Ankara, Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Tarih Bölümü
Tezi veren; Ord.. Prof. Dr. M. Fuad Köprülü.
KAYNAK: http://dergiler.ankara.edu.tr/dergiler/26/1040/12554.pdf
OSMANLI İMPARATORLUĞUNDA YÜRÜK SINIFI
VE HUKUKİ STATÜLERİ
Dr. SALÂHADDlN ÇETİNTÜRK
Tarih İlmî Yardımcısı
Büyük bir idare makinesi olan Osmanlı İmparatorluğunun nasıl
işlediğini görmek için onun içtimaî bünyesini tetkik ederek, bünyesindeki
sınıfların hukukî vaziyetini, idarî mevkiini araştırmak, her sınıfın
bu kül içinde nasıl Sosyal, İktisadî ve İdarî bir mevki işgal ettiğini
tesbit etmek lâzımgelir.
Tesadüfün değil ince bir hesabın mahsulü olan bu idare herşeyi kendine
has bir anlayışla düzenliyerek orijinal bir hayat yaratmış ve bunu
altıyüz seneden uzun süren hayatında gösterdiği hayatiyet eseriyle de
isbat etmiştir.
İşte bu suretle herşeyi kendine rameden ve kendine uygun bir hamur
haline koyan bu hayrete değer kudretin bünyesinden bir parçasını
ihmal etmeden tetkik etmek icap eder. Ben de Yürük sınıfının tetkikini
bu maksada hizmet eder düşüncesiyle yaptım,
Bir tebliğ mahiyetinde bulunan ve oldukça geniş bir kitabın hulâsası
olan bu yazıda birer hüküm olarak görülen her noktanın izahı ve daha
fazla delilleri asıl kitapta bulunacaktır.
A.
I. Bir çok tetkiklere rağmen Yürük ismi hakkındaki bilgimiz pek sarih
değildir. Bu isim hakkında en çok itimat ettiğimiz izah Nemeth'in yürümek
mastarından çıkarttığı izah şeklidir 1
Yürüklerin menşei hakkındaki tetkikler de daha çok ileri değildir.
Alelade ilmî bir metod gözetmeden bir kelime benzeyişine bakarak
Yürüklerin mevcudiyetini Heredot'a kadar çıkartmışlardır 2. Fakat bütün
tetkiklere rağmen Yürük adı altındaki kitlelerin varlığını bugünkü vesikaların
verdiği malûmata nazaran İbnibibî ve Düsturnamei Enverî devir
1 Nemeth Ggula, A Hongfoglalo Magyar-sag Klalakulasa, s, 34, Budebest 1930.
2 Fehim Bajraktarewie İslâm Ansiklopedisi, Yürük maddesi.
SALÂHADDİN ÇETİNTÜRK
lerinden daha uzağa götürmek mümkün olamıyor 3.
Muasır tetkiklerle gerek Anadolu'da ye gerekse Rumeli'deki Yürük'lerin
Etnolojik ve Antropolojik durumları malûmumuz olmaktadır4
II. Bizansa vurulan 1071 darbesinden sonra Anadolu'nun Türkleşmesi
kesin olmuştu. Hazerin cenup yolu ile Anadolu'ya gelen Türk kitlelerinin
muhtelif seviyede oldukları bilinir, fakat ekseriyeti Göçebe halk
kitlesi teşkil ediyordu. Bunlar bu yeni geldikleri yerde de yerlilerin tesiri
inkâr edilmese bile eski hayatlarında devam etmişlerdir. Açık olarak
bu gelenlerin arasında Yürük ismine tesadüf etmemekteyiz. Galip ihtimal •
ile diyebiliriz ki Yürük ismi sonradan bu kitlelerin arasında eski göçebe
hayatını bırakmıyarak gezici olan ve fakat muayyen bir etnik teşekkülün
değil muhtelif etnik teşekküllerin parçalarına, yerleşmiş halk
tarafından verilmiş daha geç bir isim olmalıdır.
III. Moğol tazyikinin bir neticesi olarak Selçuk ailesinin etrafında toplanmış
olan Türk unsurları dağılarak yeni guruplar halinde yeni heyetler
vücuda getirmişlerdir. Eskinin Konyası yerine bir Kütahya bir
Aydın bir Koyseri ilah. siyasî birer merkez halini alıyordu5. İşte bu
meyanda daha geç olmakla beraber Osmanlıların da teşekkül etmiş
olduğunu biliyoruz. Göçebe ve zinde kuvvetleri uçlara ve serhadlere
sevkeden görenekten dolayıdır ki hiç şüphesiz Osmanlıların kurulduğu
mıntaka daha ziyade bir kıymet kazanmış oluyordu6. İlk anlarda istinadı
daha ziyade göçebe halk kitleleri olan Osmanlı imparatorluğunun
bünyesi içinde sonraları isimlerine bolbol rasladığımız Yürük'lerin
de bulunması pek muhtemeldir.
IV. Bulunabilen müphem bir iki kayıt istisna edilecek olursa, açık bir
3 İlk defa İbni Bibi ve Düstürname-i Enverî'de bu kayıtları görerek yayan Dr.
Osman Turan, Millet Mec. yıl -1, sayı 8, ( Etnolojik Bir Kitap ) başlığı altındaki
makale, s. 244.
4 Bu hususta mebzul bibliyoğrafi Tadeusz Kowalski, Les tures balkaniques,
Revue International des Etudes Balkaniques, II Annee, Tome 11 (4) , Beograd 1936,
s. 420 - 430; Kemal Güngör, Cenubî Anadolu Yürüklerinin Etno-Antropolojik Tetkiki
», Ankara 1941.
5 İsmail Hakkı Uzunçarşılı, « Anadolu Beylikleri ve Akkoyunlu, Karakyunlu
Devletleri. Ankara 1937.
6 Osmanlıların hangi şartlar altında kurulduğunu görmek için: Dr. M. F. Köprülü
Les originos de Tempire Ottoman, Paris 1935.
OSMANLI İMPARATORLUĞUNDA YÜRÜK SINIFI 109
şekilde Yürüklerin isimlerini Fatih kanunnamelerinda görmekteyiz7.
Fakat bu bize Yörük'lerin ancak bu andan itibaren mevcut olduklarını
göstermez, bir sınıf halinde teşkilâtlandırılmış olmalarının başlangıcını
dahi bu zamana bağlamak doğru değildir. Esasen mevcut bulunan
Yürüklerin Osmanlı teşkilâtında yer alışını bu teşkilâtın kurulduğu.
devirlere kadar götürmek lâzım gelir. Rumeli istilâsında Yaya'ların
kullanıldığı ve bunların Rumeliye geçenlerine Yürük denildiğini bildiğimize
göre hiç değilse bu bir sınıf halindeki Yürük'lerin, taazzuv etmiş
göründükleri Fatih Kanunnamesin'den bu kadar zaman önceye ait oldukları
anlaşılır8.
Alelumum Yürük tabirinin Türkmen tabiri gibi bir nevi göçebe
yaşayış tarzını ifade ettiği malûmumuzdur. Gerçi Osmanlıların ilk devirlerinde
bu tabir bu suretle kullanılmıştır. Fakat sonraları bilhassa
gayet açık olarak Fatih Kanunname'lerindeki kayıtlara malik bulunduktan
ve bunları hassaten tekit eder mahiyette elimizde Yürük Kanunname'leri
olduktan sonra, sonraki devirler için Osmanlılarda Yürük
tabirinin bir etnik form veya yaşayış tarzından ileri gelen bir isim olmaktan
ziyade bir hukukî tabir olduğuna hükmederiz9. Her ne kadar
bazı hususî kayıtlarla aralarına yabancı unsurlar da karıştırıldığını
gördüğümüz Yürüklerin bu sıfatının bir hukukî sıfat olduğunu söyliyorsak
da onların tamamen Yürük aslından ayrı olduklarını kastetmek
istemiyoruz. Aslında Yürük olmayanların Yürük kaydolunamayacakları
not 9 da gösterilen defterlerden anlaşılmaktadır. Yukarıdaki kayıttan da
anlaşılacağı gibi bu (Hukukî yürük) demeğe mecbur olduğumuz yürük
sınıfının yalnız Rumelinde bulunduğunu kabul etmek lâzım gelir. Zira
bu nevi malûmatı havi tapu defterleri yalnız Rumeliye ait görülmektedir.
Her ne kadar Başvekâlet Arşivi; Kâmil Bey tasnifi özel sayı: 74,
Hicrî 1135 ten başlayan Başmukataa Kalemi defterlerinde Anadoluda da
konar göçer yürük halkın bulunduğunu görüyorsak ta bunlar Rumelidekiler
gibi ayrı bir ahkâma tabi değillerdir.
V. yürük'lerin Rumeliye geçişi meselesi de münakaşalıdır. Bajraktarewie
İslâm Ansiklopedisinin Yürük maddesinde Yürüklerin Rumeliye
Yıldırım Bayezit zamanında geçtiklerini söylemektedir. Fakat istilâ
hareketlerini sırf bir ganimet hevesiyle yapmayan, her vardığı yerde bir
Türk-îslâm unsuruna dayanmağı şiar edinmiş bulunan10 Osmanlı istiylâ
7 Fatih Kanunnamesi MZOG. s. 28.
8 İsmail Hakkı Uzunçarşılı, Osmanlı Teşkilâtı II, a. 44 ( Tarih Kurumu matbu
notları ); Netayicülvukuat c. I, s. 175.
9 Başvekâlet Arşivi, Kâmil Bey Tasnifi Tapu defterleri.
10 Aşıkpaşa s. 49, 61, 74, Osmanlı İmparatorluğunda iskân meselesi hakkında
Prof. Ömer Lütfü Barkan, Siyasal bilgiler mec. sayı 69.
SALÂHADDİN ÇETİNTÜRK
hareketinin her vardığı mıntakaya hiç şüphesiz ki süratle Türk unsurları
nakledeceği muhakkaktır, Bu böyle iken ve bunun yapıldığı bilinirken en
büyük bir istinat unsuru olan Türk göçebe harkının ve bunlar arasında
Yürük'lerin11 Rumeliye geçişi bukadar geç kalamaz düşüncesindeyim.
B.
Osmanlı İmparatorluğu da bütün Türk-îslâm devletleri gibi ayni
telâkkiye dayanır. Bütün teşkilâtında bunu açık şekilde görmek mümkündür.
Kanunnameler tetkik edilecek olursa12 imparatorluğun bünyesinde
birbirinden ayrı iki umumî sınıf görülür:
a — Resmi raiyet veren Reaya; b — Vergilerden muaf, kafa, beden
ile devlete hizmet eden askerî sınıf.
Kanunî Kanunnamesinin Resmi kısmet babı tetkik edilince görülür
ki Yörük'ler de askerî sınıfa dahildirler. Daha sonraki zamana ait
olan bu kayıt ve tapu defterlerinin ifadelerinden bu ahkâmın kadimde
de böyle devam etmiş olduğunu anlamaktayız.
I — Yürüklerin yayılış sahaları: Hiç şüphesiz ki bütün Anadolu
ve Rumelide yayılmış bir şekilde Yürüklere tesadüf olunur, fakat kas-
detmek istediğimiz yürük'ler mahdut bir sınıf yürük'lerdir ve bunlarsa
Rumelideki yürük'lerdir, zira Osmanlı devrinde Anadoludaki yürük'lere
daha ziyade aşiret tabiri kullanılmaktadır.
Tekirdağ, Naldöken, Kocacık, Vize, Selanik, Ofçabolu, Aktuğ, Oktav
adlarıyla sekiz grup halinde görünen yürük'lerin eldeki tapu defterlerinin
verdiği malûmata göre, İstanbul sınırlarından şimalde Bender,
Akkerman'a kadar ve Tuna'yı takiben bugünkü Bulgaristan-Sırbistan
hudutlarına, oradan da Selanik Çatalcasına kadar çizilen bir alan içinde
yayılmış oldukları görülür. Asıl kitaba eklenen bir harita bunu çok
açık göstermektedir. Yukarıda saydığım bu yürük adlarının birer yer
isminden başka bir şey olmadıkları muhakkaktır. Ancak Aktuğ ve Oktav
adları bir etnik koku vermektedir. Zira Anadoludan Filibe yüresine
bu ad altında sürülmüş bir boy vardır18. Bunlarda esasen Filibe yüresinde
oturmaktadırlar. Bu adların yürüklerde son zamanlara kadar
devam etmesi bunun yürük'ler tarafından benimsendiğine delâlet edemez.
Acaba bunlar da kendilerine ayni şekilde mi hitabetmekte idiler?
Bunu bilemiyoruz; yalnız bir şey biliyoruz, o da bu adların belki de
idarî bir kolaylığı temin etmesi bakımından devam ettirilmiş olmasıdır.
11 Netayicülvukuat c. 1, s. 74.
12 Fatih Kanunnamesi TOEM. ilâvesi; MZOG. ; Kanunî Kanunnamesi TOEM.
ilâvesi, MTM. ; İsmail Hakkı Uzunçarslı, ayni matbu notlar; Ömer Lütfü Barkan,
Çiftçi Sınıfların Hukukî Statüsü, Ülkü mec. c. IX, sayı : 49, s. 34.
13 Aşıkpaşa, s. 90.
OSMANLI İMPARATORLUĞUNDA YÜRÜK SINIFI 111
Zira her ad altındaki yürük grubu bir zeamet beyine verilmiş bulunmakta
idi. Tapu defterlerinin tetkiki bize yürük'lerin tarihlerin ilerlemesiyle
beraber yayılış alanlarını genişlettiklerini göstermektedir. Bu da
muhtelif sebeplerle ileriye sürülme tesiriyle olduğu kadar Anadoludan
yeni hicretlerin, sürgünlerin yapılmış olduğuna bir delil değil midir?
II— Yürüklerin teşkilât : İleride vazifelerini yazacağım yürüklerin
imparatorluktaki aktif rollerini anlayabilmek için teşkilâtına bir göz
atmak lâzımdır. Bunların aralarındaki teşkilâtı bir etnik gurubun boy
teşkilâtı gözü ile görmemek lâzımdır. Bu teşkilât sırf askerî, idarî maksatlara
karşılık vermek için devlet tarafından yapılmıştır. Mevcutları
daima değişen ve fakat hasılatı devlet hazine defterlerinde yazılı ve
muayyen olan birer zeamet beyliklerine ayrılarak yukarıdaki adlar
kendilerine verilmiş bulunan yürük gurupları, yine hasılatı esas tutulmak
suretiyle seraskerliklere ayrılmış bulunmaktadır. 14 Bu serasker'ler
bizzat yürük'lerin içinden ve fakat divanın beratı ile tayin olunurlar.15
Gerek zeamet beyleri ve gerekse seraskerler devletten ayrıca bir aidat
almayıp ancak kendilerine ayrılmış yamakların verecekleri parayı alırlar.16
Seraskerlikler de ocaklara bölünmüştürler. Önceleri yirmi beş kişiden ibaret
bulunan ocaklar sonraları eşkincilerine harçlık kâfi gelmiyor düşüncesiyle
otuza çıkarılmıştır.17 Her ocakta sefer veya hizmeti hümayuna
nöbetle eşmek için beş eşkinci bulunur ve bunların sıra ile birer tanesi
diğer; 20-25 kişilik yamak guruplarından aldıkları 50 şer akçe harçlıkla
beher seferi altışar aylık olan hizmet veya sefere eşerler. Bütün yiyecek
maddelerini kendileri temin ederek devlet ve yamaklardan başka hiçbir
şey isteyemezler.
III — Yürüklerin vazifeleri ; Fatihten önceki devirlere ait istidlallerle
yürüklerin ilk anlarda silâhlı birer unsur olarak kullanıldıkları
düşünülebilir. Fakat devlet taazzuv edip te daimî asker sistemine doğru
bir hareket başlayınca bu nevi silâhlı kuvvetlerin değeri azalmış oluyordu.
Rumelinin istilâsı sırasında ise bu çeşit kuvvetlere yine ihtiyaç
duyulunca yayalar kurulmuş ve işte bunlar Rumeliye geçirilerek Yürük
adı verilmiştir. Fatih kanunnamesinin verdiği malumata göre o devirlerde
de yürükler silâhlı olarak kullanılmışlardır. Fakat Fatih'den Kanunî'ye
kadarki devre için vesikamız yoktur. Ancak Kanunî devri vesikaları
bize yürük'lerin silâhlı birer harp unsuru olmaktan ziyade imar
ve muhafaza işlerinde kullanıldıklarını göstermektedir. Tapu defterlerinin
verdiği malûmatla yürük'lerin bu devirde devlete ne şekilde, yardımda
bulunduklarımı anlıyoruz. Bunların yerleşme alanları göz önüne
alınırsa görülür ki: 1 -Yürük'ler sahillere yerleştirilmişlerdir : Bunlar
14 Tapu defterleri, (Başvekâlet Arşivi).
15 Arşiv, Kâmil Bey tasnifi, No. 707, H. 1017, Filibe nahiyesi ocakları içinde.
16 Arşiv, Kâmil Bey Tasnifi, No. 614, Kocacık Yürükleri, H. 992.
« « «' « No. 1008, Tekirdağ Yürükleri! H. 999.
SALÂHADDİN ÇETİNTÜRK
gemi malzemesi temini ve gemi yapımında kullanılmışlardır 18. 2 - Büyük
yollar üzerinde yerleştirilmişlerdir: Yolların emniyeti, derbentçilik,
yolların tamiri, su yolları yapılması, köprü inşası, tamiri ve muhafazası,
menzillere zahir e toplanması ve bunların korunması ilâh.19. 3 - Madenler
civarına yerleştirilmişlerdir: Devletin cephane ve malî kudretini sağlarlar
20. Bunlara yaptıkları işler bakımından iki gurup daha eklenebilir:
4 - Orduda büyük nakliye işleri: topların nakli ilâh. 5 - Devlet eliyle
kurulan yapılar ve kalelerin onarılma işleri 21.
IV — Yürüklerin mevcutları: Kesin hiçbir sayı söylenmeyecek kadar
dağınık vesikalara sahip olduğumuz için bu hususta çok az şey
yazmak mümkündür. Bize sayı verebilecek durumda olan tapu defterleri
pek dağınık tarihlere ait olduğu gibi muhtelif yürük guruplarının
ayni tarihli defterlerine malik değiliz. Bu itibarla vereceğimiz rakamlarda
dahi kat'î değil, hakikata yakın olmağa çalıştık. 1 -Naldöken
Yürükleri: H. 1005 tarihli defterde 243 ocak 22. 2 - Kocacık Yürükleri-.
H. 992 tarihli defterde 179 ocak23. 3 - Tekirdağ Yürükleri; H. 999 tarihli
defterde 420 ocak 24. 4 -Vize Yürükleri: H. 964 tarihli defterde
106 ocak25. 5 -Selanik Yürükleri: H. 950 tarihli tapu defterinde
500 ocak26. 6 - Ofçabolu Yürükleri: H. 973 tarihli defterde 97 ocak27.
7 - Aktuğ Yürükleri: H. 1051 tarihli defterde 80 nefer 28 8 -Oktav
Yürükleri: H. 1051 tarihli defterde 1 ocak29. Bu verdiğimiz adetler
defterlerin hakikî mevcutları değildir. Bunlara zeamet yamakları, seraskeran
yamakları ve defterlere katılmayan ihtiyarlar, çocuklar ve kadınlarla
henüz Haymana olarak deftere girmeyen yürükleri birer nisbet
içinde katmak mümkün olursa işte o zaman hakikata yakın bir
rakam bulmuş oluruz. Yoksa büyük işler yaptıklarını yazdığımız yürükler
burada verdiğimiz adetlerden ibaret olsalardı Rumeli iskânında
kuvvetli rolleri olduğunu iddia etmek yersiz olurdu zannındayım.
V — Yürüklerin hukukî durumları:
1 — Yürük sınıfı nın hukukî durumunu belirtebilmek için onu yer
yer reaya ile mukayese etmek lâzımdır Gerçekten ilk hareket nokta
18 Ahmet Refik, Anadoluda Türk Aşiretleri, Vesika : 8, 31, 39, 40, 43.
19 Ahmet Refik, « « .«" « : 21, 22, 6, 7, 17, 24 ve
Arşiv Kâmil Bey tasnifi. No : 721.
20 Ahmet Refik, Anadoluda Türk Arşivleri vesika: 27, 28, 33, 41, 46, 48, 206.
21 « «' « « « « : 3, 20,47,49,54,95,44,91,96,
22 Arşiv Kâmil Bey tasnifi, No : 685.
23 « « « « No : 614.
24 « « « « No: 631.
25 « « « « No : 303.
26 « « « « No: 225.
27 « « .« . « No 364.
28 « « « No: 770.
29 «. . « « « No: 774. '
OSMANLI İMPARATORLUĞUNDA YÜRÜK SINIFI 113
mız olan Fatih Kanunnamesi ni ele alırsak Yürükler'in reayaya göre
ilk görünüşte bir üstünlük şeklinde beliren muafiyetlere sahip olduğunu
görürüz 30 Fakat Yürükler'in. reaya sayılan sınıftan bu şekilde ayrılmaları
onlara hukukça fazla bir üstünlük vermemiştir. Esasen ziraatle
meşgul olmadıkları cihetle ziraate bağlı vergileri vermiyorlar; fakat
buna karşı ya bedenle hizmet ediyorlar veya sefere giden eşkincilere
harçlık veriyorlardı.
İdeolojisi itibariyle Osmanlı Devleti refah ve saadetini tabiata tahakkümde
aramaktan ziyade sırf ganimet hırsıyla olmayan fütuhat hareketlerinde
arıyor ve bundan dolayı kendine bu yolda yardımcı olan
askerî sınıfa reaya ya göre bir üstün muamele yapmağı tabiî görüyordu. .
Ömer Lütfü Barkan'ın da 31 çok yerinde söylediği gibi bu farka bugünkü
adalet ölçüleri vurulduğu zaman hak gözetilmediği görülürse de
böyle bir mukayesede ogünkü şartlar gözönünde bulundurulmalıdır.
Kafa ve vücut hizmeti her halde para vermekten daha güç ve tehlikeli
olduğuna göre Kanunnamenin yalnız sefere eşmek suretiyle ifade
ettiği işin bukadar basit olmadığı aşikârdır. Ve bunun içindir ki askerî
sınıf erbabına bir üstünlük vermiştir. Kaldı ki Osmanlı împaratofluğundaki
askerî sınıf ile reaya münasebetleri ve farkları Osmanlıların
tevarüs ettikleri memleketlerdeki bu iki sınıfın münasebetleri ve hukukları
içine sığmayacak kadar daha tabiî ve daha az hususiyetler
gösterir32.
Yürükler'in reayaya göre bu hususiyetlerinin geçmişini nekadar geriye
götürebiliriz? Bunu kesin bir dille söyleyemesek te bir kayit bizi
aydınlatır mahiyettedir: Fatih'ten bir müddet sonra Bozok livasında
kaldırılan bid'atlar listesi arasında eski bazı vergileri kaldırdıktan sonra
'' ...Memaliki Osmaniyede Yürük taifesinden resmi çift alınmamakla mezkûrlardan
dahî resmi çift ref'olundu„. şeklindeki kayıt buralarda Osmanlılardan
önce Yürüklerin bir hususiyeti olmadığını göstermektedir.
II - Arada bizi aydınlatacak başkaca bir vesika olmadığından
Fatih devrinden sonra Kanunî devrine kadar çıkmamız lâzımgeliyor.
Bu devirde başka bir kanunnâme tanzim edildiği hakkında bilgimiz
yoktur. İhtiyat kaydiyle bu boş devirde de Fatih Kanununun yürürlükte
olduğu düşünülebilir.
Yürük taifesi her nekadar askerî sınıftan sayılırsa da büsbütün
raiyetlik hukukunun dışında değildirler. Bu taife "konup goçegeldikleri
itibariyle kimesneye raiyet olmayup her kanda gider olsa cemaati ile
yazdıkları karye sipahisine resmi raiyetlerini verüp toprak sahiplari
30 Muhtelif şartlar altındaki çiftçi sınıfın vergi ve mükellefiyetlerini yazdıktan
sonra 8, madde şöyle kaydediyor: «8-ve dahi tatara ve yürüğe bu âdet yoktur :zira ki
bunlar eşkincidirler...» Fatih Kanunnamesi, MZOG. s.; 23-24.
31 Ömer Lütfü Barkan, ayni makaleler, Ülkü mec. e: IX, sayı: 49, s. 26.
32 Bu hususta kâfi malûmat ve deliller için Ömer Lütfü Barkam, aynı makaleler.
A. Ü. D. T. Ç. Fakültesi Dergisi F. 8
SELÂHADDİN ÇETİNTÜRK
dahledemez.33 kaydını görüyoruz. Bu bize bir nevi serbestliği ve aynı
zamanda raiyetlik,hukukunu gösterir. Eğer gerçekten Yürük Yürük'lüğün
gereği olan hayatı- bırakır da çift tutarsa "ol kimesneler Yürük
olmaz, ol takdirce raiyet olmuş olur,, (MTM. S. 306) kaydı durumu
aydınlatır. Şer'î ve örfî yergileri vermez, fakat bir nisbet içindeki muafiyeti
hariç, ağnam vergisini verir. Bu halde vergiler yaşayış tarzlarında
uydurulmuştur.
İdarî ve adlî bakımdan da Yürükler başıboş olarak görülmez. Ancak
onların yaşayış tarzlarına göre idarî hal bir hususiyet kazanmıştır.
Konar göçer olmakla muayyen ve mukannen yerleri olmadığından
sancak beylerine bağlı olmayıp divanın beratiyla başlarına memur
Çeribaşları'na bağlıdırlar. Kazâî yönden kadılara bağlı iseler de cezaların
infazı ancak çeribaşılar eliyle olurdu, ve hiç bir hususta çeribaşılarından
başka kimse yürük'lere karışamazdı34. Hususi hallerde çeribaşılara
tâbi yüyük'lerin umumî devlet işleri bahis mevzuu olduğu zaman
-
1ar Yürük zaimleri, Sancak beyteri, Beylerbeyiler eliyle harekete getirildikleri
görülmektedir35.
Kanununamelerin "yürük lâmekândır, tayini toprak olmaz, her kanda
dilerse gezerler,, kaydına bakılarak mekânca başıboş oldukları düşünülemezi
Onların bu. serbestlik içinde mazbut mekân ve zaman kayıtlan
ile bağlı oldukları görülmektedir33. Hayat şartları dolayısiyle yazları
yaylaklara, kışları kışlaklara giderek hayat geçiren bu taifenin bu
gidiş ve geliş anlarında muvakkaten konaklayacakları yerlerde bile istedikleri
kadar kalamayacakları kanunnamelerde görüldüğüne göre
bunlarin başıboş bir halde her dilediklerini yaptıklarına pek te hükmedilemez.
Osmanlı İmparatorluğunun askerî, reaya gibi umumî ve bunlar içinde-
daha hususî sınıflaşmasının ve Yürüklerde tetkik ederken gördüğümüz
gibi sınıflar arasında değişmeğe yer vermemesinin bir tahakküm
olduğuna inanmamak lâzımdır. Kesin ve sağlam bir sınıflaşma vardır.
Fakat bu, şahısların tahakkümü değil, bilâkis koca bir imparatorluğun
bekası bakımından yapılması gereken bir hayat sigortasıdır. Eğer sınıfların
etrafındaki bu demir çenberi bu kadar sağlam yapmamış olsaydı,
büyük sahalara yayılmış olan devlette daha çok önceleri muhakkak
bir hercümerc olurdu. Devlet umumî emniyeti tehlikeye düşmediği
devirlerde sınıflar arasındaki değişiklikleri bir dereceye kadar
33
Kanunî Kanunnamesi MTM., c: 2, s. 306, Yürük faslı.
34
Arşiv, Kâmil Bey tasnifi, tapu defterleri başındaki kanunlar; Kanunî Kanun»
namesi MTM. c: II; Ahmet Refik, Anadoluda Türk aşiretleri, vesika: 7, 16, 18, 24.
35 Amet Refik, Anadoluda Türk Aşiretleri, vesika: 6, 29, 42, 120, ilâh.
36 Ahmet Refik, » » » » : 60, Kanunî Kanunnamesi MTM.
c. II, s, 306-307. Vesikalarında gösterdiği gibi yürüklerin reayaya biraz olsun ziyan
vermemelerine dikkat olunmaktadır, aynı zamanda serbestliklerinin dereceleri müddet
ve saha itibariyle hudutlanmıştır.
OSMANLI İMPARATORLUĞUNDA YÜRÜK SINIFI 115
kabul eder görünmüş37, fakat devletin menfaatları bahis mevzuu olunca
çok kesin davranmıştır 38
Bütün bunlara ve Yûrükler'in reayaya göre daha uygun bir hukukî
durumda bulunmalarına rağmen Yûrükler'in zaman zaman
bulundukları durumun dışına çıkmayı istedikleri ve hoşnutsuzluk gösterdikleri
görülür89. Bunun sebeplerini yalnız yürüklerin serkeş ruhlarında
değil, zaman zaman üzerlerine çok'ağır mükellefiyetlerin yükletildiğinde
aramak lâzımdır Bilhassa M. 1579 (H. 981) tarihinden itibaren
bu hal' çok göze çarpar40. Buna bir de ikinci elden memur ve
mesullerin paraca yaptıkları yükletmeleri de katmak lâzım gelir41. İşte
buna yürükler tahammül edemediklerinden bütün bir sıra imtiyazlarını
devirerek reaya gibi olmak istemişlerdir. Bundan sonradır, ki yürükler
bazan "biz yürüküz reaya misillû vergi veremeyiz,,; "biz reaya olduk,
canbazız, doğancıyız,,42 diyerek sınıflar arasında dolaşmışlar, devlete
güçlük çıkartmışlardır ve hiç bir tehdit onları yola getirmemiştir43. İtilâ
devrinin sonlarında yürük'lerin artık muntazam ve muayyen bir imar
programı ile çalıştırılmadıkları, buna karşı bedel alındığı görülmüştür44.
Bu hali yürak'ler daha sevinçle karşılamışlardır45.
III — Viyana bozgununun vücuda getirdiği kargaşalık içinde yürük'
lerin nizamlarının da tamamen bozulacağı aşikârdır, ölümle tehdit
eden hükümlere bile kulak asmıyorlar46. Devlet bütün bunlara rağmen
muhtelif cephelerden ilerleyen düşmanlara karşı pek çaresiz kaldığı
içindir ki gerek Anadoludan ve gerekse Rumeliden H. 1101 tarihinde
aşiret ve yürük'lerden silâh kullanır asker kaydına başlamıştır47. H. 1102
tarihinden itibaren ise yürük'ler arasında "Evlâdı fatihan,, adı altında
silâhlı bir kuvvetin kurulduğunu ve yeni nizamları bulunduğunu görü
37 Kanunî Kanunnamesi MTM. et I, s. 99-100, c: II, s. 306; Ahmet Refik, Ana
doluda Türk Aşiretleri, vasika: 36, 69, 84, 113, 143; Arşiv, Kamil Bey tasnifi No. 770,
Çatalca nahiyesi.
38 Ahmet Refik, Anadoluda Türk Aşiretleri, vesika: 36, 59, 67, 70, 113, 141, 84,
107, 112; tapu defterlerindeki kanunlar.
39 Ahmet Refik, Anadoluda Türk Aşiretleri, vesika t 10,: 13, 15, 28,34, 36, 40,
41, 46, 54, 68, 69, 70.
40 Ahmet Refik, Anadoluda Türk Aşiretleri, bütün vesikalar.
41 » » » » » vesika' 101.
42 » » -» : 07, 69, 70.
43 » » » : 13, 15, 40, 72, 73 ve 10, 28,
34, 46, 75.
44 Ahmet Refik, Anadoluda Türk Aşiretleri, H. 970 tarihli vesikadan sonrakiler
ve bilhassa 100, 89, 98.
45 Ahmet Refik, Anadoluda Türk Aşiretleri vesika: 113.
46 » » » »" » » : 135.
47 » » » » » » : 136, 138, 140, Arşiv Başmu
kataa ahkâm defteri No : 74. Bu defterlerde H. 1135-1147 tarihleri arasında Anadoluda
da Rumeli şurutu ile yürük yazıldığı görülmektedir. '
116 SALÂHADDİN ÇETİNTÜRK
yoruz 48. Bunların gürük'lerden olup olmadığı şüphesine karşı kesin
delillerimiz vardır 49 . Bu suretle devlet birçok asker boşluklarını doldurmuş
oluyor. Yalnız bir bölgeden 2299 tüfekendaz toplayabilmiştir50.
Evlâdı fatihan kendilerine verilmiş gösterişli "cihad için aşiretleriyle
Anadoludan Rumelige geçen evlâdı fatihan„ unvanlarına rağmen devlete
karşı zorluk çıkarmakta asla gecikmemişlerdir. Reaya da yeni muafiyetlerle
ortaya çıkan bu gruba fazlaca gıpta etmiş olmalıdır ki zaman zaman
.onlara karışmağa kalkışmış ve yahut ta onların muafiyetlerine
karşı isyan etmiştir51.
H. 1243 tarihinden itibarense evlât ve yârük'ler yeni bir nizam
altına alınmış, silâhlı birer unsur olarak "Asakiri Mansure misillâ„ talim
ve terbiye görmeğe başlamışlardır52.
Bu hülâsayı bitirirken, gerek mevzuun seçilmesinde ve gerekse
çalışmalarım esnasında, bana ilim önderliğini esirgemeyen çok değerli
hocam Ord. Profesör Dr. Fuad Köprûlü'ye, çalışmalarıma en içten ilgi
gösteren Fakülte Dekanlığına sonsuz saygılarımı yazmağı borç bilirim.
48 Ahmet Refik, Anadoluda Türk Aşiretleri, vesika: 145, 150, 156, 167, 168; Arşiv
Mevkufat kalemi defteri, No : 269, evaili c. sene 1119.
49 Arşiv, Kâmil Bey tasnifi Haslar Kalemi Evlâdı fatihan ahkâm defteri, No -• 50,
20 şaban sene 1138 (Vilâyet Rumelide vaki yirmi beş adet kazada sakin Yürük tabir
olunur Evlâdı fatihan ).
50 Ahmet Refik, Anadoluda Türk Aşiretleri, vesika: 143, 155, 162; Arşiv Haslar
kalemi defteri, No: 50.
51 Ahmet Refik, Anadoluda Türk Aşiretleri, vesika: 175, 176; Arşiv. Mevkufat
Kalemi defteri No s 269; Mühimme: No: 101, sene 1102; Haşlar Kalemi No: 78, sene 1157;
52 Arşiv, Kanunnamei Askeri No: 2, H. 1243.1282.