Can Gezgör'ün tez çalışması

Can Gezgör'ün tez çalışması

Önsöz

Türkiye ile Yunanistan arsında gerçekleşen ve çoğu tarihçi tarafından “büyük dram” olarak adlandırılan bu geniş konuyu seçmemin nedeni benim de 3. kuşak bir mübadil olmamdır.

I.Dünya Savaşı öncesi son derece sakin bir hayat süren iki ülke halkı, emperyalist güçlerin çıkardığı savaş sonrası Türkiye ve Yunanistan Devletleri arasında en büyük sorun haline gelmiştir. İki hükümet arasında yapılan antlaşma gereği 1923 yılında milyonlarca insan topraklarından ayrılmak zorunda kalmıştır. Bu ayrılıklar her ülkeye de ekonomik ve toplumsal açıdan yeni sorunlar getirmiştir. Özellikle Türkiye’de ekonomiyi yürüten azınlıkların ayrılmasından sonra birçok malın üretiminde düşüş gözlemlenmiştir. Ayrıca anavatanlarına(!) geri dönen mübadiller kendi ülkelerinde hiç de hoş karşılanmamıştır. Çoğuna yerli halk tarafından psikolojik baskı uygulanırken bir kısmı da öldürülmüştür.

Malların taşınamaması, insanların yolculuk sırasında ölüm tehlikesi geçirmeleri hatta bir kısmının daha gemlere binemeden ölmesi mübadelenin daha başlamadan bir insanlık trajedisine dönüştüğünü göstermiyor mu? Bir mübadil olan Kadriye GEZGÖR’ün değimiyle “devletlerin kaş yaparken göz çıkarmalarının gereği var mıydı?”. Bu projede bu sorunun cevabını ve mübadillerin yaşadıklarını cevaplayacağım.

Mübadelenin kelime anlamı ve gerçekleştiği tarih

Mübadele kelimesi değiş, değiş tokuş anlamına gelmektedir*1. Bu değiş tokuş 30 Ocak 1923 Lozan’da imzalanan “Nüfus Mübadelesi Sözleşmesi”yle Yunanistan’da yaşayan Türkler ve Türkiye’de yaşayan Rumlar arasında gerçekleşti. Bu zorunlu bir değiş tokuştur ya da diğer bir anlamıyla zorunlu bir göçtür.

Resim 1Üstte- İzmir'den mübadele sırasında bir görüntü Altta- Mübadillerin Atina\'ya yolculukları The National Geographic

Mübadelenin olmasına neden olan etkenler ve iki devletin mübadele ile güvenceye almak istediği konular

Kurtuluş Savaşı’nın bitmesinin ardından imzalanan Lozan Antlaşması’na ek olarak Nüfus Mübadelesi Sözleşmesi yapıldı. Bu sözleşme sayesinde Türkiye sınırları içinde yaşayan Rumlar (İstanbul’da yaşayan Rumlar hariç) Yunanistan’a, Yunanistan’da yaşayan Türkler de (Batı Trakya Türkleri hariç) ülkelerine geri döneceklerdi. Sözleşmeye bu açıdan bakıldığında her iki devlet de komşu ülkede yaşayan vatandaşlarını kendi topraklarına dahil ederek onları korumuş oluyor ve ileride çıkabilecek azınlık sorunlarına karşı önlem almış oluyorlardı. Aynı zamanında Osmanlı İmparatorluğu zamanında Trakya’nın ve Doğu Avrupa’nın Türkleşmesi için Karaman’dan Mersin’den ve Anadolu’nun diğer yerlerinden toplanan Türkler, ülkelerine geri dönmüş oluyorlardı. İstanbul ticaretini sağlayan Rum nüfusun korunması ise Türk hükümeti için son derece iyi bir gelişmeydi.

Mübadele sırasında gerçekleşenler

Yunanistan’dan Türkiye’ye gelecek 500 bin kişinin, ve Türkiye’den Yunanistan’a gidecek 1 milyon 200 bin Rum’un değiş tokuş sırasında geride bıraktıkları, yolculuk sırasında yaşadıkları, yurtlarına geri döndüklerinde kendilerine oluşan tepki –özellikle Türkiye’de yaşanan olaylar– mübadelenin tam anlamıyla insanlık trajedisine dönüşmesine neden oldu. Ancak dönemin Hilal-i Ahmer’inin (şimdiki Türk Kızılay’ının) çabaları en azından erzak ve sağlık problemlerinin yayılmasını önledi.

Önce Türkleri Selanik’ten Türkiye’ye getiren gemi batma tehlikesi geçirdi. Aynı zamanda mübadillerin yanına karışan çingenelerin İstanbul’da inmelerine izin verilmeyince 1200-1300 kişilik gemilerde arbedeler yaşandı*2.

Mübadelede,İmar ve İskan Bakanlığı’na ikinci bakan olarak atanan Refet Bey’in (Canıtez) vermiş olduğu bilgiye göre ; bindirme ve yükleme ile indirme boşaltma iskeleleri arasında geçen süre içinde 269 kişi öldü.Misafirhanelere götürülüşleri sırasında ve misafirhanelerde 870 kişi,iskan edilişlerinden hemen sonra yaşamını yitirenlerle birlikte ölenlerin toplam sayısı 3.819’a ulaştı.*3

Mübadele öncesi Rum ve Türk nüfus hakkında bilgi

Resim 2 Yunan mübadillerin yolculuk sırasında görüntüleri The National Geographic

Osmanlı Devleti’nden ilk kopan devlet olan Yunanistan’da yaşayan Türkler, mübadele sonrası yapılan röportajlarda kendilerinin Yunan halkıyla hiçbir sorunu olmadığını belirtmişlerdir*4. Aynı şekilde İzmir ve bölgesinde yaşayan Rumların da Türklerle hiçbir sorunu olmadığı hatta Ege kıyılarındaki balıkçılığı Türklerle ortak yürüttükleri Yaşar Kemal’in Fırat Suyu Kan Akıyor adlı eserinde görülmektedir. Ayrıca Yunanistan topraklarında yaşayan gerek Türk gerekse Müslüman’ın Rumlardan daha zengin ve daha çok toprak sahibi olduğu ve Rumların Türk nüfusunun yanında çalıştığı da bilinmektedir.

Emanet Çeyiz adlı kitapta Ayancıklı Baba Yorgo’nun da dediği gibi “Bak şu bahçenin güzelliğine. Şu şeftaliye, şu eriğe, şu çiçeklere bak! Hepsi birlikte güzel... Bir ülkenin içinde ne kadar din, dil, ırk varsa o kadar zenginliktir bu... Budur sana, Sinoplulara, Ayancıklılara ve Türklere son sözüm: Tek meyveli bahçe olmaz!...” .

1.Dünya Savaşı sonunda yapılan Sevr Ateşkesi ile Yunanistan, İzmir’i işgal etti. Yunan Ordusu’nun İzmir’e girişi sırasında sevinç gösterileri yapan Rumlara karşı Türklerin sert tutumuna, Yunanistan ,Selanik ve diğer illerde yaşayan birçok Türk’e baskı yaparak karşılık verdi. Berat Günçıkan’ın bir mübadil olan Lütfü Karadağ ile yaptığı söyleşide Karadağ’ın dönem hakkında bilgiler vermektedir.

“ Berat Günçıkan: “Yunan devrinde” Müslüman nüfus için neler değişmişti?

Lütfü Karadağ: Önceleri vaziyetimiz çok iyiydi. Fakat Yunanlılar İzmir’e çıkıp ilerleyince bizim de düzenimiz bozuldu. Sokağa çıkamaz olduk.

Berat Günçıkan: Hiç cinayet işlendi mi?

Lütfü Karadağ: Evet, Hayati Bey vardı, kızları mübadil oldu sonra, Hafize, Zekiye, Talat...İşte onu öldürdüler...”

Yunanistan’da kalmak ya da mübadeleyi reddetmek gibi bir hak tanınmadı Türklere. Aynı şekilde Türkiye’de yaşayan Yunanlılara karşı da böyle bir hak tanınmadı. Türk ya da Yunan vatandaşlığına geçme şanları da olmadığı için bazı Türkler, topraklarını kaybetmemek için ya İtalyan ya da Arnavut tebasına geçti. (bakınız ekler: Madde 4)

Mübadele sonrası yaşananlar

Türkiye’ye dönen mübadiller için en büyük sorun yerleştirildikleri yerlerde ortaya çıktı. Mübadillerin bir kısmı dönemin sayfiye bölgelerine ve Tuzla’ya, Tekirdağ’a, Kırklareli’ne aynı zamanda çok uzun ve zahmetli yolculuklardan sonra Diyarbakır gibi Türkiye’nin doğusunda ve güneydoğusunda bulunan illere yerleştirildiler. İller arasında en çok Edirne İline göçmen yerleştirilmesi yapıldı.Devlet İstatistik Enstitüsünün verdiği rakamlara göre,mübadele yoluyla gelen göçmenlerin 40.041’i Edirne’ye , 33.138’i Balıkesir’e, 32.075’i Bursa’ya, 22.237 ‘si Tekirdağ’a , 32.773’ü İstanbul’a , 31.867’si İzmir’e ,19.920’si Kırklareli’ne , 16.277’si Samsun’a , 15.530’u Kocaeli’ne , 15.668’i Niğde’ye , 11.872’si Manisa’ya yerleştirildi. Diğer küçük gruplar da muhtelif illere dağıtıldılar.Gene D.İ.E verilerine göre Türkiye’ye toplam 456.720 göçmen getirildi.*5 Yerleştirildikleri yerlerdeki topraklar halktan alındığı için gelen kişilere karşı önyargılı

Resim 3 Yunan çocuklar yemekte

The National Geographic

davranıldı. Özellikle doğu illerinde mübadillerin kentleri terk etmesi için son derece çirkin tutumlarda bulunulmuştur. İskender Özsoy’un Yaşar Kemal ile yaptığı röportajda, yaşanan olaylar son derece açık olarak sunulmuştur.

“Osmaniye’nin Hemite Köyü’ndenim....Sonra Kadirli’ye göçtük. Okulu orada okudum. Kadirli’den Hemite’ye gidip gelirken yolda bir incir ağacı görürdüm. Merak edip dururdum bu nedir diye. Yukarıda Cığcıc köyü var, oraya gittim. Köyün yaşlılarına sordum, nedir diye. Yaşlılardan, bir vicdanlı yaşlı söyledi: ‘Buraya mübadele göçmenleri geldi. Tarlalarımızın bir bölümünü bizden alıp onlara verdiler. Ama bizim köylüler durmadı; adamları rahatsız etti. Atlarını çaldık, arabalarını Ceyhan Irmağı’na attık, sonra kızlarını kaçırdık. Yapmadık rezalet bırakmadık. Bir sabah kalkınca gördük ki kimse kalmamış...’ Vicdanlı yaşlı köylünün anlattıkları bana çok dokundu. ‘Nedir bu mübadele’ diye daha o zamandan aklıma düştü”.

Aynı şekilde Rumların çektiği sıkıntılar da Benden Selam Söyle Anadolu’ya adlı eserde Rumların sıkıntıları gözler önüne serilmektedir.

İnsanların yerleşik düzenlerini bırakıp başka bir ülkeye göç etmeleri (her ne kadar bu ülke kendi ülkeleri de olsa) yeni insanlara uyum sağlamak, yeni düzen anlamına gelmektedir. Biraz önce de sözüne ettiğim gibi mübadiller için yeni bölgelerine yerleşmeleri, onların diğer insanlar tarafından kabul edilmesi, hatta birçok Türk çocuk için yeni okullarına uyum sağlamaları çok zor olmuştur. Tıpkı Berat Günçıkan’ın L. Karadağ ile söyleşisinde Lütfü Karadağ’ın Pendik’e ilk geldiğinde hiç Türkçe bilmiyor olması gibi... Yunanlılar da ülkelerine döndüklerinde kendilerine devlet tarafından verilen arazilerin çok değişik mekanlarda olması (Gümilcine , Mora...) birbirleriyle olan bağlarının kopmasına neden olmuştur.

Resim 4 Üstte-Mübadillerin eşyaları ırmağın diğer tarafına geçiriliyor. Altta- Bir mübadil kampı The National Geographic

Her şeye rağmen göçmenler ve halk arasında etkileşimler de olmuştur.

Türk göçmenler, Türkiye’ye geldiklerinde kullandıkları arabalar dört tekerlekli, çelik talmiyeli at arabalarıydı. Türkler göçmenler bu arabaları ilk kez görüyorlardı. Daha sonra muhacir arabaları dedikleri bu arabalar kendileri tarafından tarım işlerinde kullanıldı.

Özellikle Orta Anadolu’ya giden göçmenler oradaki halka sıhhi yöntemle ekmek yapmayı ve taş fırında pişirmeyi anlattılar. Anadolu Türkleri de göçmenlere Yunanistan’da hiç görmedikleri manda hayvanını tanıttılar ve tarım işlerinde kullanmaları için eğitilmelerini sağladılar.

Göçmenler giyim kuşam tarzlarıyla da Türk halkına öncü oldular ve bir bakıma Atatürk Devrimleri’ne yardım ettiler. Limni’den gelen mübadillerin şapka, ceket ve pantolon giymesi İzmir köylüleri tarafından ilginç karşılandı.

Yukarıda da belirttiğim gibi mübadillerin bir diğer sorunu da dil sorunudur. Göçmenler, konuşulan dil yönünden de Türkiye’deki yerleşik kültüre farklı bir şive aktarmıştır diyor Kemal Arı*6. Rumeli Şivesi’nde genellikle “h” harfi kullanılmaz ve kelimelerin başındaki “h” harfleri yutulur. (hayır- ayır, Hasan- asan, Memduh- Memdu vs.) Aynı zamanda cümlelerin içine eklenen “abe”, “abe mari”, “breh”, “kızan”, “kızancık” kelimeleri göçmen olmayan Türklerde bile daha sonraki yıllarda görülmektedir.

Yapılan sözleşme gereği mübadilin geldiği yerde ne kadar mal varlığı varsa o kadarı devlet tarafından karşılanacaktı. Aynı zamanda devlet kişi başına ücret verecekti. Ancak bu işlemlerde sorunların yaşanması, her iki ülke tarafından da bazı pürüzlerin giderilememesi (Türkiye’de yeterli devlet dairesinin bulunmaması, okulun çok az sayıda olması ve devletlerin doğru tapu değeri verememesi) mübadilleri zor durumda bıraktı. Aynı zamanda bir üretici haline getirilmeye çalışılan mübadillere verilen arsalar ve dükkanlar, mübadillerin ekonomik sıkıntıları nedeniyle hemen işlemeye başlayamadı. (bakınız ekler: Madde 6)

Türk Romanları’nda “Mübadele” kavramı

Mübadele kavramı daha çok mübadeleyi bizzat yaşayan veya daha sonra Yunanistan’a giderek orada mübadillerle güreşen yazarlarımız tarafından ele alınmıştır. Mübadeleyi yaşamış biri olan Yaşar Kemal ve mübadillerle görüşen Kemal Yalçın’ın eserleri tüm dünyada ses getiren eserlerdir. Emanet Çeyiz adlı eser 1998 Abdi İpekçi Dostluk ve Barış Ödülü ve 1998 Kültür Bakanlığı Roman Başarı Ödülü’nü almıştır. Yaşar Kemal’in 3 kitap halinde çıkan romanları da özellikle yabancı basının ilgi odağı olmuştur.

Yaşar Kemal romanlaştırıyor bu insanlık trajedisini Bir Ada Hikayesi romanlarında. Kendi yarattığı karakterler üzerinde mübadeleden kaçışı, dostlukların bitişini, iki ülke halkının topraklarını terk ettikten sonra aynı yerde yaşananları çok gerçekçi bir şekilde yazıya döküyor Bir Ada Hikayesi sersinin ilk kitabında.

Mübadillerin bugünkü durumları (Rum ve Türk tarafının görüşleri)

Memleketlerinden kopmuş olan Rumlar ve Türkler topraklarına ve geçmiş yaşamlarına büyük bir özlem duymaktadırlar. Mübadillerle yapılan bir röportajda mübadil Abbas Parmaksızoğlu “Drama’ya, bir daha hiç gitmedim. Orayı görmek istiyorum. Mübadele, insanlar için müthiş bir dram. Bir gecede doğduğunuz topraklarda her şeyinizi bırakıyorsunuz... Ekonomik olarak geriliyorsunuz..” diyor. *7 Bir diğer birinci kuşak mübadil Fatma Gültekin ise “Köyümüzü şimdi çok özlüyorum... İnsan doğduğu yeri arıyor ve özlüyor.” diye röportajını noktalıyor. Aynı şekilde Emanet Çeyiz adlı ederde Rumlar da Türkiye’yi, yaşadıkları yeri çok özlediklerini, gönüllerinin Türkiye’de kaldığını belirtiyorlar.

Resim 5 Üstte- Selanik’te bir mübadil evi Altta- Makedonya sınırında bir mübadil kampı The National Geographic

Lozan Mübadilleri Derneği hakkında bilgi

Lozan Mübadilleri Vakfı’nın temelleri 1999 yılında atıldı ve 25 Mayıs 2001 tarihinde yayınlanan Resmi Gazete’de yayımlanarak tescillendi. Amaçlarından biri Türkiye ile Yunanistan arasındaki dostluk rüzgarını güçlendirerek, mübadillerin iletişimine aracı olmak olan Lozan Mübadilleri Derneği geziler düzenleyerek bu amacını yerine getirmeye çalışıyor. Aynı zamanda hayata geçirilmeye hazırlanan bir çok proje de derneğin çalışmaları arasında. Derneğin bir de internet sitesi bulunuyor. www. lozanmubadilleri. org adresinden ulaşılan sitede dernek hakkında daha geniş bilgi elde etmek mümkün.

Sonuç

Aradan geçen 76 yıla rağmen insanların yüreklerindeki yaraların halen kapanmadığı yapılan röportajlardan, yazılan anılardan ve romanlardan, yapılan araştırmalardan ve akan gözyaşlarından açıkça görülüyor. Açılan dernekler sayesinde kurulan bağlar en azından biz gençlerin üstüne düşen bu insanlık trajedisinin yükünü biraz hafifletiyor. Şimdilerde ise herkesin bir tek amacı var: Türkiye ve Yunanistan arasında yapılan ve her iki ülkenin kendini koruma amaçlı yapılan antlaşma sonucunda gerçekleşen mübadelede yaşanan acıların bir daha hiçbir yerde yaşanmaması.

*1 “Mübadele” Türk Dil Kurumu Türkçe Sözlük 1992, İstanbul sayfa 1050

*2 GÜNÇIKAN, Berat Cumhuriyet Dergi Pazar - Eki Sayı 847 - 16 Haziran 2002 Mübadele Çocukları Sayfa 1-10-11-12

*3 MAZLUM, Güngör “ Mübadele Göçmenleri (Çile Çiçekleri)” –

www.lozanmubadilleri.org/ cilecicekleri.htm

*4 ÖZSOY, İskender “Mübadelenin Savurduğu Yaşamlar” Cumhuriyet Gazetesi 15 Şubat Cuma 2002 Sayfa 15

*5 MAZLUM, Güngör “ Mübadele Göçmenleri (Çile Çiçekleri)” –

www.lozanmubadilleri.org/ cilecicekleri.htm

*6 ARI, Kemal “Büyük Mübadele” Türkiye’ye Zorunlu Göç (1923-1925) Tarih Vakfı Yurt Yayınları 2. Baskı Sayfa 172

*7 ÖZSOY,İskender “Mübadelenin Savurduğu Yaşamlar” Cumhuriyet Gazetesi 12 Şubat Salı 2002 Sayfa 15

Kaynakça

ARI, Kemal “Büyük Mübadele” Türkiye’ye Zorunlu Göç (1923-1925) Tarih Vakfı Yurt Yayınları 2. Baskı

KEMAL, Yaşar Fırat Suyu Kan Akıyor Baksana –Bir Ada Hikayesi 1 Adam Yayınları 15. Basım

MAZLUM, Güngör “ Mübadele Göçmenleri (Çile Çiçekleri)” –

www.lozanmubadilleri.org/ cilecicekleri.htm

YALÇIN, Kemal Emanet Çeyiz – Mübadele İnsanları Doğan Kitapçılık 2. Basım

ÖZSOY, İskender “Mübadelenin Savurduğu Yaşamlar” Cumhuriyet Gazetesi

12 Şubat Salı, 13 Şubat Çarşamba, 14 Şubat Perşembe, 15 Şubat Cuma 2002

GÜNÇIKAN, Berat Cumhuriyet Dergi Pazar - Eki Sayı 847 - 16 Haziran 2002

Mübadele Çocukları

Popüler Tarih – Mayıs 2002 Sayısı – İskender Özsoy ve Yaşar Kemal Röportaj

The National Geographic Magazine Dergisi – Kasım 1925

Türkiye Cumhuriyeti Dış İşleri Bakanlığı – İkili İlişkiler – Yunanistan Türkiye

www.mfa.gov.tr

Anlaşmaların tam metni için

http://www.mfa.gov.tr/turkce/gruph/ikili/78.htm

http://www.mfa.gov.tr/turkce/gruph/ikili/204.htm

www.lozanmubadilleri.org

EKLER

Madde 4 1 inci ve 2 nci maddelerde istimal edilmiş olan (Müslüman), (Rum), (Yunan tebaası), (Türk tebaası), tâbiratı, hem işhası hakikıye ve hem eşhası mâneviyeye şâmildir. (Yunan tebaası), (Türk tebaası) tâbiratı Türk ve Yunan ahalisinin mübadelesine mütedair olan mukavelename ahkâmına tabi eşhası istihdaf etmez.

Madde 6 Takdiri kıymet muamelâtının hitamında her iki tarafça tahakkuk edecek zimemat takas ve mahsup edilecektir. Işbu yekûnlar arasında teadül hâsıl olmıyacak olursa, fark Yunan Hükümeti tarafından nakten tediye edilecektir. Bu husus için Yunan Hükümeti Beynelmilel Maliye komisyonunun kontrolüne tabi varidat fazlasından nihayet beş yüz bin İngiliz lirası miktarında bir meblâğı tahsis eylemiştir. Miktarı zimmet balâdaki tahminatı tecavüz ettiği takdirde Hükümeti Yunaniye - ilk taksitin tediyesinden sonra yüzde altı hesabiyle faiz getirecek olan bakıyei matlubat için, fıkrai mütekaddime mucibince irae edilen teminatı tecdit etmeği taahhüt eder. Muamelei mahsubiyenin icrasından sonra şayet Hükümeteynden birinin uhdesinde tasfiyeden hariç kalmış evmal bulunacak olursa - bunları iade mecburiyetine mütaallik olan her türlü mesail, bilhassa iadelerin teehhüründen dolayı verilecek tazminatlar veya teminatı muhtemele hakkında muhtelit komisyon ittihazı mukarrerat edecektir.

KAYNAK: http://www.lozanmubadilleri.org.tr/arastirma_cangezgor.htm