Lozan Barış Andlaşmasına Göre Türk-Yunan Nüfus Mübadelesi ve Konunun TBMM'de Görüşülmesi

H. Cevahir Kayam

ATATÜRK ARAŞTIRMA MERKEZİ DERGİSİ, Sayı 27, Cilt: IX, Temmuz-Kasım 1993

GİRİŞ

11 Ekim 1922’de imzalanan Mudanya Mütarekesi ile Türkiye Büyük Millet Meclisi Hükümeti, “Misak-ı Milli” sınırlarına, Musul ve Hatay hariç, ulaşmış bulunmaktaydı. Türkiye’nin diğer Batılı devletler gibi tam bağımsızlık ve eşitlik statüsünü kazandığı yer ise Lozan olmuştur. Lozan Barış Konferansı (20 Kasım 1922-24 Temmuz 1923) sonucu Türkiye, eşitliğini ve egemenliğini bütün dünyaya kabul ettirmiş oluyordu. Müttefik devletlerle imzalanan Lozan Barış Andlaşmasıyla, Musul, Hatay ve diğer bazı sorunlar dışındaki bütün sorunlar çözümlenmiş ve Türkiye, bağımsız devletler arasındaki yerini almıştır.

Lozan Barış Konferansı’nın ortaya çıkardığı siyasi metinlerden biri de “Yunan ve Türk Halklarının Mübadelesine İlişkin Sözleşme ve Protokol”dür. Bu sözleşme ile gerçekleştirilen mübadele sırasında yaklaşık olarak 350.000 Müslüman Türk ile 200.000 Hıristiyan Rum yaşadıkları yerleri terketmek durumunda kalmışlardır. Mübadele, sözleşmenin imzalanmasından kısa bir süre sonra başlamış ve her iki ülke için de yıllarca sorun oluşturmuştur.

Bu çalışmada, mübadele konusunun Lozan’da ele alınışı, konuyla ilgili Lozan görüşmelerinin ve imzalanan Mübadele Sözleşmesinin Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde (TBMM) ortaya çıkardığı tartışmalar incelenmektedir. Ayrıca, mübadele sırasında ortaya çıkan “etabli” ve Patrikhane sorununa da değinilmektedir.

MÜBADELE SORUNUNUN ORTAYA ÇIKIŞI

Osmanlı İmparatorluğu tarihinde, özellikle 1978 Osmanlı-Rus savaşından sonra, önemli göç olayları yaşanmıştır. Bu göçlerin nedeni, savaşlar dolayısıyla İmparatorluğun toprak kaybetmesidir. Kaybedilen topraklardaki Türk-Müslüman nüfus, elde kalan bölgelere göç etmişlerdir. Bu olay, Balkan savaşları (1912-1913) döneminde artarak devam etmiştir.

Balkan Savaşları dönemindeki göç olayları bir “nüfus mübadelesi”ni gündeme getirmiştir. Mehmet Said Halim Paşa başkanlığındaki İttihad ve Terakki Hükümeti ile Bulgaristan arasında imzalanan İstanbul Andlaşması (29 Eylül 1913) ile mübadele, resmi bir çerçeveye bağlanmıştır. Göç olaylarını düzenleyen ilk andlaşma olan İstanbul Andlaşmasıyla, gerçekleştirilecek olan ahali değişimi, sınırın her iki yanında 15 km. mesafede oturanları kapsamaktaydı1.

Osmanlı İmparatorluğu’nu Bulgaristan ile nüfus mübadelesi yapmaya iten nedenlerden biri zorunlu göç olayı ise, diğeri de Hıristiyan azınlıklardan kurtulma isteğidir. “Bir uluslar mozaiği olan Osmanlı İmparatorluğu’nda özellikle Hıristiyan “millet’ler duraklama döneminden bu yana Avrupa’nın büyük devletlerinin müdahale nedeni olmuşlar, ayrıca Ondokuzuncu Yüzyılın başat ideolojisi olan milliyetçilik fikirlerine koşut bir ulusal bilinç geliştirdikleri için devletin kronik zayıflığını oluşturmuşlardı. İmparatorluk’taki en son milliyetçi akım olan Jön Türkler, İmparatorluk’taki Hıristiyan azınlıklar ile Avrupa müdahalesini bir neden-sonuç ilişkisi biçiminde algıladıklarından, İmparatorluğun egemenliğinin ön koşulu olarak bu grupların oluşturduğu sorunu çözmeyi şart saymaktaydılar” 2. Bunun sonucunda da İstanbul Andlaşmasından birkaç ay sonra, aynı nitelikte bir andlaşma önerisi Yunanistan’a da yapılmıştır.

Yunanistan 1830’da bağımsızlığını kazandığı sırada, sınırları içinde türdeş bir Rum nüfusu barındırmaktaydı. Tesalya, Makedonya, Girit, Epir de Ege Adalarının Yunanistan’a geçmesiyle nüfus yapısındaki türdeşlik ve değişmeye başlamıştır. 1913’de Balkan Savaşının bitmesiyle nüfusun etnik yapısı, 1830’daki durumdan oldukça farklı bir görünüm kazanmıştır. Bu tarihte Yunanistan sınırları içindeki Türk, Ulah, Slav ve Arnavutların sayısı nüfusun % 20’sini bulmaktaydı.3

Yunanistan’ın bağımsızlıktan sonraki amacı, sınırları içinde yalnızca Yunanlıların yaşadığı bir devlet oluşturmaktı. Yunanistan’ın devlet olarak amaçladığı sınırlar, Batı Anadolu bölgesine kadar uzanmaktaydı4. Çizilen bu sınırların ve gerçekleştirilmek istenen nüfus yapısının ifadesi olan “Megali İdea” 5, Yunanistan’ın izlediği dış politikanın başlıca unsuru olmuştur. Bu amaçla Yunanistan da Osmanlı İmparatorluğu ile bir mübadele istiyordu. Ama Yunanistan’ın amaçladığı mübadele, “Megali İdea” sınırları dışındaki Rumları kapsaması yönündeydi. Yunanistan, Batı Anadolu bölgesini kendi sınırları içinde gördüğünden mübadelesini istediği Rumlar, Anadolu içlerindeki Rumlardı 6.

İttihat ve Terakki Hükümeti İzmir Rumları ile Makedonya Türklerini kapsayacak bir mübadeleyi Yunanistan’a önerdiği tarihte, güvenlik gerekçesiyle Ege kıyıları ve Doğu Trakya’daki Rumların Anadolu’ya nakillerini kararlaştırmıştı. Dolayısıyla bu mübadele önerisi Yunanistan’ın amaçlarına uygun değildi. Fakat İttihat ve Terakki’nin almış olduğu nakil karan, Venizelos’un öneriyi kabullenmesine neden olmuştur 7 . Haziran 1914’de Osmanlı İmparatorluğu ile Yunanistan arasındaki nüfus mübadelesiyle ilgili andlaşma imzalandı ve mübadeleyi yürütecek bir Karma Komisyon oluşturuldu. Fakat Birinci Dünya Savaşı’nın çıkmasıyla andlaşma uygulanamadı.

Birinci Dünya Savaşından Osmanlı İmparatorluğu yenik çıktı. Müttefik Devletler ile Osmanlı İmparatorluğu arasında imzalanan Mondros Mütarekesi (30 Ekim 1918) sonrasında başlatılan işgallerle İmparatorluk Müttefik Devletlerce parçalanmış oldu. 15 Mayıs 1919’da da Yunanlılar İzmir’e asker çıkardı.

Yunanlıların İzmir’e çıkmasının ardından Anadolu’da bir Türk Kurtuluş Savaşı başlamış oldu. 1919-1922 tarihleri arasında süren savaş, Türkiye ile Müttefik Devletlerin Mudanya’da imzaladığı mütareke ile sona erdi. Bu tarihten sonra Türkiye ile Yunanistan arasındaki durum da tamamiyle değişmiş oldu. Savaş sırasında bir milyondan fazla Rum, Yunanistan’a sığınmıştı ve Yunanistan “Megali İdea” sınırlarını elde edememişti.

Türk Kurtuluş Savaşı’nın başarıya ulaşması, savaş sonucu Yunanistan’ın yaşadığı yoğun Rum göçü, Yunanistan’ın nüfus mübadelesi konusundaki görüşlerini değiştirmesine neden olmuştur. Yaşanan yoğun göç, Yunanistan’ı ekonomik ve sosyal açıdan zor bir duruma sokmuştu. Bu ortam içinde Yunanistan, Türkiye’nin önerdiği zorunlu mübadele önerisini kabul etmek istemiyordu.

LOZAN BARIŞ KONFERANSINDA MÜBADELE SORUNU

Bağımsızlık Savaşını başarıyla yürütmüş olan TBMM Hükümeti, Lozan’da bir devlet olma kimliğini kabul ettirme savaşı vermiştir. Bu nedenle Lozan’da bağımsızlığı zedeleyebilecek her şeye karşı çok hassas davranmıştır. Kapitülasyonlar ve Osmanlı borçlarının tasfiyesi konuları, görüşmeleri zaman zaman sertleştirmiş ve özellikle Kapitülasyonların devamı konusundaki Müttefik Devletlerin ısrarı, Lozan görüşmelerini üç ay kesintiye uğratmıştır. Görüşmeler sonunda imzalanan belgelerle TBMM Hükümeti, diğer bağımsız devletlerle eşitlik statüsünü ve egemenlik hakkını kabul ettirmiştir.

Bilindiği gibi Lozan Barış Konferansında bir tarafla İngiliz İmparatorluğu, Fransa, Yunanistan, İtalya, Romanya, Sırp-Hırvat-Sloven Krallığı ve Amerika Birleşik Devletleri (gözlemci olarak) temsilcileri, öte yanda TBMM Hükümeti temsilcileri yer almıştır. Konferansta Türkiye’yi îsmet Paşa, Rıza Nur Bey ve Hasan Bey temsil etmişlerdir.

Lozan Barış Konferansında ağırlıklı olarak siyasal, mali ve ekonomik konular görüşülmüştür. Türkiye ile Müttefik Devletler arasında imzalanan Barış Andlaşmasının ağırlığını da bu konular oluşturmaktadır. Ayrıca ulaşım ve sağlık sorunları da bu metinde yer almıştır. İncelememizi oluşturan Mübadele Sözleşmesi ise Türkiye ile Yunanistan arasında imzalanmıştır.

a) Mübadele Sorununun Ele Alınışı

20 Kasım 1922 tarihinde başlayan Lozan Barış Konferansı, kurulan üç komisyonla çalışmalarını yürütmüştür. Bunlar Ülke ve Askerlik Sorunları Komisyonu ile Maliye ve İktisat Sorunları Komisyonu’dur. Konferansın ilk oturumları yeni Türkiye Devleti’nin sınırlarının çizilmesine yönelik oturumlardır. Konu, “Ülke ve Askerlik Sorunları Komisyonu”nca ele alınmıştır. Komisyon aynı zamanda azınlıklar ve Türk-Yunan nüfus mübadelesi sorunu ile de ilgilenmiştir.

Doğu Trakya sınırının görüşülmeye başlanmasıyla birlikte azınlıklar ve mübadele sorunu da tartışılmaya başlanmıştır. Özellikle mübadele sorunu Türkiye ile Yunanistan arasındaki yoğun tartışmalara yol açmıştır. Bu sorun hem Batı ve Doğu Trakya sınırlarının belirlenmesi bakımından, hem de kimlerin azınlık statüsüne tabi olacağının belirlenmesi bakımından önemli olmuştur.

Mübadele konusu, Ülke ve Askerlik Sorunları Komisyonu’nun 1 Aralık 1922 tarihli oturumunda görüşülmeye başlanmıştır. Bundan önceki oturumlarda savaş sırasında yurtlarını terk eden Rumların ve Türklerin durumları söz konusu edilmişse de bunlar daha çok Yunanistan’ın Doğu Trakya ve İzmir üzerindeki iddiaları ile ilgilidir. Yunanistan temsilcisi Venizelos, Osmanlı İmparatorluğu’nun 1914 yılının ilk aylarında Küçük Asya ve Doğu Trakya’dan 450.000 Rumu zorla sınırdışı ettiğini daha 22 Kasım 1922 günlü oturumda dile getirmiş ve ilk kez “mübadele” sözcüğünü de kullanmıştır. Venizelos’a göre, sınır dışı etmelere bir çözüm bulmak için, mübadelenin, kendisi ile Osmanlı Sadr-ı Azamı arasında görüşülmesi kararlaştırılmıştı. Brüksel’de yapılması planlanan görüşme, Birinci Dünya Savaşı’nın başlamasıyla gerçekleştirilememiştir8.

Bir yandan savaş sırasındaki göçler ve yakıp-yıkmalar, öte yandan “halkların içice girmişlikten kurtarılmasının barışın kurulmasını sağlayabileceğine” olan inanç, mübadeleyi gerekli kılmaktaydı9 . Mübadele, aynı zamanda etnik yer değiştirmeler sonucu ortaya çıkan ekonomik sorunların çözümlenebilmesinin yolu olarak da görülmekteydi.

Mübadele, Lozan’da sadece Türkiye ve Yunanistan’ın isteği oile Imamıştır. Konferansa katılan diğer ülkeler de yukarıda sayılan sorunların çözüm yolunu mübadelede görmekteydiler.

1 Aralık 1922 tarihli oturum, tümüyle mübadele sorununun görüşüldüğü bir oturum olmuştur. İlk olarak Dr. Nansen nüfus mübadelesi konusundaki görüşlerini ve önerilerini açıklamıştır. Dr. Nansen’in oturuma katılması ve görüş bildirmesi de İngiliz temsilci Lord Curzon’un çağrısı üzerine gerçekleşmiştir10. Milletler Cemiyeti’nin 1919’da oluşturduğu Uluslararası Muharecet Komisyonu’nun başkanlığını da yapmış olan Dr. Nansen’in görüşleri, konunun uzmanı olması11 bakımından önem taşımaktadır.

Dr. Nansen, Türkiye ile Yunanistan arasında, geciktirilmeden bir mübadele yapılmasını isteyen “dört büyük devletin İstanbul’daki temsilcilerinden” çağrı aldıktan sonra, konu ile ilgili olarak temaslarda bulunduğunu belirtmektedir12. Türk ve Yunan makamlarıyla görüşen Nansen, her iki ülkenin de mübadeleyi istedikleri sonucuna varmıştır. Nansen’e göre mübadelenin ortaya çıkaracağı bir çok soruna karşılık (kimlerin mübadele edileceği, mübadillerin bırakacağı malların değerinin tesbiti, tazminat ödemeleri vb.) sağlayacağı yararlar bu aşamada daha fazladır. Savaş dolayısıyla çok sayıda insan zaten yer değiştirmiştir. Bu durum her iki ülkeye de ağır ekonomik zorluklar yüklemektedir. Yunanistan’a göç etmiş bir milyona yakın Rumun varlığı bile mübadelenin hem ekonomik hem de insani yönünü göstermektedir. Bu yer değiştirmeler nedeniyle, Türkiye’de işlenebilecek durumdaki tarım arazileri işlenememektedir. Mübadelenin geciktirilmeden gerçekleştirilmesi durumunda hem bu sağlanmış olacak, hem de Yunanistan’a sığınan göçmenleri yerleştirme olanağı doğacaktır 13.

Dr. Nansen, Türk-Yunan mübadele andlaşması için daha önce uygulanan Bulgar-Yunan andlaşmasının örnek alınmasını önermiştir. Bu andlaşmada bir takım değişikliklerin yapılmasıyla iki ülke arasındaki mübadele de başarıyla yürütülebilir. Dr. Nansen’e göre mübadele andlaşması genel hükümleri kapsamalıdır; ayrıntılarla ilgili özel yönetmeliklerin hazırlanması, oluşturulacak Karma Komisyon’a bırakılabilir 14 . Bu Karma Komisyon’da her iki ülkenin birer temsilciyle, Milletler Cemiyeti Meclisi’nce atanmış iki temsilciden oluşmalıdır. Bulgar-Yunan mübadelesinde uygulanan bu yöntemle mübadele, başarıyla yürütülmüştür.

Dr. Nansen bu önerisiyle Milletler Cemiyeti’ni işin içine sokmuş oluyordu. Oysa bu cemiyete TBMM hükümeti henüz üye değildir. Dolayısıyla Milletler Cemiyeti’nin devreye sokulması Türk Temsilcileri rahatsız etmiştir. Bundan dolayı İsmet Paşa, Dr. Nansen’in raporunu, “bir özel kişinin raporu saydığını” belirtmiştir15 . Türk görevlileriyle Dr. Nansen’in Konferans öncesinde yaptığı görüşmelerin bir sonuca ulaşamamasını da buna kanıt olarak göstermiştir.

İsmet Paşa, mübadele sorunu ile azınlıklar sorununun birlikte ele alınması gerektiğini belirterek, Ülke ve Askerlik Sorunları Komisyonu iki sorunun birbirine bağlı olduğunu kabul ederse mübadele konusunda Türk Temsilci Heyetinin görüşlerini açıklayacağını söylemiştir. İsmet Paşa’ya göre bu sorunun görüşülmesi için henüz erkendir; bundan dolayı Türk tarafı mübadele konusundaki görüşlerini daha sonraki oturumlarda açıklayacaktır.

Yunanistan Temsilcisi Venizelos ise özellikle ekim mevsimi geçmeden mübadelenin başlaması gerektiği görüşündedir. Israrlı tutumlar karşısında İsmet Paşa, mübadele konusundaki Türk tarafının görüşlerini genel hatlarıyla açıklamak durumunda kalmıştır. Öncelikle Doğu Trakya’nın 30 Kasım’da teslim edilmesinden dolayı boşaltılmış köylerin kaç kişi barındırabileceğini tesbit etmenin hemen olamayacağını belirtmiştir. Anadolu’da binlerce evsiz-barksız Türk vardır. En azından şimdilik, Yunanistan’daki Müslümanlar evlerinde oturmaktadırlar. Bu nedenle, bir mübadele yapılacaksa bu, İzmir ve İstanbul’u da içine almak koşuluyla bütün Rum nüfusunu kapsamalıdır 16.

Yunanistan’ın mübadele konusundaki en önemli ısrarı mübadelenin isteğe bağlı olarak gerçekleştirilmesi olmuştur. Bunun en önemli gerekçesi de Birinci Dünya Savaşından beri Yunanistan’a sığınan bir milyona yakın göçmendir. Yunanistan bu göçmenler nedeniyle zaten zor bir duruma düşmüştür. Ayrıca Türkiye sınırları içinde kalan Rumların da zorunlu mübadele ile Yunanistan’a göçmesi, altından kalkılamayacak kadar ağır bir yük getirmektedir. Venizelos’a göre “böyle bir sınır dışı ediş, benzeri görülmemiş siyasal, ekonomik ve sosyal bir yıkım” demektir 17.

İngiliz temsilci Lord Curzon da mübadelenin zorunlu olması taraftandır. Bu görüşünü de mübadelenin bir an önce yapılmasındaki gerekliliğe bağlamaktadır. Mübadelenin gönüllü olması durumunda bunun aylar alabileceğinden endişe duymaktadır.

Lord Curzon yaptığı konuşmada konumuz açısından önemli olabilecek rakamlar da vermektedir. Curzon’un verdiği bilgilere göre Küçük Asya’da 450.000 Rum kalmışken, Yunanistan’daki Türk nüfusu 450-480 bin kadardır. Curzon Türkiye’deki Rum nüfusunu hesaplarken İstanbul’daki Rumları bunun dışında tutmuştur. İstanbul’la ilgili verdiği rakam 1914 yılma ait 400 bin Rum nüfusudur. Fakat bu nüfus içinde Yunanistan’a göç eden önemli bir kesim vardır. Öte yandan Yunanistan’daki Türk nüfus içine Batı Trakya’daki 124.000 Türk dahil edilmiştir.

Mübadelenin zorunlu olması fikrini destekleyen Curzon, İstanbul’daki Rumların bunun dışında tutulması gerektiğini söylemektedir. Çünkü Curzon’a göre “bu Rum nüfusun sınırdışı edilmesi, Türkiye’nin kendisi için de ekonomik ve endüstriyel bir kayıp olacaktır” 18.

Curzon’un verdiği rakamlara İsmet Paşa itiraz etmiştir. Kendisi kesin bir rakam vermemekle birlikte 1914’te Osmanlı İmparatorluğu’nda hiç bir zaman 1.600.000 Rumun yaşamadığını belirtmekle yetinmiştir. Ayrıca İsmet Paşa’ya göre Yunanistan’daki Türk nüfusla ilgili rakam gerçeğin çok altındadır19.

b) Azınlıklar Sorunu ile Mübadelenin İlişkilendirilmesi

Lozan Barış Konferansı görüşmelerinde azınlıklar sorunu ile mübadele sorunu çoğu zaman birlikte tartışılmıştır. Bu durum özellikle Türk tarafının sorunu ortaya koyuş biçiminden kaynaklanmıştır. Osmanlı İmparatorluğu döneminde azınlıklara tanınan ayrıcalıklar, Türk temsilcilerini bu konuda kesin bir tavır almaya zorlamış ve mübadele ile, azınlık diye nitelenen Hıristiyan unsurlardan kurtulmak, sorunun çözüm yolu olarak görülmüştür.

Ülke ve Askerlik Sorunları Komisyonu’nun 12 Aralık 1922 tarihli oturumunda azınlıklar sorunu tartışılırken mübadele sorunu da gündeme getirilmiştir. Yunanistan ve müttefikleri özellikle İstanbul’daki Rumları mübadele dışı tutmak istediklerinden, azınlıklar sorununa önemle eğilmişlerdir. Müttefik Devletler İstanbul’daki Rumlara karşılık Batı Trakya’daki Türklerin mübadele dışı tutulmasını önermişlerdir. Dolayısıyla azınlıklar sorununu, çözümlenmesi gereken önemli bir sorun olarak görmektedirler.

Oysa Türk tarafı azınlıklar sorununun halledilmesinde en büyük engel olarak Hıristiyan Rum unsurunu görmektedir. Türk Temsilcilere göre Ermeni sorunu Ermenistan ile yapılan andlaşma gereği çözümlendiğinden, azınlık statüsüne sahip olabilecek tek unsur Rumlardır. Kürtler ise Müslüman olduklarından Türk tarafınca azınlık olarak görülmemektedirler. Bundan dolayı Türk tarafı zorunlu mübadele ile Hıristiyan Rum unsurlardan kurtulmak isteğindedir. Böylece “ yabancı müdahalesinden” ve “dışardan kışkırtmalardan” kurtulunmuş olunacaktır 20.

Azınlıklar sorununun görüşülmeye devam edildiği 31 Aralık 1922’deki oturumda İsmet Paşa, azınlıklar sorununun çözümünün zorunlu mübadele olduğu üzerinde ısrarla durmaya devam etmiş ve mübadelenin İstanbul’daki Rumları da kapsaması gerektiğini belirtmiştir. Görüşmeler sonunda İsmet Paşa, Yunanistan’dan göç edecek Türklerin orada bırakacaktan taşınır ve taşınmaz mallara karşılık alınacak bir tazminata karşılık İstanbul’daki İstanbul doğumlu 200.000 Rumun kalabileceğini kabul etmiştir 21. Böylece Türk tarafı Konferansın başından beri savunduğu mübadelenin bütün Rumları kapsaması görüşünden vazgeçmiş oluyordu.

Tazminat isteminin yanı sıra İstanbul’da kalacak Rumlar konusunda Türk tarafının ileri sürdüğü diğer bir şart da Patrikliğin İstanbul’dan uzaklaştırılmasıdır 22. Fakat Venizelos ile birlikte Curzon da bu şartları oldukça ağır bulmuşlardır.

İsmet Paşa, mübadelenin zorunlu olması fikrinin Türk tarafına mal edilmesinin de doğru olmadığını belirtme gereği duymuştur. Mübadelenin zorunlu olması fikri İsmet Paşa’ya göre -resmi sıfatı olmayan- Dr. Nansen’e aittir ve Dr. Nansen’i de Konferansa davet eden Yunanistan ve müttefikleridir 23.

Yunanistan ise her fırsatta zorunlu mübadeleyi istemediğini belirtmiştir. Fakat bunun için de birtakım şartlar öne sürmekten vazgeçmemiştir. Bu şartların başında gelen ise Yunanistan’a savaş sırasında göç eden Rumlara, isterlerse geri dönüş olanağının tanınmasıdır. Ayrıca gerek Türkiye’deki Rumların ve gerekse Yunanistan’daki Türklerin göçe zorlanmaması, İstanbul’daki Rumların bu şehirde oturmaya devam etmeleri ve karşılıklı olarak azınlık haklarının tanınması da zorunlu mübadeleden vazgeçilmesinin şartı olarak sayılmıştır 24.

İngiltere’nin diğer temsilcisi Sir Horace Rumbold da mübadelenin zorunlu olması fikrinin Türk tarafına ait olduğunu belirtmiştir. Rumbold, Küçük Asya’dan kütle halinde göçlerin başlamasıyla birlikte, İstanbul’daki Müttefik Yüksek Komiserliğinin sorunla ilgilendiğini, İstanbul’da bulunan Dr. Nansen’e danışıldığını belirterek mübadele fikrinin Dr. Nansen’den geldiğini söylemiştir. Fakat Yüksek Komiserlik, sorunun Konferansta çözülmesi gerektiğini belirtmiştir. Bu arada Dr. Nansen’in İstanbul’daki Ankara Hükümeti temsilcisi Hamit Bey’e başvurmasıyla Ankara’nın görüşü öğrenilmiştir. Ankara’nın görüşü de “nüfus mübadelesinin, ancak zorunlu bir mübadele ilkesine dayanırsa düşünülebileceğedir 25.

c) Alt-Komisyon’daki Görüşmeler

Ülke ve Askerlik Sorunları Komisyonu, sivil rehinelerin geri verilmesi, savaş tutsaklarının mübadelesi ve nüfus mübadelesi sorunlarıyla ilgilenmesi için bir alt-komisyon oluşturmuştur. Bu alt-komisyon, söz konusu sorunları Konferansın bitmesini beklemeden çözmekle görevlendirilmiştir.

Alt-Komisyondaki görüşmelerle ilgili ilk açıklamayı komisyona başkanlık eden kalyan temsilci M. Montagna, 10 Ocak 1923 tarihinde Ülke ve Askerlik Sorunları Komisyonu’nda yapmıştır. Montagna’nın belirttiğine göre Alt-Komisyonda mübadele ile ilgili önemli görüş birliği sağlanmıştır. Yunanistan’ın itirazına karşılık mübadelenin zorunlu olması, diğer ülkeler tarafından da kabul edilmiştir. Batı Trakya’daki Türkler ile İstanbul’daki Rumların mübadele dışında tutulmasında anlaşmaya varılmıştır. Türk taralı bu konuda bir sınırlama getirilmesi görüşünden vazgeçmiştir. Bu görüş, 30 Ekim 1918’den sonra İstanbul’a yerleşmiş olan Rumların, mübadeleye tabi tutulmasıdır. Asıl uzlaşılamayan konu ise Patrikhane sorunu olmuştur. Yunanistan ve müttefikleri Patrikliğin İstanbul’da kalması gerektiğin: savunurken Türk temsilci heyeti ısrarla. Patrikliğin İstanbul dışına çıkarılmasını istemiştir. Sorun Alt-Komisyonda bir çözüme kavuşturulamadığından Komisyona havale edilmesi kararlaştırılmıştır. 26


KAYNAKÇA

Kitaplar:

Aksin, Sina (Editör): Türkiye Tarihi-Çağdaş Türkiye, Cilt 4, Cem Yayınevi, İstanbul 1989.

Armaoğlu, Fahir: 20. Yüzyıl Siyasi Tarihi (1914-1980), İş Bankası Kültür Yayınları, Ankara 1984.

Ateş, Toktamış: Türk Devrim Tarihi, Filiz Kitabevi, İstanbul 1985.

Cebesoy, Ali Fuat: Siyasi Hatıralar, II. Kısım, Doğan Kardeş Yayınları, İstanbul 1960.

Gönlübol, Mehmet - Sar, Cem Atatürk ve Türkiye’nin Dış Politikası (1919-1938), A.K.D.T. Yüksek Kurumu Atatürk Araştırma Merkezi, Ankara 1990.

İnan, İbnülemin M. Kemal: Son Sadrazamlar, Cilt 4, Dergah Yayınları, İstanbul 1982.

Oran, Baskın: Türk-Yunan İlişkilerinde Batı Trakya Sorunu, Mülkiyeliler Birliği Vakfı Yayınları, Ankara 1986.

Şimşir Bilal, Ege Sorunu, Cilt I, Türk Tarih Kurumu Basımevi, Ankara 1976.

Uçarol, Rifat: Siyasi Tarih, Filiz Kitabevi, İstanbul 1985.

--------, Düstur, Üçüncü Tertip, Cilt 8, 12.

--------, Lozan Barış Konferansı Tutanaklar-Belgeler (Çev. Seha L. Meray) A.Ü., S.B.F. Yayınları, Ankara 1973.

--------, T.B.M.M. Gizli Celse Zabıttan, Cilt 1,2,3,4., İş Bankası Kültür Yayınları, Ankara 1985.

--------, T.B.M.M. Zabıt Ceridesi (1920-1923).

Makaleler:

Akgün, Seçil: “Birkaç Amerikan Kaynağından Türk-Yunan Mübadelesi Sorunu”, Üçüncü Askeri Tarih Semineri Bildirileri, Gen. Kur. Basımevi, Ankara 1986.

Eren, A. Cevat: “Türkiye’de Göç ve Göçmen Meselelerinin Başlaması”, Türk Dünyası, Sayı 1, Şubat-Mart-Nisan 1966.

Erim,Nihat: “Milletlerarası Daimi Adalet Divanı ve Türkiye”, A.Ü. Hukuk Fakültesi Dergisi, Cilt 2, Sayı 1, Ankara 1944.

Ülman, Haluk: “Türk Dış Politikasına Yön Veren Etkenler (1923-1968)” A.Ü.S.B.F. Dergisi, Cilt 23, No 3, Ankara 1968.


NOT: Bu çalışma Yıldız Teknik Üniversitesi Araştırma Fonu tarafından desteklenen “Lozan Barış Andlaşmasına Göre Türk-Yunan Mübadele Sorunu (1923-1934)” adlı araştırma projesinin bir alt başlığıdır.
1 Baskın Oran. Türk-Yunan ilişkilerinde Batı Trakya Sorunu, Mülkiyeliler Birliği Vakfı Yayınları, Ankara 1986, s. 46.
2 Oran, a.g.y., s. 46
3 Seçil Akgün, “Birkaç Amerikan kaynağından Türk-Yunan Mübadelesi Sorunu”, Üçüncü Askeri Tarih Semineri Bildiriler, Gen. Kur. Basımevi, Ankara 1986, s. 242.
4 Akgün, a.g.m., s. 244
5 Megali idea, Yunanistan Devletinin bağımsızlığından sonra somutlaşan, Yunanistan’ın ulusal ülküsü haline gelen ve “öncelikle Ege Denizini yutmak amacını güden” bir düşüncedir. Helen emperyalizmi olarak da adlandırılan bu politikanın belli başlı dayanakları coğrafya, nüfus, tarih, kilise ve Batının Helen hayranlığıdır. Megali İdea’nın en somut ifadesi Ege Denizini bir Helen gölü haline getirmektir. Bu nedenle Teselya, Epir, Makedonya, Girit ve diğer adalarla Batı Anadolu Yunanistan’ın doğal sınırları olarak görülmektedir. Coğrafi olarak bugünkü Yunanistan ve Ege Adaları ile Batı Anadolu kıyıları Yunanistan ve Ege Adaları ile Batı Anadolu kıyıları Yunanlılarca hep bir bütün olarak düşünülmüştür. Bu coğrafi alanda yaşayan Yunanlıların denizci olmaları ve ticaretle uğraşmaları, buraları hayati bir ekonomik ve ticari alan olarak algılamalarına neden olmuştur. Nüfus açısından ise amaç, Yunanistan sınırlarını Rumların yaşadıkları bölgelere kadar genişletmektir. Bu politika Rumların Yunanistan’a göçünü öngörmeyen bir politikadır. Aksine Rumların yaşadıkları her yer Yunanistan devletine katılacak bir vatan parçası olarak görülmekteydi. Kilisenin Rumlar üzerindeki etkisi ve Batı’nın Yunanistan’ı uygarlığın temeli sayması Megali Idea’nın diğer dayanaklarını oluşturmuştur. (Geniş bilgi için Bkz. Bilal Şimşir, Ege Sorunu Cilt 1, Türk Tarih Kurumu Basımevi, Ankara 1976, Giriş Bölümü)
6 Akgün, a.g.m., s. 244
7 Oran, a.g.y., s. 46.
8 Lozan Barış Konferansı Tutanaklar-Belgeler (Çev. Seha L. Meray), Takım I, Cilt 1, Kitap 1, Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Yayınları, Ankara 1973, s. 23.
9 Lozan Barış Kon., s. 116.
10 Lozan Barış Kon., s. 115
11 A. Cevat Eren, “Türkiye’de Göç ve Göçmen Meselelerinin Başlaması”, Türk Dünyası, Sayı 1, Şubat-Mart-Nisan 1966, s. 12
12 Lozan Barış Kon., s. 115
13 Lozan Barış Kon., s. 117
14 Lozan Barış Kon., s. 118
15 Lozan Barış Kon., s. 119
16 Lozan Barış Kon., s. 121
17 Lozan Barış Kon., s. 123
18 Lozan Barış Kon., s. 124
19 Lozan Barış Kon., s. 126
20 Lozan Barış Kon., s. 200
21 Lozan Barış Kon., s. 210
22 Lozan Barış Kon., s. 213
23 Lozan Barış Kon., s. 220
24 Lozan Barış Kon., s. 226
25 Lozan Barış Kon., s. 229
26 Lozan Barış Kon., s. 322
27 Lozan Barış Kon., s. 324
28 Lozan Barış Kon., s. 331
29 Lozan Barış Kon.. Takım I, Cilt 1, Kitap 2, s. 2
30 Lozan Barış Kon., Takım II, Cilt 2, s. 89-95
31 TBMM Gizli Celse Zabıtları. İş Bankası Kültür Yayınları. Cilt 4, Ankara 1985. s. 6
32 a.g.y.. s. 10
33 a.g.y., s. 10
34 a.g.y., s. 12
35 a.g.y., s. 80
36 a.g.y.. s. 164
37 a.g.y., s. 165
38 TBMM Zabıt Ceridesi, Devre 2, içtima Senesi 2, Cilt 1, s. 216
39 a.g.y., s. 236
40 a.g.y., s. 240
41 a.g.y., s. 248
42 a.g.y., s. 254
43 a.g.y., .s. 279
44 Ali Fuat Cebesoy, Siyasi Hatıralar, II. Kısım, Doğan Kardeş Yayınları, İstanbul 1960, s. 61
45 Cebesoy, a.g.y., s. 61
46 Mehmet Gönlübol, Cem Sar, Atatürk ve Türkiye’nin Dış Politikası (1919-1938), A.K.D.T. Yüksek Kurumu Atatürk Araştırma Merkezi, Ankara 1990, s. 56; Ayrıca Bkz. Fahir Armaoğlu, 20. Yüzyıl Siyasi Tarihi (1914-1980), Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, Ankara 1984.
47 Nihat Erim, “Milletlerarası Daimi Adalet Divanı ve Türkiye”, A.Ü. Hukuk Fakültesi Dergisi, Cilt 2, Sayı 1, Ankara 1944, s. 63; Ayrıca Bkz. Armaoğlu, a.g.y. ve Gönlübol-Sar, a.g.y.
48 Armaoğlu, a.g.y., s. 326
49 Haluk Ülman, “Türk Dış Politikasına Yön Veren Etkenler (1923-1968), A.Ü. SBF Dergisi, Cilt 23, No 3, Ankara 1968, s. 250; Ayrıca Bkz. Armaoğlu, a.g.e.
50 Erim, a.g.m., s. 63
51 Görüşmelere Türkiye adına Fethi Bey ve Yunanistan adına da M. Politis katılmıştır.
52 Erim, a.g.m., s. 64.
53 Erim, a.g.m., s. 72
54 Gönlübol-Sar, a.g.y., s. 57; Ayrıca Bkz. Armaoğlu, a.g.y.
55 İtilafname’nin metmi için Bkz. Düstur, Üçüncü Tertip, Cilt 8, s. 129
56 Ülman, a.g.m., s. 250
57 Anlaşmanın metni için Bkz. Düstur, Üçüncü tertip. Cilt 12, s. 707.
58 Ülman, a.g.m., s. 250
59 Bkz. Baskın Oran, a.g.y., s. 46-47 (Dipnot 52)
60 Gönlübol-Sar, a.g.y.. s. 58
61 Gönlübol-Sar, a.g.y.. s. 58

----------------------
- ATATÜRK ARAŞTIRMA MERKEZİ DERGİSİ, Sayı 27, Cilt: IX, Temmuz-Kasım 1993

KAYNAK VE DEVAMI: http://www.atam.gov.tr/index.php?Page=DergiIcerik&IcerikNo=535