Türk-Yunan Nüfus Mübadelesi ve Bir Kent: Bursa

Turkology Update Leiden Project Working Papers Archive
Department of Turkish Studies, Leiden University

"Türk-Yunan Nüfus Mübadelesi ve Bir Kent: Bursa", Bursa Defteri, 1 (1999), pp.

Türk-Yunan Nüfus Mübadelesi ve Bir Kent: Bursa*

Nesim Şeker

Giriş

30 Ocak 1923’de Lozan’da imzalanan ve “Türk topraklarında yerleşmiş Rum Ortodoks dininden Türk uyruklarıyla, Yunan topraklarında yerleşmiş Müslüman dininden Yunan uyruklarının” zorunlu mübadelesini öngören antlaşma1 Yunan ve Türk toplumlarını sosyal, iktisadi, siyasi, kültürel, demografik; hemen hemen her açıdan etkilemiştir.2 Aslında, mübadele fikri ortaya çıkmış yeni bir olgu değildi. Balkan Savaşları’ndan sonra, İttihat ve Terakki’nin Osmanlıcılık politikasından ümidini kesip Türk milliyetçiliğine yönelmesi; bu doğrultuda toplumsal ve iktisadi politikalar izlemeye başlaması, Osmanlı İmparatorluğu bünyesindeki Rum ve Ermeni
azınlıklarının hedef haline gelmesine neden olmuştur. Osmanlı iktisadi hayatına büyük ölçüde egemen olan bu unsurların ekonomik gücünü kırmak için İttihatçılar boykotlar düzenlediler, onların karşısına müslüman girişimlerini ve girişimcilerini çıkarmaya çalıştılar, bunun için müslüman bir burjuvazi yaratma çabası içine
girdiler.3 I. Dünya Savaşı sırasında, İttihatçıların milliyetçi politikaları daha şiddetlendi. Savaşta, düşmanla işbirliği yapabileceğinden çekindikleri Rum ve Ermenileri tehcire tabi tuttular.
1914 yılının başlangıcında, İttihatçılar, Balkan savaşları ardından, Makedonya’dan sürülen Müslüman ahaliye karşılık çoğunluğu Urla Yarımadası ve Ayvalık’ta yaşayan 150 bin kadar Rum’u Yunanistan’a yolladı.4 Bunu takiben, Atina’daki Osmanlı elçisi Galib Kemali Bey (Söylemezoğlu), Yunanistan Başbakanı Venizelos’a İzmir’deki Rumlarla Makedonya’daki Müslüman nüfusun mübadelesinin doğru olacağını iletti. Kısa bir zaman sonra, Venizelos gönüllü ve eşzamanlı bir mübadele önerisini kabul edeceğini bildirdi.5 Ardından, I. Dünya Savaşı’nın hemen öncesinde Venizelos, Sarayla, Osmanlı Devleti’nin Midilli, Sakız ve Sisam üzerindeki egemenliğini kabul etmesi karşılığında, Yunan Makedonyası ve Epir’deki Müslümanlarla Türk Trakyası ve Aydın Vilayetindeki Rumların karşılıklı değişimini öngören bir antlaşma imzaladı.6 Bu sınırlı nüfus değişimi için karma bir komisyon kuruldu, fakat Osmanlı Devleti’nin I. Dünya Savaşı’na girmesi sonucu anlaşma onaylanmadan rafa kaldırıldı. Burada yarım kalan iş, Ocak 1923’te Lozan’da tamamlanacaktı.
Savaştan sonra Türk ulusal bağımsızlık mücadelesinin başlaması ve bu mücadelenin Yunanistan ile savaşa dönüşmesi, Anadolu’daki Rumlar ile Yunanistan’daki Müslümanların kaderlerini dramatik bir şekilde değiştirdi.
Bundan sonra, ne öncekilerin ne de sonrakilerin bulunduğu topraklarda barındırılmayacağı anlaşıldı. Her iki kesim de kendi topraklarında yaşayan dindaşlarının ve soydaşlarının zulüm gördüğünü ileri sürerek kamuoyu
yaratmaya çalıştılar. Anadolu’daki Rumlar Yunanistan’a, Yunanistan’daki Müslümanlar Anadolu’ya akmaya
başladı. Türk ulusal mücadelesi, Türklerin lehine sonuçlandığı zaman mübadele fiilen gerçekleşmeye
başlamıştı. Lozan Barış Konferansı’nda yapılması gereken şey bunu resmileştirmek; mübadelenin nasıl
yapılacağını kararlaştırmak ve düzenlemekten ibaretti.
Nüfus Mübadelesi ve Türkiye
Türkiye ile Yunanistan arasında bir nüfus mübadelesinin artık kaçınılmaz olması yanında,7 özellikle Türkiye
açısından nüfus değişimi yapılmasını gerektiren nedenler vardı. Bunların başında, Osmanlı İmparatorluğu’nun
yıkıntıları üzerine, güçlü ulusal temeller kurmaya çalışan Türkiye’nin, İmparatorluğun ticari hayatının
tamamına yakınını elinde bulundurması nedeniyle oldukça önemli konuma sahip Rumlardan kurtulmak
istemesi vardı.8 Ayrıca, yeni Türk Devleti, Osmanlı Devletin’de azınlıkların sebep olduğu emperyalist
müdahelelerden çektiği sıkıntıları yaşamak istemiyordu. Bu bağlamda, zorunlu nüfus mübadelesinin,
Anadolu’da önemli nüfusa sahip Rumları eleyeceği;9 böylece, ileride ortaya çıkabilecek Yunan irredentizminin
maddi temellerini ortadan kaldıracağı düşünülmüştür. Son olarak, mübadeleyle Türkiye sürekli savaşlar sonucu
uğradığı nüfus kaybını kısmen de olsa telafi edebilecekti. Bütün bu sebeplerden ötürü, Türkiye kendisine daha
homojen bir kimlik sağlayacak zorunlu mübadele fikrine sıcak baktı.
Nüfus mübadelesinin uygulamaya konulması sonrasında göçmenlerin yaşayacakları yeni topraklara
gelmeleriyle birlikte iskan sorunu Türkiye’nin en önemli sorunlarından biri olarak ortaya çıkmıştır. Gerçi, bu
yeni bir sorun değildi. Anadolu, özellikle 1877-78 Osmanlı-Rus harbinden sonra yoğun göç akımlarına sahne
oluyordu. Osmanlı Devleti Balkanlarda ve Kafkaslarda toprak kaybettikçe göçün yoğunluğu artıyordu. Birinci
Balkan Savaşı’nın başlamasından hemen sonra yaklaşık 10 bin Müslüman, Anadolu’ya gelmek üzere
Makedonya’dan ayrılmıştı. 1913’te, Bulgaristan’ın işgaline uğrayan Batı Trakya’dan yaklaşık 50 bin Müslüman
göç etmişti. 1914’te ise İttihatçıların propagandası sonucu en az 100 bin Müslüman Yunanistan’ın
yönetimindeki Makedonya’dan Doğu Tarkya’ya ve Anadolu kıyılarına, buralardan ayrılan Rum ve Ermenilerin
yerine yerleştirilmek üzere gelmiştir.10
Lozan’da oluşturulan Karma Komisyonun verdiği rakama göre Türkiye’ye, 1923’te imzalanan nüfus mübadelesi
antlaşması sonucu gelen göçmen sayısı 388,146’dır.11 Bunların en fazla yerleştirildikleri yerler sırasıyla,
Balıkesir, Bursa, Çanakkale, Edirne, İzmir, İstanbul, Kırklareli, Kocaeli, Manisa, Niğde, Samsun ve Tekirdağ’dır.
Böylece, İstanbul’u da içeren Doğu Trakya tarafı, göçmenlerin 152,770’ini yani yüzde 38’ini almıştır. Buna
karşın, Ege ve Marmara bölgesi sınırları içerisinde yer alan Kocaeli, Bursa, Balıkesir, Çanakkale, İzmir, Aydın,
Manisa, Muğla gibi yerler toplam sayının 167,891’ini yani yüzde 42’sini almıştır. Kısaca ifade etmek gerekirse,
Trakya, Ege ve Marmara bölgeleri göçmenlerin yüzde 80’inine sahip olmuşlardır.12 Bundan da anlaşılacağı
gibi, mübadil göçmenler savaştan önce Rumların yoğun olarak yaşamış oldukları bölgelere yerleştirilmişlerdir.
Göçmenlerin sorunlarıyla uğraşılması amacıyla, 13 Ekim 1923’te “Mübadele İmar ve İskan Vekaleti” kuruldu. 8
Kasım’da ise Mübadele İmar ve İskan Kanunu çıkarılarak vekaletin görev ve yetkileri saptandı. Vekalet,
anlaşma sonucu gelecek göçmenlerin nakillerini ve iskanlarını üstlenmişti. Bunların yanısıra, Vekalet 1912
yılından beri iskana tabi olmamış muhacir, mülteci ve aşiretlerle hükümetin kabul edeceği muhacirleri
yerleştirmek sorumluluğunu da üstüne almıştı.13
Gerçekte, mübadil göçmenlerin yerleştirilecekleri mıntıkalar, Mübadele İmar ve İskan Vekaleti’nin
kurulmasından önce tespit edilmişti. Lozan Anlaşması’nın imzalanmasından sonra Tanzim ve İcra Vekilleri
Heyeti tarafından onaylanan 17 Temmuz 1923 tarihli kararnamede, anlaşma sonucu gelecek göçmenlerin
iskan edilecekleri yerlere nasıl sevkedilecekleri belirtilmiştir. Buna göre, Anadolu sekiz iskan mıntıkasına
ayrılmıştır. İskan edilecek göçmenlerin iskan olunacağı yerler, geldikleri yerlere ve yaptıkları işlere bağlı olarak
saptanmıştır. Bunlar, tütüncü, çiftçi, bağcı ve zeytinci olarak sınıflandırılmıştır. Sonuçta, Drama ve Kavala’dan
gelenlerin bir kısmının Samsun ve havalisine; Serez’den gelenlerin Adana ve havalisine; Kozana, Girebene,
Nasliç ve Kesriye halkının Malatya ve havalisine; Kayalar, Karafirye, Vodine, Katerin, Alasonya, Langaza,
Demirhisar ve Gevgili’den gelenlerin Amasya, Tokat ve Sivas’a; Zeytüncü, Drama, Kavala, Selanik ve
çevresinden gelenlerin Manisa, İzmir, Menteşe, Denizli ve havalisine; Kesendire, Poliroz, Sarışaban, Avrethisar,
Nevrekop’tan gelenlerin Çatalca, Tekirdağ, Karaman,Niğde ve havalisine; son olarak, Midilli ve Girit
adalarından gelenlerin Ayvalık, Edremit, Mersin ve havalisine yerleştirilmelerine karar verilmiştir.14 Bu
mıntıkalar, 6 Eylül 1923’te, her vekaletten birer uzmanın katıldığı bir toplantıda yediye indirilmiştir.15
Mübadele İmar ve İskan Vekaleti’nin kurulmasının ardından yerleşim alanları yeniden gözden geçirilmiş ve
mıntıka sayısı on’a çıkarılarak buralarda İmar ve İskan Bölge Müdürlükleri kurulmuştur.16
Mübadele ve Bursa
Bursa’ya ilk göçmen kitlesi Aralık 1923’te gelmiştir.17Hüdavendigar gazetesindeki habere göre, Selanik ve
çevresinden 3 bini aşkın kişi Kanunıevvel’in (Aralık) on dokuzuncu günü sabahleyin Mudanya iskelesine
ulaşmış, şehirde yoğun ilgi ve sevgiyle karşılanmışlardır. Bu kimseler, daha sonra, geçici olarak kalacakları
Muradiye’de bulunan misafirhanelere götürülmüşlerdir.
Mübadil göçmenlerin Bursa’ya gelmesi, şehir halkı ve yöneticileri tarafından ilgiyle karşılanmıştır. Bursa’ya
mübadil göçmenler geldikten sonra, Ertuğrul, Hüdavendigar, Yeni Fikir gibi dönemin yerel basınını oluşturan
gazetelerde, göçmenlere yardım yapılması için çağrılar yapılmıştır. Bu çağrılara Hilal-i Ahmer de katılmış ve
iane yoluyla yardım sağlamaya çalışmıştır. Bu tür girişimler, Vilayet Meclisinin gündemine de girmiş, mecliste
göçmenlere, özellikle sağlık ve para yardımı yapılması hususunda birtakım kararlar alınmıştır.18 Ayrıca, ilk
göçmen kafilesinin gelmesinden yaklaşık bir hafta evvel, Ahmed Tevfik, Hacı Sabri, Hakkı Baha, Ahmed Ziya,
Mehmed Kamil ve Mümtaz Şükrü beyler tarafından “Muhacirin Yardım Cemiyeti” adında bir cemiyetin
kurulduğu vilayet makamına bildirilmiştir.19 Cemiyetin kuruluş amacı, kurucuları tarafından “Gelecek din
kardeşlerimizin temin-i istirahat, iaşe ve iskanları hususunda hükümete muavenet için azami gayret ve
himmet-i sarf etmek” olarak açıklanmıştır. Göçmenlerin büyük bir kısmının Bursa’ya gelmiş olduğu 1925
yılında ise, mübadil göçmenlere belediye encümenine katılma hakkı tanınmış,20 böylece, bir bakıma şehrin
yönetimine katılmaları sağlanmıştır.
19. Yüzyılda ve 20. Yüzyılın Başlarında Bursa’nın Sosyal Yapısı
Nüfus
Bursa Sancağı, Osmanlı İmparatorluğu’nun genel yapısında bulunan etnik ve dinsel çeşitliliğini uzun süre
korudu. Sayıları kesin olmamakla birlikte, yaklaşık I. Dünya Savaşı’na kadar, içinde birkaç azınlık grubuna ait
insanların bazı yerlerde beraber bazı yerlerde ayrı bir şekilde yaşadığı bir sancak görünümünü taşıdı. Sancak
dahilinde yaşamını sürdüren nüfus, Müslümanlar yanında, Ortodoks Rumlar’dan, Gregoryen, Katolik ve
Protestan Ermeniler’den, Yahudiler’den, vb. oluşuyordu. Ancak, nüfusun çoğunluğu Müslümandı. Bu unsurların
nüfus dağılımını kesin bir şekilde saptamak dayanılan kaynakların yetersizliğinden dolayı mümkün değildir.
Zira, askeri, idari ve ekonomik kaygılara göre düzenlenmiş Osmanlı nüfus sistemi, ancak Hüdavendigar
Vilayeti ile Bursa Sancağı’nda yaşayan unsurların sayısı hakkında yaklaşık bir değer bulmamıza yardımcı
olmaktadır.21 Bundan dolayı, hem Hüdavendigar’ın hem de Bursa’nın nüfus toplamı ve dağılımı konusunda
çeşitli rakamlar ortaya çıkmaktadır.
Örneğin, on dokuzuncu yüzyılın sonlarında yazmış olan Fransız Vital Cuinet, o yıllarda Hüdavendigar
Vilayeti’nin toplam nüfusunu 1,626,869 olarak vermektedir.22 Oysa, Türk sosyal bilimcisi Kemal Karpat,
1893’te yapılan nüfus sayımına dayanarak bu sayıyı 1,335,884 olarak vermektedir.23 Başka bir kaynakta,
1309 (1893) yılı için hazırlanmış 1312 (1896) tarihli Hüdavendigar Vilayeti Salnamesi’nde ise vilayetin
1,367,873 nüfusa sahip olduğu yazılmıştır.24 Ancak, 1287’den (1871) 1325’e (1909) kadar vilayetin toplam
nüfusunu yıl yıl veren 1325 (1909) tarihli salnamede, 1309 (1893) yılı için verilen rakam 1,160,011’dir.25
Amerikalı araştırmacı Justin McCarthy, bu rakamı verdikten sonra yanına doğru rakam olarak, 1,310,580’i
vermektedir.26 Shaw ise, Karpat’ın 1893 nüfus sayımı için verdiği rakama çok yakın bir rakamı 1885 yılı için
vermektedir. Buna göre, bu yılda Hüdavendigar Vilayeti’nin toplam nüfusu 1,336,492’dir.27 Görüldüğü gibi, on
dokuzuncu yüzyılın sonlarında, Hüdavendigar Vilayeti’nin toplam nüfusuyla ilgili farklı rakamlar bulunmaktadır.
Söz konusu sayısal farklılıklar, Bursa Sancağının nüfusuna da aynı şekilde yansımaktadır.
Cuinet, Bursa Sancağının toplam nüfusunu 382,220 olarak vermektedir.28 Yalnız, bu rakamlara İnegöl’ün ve
Yenişehir’in nüfusları dahil değildir. Cuinet’in bu iki kaza için verdiği toplam 118,518 nüfusu eklersek,29
Bursa’nın toplam nüfusu 507,738’e ulaşmış olur. Karpat’ın 1893 Nüfus Sayımı’nı ele alan çalışmasından, İnegöl
ve Yenişehir dahil olmak üzere, Bursa için çıkarılan toplam nüfus 361,497’dir.30 1312 (1896) tarihli salnamede
bu rakam 370,962 olarak görünmektedir. Shaw’un diğer bir çalışmasında, 1885 yılı için verdiği rakamlara
dayanarak hesapladığımız toplam ise 199,150’dir.31 Bu rakama Yenişehir dahil değildir. Rakamların hiçbir
şekilde birbirine yakın olmadığı son derece açıktır. Rakamların farklılığı, doğal olarak, yapılacak nüfus
dağılımına da yansıyacaktır.
Cuinet’in verdiği 507,738 toplamının 352,386’sı (yüzde 69,4) Müslüman, 90,651’i (yüzde 17,8) Ortodoks Rum
ve 50,413’ü (yüzde 9,9) Ermeni’dir. Karpat’ın verdiği rakamlara göre ortaya çıkan dağılım ise şöyledir:
275,250 (yüzde 76,1) Müslüman, 49,713 (yüzde 13,7) Ortodoks Rum, 31,113 (yüzde 8,6) Ermeni ve diğerleri
(yüzde 1,6). 1312 (1896) tarihli salnamede ise 283,735 (yüzde 76,4) Müslüman, 50,519 (yüzde 13,6) Rum ve
32,138 (yüzde 8,6) Ermeni.
Yukarıda verilen rakamlardan da anlaşılacağı üzere Cuinet’in verdiği rakamlar, Karpat’ın ve Salnamenin verdiği
rakamlara göre abartılı dururken, Karpat’ın ve salnamenin rakamları birbirlerine oldukça yakındır. Shaw’un
verdiği rakam ise diğerlerine göre oldukça düşük kalmaktadır. Bütün bu rakamlardan çıkarılabilecek genel
sonuç, Bursa nüfusunun Müslüman kesim dışında, şehir içinde etkin olabilecek sayıda Rum ve Ermeni nüfusu
içermesidir. Verilen rakamlar şunu göstermektedir: Rum ve Ermeni nüfus biraraya geldiğinde azınlıkların
nüfusu, sancak nüfusunun en az beşte birini oluşturmaktadır ki, bu da küçük bir oran değildir. Yine de, bu,
nüfusun esas önemli noktasını vermemektedir. Ancak, Rum ve Ermeni nüfusun yerleşmiş bulundukları yerler
ve sosyo-ekonomik konumları onların Bursa açısından esas işlevlerini ortaya koyar.
Bursa’da, nüfus mübadelesine tabi olan Rumların sayı olarak en fazla bulundukları yerler sırasıyla Bursa
merkez, Mudanya, Mihaliç (Karacabey) ve Gemlik’tir. Bu sıralama, Müslüman ve Rum nüfusun kazalara
dağılımını içeren Hüdavendigar Vilayeti Salnameleri’nin çeşitli nüshalarından çıkarılabilir.32 Rum nüfus, ayrıca,
Yenişehir, Kirmasti (Mustafa Kemalpaşa) ve İnegöl’de de mevcuttur. Gerçekte, Rum nüfusun olmadığı tek yer
Atranos (Orhaneli)’tur .
Rum nüfusun en yoğun bulunduğu yer olan Mudanya’da, Rumlar çoğunluk nüfusu olan Müslümanlardan sayı
olarak daha fazladırlar. Bu durum oldukça önemlidir, zira Mudanya, Gemlik’le beraber Bursa sancağının en
önemli ticaret merkezidir. Daha ilginç bir durum ise Gemlik kaza nüfusunun çoğunluğunun başka bir azınlık
unsuru olan Ermeniler'den oluşmasıdır. Bu iki örnek, Osmanlı İmparatorluğu'nun ekonomik hayatında oldukça
etkin konumda bulunan Rum ve Ermeniler'in Bursa'da da aynı konumda olduklarını göstermektedir. Söz
konusu olgu, on dokuzuncu yüzyılın sonlarına veya yirminci yüzyılın başlarına özgü bir olgu değildir. Aksine,
Bursa şehrinin, 1830'lardan itibaren ekonomik ve endüstriyel gelişiminde gerek Rum azınlığın gerekse
Ermeniler'in ve bir ölçüde Yahudiler'in önemli etkinliği olmuştur. Ancak, bu durum, Bursa’da on dokuzuncu
yüzyıldan önce ticari etkinliklerin sürdürülmediği anlamını taşımamaktadır. Bursa, Osmanlı İmparatorluğu’nun
erken dönemlerinden itibaren dünya ticareti açısından çok önemli bir konumdadır. Tarihi İpek Yolu üzerinde
bulunması onu dünya ipek ticareti merkezlerinden biri haline getirmiştir.33 Buna ek olarak, Bursa'nın
imparatorluğun 1453'ten sonraki merkezi İstanbul'a yakınlığı, deniz ticaretine uygun kıyılara sahip olması ve
tarımsal olarak zengin ve verimli toprakları içermesi, şehrin ekonomik hayatının canlı olmasını sağlayan diğer
faktörler olarak sıralanabilir.
Bursa'nın Ekonomik Yapısı ve İpek
Bursa’ya sözü edilen canlılığı sağlayan esas etken, o dönemde dünyada, bilinen en yüksek kaliteye sahip ipek
üreticiliğidir. Gerçekte, bazı aralıklarla, yirminci yüzyılın başlarına kadar Bursa ve ipek özdeşleşmiş iki
kelimeydi. On dokuzuncu yüzyılın ilk yarısından itibaren, Bursa'nın endüstriyel ve teknolojik gelişiminin
dinamiğini ipek oluşturmuştur. Bundan faydalanan azınlık kesimi, yani Rumlar, Ermeniler ve kısmen Yahudiler
olmuştur. Bu tür bir oluşuma yol açan en önemli neden kapitülasyonlar olmuştur. Ayrıca, 1838'de önce
İngiltere ile, daha sonra diğer Batı devletleri ile imzalanan Ticaret Antlaşması'nın Osmanlı İmparatorluğu'nu bir
çeşit açık pazar haline getirmesi diğer bir faktördür. Batı Avrupa devletlerinin Osmanlı İmparatorluğu ile
ticaretinde muhatapları Osmanlı Devleti veya Müslüman unsurlar değil fakat Hıristiyan Rumlar ve Ermeniler
olmuştur. Böylece, imparatorluk sınırları içerisinde yaşayan Rum ve Ermeni azınlıklar, komprador bir rol
edinmişlerdir. Aynı durum, tabi ki, Bursa şehri örneğinde de görülebilir.
Bursa, 1830'larla birlikte, dinamiğini ipek endüstrisinin gelişiminin oluşturduğu yapısal bir değişim dönemine
girmiştir. Bu alandaki makineleşme Avrupa ile aynı düzeydedir. İpekçilik, teknoloji transferi ile canlılık
kazanmıştır. Ardından, bir dizi dokuma fabrikaları açılmıştır.34 Açılan fabrikalar, aynı zamanda yeni iş sahaları
yaratmıştır. Böylece, ipek, Bursa nüfusunun önemli bir kısmının geçim kaynağı olmuştur.
Kısa bir süre içinde, Bursa kent ekonomisi küçük ölçekli ev üretiminden büyük ölçekli fabrika üretimine
geçmiştir. Artan fabrika sayısıyla beraber yoğun işgücü ihtiyacı doğmuş, sosyal ilişkiler bu temel üzerine
oturmaya başlamıştır. Şöyle ki, ipek üretiminin teknolojik yeniliklerine bağlı olarak Bursa kent nüfusunda
kıpırdanmalar yaşanmaya başlanmıştır. Bir saptamaya göre, ipek dokumacılığında makineleşme sonucu ipek
üretiminin iyileşmesine paralel olarak kent nüfusu artmış ve 1865 yılında en üst noktaya (100,000) ulaşmıştır.
Buna karşılık, o sıralarda Fransa'da başlayan ve kısa bir süre içinde Bursa'da görülen bir hastalık, 1860'lardan
sonra ipek üretiminde düşüşe yol açmış ve bunun sonucunda kent nüfusu büyük ölçüde azalmıştır (1879'da
35,709).35 Nüfusun bu kadar düşmesinde ipek üretiminin düşüşü sonucu oluşan dış göç gibi temel bir etmenin
yanısıra, ölümlülüğün de payı vardır. Bundan, Bursa kent yaşamının önemli ölçüde lüks bir maddenin
mevsimlik başarısına veya başarısızlığına bağlı hale gelmiş olduğunu çıkarabiliriz; yani ipek üretimi iyi
durumdayken Bursa da iyi durumda oluyor, aksi durumda ise Bursa ekonomik olarak kötü duruma
düşüyordu.36
Makineleşme süreci 1850 ile 1870 arasında tamamlanan ipek endüstrisinin büyük işgücüne ihtiyaç duyduğunu
belirtmiştik. Bu işgücünü karşılayan kesim genellikle azınlıklar olmuştur. İpek dokuma fabrikalarının büyük
kısmının Hıristiyan azınlıklara, Rum ve Ermeniler'e ait olduğu bilinmektedir. Bursa merkez kazasında, 1861'de
88, 1862'de 90 ipek dokuma fabrikası mevcuttur. Bu fabrikalarda çalışan insan sayısının 6,700- 9,000
arasında yani kaza nüfusunun yüzde 9-12'si arasında olduğu tahmin edilmiştir.37 Fabrikaların esas işgücünü
genellikle Hıristiyan kadınlar oluşturmuştur.38 Fabrikalarda kadınların çalıştırılmasının en önemli nedenlerinden
biri, fabrika sahiplerinin ucuz işgücü istemesiydi; bir diğer neden ise işin mevsimlik olmasıydı. Bu alanda
çalışan kadınlar, aynı zamanda, tarımsal üretime de katılıyorlardı. Zaten, Bursa'da ipek dokumacılığı ile birlikte
en yaygın işkolu tarımdı. Fabrikada çalışan işçilerin hepsi, fabrika tarafından basılan bir iş pasosuna (working
pass) sahipti ve bu kağıt olmaksızın, şehir içinde, başka bir fabrikada iş arayamazlardı.
Kuruluşlarından kısa bir süre sonra, Bursa'daki fabrikalar bölgenin ipek kozalarının yarısını işlemeye
başlamışlardır. Üretimi hem arttırmak hem de kalitesini yükseltmek için ipek böceği yetiştirilmesi şarttı.
Tüccarlarında teşvikiyle, Bursa’nın çevresi dut ağaçlarıyla dolduruldu.
Bu gelişmelerin sonucunda, 1870'lere gelindiğinde Bursa'da sermaye birikimine sahip bir küçük burjuvazinin
oluşmuş olduğu görülmektedir. Tahmin edilebileceği gibi, burjuvazi, azınlık unsurlardan, Rum, Ermeni ve
Yahudiler'den oluşuyordu. İmparatorluktaki azınlıkların durumu 1913’ten itibaren İttihatçılar’ın izledikleri
milliyetçi politikadan dolayı sarsılmaya başlamıştı. Bu sarsıntı I. Dünya Savaşı’nın getirdiği kargaşalıkla da
sürmüş, savaşın sona erişini izleyen Türk bağımsızlık mücadelesi’nin bitimindeyse azınlıklar üzerinde
durdukları zemini tamamen kaybetmişlerdir. Diğer bir deyişle, Rumlar ve Ermeniler, Anadolu'da ticaret
hayatını Bağımsızlık Mücadelesi'nin evveline kadar, sarsılmış bir şekilde olsa bile, ellerinde tutmuşlardır.
Şüphesiz, bu ifadeler, bütün Rumlar'ın veya Ermeniler'in ticaret hayatı içinde bulundukları ve yüksek bir
ekonomik güce sahip oldukları anlamına gelmez. Azınlıklar arasında, sadece tarımla uğraşan bir kesim vardı.
Endüstriye dayalı imalatın geliştiği yerlerde, Rumlar'ın da bir bölümü işçi sınıfı oluşturma yolundayken, bir
kısmı sadece toprakla ilgiliydi. Bursa örneğinde de bunu görebiliriz.39 Buna rağmen, yaşam koşulları, vergi
yükümlülüğü dışında askerlik hizmetine tabi olma zorunluluğu olan Müslüman reayadan daha iyiydiler. Hatta,
azınlıklar yargı işlerini de kendi içlerinde hallettiklerinden, her konuda doğrudan devletle muhatap olan
Müslüman köylüler gibi baskı da görmüyorlardı.
Cumhuriyet'ten Önce Bursa'da Eğitim ve Din
Eğitim kurumunun temel ögesi okullar, Bursa sancağının sosyal yapılanmasında ekonomik ilişkilere oranla
daha keskin bir şekilde etnik ve dinsel kimliklere göre yapılanmıştır. Müslüman kesim dışında Rum ve
Ermeniler'in de yaygınlaşmış okulları vardı. Okulların kesin sayısı ve işleyişi hakkında ayrıntılı bilgiye sahip
değiliz. Ancak, Vital Cuinet, 1889 yılı itibariyle Bursa Sancağında bulunan okullar ve okullarda eğitim gören
öğrencilerin etnik ve dinsel kimliklere göre dağılımını vermektedir (Bak. Tablo I).40
Tablo I
Yukarıdaki rakamlara, İnegöl ve Yenişehir'de bulunan Müslümanlara ait 88 okul ve bu okullarda eğitim gören
2035 öğrenci, Rumlara ait 55 okul ve bunların içinde eğitilen 1720 öğrenci ve son olarak, Ermeniler'e ait 9 okul
eklendiğinde41 ortaya şöyle bir sonuç çıkmaktadır.
Okul Öğrenci
Müslüman 352 8726
Rum Ortodoks 175 5973
Ermeni 35 1256
Buna göre, Müslüman kesimde eğitim gören kişi oranı sahip olduğu nüfus oranına göre (yüzde 69,4) çok
düşük kalmaktadır (yüzde 2,4). Buna karşılık, Rumlarda bu oran daha yüksektir (yüzde 6,58). Ermeniler'de ise
Müslümanlarınki kadardır (yüzde 2,4). Başka bir şekilde ifade edecek olursak, Müslümanların nüfus içindeki
oranlarının yirmi dokuzda biri, Rumların üçte biri ve Ermenilerin dörtte biri eğitim görmektedir. Bu verilerden,
azınlık unsurların eğitime daha fazla rağbet ettikleri sonucuna ulaşabiliriz.
Bursa merkez kazasında bulunan mektepler, yukarıda, sancaklar geneli için verilen tablodaki çeşitliliği
göstermektedir. Müslüman kesime ait medrese, ibtidaiyye, rüştiye, Merkez Darü't-talimi, Bursa Harir Darü'ttalimi
ve Bursa Hamidi Ziraat-i Ameliyat mektebi gibi meslek okullarına karşın, 2 Rum idadisi, 6 Rum rüştiyesi,
3 Ermeni rüştiyesi, 1 Musevi rüştiyesi, 2 Fransız ve 2 Amerikan rüştiyesi sancak merkezinde bulunmaktaydı.
Okul
Erkek
Kız
Öğrenci
Erkek
Kız
Toplam
Okul
Öğrenci
Müslüman 259 5 6254 437 264 6691
Rum Ortodoks 104 16 3340 913 120 4253
Ermeni 28 4 950 198 32 1148
Diğer 19 7 667 433 26 1100
Genel Toplam 434 12924
Rumlar'ın, ayrıca, Karacabey, Mustafa Kemalpaşa, Gemlik ve Mudanya'da 1'er rüştiyeleri, Ermeniler'in
İnegölde 2 rüştiyeleri mevcuttu.42
Bursa'da sosyal yapılanmada farklılığın olduğu bir başka kurum da din idi. Sancak içinde yaşayan unsurların
dinsel inanışlarına göre ibadet yerleri yapılmıştı. Bunlar, şehirdeki insan çeşitliliğini yansıtmaktadırlar.
İbadethaneler arasında, çoğunluk olan Müslümanlar için cami ve mescitler, azınlıklar arasında çoğunluğa sahip
Ortodoks Rumlar ve Ermeniler için kiliseler, az sayıda bulunan Yahudiler için de havralar vardı. Bu unsurlar,
ibadetlerini, dinsel liderleri ve otoriteleri olan müftü, rahip, rabi idaresinde yürütmüşlerdir. 1316 (1900) tarihli
Hüdavendigar Vilayeti Salnamesi'ne göre, çalışma alanımıza giren Bursa sancağında 913 cami ve mescid, 96
kilise, 12 manastır, 5 havra ve 84 tekke vardı.43

Ek I
Vilayet Dahilinde İskan Vaziyeti
Merkezde ve Merkez Köylerinde
Ek II
Müslüman 399507
Ortodoks 40
Ermeni 3
Katolik 80
Musevi 1915
Diğer 50
Genel Toplam 401595
Umumi Nüfus Tahriri, 28 Teşrinievvel (Ekim) 1927.
Notlar
*Bu makale, Mart 1999'da Bursa Defteri dergisinin 1. sayısında yayımlanmıştır.
1 Lozan Barış Konferansı Tutanaklar Belgeler, çev. Seha L. Meray, Takım II, Cilt II, Ankara: Ankara
Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Yayınları, 1973, s. 89. Sözleşme ve Protokol metninin tamamı için bak.
Meray, a. g. e., s. 89-95.
2 Nüfus Mübadelesi Anlaşması sonucu Yunanistan’a göç eden Rumların, söz konusu ülkenin sosyal, iktisadi,
siyasi ve kültürel yaşamına ne tür etkiler yaptığının bilinen ayrıntılı bir çalışması için bak. Dimitri Pentzopoulos,
The Exchange of Minorities and Its Impact Upon Greece, Paris: Mouton and Co., 1962; Mübadelenin
Türkiye’deki uygulaması ve yansımaları için bilinen en ayrıntılı çalışma için bak. Kemal Arı, Büyük Mübadele,
İstanbul: Tarih Vakfı Yurt Yayınları, 1995.
3 Feroz Ahmad, “Unionist Relations with the Greek, Armenian and Jewish Communities of the Ottoman
Empire, 1908-1914,” Christians and Jews in the Ottoman Empire içinde, der. Benjamin Braude ve Bernard
Lewis, cilt I, Londra: Holmes and Meier Publishers, Inc., 1982, s. 417.
4 İlhan Tekeli, “Osmanlı İmparatorluğu’ndan Günümüze Nüfusun Zorunlu Yer Değiştirmesi ve İskan Sorunu,”
Toplum ve Bilim, 50 (Yaz 1990), s. 60.
5 Yusuf Hikmet Bayur, Türk İnkılabı Tarihi, cilt II Kısım III, Ankara: Türk Tarih Kurumu Basımevi, 1991, s.
261-62.
6 Richard Clogg, “The Greek Millet in the Ottoman Empire,” Christians and Jews in the Ottoman Empire içinde,
der. Benjamin Braude ve Bernard Lewis, cilt I, Londra: Holmes and Meier Publishers, Inc., 1982, s. 200.
7 Yunanlı yazar A. A. Pallis, iki devlet arasında geçmişte meydana gelen olayların, durumu artık radikal bir
değişiklik dışında çözüm kabul etmeyecek bir gerginliğe getirdiğini belirtiyor. A. A. Pallis, “The Exchange of
Populations in the Balkans,” The Nineteenth Century and After, cilt XLVII, no. 576 (Şubat 1925), s. 377.
8 Henri E. Allen, The Turkish Transformation A Study in Social and Religious Development, New York:
Greenwood Press, 1935, s. 76.
9 Harry N. Howard, The Partition of Turkey, New York: Howard Fertig, 1966, s. 302.
10 Ladas Stephen P., The Exchange of Minorities Bulgaria, Greece and Turkey, New York: The Macmillan
Company, 1932., s. 706.
11 Ladas, a.g.e., s. 705.
12 Ladas, a.g.e., s. 713.
13 Arı, a.g.e., s.28, 33.
14 İskan Tarihçesi, İstanbul: 1932, s. 17-18.
15 Hakimiyet-i Milliye, 7 Eylül 1923.
16 Arı, a.g.e., s. 52-53.
17 Hüdavendigar, 20 Kanunıevvel (Aralık) 1923.
18 Hüdavendigar Vilayeti Meclis-i Umumi Mukarrerat Zabıtnamesi, Bursa, 1339 (1923), s. 44-46;
Hüdavendigar Vilayeti Meclis-i Umumiyesi Zabıtname-i Müzekaratı, Bursa, 1340 (1924), s. 108-109, 118, 119,
203, 346.
19 Hüdavendigar, 13 Kanunıevvel 1923.
20 Yeni Fikir, 17 Şubat 1925.
21 Osmanlı İmparatorluğu’nda nüfus sayımı sistemi ve nüfus sayımları ile ilgili geniş bilgi için bak. Enver Z.
Karal, Osmanlı İmparatorluğu’nda İlk Nüfus Sayımı 1831, Ankara: 1943; Kemal H. Karpat, “Ottoman
Population Records and the Census of 1881/82-1893,” International Journal of Middle East Studies, 9 (1978),
s. 273-74 ve Stanford J. Shaw, “The Ottoman Census System and Population, 1831-1914,” International
Journal of Middle East Studies, 9 (1978), s. 325-338.
22 Vital Cuinet, La Turquie d’Asie, cilt IV, Paris: Ernest Leroux, Editeur, 1890-94, s. 9.
23 Karpat, a.g.m., s. 274.
24 Hüdavendigar Vilayeti Salnamesi 1896, s. 372.
25 Hüdavendigar Vilayeti Salnamesi 1909, s. 252.
26 Justin McCarthy, Muslims and Minorities The Population of Ottoman Anatolia and the end of the Empire,
New York: New York University Press, 1983, s. 11.
27 Shaw, “The Ottoman Census System...,” s. 338.
28 Cuinet, a.g.e., s. 9.
29 A.g.e., s. 180, 183.
30 Karpat, a.g.m., s. 264.
31 Stanford J. Shaw, “Ottoman Population Movements During the Last Years of the Empire, 1885-1914: Some
Preliminary Remarks,” Journal of Ottoman Studies, cilt I (1980), s. 202.
32 Bunun için bak. Hüdavendigar Vilayeti Salnameleri, 1881, 1890, 1895, 1896, 1897, 1898, 1899, 1901,
1902, 1903, 1904, 1905 ve 1908.
33 Daha ayrıntılı bilgi için bak. Halil İnalcık, “Bursa and the Commerce of the Levant,” Journal of Economic and
Social History of the Orient, cilt III, p II (1960), s. 131-147.
34 19. Ve 20. Yüzyıllarda Bursa’da ipekçiliğin gelişimi için bak. Fahri Dalsar, Türk Sanayi ve Ticaret Tarihinde
Bursa’da İpekçilik, İstanbul: Sermet Matbaası, 1960.
35 Leila T. Erder, The Making of Industrial Bursa: Economic Activity and Population in a Turkish City 1835-
1970, yayınlanmamış doktora tezi, Princeton: 1976, s. 66.
36 A.g.e., s. 118-119.
37 A.g.e., s. 123-24; Gerasimos Augistinos, The Greeks of Asia Minor, Kent: The Kent State University Press,
1992, s. 102.
38 Issawi, 1872 yılı tarihli bir kayıda dayanarak çalışan kesimin sadece yüzde 4’ünün erkek olduğunu ileri
sürmektedir. Geri kalanın yüzde 84’ü henüz ergenlik çağında olan, yüzde 12’si de on sekiz yaş üstündeki
kızlardan oluşmaktadır. Issawi, ayrıca, bunların yüzde 95’inin Ermeni ve Rum olduğunu eklemektedir. Charles
Issawi, The Economic History of Turkey, Chicago: The University of Chicago Press, 1980, s. 313.
39 Augustinos, a.g.e., s. 103.
40 Cuinet, a.g.e., s. 48.
41 A.g.e., s. 181, 183.
42 Hüdavendigar Vilayeti Salnamesi 1900, s. 437-39.
43 A.g.e., s. 262-298, 317-324.
44 Hüdavendigar Vilayeti Salnamesi 1888, s. 72-73.
45 Vedat Eldem, Osmanlı İmparaorluğu’nun İktisadi Şartları Hakkında Bir Tetkik, Ankara: Türkiye İş Bankası,
1970, s. 128.
46 Gülten Kazgan, “Milli Türk Devletinin Kuruluşu ve Göçler,” İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi Mecmuası,
No: 1-4 (Ekim 1970-Eylül 1971), s. 318.
47 Hüdavendigar Vilayeti Salnamesi 1887, s. 78-85, 89-90.
48 Adnan Sofuoğlu, “Osmanlı Devletinde Ortaya Çıkan Göç Problemleri ve Türk Göçlerinin Bir Safhası; 1903-
1904 (Rumi 1319) Yılında Meydana Gelen Göçler,” Türk Kültürü, no. 383 (Mart 1995), s. 169.
49 İstatistik Yıllığı, cilt III (1930), s. 100.
50 Cevat Geray, Türkiye’den ve Türkiye’ye Göçler ve Göçmenlerin İskanı (1923-1961), Ankara: SBF Maliye
Enstitüsü, 1962, Ek 5.
51 İlgili Antlaşmanın 3. maddesi.
52 Cenub-ı Marmara Havzası Bursa Vilayeti Coğrafyası, İstanbul: 1927, s. 91.
53 Justin McCarthy, “Foundations of the Turkish Republic: Social and Economic Change,” Middle Eastern
Studies, cilt 19 no. 2 (Nisan 1983), s. 142.
54 Genel Nüfus Sayımı 20 İlkteşrin (Ekim) 1935, Ankara: T. C. Başbakanlık İstatistik Genel Direktörlüğü,
1937.
55 Hüdavendigar Vilayeti Salnamesi 1908, s. 606.
56 Umumi Nüfus Tahriri 28 Teşrinievvel (Ekim) 1927, Ankara: T. C. Başvekalet İstatistik Umum Müdürlüğü,
1929.
57 Bu geçişi öngören anlaşma maddesi için bak. Meray, a.g.e., s. 90.
58 Clogg, a.g.m., s. 196.
59 Ladas, a.g.e., s. 714.
60 Pentzopoulos, a.g.e., s. 102.
61 Umumi Nüfus Tahriri 1927.
62 Genel Nüfus Sayımı 1935.
63 Cenub-ı Marmara Havzası, s. 78.
64 Frederick C. Shorter, “The Population of Turkey after the War of Independence,” International Journal of
Middle East Studies, 17 (1985), s. 429.
65 Geray, a.g.e., Ek Tablo 5.
66 Cumhuriyet, 11 Haziran 1924.
67 Yeni Fikir, 31 Ağustos 1925.
68 Gündüz Ökçün, Osmanlı Sanayii 1913-15 İstatistikleri, İstanbul: Hil Yayın, 1984, s. 140-43.
* Bu konuda, Demirtaş, Görükle gibi yerlerde, o günlerde mübadil göçmen olarak gelenlerle yaptığım
mülakatlarda fabrikaların kendi haline bırakıldığı ifade edilmiştir.
69 Bak. Dalsar, a.g.e., s. 417.
70 Tahir Yetmen, “İpekböcekçiliği,” Uludağ Bursa Halkevi Dergisi, cilt 5, no. 20-24
(1939), s. 54.
71 Erder, a.g.e., s. 136.
72 Cumhuriyet, 27 Haziran 1924.
73 Erder, a.g.e., s. 138-39.
74 Umumi Nüfus Tahriri 1927, Genel Nüfus Sayımı 1935.
75 Cenub-ı Marmara Havzası, s. 115.
76 A.g.e., s. 115-116.
77 Leon Maccas, L’Hellenisme de l’Asie Mineure, Paris: Berger-Leurault, 1919, s. 109.
78 Cenub-ı Marmara Havzası, s. 215.

KAYNAK VE DEVAMI: http://tulp.leidenuniv.nl/content_docs/wap/seker.pdf