Şecere araştırması yapacak kimsenin daha sonra yapacağı iş, nüfus kaydının bulunduğu kazânın nüfus müdürlüğüne giderek nüfus sicillerini tetkik etmektir. Maalesef bunlar çok da eski değildir ve Avrupa'daki kilise kayıtlarına benzer kayıtlar bizde tutulmamıştır. Hıristiyanlıkta vaftiz dine girişin ön şartı olduğundan, kiliselerde vaftiz kayıtları muntazaman tutulurdu. Ayrıca asalet Avrupa'da sosyal statü sembolü olduğu için, aile kayıtlarının tutulmasına çok ehemmiyet verilmiştir. Bu sebeple Batı dünyası nüfus kayıtları bakımından Doğu'dan çok iyi durumdadır.
Türkiye'de elde bulunan ilk nüfus sicilleri1250/1834 ve 1255/1839 tarihlidir. Sultan II. Mahmud zamanında başlanan nüfus sayımı sonrasında tutulan bu defterlerde (askerî maksadlarla yapıldığı için) sadece erkek nüfus ve yaşları ile beraber tımarla alâkalarının olup olmadığı yazılmıştır. Her köy hânelere ayrılmış; her hânede bulunan erkek nüfus kaydedilmiştir. 1839 yılında başlayan ikinci sayım, uzak vilâyetlerde, meselâ Erzurum'da ancak 1844 yılındatamamlanabilmiştir. Bu sayımın defterleri İstanbul'da Başbakanlık Arşivi'ndedir. Çoğu tasnif edilmemiş bu defterler, millî güvenlik endişesiyle olsa gerek, incelemeye açık değildir.
İkinci nüfus tahriri Sultan Hamid zamanına aittir ve 1303/1887 tarihlidir. Bu tahrire ait defterlerde kadın nüfusda yazılıdır. Her köy haneleriyle beraber tahrir edilmiştir. Her hâneye bir numara verilmiştir. Bu hânenin reisi olan erkek lakabı ve babasının adıyla kaydedilmiştir. Sonra o hane reisinin varsa erkek ve kızkardeşleri, yeğenleri ve amcazadeleri yazılmış; sonra varsa annesi veceddesi (büyükannesi) yazılmış; bilahare de bu tarihten sonra dünyaya gelenler kaydedilmiştir. Herkesin doğum tarihi vardır; ancak çoğunun ölüm tarihi kaydedilmemiştir. Erkeklerin askerlik vaziyeti ehemmiyetle işlenmiş; askere duhulleri, ihraçları, varsa sakatlıkları, bedel-inakdi verip vermedikleri, rediflikleri hep kayıtlıdır. Ayrıca beratlı cami imam-hatibliği gibi vazifeler de kaydedilmiştir. (Eskiden camilerde ancak İstanbul'dan izinli olan imamlar Cuma kıldırıp hutbe okuyabilirlerdi. Böylelerinin adlarının yanında bâ-berat-ı âlî ...camii imam ve hatîbi yazmaktadır). Kızlardan tahrirden sonra(1303/1887) evlenenlerin, evlendikleri mahalle veya köy ile sicildeki hane numaraları gösterilmektedir. Gayrımüslimler için aynı usulde ayrı defterler tutulmuştur. Şecere araştırmacısı bu defterlerden 1887 yılında hayatta bulunan dedesinin babasını öğrenebilir. Bu defterler sonradan umumiyetle Ankara'da bulunan nüfus arşivlerine gönderilmiştir. Çoğu kayıp, yanmış, yıpranmış haldedir ve tetkiki hemen hemen mümkün değildir. Tek tük böyle defterlerin Ankara'ya gönderilmeyip, mahallerinde kalmış olanları da vardır. Bu takdirde yanına iyi Osmanlıca okuyabilen bir kimseyi alıp; nüfus müdürüne rica ederek, hatta çoğu zaman birinin tavassutuyla nüfus müdürlüğü arşivinden bu defterleri bulup tetkik etmek gerekir. Devlet, bir takım siyasî sebeplerle, bu sicilleri de araştırmacılara açmamaktadır.
Üçüncü sayım 1321/1905 tarihlidir ve çoğu kazâlarda bunlar yeni yazıya çevrilerek bugünki sicillerin esasını teşkil etmektedir. Bu defterler 1303/1887 tarihli olanlardan daha etraflı ve temizdir. Bunlardan da 1905 tarihinde yaşayan dedenin babasının adı öğrenilebilir.
1905 tarihli sicilleri elde bulunmayan kazâlar vardır. Bazı yerlerde Birinci Cihan Harbinde veya Yunan Harbinde nüfus dairelerinde çıkan yangınlar sebebiyle 1905 tahririne ait nüfus sicil defterleri harab olmuştur. Veya başka sebeplerle bu defterlerin birkısmı kaybolmuştur. Bunun üzerine 1925 yıllarında yapılan şifahî tahrir esas alınarak nüfus sicil defterleri hazırlanmıştır. Bu takdirde araştırmacı ancak bu tarihte hayatta olan dedesinin babasını ve aile isimlerini öğrenebilecektir. Ancak bu sicillerde erkeklerin doğum tarihleri birkaç yıl küçük yazılmıştır; hatta sekiz yıla kadar küçük yazılanlar vardır. Bunun sebebini harplerin çok olduğu bir nesil için izah kolay: Askere geç gitsin; o zamana kadar hem evlenip çocuğu olsun; hem çalışıp aileye bir faydası olsun; hem de gücü kuvveti yerine gelsin ki askerlik meşakkatlerini göğüsleyebilsin. Bunun için bilhassa 1925 tahririnde erkeklerin doğum tarihlerine çok itibar etmemelidir. Kızlarda böyle bir problem olmadığı ve esasen nüfus sicilline evlenirken yazıldıkları için onların doğum tarihleri umumiyetle doğrudur.
Nüfus sicillerinin tamamı 1978 yılında latin harflerine çevrilmiştir ve bu esnada da bazı yanlış okumalar olmuştur. Bilhassa mahallî isimleri, yabancı nüfus memurları farklı okumuş ve yazmışlardır.
Eğer yakın bir tarihte nüfus kayıtları başkabir şehre aldırılmışsa, bu takdirde önceki nüfus sicillerinin de tetkiki gerekecektir. Kafkas ve Rumeli muhacirleri bu bakımdan daha azşanslıdır. Hele 1924 yılında mübadele ile gelen muhacirler, ancak 1924 tarihinde yaşayan en yaşlı atalarının babasını öğrenebileceklerdir. Maamafih yurt dışında kalan nüfus sicillerine ulaşmak da artık çok zor değildir. Bunlar bizdekilerden çok daha muntazam bir şekilde muhafaza edilmektedir.
Nüfus sicillerinde o aileden kaç hane varsa umumiyetle peş peşe ayrı ayrı gösterilir. Ancak her aile kütüğünün başında o ailenin kütüğe kayıtlı ilk mensubunun isminin üzerinde ailenin lakabı da kaydedilir. Bu lakaptan farklı sıralardaki haneler arasındaki akrabalık tesbit edilebilir. Bu aile reislerinden birinin aile reisi diğerinin kardeşi, amcazadesi veya daha uzak bir akrabası olabileceği gibi, oğlu da olabilir. Çünki bazen babalar, eski Türk geleneklerine uygun biçimde, en büyük oğullarını mal verip ayırmakta, yani ayrı ev açmaktadır. Bu takdirde bu oğul ayrı bir hane teşkil eder. Bu aynı ailenin farklı hanelerinin akrabalık derecesini tesbit her zaman kolay olmayabilir. Bu takdirde aile içinde yaygın bilgilerden ve aile büyüklerinin beyanlarına başvurulur. Bu da bir netice vermezse hane reisleri arasındaki akrabalık derecesini tesbitte bazı ipuçlarından istifade edilir.
Mesela, bir hane reisinin adı Ahmed, babasının adı da Hüseyn olsun. Aynı aileden bir başka hane reisinin adıda Yahya, babasının adı da yine Hüseyn olsun. Bu ikisinin kardeş oldukları ve babalarının adının da Hüseyn olduğu tahmin edilebilir. Yine mesela aynı aileden farklı hane reislerinin oğullarının adı aynı ise bunların da kardeş olduğu söylenebilir. Çünki insanlar oğullarına umumiyetle babalarının adını koymayı tercih ederler. Aynı aileden bir hane reisinin adı Cemal, baba adı Cafer olsun. Bir başka hane reisinin adı Cemal, baba adı da Halil olsun. Aynı aile ismini taşıyan bu Cafer ile Halil'in kardeş ve babalarının adının da Cemal olduğu tahmin edilebilir. Yine mesela aynı aileden bir hane reisinin adı Ebubekir, diğerinin adı Ömer, bir diğerinin adı Osman, bir diğerinin adı da Ali ise bunların kardeş olduğu tahmin edilebilir. Çünki halk arasında kardeşlere dört halifenin ismini bir arada koymak adettir. Ya da Hasan ile Hüseyn adını taşıyan iki hane reisinin kardeş olduğu söylenebilir. Çünki Anadolu'da bu iki ismi iki erkek kardeşe koymak adettir. Şu kadar ki bunlar birer tahminden ibarettir, ancak bu tahmin de, eldeki kısıtlı imkânlardan birisidir.
KAYNAK VE DEVAMI: http://ahmetdursun374.blogcu.com/soy-agaci-secere-nasil-hazirlanir-1_4739142.html