Lisans Tezi, Manisa 1999

KARPAT Kemal H., “Avrupa Egemenliği’nde Müslümanların Konumu Çerkeslerin Sürgünü ve Suriye’deki İskânı”, Çerkeslerin Sürgünü, Kafder Yayınları, Ankara 2001, ss. 78–111


MÜBADELE SÜRECİNDE YAŞANAN SORUNLAR VE MERKEZDEN MÜDAHALEYE BİR ÖRNEK: 1927 MANİSA TEFTİŞİ

501



KARPAT Kemal H., Balkanlarda Osmanlı Mirası ve Ulusçuluk, çev.

Recep Boztemur, İmge Kitabevi, Ankara 2004

KARPAT Kemal H., Osmanlı Modernleşmesi, Toplum, Kurumsal De- ğişim ve Nüfus, çev. Akile Zorlu Durukan-Kaan Durukan, İmge Kitabevi, Ankara 2002

KARPAT Kemal H., Osmanlı Nüfusu (1830–1914) Demografik ve Sos- yal Özellikler, çev. Bahar Tırnakçı, Tarih Vakfı Yurt Yayınları, İstanbul 2003

KASABA Reşat, A Moveable Empire Otoman Nomads, Migrants & Refugees, Seattle 2009

KAZGAN Gülten, “Milli Türk Devletinin Kuruluşu ve Göçler”, İstan- bul Üniversitesi İktisat Fakültesi Mecmuası, C. XXX S. 1–4, Ekim 1970- Eylül 1971, ss. 311–331

KELEŞ Zülâl, “1923–1945 Yılları Arasında Denizli’ye İç ve Dış Göç- ler”, Uluslararası Denizli ve Çevresi Tarihi ve Kültürü Sempozyumu Bil- diriler, Pamukkale Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü, De- nizli 2007, ss. 290–301

KIRIMLI Hakan, “Kırım’dan Türkiye’ye Kırım Tatar Göçleri”, Ulusla- rarası Göç Sempozyumu Bildiriler, Zeytinburnu Belediyesi, İstanbul 2006, ss. 147–152

KİRACI Mehmet, Cumhuriyet Döneminin İlk Göçü: Türk- Yunan Nü- fus Mübadelesi, Trakya Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Yayınlan- mamış Yüksek Lisans Tezi, Edirne 2006

KOCACIK Faruk, Balkanlardan Anadolu’ya Yönelik Göçler (1878–1900), Hacettepe Üniversitesi Yayınlanmamış Doktora Tezi, Anka- ra 1978

KODAMAN Ömer, Türkiye İle Yunanistan Arasında Nüfus Mübadele- si, Kahramanmaraş Sütçü İmam Üniversitesi SBE. Yüksek Lisans Projesi, Kahramanmaraş 2008

KÖKER Tolga-KESKİNER Leyla, “Göçmenlik Dersleri, Türkiye’de Zorunlu Göç Deneyimi”, Ege’yi Geçerken 1923 Türk-Yunan Zorunlu Nü- fus Mübadelesi, der. Renée Hischon, Çev. Müfide Pekin- Ertuğ Altınay, İs- tanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları, İstanbul 2007, ss. 291–312

LADAS Stephen P., The Exchange of Minorities Bulgaria, Greece and Turkey. New York 1932


502

MEHMET ÖZ FERHAT BERBER



McCARTHY Justin, “Muslim Refugees In Turkey”, Humanist and Scholar Essays In Honor of Andreas Tietze, ed. Heath Lowry-Donald Qu- ataert, Isis, Istanbul 1993, ss. 87–111

McCARTHY Justin, Ölüm ve Sürgün, çev. Bilge Umar, İnkılâp Kitabe- vi, İstanbul 1998

MERAY Seha L., Lozan Barış Konferansı, C. 8, Yapı Kredi Yayınları, İstanbul 2001

Mübadele Bibliyografyası, haz. Çimen Turan- Müfide Pekin, Lozan Mübadilleri Vakfı, İstanbul 2002

ÖNDER Selahattin, Balkan Devletleriyle Türkiye Arasındaki Nüfus Mübadeleleri (1912–1930), Ankara Üniversitesi Türk İnkılâp Tarihi Ensti- tüsü Yayınlanmamış Doktora Tezi, Ankara 1990

ÖZÇELİK Ayfer, “Denizli’de Mübadillerin İskânı”, Kafalı Armağanı, Akçağ Yayınları, Ankara 2002, ss. 392–407

ÖZGÜR Gülay, Balkan Savaşları Sonrasında Bulgaristan ile Osmanlı Devleti Arasında Nüfus Göçü, Dokuz Eylül Üniversitesi Atatürk İlkeleri İnkılâp Tarihi Enstitüsü Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, İzmir 2008

ÖZSOY İskender, Mübadelenin Öksüz Çocukları, Bağlam Yayınları, İs- tanbul 2007

SAYDAM Abdullah, Kırım ve Kafkas Göçleri (1856–1876), TTK, An- kara 1997

SOYSAL İsmail, Tarihçeleri ve Açıklamaları İle Birlikte Türkiye’nin Siyasal Andlaşmaları (1920–1945), C. I, TTK Ankara 1989

ŞEN İsmail, “Salihli Mübadilleri ve Karşılaştıkları Sorunlar”, Pamuk- kale Üniversitesi Eğitim Fakültesi Dergisi, S. 16, 2004, ss. 65–78

ŞİMŞEK Halil, Lozan’ın Getirdiği Statü ve Türkiye’de Azınlıkların Du- rumu (1923–1974), Hacettepe Üniversitesi A.İ.İ.T.E. Yayınlanmamış Dok- tora Tezi, Ankara 2006

ŞİMŞİR Bilal, Bulgaristan Türkleri (1878–1985), Bilgi Yayınevi, İstan- bul 1986

ŞİMŞİR Bilal, Rumeli’den Türk Göçleri, C.I-II-III, TTK, Ankara 1989

TEKİNSOY Yunus Emre, Türk-Rum Nüfus Mübadelesi ve Konya, Sel- çuk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Konya 2007


MÜBADELE SÜRECİNDE YAŞANAN SORUNLAR VE MERKEZDEN MÜDAHALEYE BİR ÖRNEK: 1927 MANİSA TEFTİŞİ

503



TOSUN Ramazan, Türk-Yunan İlişkileri ve Nüfus Mübadelesi (1821–1930), Berikan Elektronik Basım-Yayın, Ankara 2002

TOUMARKINE Alexandre, Les Migrations des Populations Musulma- nes Balkaniques en Anatolie (1876–1913), Isis, İstanbul 1995

TURAN Gönenç, Mübadele ve Ayvalık, Dokuz Eylül Üniversitesi Ata- türk İlkeleri ve İnkılâp Tarihi Enstitüsü Yayınlanmamış Yüksek Lisans Te- zi, İzmir 2008

Yeniden Kurulan Yaşamlar 1923 Türk-Yunan Zorunlu Nüfus Mübade- lesi, der. Müfide Pekin, İstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları, İstanbul 2005

YILDIRIM Onur, Diplomasi ve Göç Türk-Yunan Nüfus Mübadele- si’nin Öteki Yüzü, İstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları, İstanbul 2006

Sözlü Kaynaklar ile Görüşmelerin Tarih ve Yerleri:


Ahmet Çolak 4 Temmuz 2009 Karaoğlanlı-Manisa

Erol Doğan 11 Temmuz 2009 Hamzabeyli-Manisa

Mahmut Aytaç 6 Temmuz 2009 Karaağaçlı-Manisa

Osman Kaplan 4 Temmuz 2009 Karaoğlanlı-Manisa

Rıfat Dirik 6 Temmuz 2009 Mütevelli-Manisa

Tevfik Topçu 4 Temmuz 2009 Karaoğlanlı-Manisa























.