Mübadele
Deneyimi ve Amerikan
Basınında Türk- Yunan Nüfus
Mübadelesine İlişkin Tespitler
Cihan Özgün*
İbrahim Hamaloğlu**
Giriş: “Mübadele Kavramı Üzerine”
Göç ya da göç hareketi, iyi tanımlanmış coğrafi bölgeler veya idari alanlar arasındaki yerleşim yeri değişiklikleri[1] [2], insan ya da insan topluluklarının asıl yerinden ulaşılmak istenilen yere hareketidir[3]. Bu hareket kuşkusuz mekân değişikliğinden öte bir mekânsal bir kopuşa işaret eder. Bu bakımdan olayın göç sayılabilmesi için mekânsal ve zamansal ölçütün önemi büyüktür[4]. Göç teorileri arasında görece yeni bir model olan “Yerinde Olma Teorisi” genel olarak, kendi iradesi dışında veya zorla yaşadığı topraklardan başka bir mekâna göç ettirilme olgusunu ifade eder. Genellikle savaşlar sırasında veya sonrasında karşılaşılan bu durum, iradesi dışında göçe katılanların genellikle “zorunluluğu” yaşamasına yol açar. Nüfus Mübadelesinin tarafları olan Müslüman Türkler ve Ortodoks Rumlar bir anlamda “savaş sebebiyle” yerlerinden olmuşlardır ve bu durum söz konusu teorinin en belirgin örneklerinden biri olarak karşımıza çıkmaktadır[5]. Göç kavramının belki de en sancılı boyutu mübadeledir. İki ya da daha çok devlet arasında imzalanan bir protokol vasıtasıyla, hukuksal boyutu, coğrafyası, zaman aralığı, göç yolları ve araçları, taşınmazların durumu gibi meselelerin belirli esaslara oturtulmuş şekilde uygulandığı bu göç hareketinde devletler nüfusları değiş-tokuş ederler. Bu değiş-tokuş da karma ve uluslararası bir komisyon aracılığıyla yürütülür, denetlenir. Aynı zamanda mübadele, göç ettirilecek nüfusun ırk, din, dil gibi birtakım niteliklerinin ve göç edilen yerler ile iskân birimlerinin daha önceden tespit edildiği; hatta göçmenlerin iaşe, sağlık gibi ihtiyaçları için özel birimlerin kurulduğu, sistematik ve kurallar çerçevesinde hayata geçirilen zorunlu nüfus hareketini ifade eder[6]. Tarihte çok kez örneği görülen mübadeleye katılan kimselere de mübadil denir. I. Dünya Savaşı sonrasında mübadele olayı sadece Türkler ile Yunanlılar arasında yaşanırken, II. Dünya Savaşı sonrasında çok sayıda insan benzer nedenlerle yer değiştirmiştir. Nitekim 12 milyon Alman, 1,5 milyon Polonyalı’nın kitle halinde nüfus aktarması yapılmıştır. Aynı biçimde, en az 12 milyon Hindu dininden ve Müslüman Hintli yer değiştirerek, birinciler Hindistan Birliği’nde ikinciler de Pakistan’a yerleşmiştir. Yaşanan bu tecrübeler mübadelenin, imparatorlukların dağılması veya sömürge alanlarının terk edilmesi gibi nedenlerle savaş veya savaşlar sonrası ortaya çıkan anlaşmalı, uluslararası ölçekte karşılıklı yapılan nüfus hareketi olduğunu ortaya koymaktadır. Konu şüphesiz siyasi bir antlaşma sonucunda ortaya çıkan bu devletlerarası kararın tarihi, siyasi, sosyolojik, ekonomik, psikolojik ve edebiyat boyutunu da içerir[7].
Vassilis
Colonas Türk- Yunan Mübadelesine ilişkin bir araştırmasında, konuya söz edilen
bu boyutlarıyla yaklaşarak, Lozan Anlaşması’nın en dolaysız ve temel
sonucunun insan varlığının mekân içindeki devamlılığının zor yoluyla kesintiye
uğratılması olduğuna işaret eder. Bu anlaşmayla sadece yüz binlerce insanın yerlerinden
edilmediği aynı zamanda toplumsal yaşamlarının amaçları arasında yer alan diğer
maddi kimliklerin ifadesini de yitirdiklerine yönelik tespitlerde bulunur[8]. Binbaşı
Jason B. Faulkenberry ise konuya ilişkin olarak hazırladığı akademik
çalışmasında, mübadelenin başta siyasal olmak üzere insanı ilgilendiren çok
sayıda sonuçlarının yanı sıra, dokunaklı hikâyelerinin de bulunduğunu ifade
eder. Faulken- berry bununla birlikte, mübadele ile taşınamaz bir kültürün
geride bırakılarak başka bir yere göç etmenin çok büyük bir trajedi olduğunu
da vurgular[9]. Bu
ayrıntılar bir arada değerlendirildiğinde, mübadelede bir hüzün, geride
bırakılan maddi manevi birikimler, anılar, yaşanmışlıklar vardır ve tüm
bunların başta siyasi, sosyal, psikolojik ve ekonomik olmak üzere pek çok
neden ve sonuçla değerlendirilmesi gerekir.
Türk ve Yunan halklarının mübadele kapsamında yaşadıkları
göç olgusu “zoraki ve zorlayıcı göç” kapsamında yer almaktadır. Bu haliyle
mübadeleyi, göç etme olgusunun nedenleri arasında ortaya atılan ilkel,
serbest, zoraki, zorlayıcı göç şeklindeki dört değişik sınıflama[10] arasında son
ikisi içinde değerlendirmek mümkündür. Zorunlu göçler de kendi içinde
muhaceret, mübadele, tehcir (sürgün), mültecilik, sığınmacılık, deprem, sel vb.
doğal afetlere bağlı göçler şeklinde alt başlıklar altında tasnif edilebilir[11].
Yeni Türkiye’nin İnşası: “Mübadele,
Kimlik Ve Göç Sancısı”
Türk
Kurtuluş Savaşı yeni bir Türkiye’nin yaratılması sürecinin başlangıcıdır. Bu
süreç aynı zamanda toplumsal ve kültürel anlamda Anadolu’da bir Türk varlığının
yeniden inşa edilmesi sürecini ve deneyimini de ifade eder. Bu bağlamda
Türkiye Cumhuriyeti Anadolu nüfusunun homojenleştirilmesi politikasına
uygun olarak mübadele deneyimini yaşar ve bu deneyim Renee Hirschon tarafından
“halkların ayrışması”[12] olarak haklı
bir ifadeyle açıklanabilir. Gerçi Hirschon’un bu değerlendirmesi, Lozan
Görüşmelerinde Lord Cur- zon’un sıklıkla ifade ettiği “halkların ayrışması”
ifadesinden mülhemdir ve Mübadele de bunun için yasal çerçeveyi oluşturmuş ve
uygulamaya koymuştur[13]. Türkiye
için yeni bir ulus devlet yaratma projesinin belki de en önemli adımı olan
Nüfus Mübadelesi, farklılıkları değil benzerlikleri esas almaktadır. Diğer bir
anlatımla Mübadele, Anadolu’nun Türkleşmesine ve Müslümanlaşmasına zemin
hazırlayan bir sosyal hamledir. Yerinden olan topluluklar, kendi dininden olan
ve kendi gibilerin olduğu topraklara doğru hareket etmişlerdir. Hem Anadolu
topraklarının ve hem de Yunanistan topraklarının yüzyıllardır süregelen
heterojenik insan kaynağı, bu göç ile homojenik bir insan profiline
dönüşmüştür. Bu nedenle yerinden olan iki farklı dinsel topluluk, kendi
dininden ve milliyetinden olanla mübadeleye tabi tutulunca gelenler sosyolojik
olarak “kendilerini” de getirmişlerdir[14]. Çağlar Keyder tarafından
“nüfusun homojenleşmesi- etnik olarak temizlenmiş bir Türk coğrafyasının yaratılması[15]” ifadesiyle
tanımlanan bu mübadele deneyimi, çok sayıda yabancı yazar tarafından da
Türkiye’de ulus inşasının ayrılmaz bir parçası olarak görülmüştür[16]. Mübadele
deneyiminin, “normal vatandaş- devlet ilişkilerinin ancak milli bir devlet
içinde sağlanabileceğine inanılan zaman diliminde” yaşandığını belirten Milas,
milli devletler döneminde, gelecekle ilgili umutların ve beklentilerin de
“milli devlete” odaklandığı görüşüne sahiptir. Bu haliyle nüfus mübadelesi,
dünyaya egemen olan millilik ve milliyetçi ideoloji görüşünün bir sonucudur.
Uygulandığında uluslararası camianın onayını alması ve yapılanların hukuka
uygun sayılması da bundan kaynaklanır[17].
Mübadele
sonuçları itibariyle ve daha derin anlamda, her iki ülke için katışıksız
demografik tabanın öncelenerek bir “kolektif kimlik” yaratmasına imkân sağlar.
Ancak Mübadele, her iki halkın etnik bileşimi, bu deneyimin siyasal boyutu,
ardından ulusal ekonomilerin inşası, sosyal yapıların bileşenlerinde meydana
gelen değişimler, demografik sınıflandırmalar, sosyal ve politik gerilimler,
ideolojiler ve meydana gelen kültürel çatışmalar ve aynı zamanda insanların
geçmişi algılayış biçimlerini de değiştiren ciddi sonuçlar yaratır[18].
Mübadele,
siyasetçiler için bir çözüm olarak kabul görmüştür ama uygulamada ortaya çıkan
sorunlar ve mübadeleyi bizzat yaşayanların içine düştükleri durum, kararı
verenlerin öngöremediği bir süreci ve toplumsal, psikolojik, ekonomik
problemleri de ortaya çıkarmıştır. Gidenlerin veya gelenlerin bu durumu
sevinçle karşıladıkları veya gidilen ya da gelinen yerlerde büyük coşkuyla
karşılandıkları, yeni yurtlara- vatanlara kolaylıkla uyum sağlandığı görüşleri
hem inandırıcılıktan hem de gerçeklikten uzaktır[19]. Bununla birlikte mübadeleyi
gerek Rumların ve gerekse Türklerin birbirlerine karşı gelecekte olası “kitle
acımasızlığı ve soykırım” yaşatmaması için bir çeşit önlem şeklinde düşünmek
tartışmaya açık bir konudur[20]. Dahası
günümüzde Yunanistan topraklarında ya da adalarda Türk- Rum halkının bir arada
yaşaması tecrübesinden hareketle, geleceğe yönelik bu türden bir niyet okumanın
yanlış olacağı da ortadadır.
Mübadelenin
gerçekleşmesini ekonomik açıdan zorunlu kılan sebeplerin varlığı da göz ardı
edilemez. I. Dünya Savaşı ve sonrasında yaşanan savaşlar sürecinde, Rumların
Anadolu’da yoğun olarak ilgilendikleri zeytin, üzüm, tütün gibi değerli tarım
ürünlerinin üretimi eski canlılığını yitirmiştir. Gerçi söz konusu üretim
etkinliklerinde yaşanan bu kayıplarda, Türk nüfusunun cephelerde savaşması ve
çoğunun yaşamını yitirmesinden dolayı yaşadıkları yerlere geri dönememesinin de
etkisi büyüktür. Rumların Anadolu’dan göç etmeye başlamasıyla beraber
kuyumculuk, marangozluk gibi zanaat alanlarında da büyük boşluklar doğar. Bu
koşullarda genç Türkiye Cumhuriyet’inin mübadeleyi kabul edip doğan bu boşluğu
doldurmaktan başka çaresi kalmaz. Gerçi söz konusu bu sorunun çözümü için
yeniden kurulan Türkiye, o güne kadar ticari faaliyetlerin kısmen dışında olan
Müslüman Türkleri “ekonomik düzene” katmak için büyük gayretler de gösterir[21]. Bu nedenle
Türk hükümeti, mübadilleri çarçabuk birer üretici haline getirmek ve onları
üretim etkinliklerine hazırlamak için gereken desteği sağlamaya çalışır. Mübadillerin
tarımsal üretim etkinliklerini gerçekleştirecekleri topraklara ekecekleri
tohumundan, pulluk, tırmık, traktör gibi tarım alet ve makinelerine ve hatta
kükürt ve bakır sülfatı gibi tarım kimyasallarına kadar çok sayıda yardımda
bulunur[22]. Ancak
sunulan emeğin sadece %15’inin Türkler, sermayenin %50’sinin ve işgücünün
%60’ının Rumlar tarafından sağlandığı bir ortamda, mübadelenin uzun dönemde
iktisadın millileşmesine yönelik olumlu katkısına rağmen, kısa vadede Türk iş
hayatı ve sanayisinin gelişmesindeki etkileri pek de olumlu değildir[23].
30 Ocak 1923 tarihinde Lozan Barış Konferansı’nda Türkiye ve Yunanistan hükümetleri arasında, Türk ve Yunan ahalisinin zorunlu değişimini esas alan bir antlaşma imzalanmıştır. Lozan Barış Antlaşması ile kabul edilen protokolün birinci maddesinde; “İstanbul’da oturan Rumlar ile Batı Trakya’da oturan Müslümanlar dışında, Türk topraklarında yerleşmiş olan Rum Ortodoks dininden Türk uyrukları ile Yunan topraklarında yerleşmiş Müslüman Yunan uyruklarının 1 Mayıs 1923 tarihinden başlayarak zorunlu mübadelesine girişilecektir” ifadesi yer almaktadır[24]. Yunanistan mümkün olduğunca fazla Rum’u yerleşik statüsünde bırakarak hem İstanbul’la olan bağlarını koparmamak hem de yeni göçmen dalgasının ülkesinde yaratacağı sorunlardan kaçınmak için ayrı bir çaba harcamıştır[25]. İstanbul’daki mübadeleden muaf tutulan 110.000 Rum Ortodoks’un üçte ikisi kendilerine Türk vatandaşlığı verilmiş olan Osmanlı vatandaşlarıdır. Diğer üçte biri ise Ekim 1918 öncesinde İstanbul’a yerleşmiş olan Yunan vatandaşlarıdır. Bu durumdaki Rumların da kalmasına izin verilir. Lozan Anlaşmasından sonra da Türk vatandaşı Rum Ortodokslar ve Yunanlılar ya da İstanbul Helenleri diye de anılan Yunan vatandaşı Ortodokslar, İstanbul’da tek bir azınlık grubu oluşturmayı sürdürürler. Lozan’daki Türk delegasyonu Yeni Türkiye içinde ulusal azınlıkları kabul etmeye karşı çıkar, mübadeleden muaf tutulan azınlıkları da din üzerinden tanımlamakta ısrarcı bir tavır sergiler. Bu kararlı duruş sonucunda İstanbul’daki Rum Ortodokslar Türkiye tarafından bir dini azınlık olarak kabul edilirler ve böylece etnik durumlarını siyasi bir kaygı haline getirmelerinin de önü kesilmiş olur[26].
1923 yılının ilk ayında imzalanan protokol gereğince mübadele sürecinde göçü denetlemek, kolaylaştırmak ve taşınır- taşınmaz malların tasfiyesi ile ilgilenmek için Türkiye ve Yunanistan devletlerinin resmi temsilcilerinden oluşan bir Karma Komisyon da kurulmuştur. Buna Muhtelit Mübadele Komisyonu denilir ve kurulan bu Karma Komisyon 12 Temmuz 1924 günü ilk kez İstanbul’da toplanır. Komisyon mübadillerin merkezden sevk edilmesi, sağlık sorunlarının çözümü, iskelelere çıkarılmaları, iskân bölgelerine sevk edilmesi gibi çok sayıda konuyla ilgilenir[27]. Üstelik tasfiye edilecek mallara, haklara ve çıkarlara ilişkin tüm itirazlar, karma komisyon tarafından kesin hükümle karara bağlanır. Lozan sözleşmesinin 13. Maddesi gereğince Karma Komisyon, mevcut sözleşme çerçevesinde tasfiye edilecek taşınabilir ve taşınmaz malların değerinin saptanmasında tam yetki sahibidir ve tarafları dinleyerek görüşlerini alacak, tasfiye edilecek malların değerlendirilmesinde malın değeri altın üzerinden hesaplanacaktır[28].
Türk Hükümeti, mübadil olarak gelen yaklaşık yarım milyona yakın insanın nakil, iaşe, konut ve geçim gibi işleri ile ilgilenebilmek amacıyla 1923 Ekim’inde Mübadele, İmar ve İskân Vekâletini kurmuştur. Bu bakanlık, mübadillerle ilgili her türlü kanuni hak ve yasal düzenlemelerin yapılması ve uygulanması ile ilgilenmeye başlar. Bakanlık mübadillerin yerleştirileceği yerleri başta İstanbul, Bursa, İzmir olmak üzere on büyük bölgesel idari bölümlere ayırarak çalışmalarını sürdürmüştür[29]. Vekâlet maddi sıkıntılar içinde görevini sürdürmeye çalışır. Üstelik vekâlette çalışanların konuyla yakından uzaktan ilgisi de yoktur. Vekâletin kurulmasından sonra işe alınan iskân memurlarının çoğu Kurtuluş Savaşı’nın sona ermesiyle ordudan ayrılarak işsiz kalmış emekli askerlerdir. Bu memurların mübadillere karşı sert tutum ve davranışlar sergilemesi de başka sorunlara kapı aralar[30]. Zorunlu iskân için seçilen ayırt edici kriter “din” ölçüttür ve bu ölçüt göz önünde bulundurularak yaklaşık yarım milyon Müslüman Türkiye’ye göç etmiş, yukarıda sayılan nedenler yüzünden mübadillerin sağlıklı bir şekilde iskanı sağlana- masa da eskiden Rumların yaşadıkları bölgelere yerleştirilmelerine öncelik verilmiştir[31].
Mübadillerin çoğunlukla mübadele öncesi ya da mübadeleyle
Rumların terk ettiği boş köylere iskân edilmeleri, en yoğun mübadil iskânının
Batı Anadolu ve Trakya’da olmasını da beraberinde getirmiş olur. Diğer
mübadiller ise yerli halkın yaşadığı köylere ya da kendilerinden önce iskân
edilmiş olan muhacirlerin köylerine iskân edilirler[32]. Mübadele sürecinde yaşanan
aksaklıklar ya da eksiklikler Ankara hükümetin zaman zaman yayınladığı
talimatnamelerle giderilmeye çalışılır. Bunlardan biri olan ve 9 Aralık 1923
tarihinde, Mübadele, İmar ve İskân Vekâleti tarafından yayınlanan
‘’Muhacirlerin Kabul, İaşe, Sevk ve İskânları”na ilişkin talimatname üç
kısımdan oluşur. İlk kısımda Muhtelit Mübadele Komisyonu tarafından mübadillerin
ellerine verilmiş kimliklerin kontrol edilerek, anarşist, cani, casus ve
Yunanlılarla beraber bulunmuş olup olmadıklarının kontrol edilmeleri yer alır.
Bu inceleme sonrasında şüpheli kişilerin Türkiye’yi yurt edinemeyecekleri ve
geri iade edilecekleri bildirilir. Mübadil olarak kabul edilecek olanlar ise,
sanat, meslek ve coğrafi konumları göz önüne alınarak sevk edilirler. Gelen
mübadillerin Anadolu’nun sosyal ve ekonomik dokusuna kolayca uyum sağlaması
için geçim seviyesinin yükseltilmesi hayli önemlidir; bu yüzden Mübadele, İmar
ve İskân Vekâleti mübadillerin tohumluk, çift hayvanı, zirai alet ihtiyaçları
hakkında tüm gelişmeleri yakından takip etmeyi de ihmal etmez[33]. Mübadele
konusu devletin resmi ilgisi içinde o kadar önem kazanır ki; 17 Ocak 1924
tarihinde Mübadele İmar ve İskân Vekâleti kaldırılarak görevleri Dâhiliye
Vekâletine devredilir ve göçmen yerleştirme işleri yeni bir evreye girer. Göçmenlerin
sevk ve iaşeleri ile evlerinin tamir ve inşasına ve sürmekte olan iskânlarıyla
ilgili tüm işlemlerin yerleşim yerinin en büyük mülkiye memurunun denetiminde,
iskân müdürlüğü tarafından yürütülmeye başlar[34].
Amerikan
Basınında Mübadele: “Sadece Türkler İçin Türkiye”[35]
Amerikan basınının Türkiye’ye olan ilgisi her dönemde söz konusudur ve özellikle bu ilgi Türk Kurtuluş Savaşı döneminde, ağırlıklı olarak Rumları da savunmaktan geri durmayan tavırlarıyla, daha da artmıştır. Örneğin The New York Tımes gazetesinin 10 Temmuz 1921 tarihli yazısında, “Hristiyan nüfus korkunç bir zulüm altında inlemektedir, yalnızca Pontus bölgesinde 350 bin ölüme mahkûm edilmiş Rum bulunmaktadır, masum ve barışsever bir halk, herkesin gözleri önünde yok edilmektedir” ifadeleri söz konusu ilginin boyutu ve içeriği hakkında az çok ipucu sunmaktadır[36]. Lozan Barış görüşmelerinde, özellikle mübadele konusunda Amerika’nın etkin ve hayli baskın bir taraf olduğunu da tespit etmek güç değil- dir.[37]. Diğer taraftan Lozan görüşmeleri sırasında ve özellikle de mübadele gibi en hararetli tartışma konularının masaya yatırıldığı bir süreçte Amerikan basınının kamuoyundaki faaliyetleri ise ayrı bir değerlendirmeyi hak etmektedir. The Washington Times gazetesinin 2 Aralık 1922 tarihli “Antlaşma Milyonları Göçe Zorluyor” başlıklı haberinin satır araları hayli ilginç detaylarla doludur. Bu haberde sayıları milyonu bulan Türk ve Yunanlının karşılıklı olarak değiş tokuş yapılacağı, 1 milyonun üzerinde Türk ve Yunanı etkileyen modern tarihteki en büyük mübadelenin, Lozan Barış Konferansı’nda müttefik devletlerin onayladığı koşullara göre yürütüleceği aktarılmaktadır. Haberin devamında, “...bu şartlara göre önümüzdeki iki hafta içinde Türk egemenliği altındaki topraklarda yaşayan tüm Yunanlıların, mallarını ve menkul kıymetlerini Müslümanlara satıp Türkiye’den ayrılmaları, aynı zamanda Yunanistan topraklarında yaşayan Türklerin de Türkiye topraklarına geri dönmeleri istendiğine” ilişkin bir bilgi de paylaşılmaktadır. Haberin belki de en dikkat çeken ayrıntısı “müttefik delegelerinin Türk topraklarında yaşayan Hristiyanların barış antlaşması imzalandıktan sonra katledilmesinden korkmaları nedeniyle böyle bir mübadeleye onay verdiklerine” ilişkin bilgidir. Üstelik aynı haberde Norveçli Dr. Fridtjof Nansen’in[38] Anadolu’da azınlık durumundaki Hristiyan nüfusunu korumak için yöntemler hakkında delegeleri bilgilendirdiği, halklar üzerinde büyük sıkıntılar yaratsa da, Türkiye ile Yunanistan arasındaki mübadelenin azınlıkları korumak için en iyi yöntem olduğunu belirten demecine de yer verilmiştir. Nansen’in bu demecindeki en belirgin ayrıntı da “mübadelenin her ne kadar sıkıntı ya da zorluk içerse de ölümden daha iyi bir netice vereceğine” ilişkin yorumudur. Söz konusu haber, mübadele planının onaylanmasının Türkler için kesin bir zafer anlamına geldiği, halihazırda Lozan Konferansı’na “Sadece Türkler için Türkiye” sloganıyla gelen delegelerin bu konuda çok başarılı oldukları, mübadeleyle birlikte Türkiye’deki Hristiyanların korunması sorununun da çözüleceği bilgisi verilerek son bulmaktadır[39].
The
Union Daily Times gazetesinin 13 Aralık 1922 tarihli “Anlaşma Sağlanamadı”
başlıklı haberinde ise, Türk heyeti başkanı İsmet Paşa’nın, Türk- Yunan
mübadelesi için Anadolu’daki Yunanlılar ile Makedonya’daki Türklerin
değişmesinde ısrarcı olduğu üzerinde durulmaktadır. Haberde Türk heyetinin,
“Türkiye’ye dıştan yapılacak tüm yabancı müdahalelerin reddedildiği, ülkedeki
gayrimüslimlerin dış güçlerin etkisinde olmadıkları zaman Müslümanlarla barış
içinde yaşadıkları, Yahudilerin bugüne kadar Türkiye’de hiçbir sıkıntı
çekmediklerine” ilişkin demeçleri de paylaşılır. Aynı haberde yine Türk
heyetinin “Yunan ve Ermenilerin de, Rusların ülkedeki Ortodoks azınlık üstünde
hak elde edinceye kadar barış içinde yaşayıp sonrasında yabancılarla işbirliği
yapması nedeniyle sıkıntılar çektikleri, Milletler Cemiyeti’nin ülkedeki
azınlıklar üstünde söz sahibi olması durumunda “yardımseverliğin yalancı yüzü”
adı altında azınlıkların sömürüye uğrayabileceği” hakkındaki demecine de yer
verilmiştir[40].
The
New York Herald gazetesinin 13 Aralık 1922 tarihli haberinde de, Amerika’nın
azınlıkların Türkiye’de kalması için Türkiye’ye baskı yaptığı, Türkiye’nin ise
bu baskılara aldırış etmeyerek mübadeleyi başlatacağı, fakat 350.000 Yunanlının
da İstanbul’da hiçbir güvencesi olmadan kalacağı bilgilerine yer verilir. Aynı
haberde, İsmet Paşa’nın “şu anda Türkiye’de bulunduğu bölgede hak iddia
edebilecek bir azınlık yoktur” demecine de yer verilmiştir. Haberin devamında
Türklerin mübadeleyle ilgili planları da sıralanmıştır. Söz konusu habere
göre, ilk olarak yabancı müdahalesine engel olmak için azınlıklar üzerinde
verilecek hiçbir güvence ya da himaye adı altında koruma talebi kabul
edilmeyecektir. İkinci olarak İstanbul’daki tüm Yunanlıları mübadeleye bağlı
kılıp, olası dış müdahalelerin önüne geçmek, son olarak da alınan tüm
önlemlere rağmen İstanbul’da kalan Yunanlıların, dış devletlerin hiçbir
güvencesi olmadan tamamen Türklerin iyi niyetine ve adaletine bağlı kalmala-
rıdır[41].
The
Bennington Evening gazetesinin 14 Aralık 1922 tarihli “Richard Child, İsmet
Paşaya Hızlı Karar Vermesi İçin Baskı Yapıyor” başlıklı haberi ise,
İtalya’daki Amerikan büyükelçisi Richard Washburn Child’ın Lozan’daki
görüşmeleri yakından takip ettiğine ilişkindir. Haberde Child’ın Türkiye
topraklarında yaşayan Ermeni, Yunan ve diğer azınlıkların korunmasına yönelik
liberal tavizler vermesi konusunda İsmet Paşa’yla uzun görüşmeler yaptığı
belirtilmektedir. Haberin detaylarında mübadeleye ilişkin Lozan görüşmelerinde
Amerikalıların tüm ilgisinin mübadele esnasında azınlıklara dikkatli
davranılması ve ilerleyen zamanlarda tekrar bir mübadelenin olmayacağı
garantisinin verilmesi üstüne olduğu da yer almaktadır. The Bennington Evening
gazetesinin 14 Aralık 1922 tarihli söz konusu haberinde, Türkiye azınlık
durumundaki Rumları korumaya yönelik tedbirleri alması halinde, azınlık
hakları konusunda dünyaya ilham verebileceği bilgilerine de yer verilmiştir.
Aynı haber, Amerika’nın mübadeleye ilişkin tavırları hakkında da detaylı
bilgiler sunmaktadır. Amerika’nın Türkiye ile Yunanistan arasında yapılacak
mübadeleyi hoş karşılamadığı, onaylamadığı, Amerikan halkının savaşın zavallı
kurbanlarına yardım etmeye istekli olduğu fakat bu yardım fonlarının Yakın Doğu’daki
kalıcı barışı sağlamak için mutsuz mültecilerin kalıcı yerlerine nakillerinde
kullanılacağını bildikleri için olanları endişeyle takip ettikleri bilgilerine
de yer verilmiştir. Aynı haberde, Türk delegasyonunun başkanı İsmet Paşa’nın,
Türkiye topraklarındaki azınlıkların uluslararası komite tarafından kontrolünü
reddeden bildiriyi açıklaması da paylaşılmıştır[42]. Amerika’nın Türk- Yunan
Mübadelesini onaylamadığına ilişkin diğer haberler de The Pensacola Journal
gazetesinin 14 Aralık 1922 tarihli “Türklerin Mübadele Planını Reddeden
Amerika” [43] ya da The
Bisbee Daily Review gazetesinin 14 Aralık 1922 tarihli “Azınlıklar Meselesinde
Çizilen Plan Onay Bulmadı”[44] başlıklarıyla
kamuoyuna aktarılmıştır.
Albuquerque
Morning Journal gazetesi ise yine 14 Aralık 1922 tarihinde “Konferans Çok
Gergin” başlığı altında Türk hükümetinin azınlıkların kontrolü hakkında aldığı
kararlara değinmiş, uluslararası komite delegelerinin Türk topraklarındaki
azınlıkları kontrolünü reddeden Türklere karşı kulislerde birçok özel
toplantılar yaptıklarını yazmıştır. Haberde, Türklere karşı ortak bir uzlaşma
planı gerektiği, büyük güçlerin delegelerinin de Türklerin egemenlik hakları
ihlal edilmediği müddetçe ortak planda yer alacakları bilgilerine yer
verilmiştir. Ayrıca konferans uzmanlarının görüşlerine de yer verilen haberde,
ilerleyen günlerde hem Boğazlar Meselesi, hem de azınlıkların durumu hakkında
kesin bir sonuca varılacağı tahminlerinde de bulunulmuştur. Haberin devamında
Türklerin, İstanbul’daki Yunan cemaatinin gelecekteki durumu tartışılırken
göstermiş oldukları uzlaşmacı tavra da yer verilmiş, Yunanlıların şartları
belli bir çerçevede İstanbul’da kalmalarına izin verileceği de belirtilmiştir.
Rum Ortodoks kilisesinin başkanı olan Rum patriğinin sınır dışı edilmesi
meselesine de değinilen haberde müttefik delegelerinin bu hassas konuya
gelmeden önce Türklerle başka noktalarda anlaşmaya varmaya çalıştıkları da
aktarılmıştır[45].
The
Great Falls Tribune gazetesinin 14 Aralık 1922 tarihli “Amerika, Türkiye’deki
Yabancı Azınlıkların Korunmasını Talep Etti” başlıklı haber ise, mübadele
hakkında detaylara yer verirken, köken olarak İstanbullu olmayan Yunanlıların
sınır dışı edilmesi meselesini konu edinmiştir. Haberde 3 Ekim 1918’den sonra
İstanbul’a yerleşmiş olan Yunan göçmenlerin sınır dışı edileceği, ayrıca ister
Rum ister Türk, bu ikamet değişikliği nedeniyle güç duruma düşen bireylerin
zararlarının karşılanacağı ve İstanbul’dan ayrılmak zorunda kalacak Yunan
sayısının az olacağı bilgilerine yer verilmiş- tir[46].
Grand
Forks Herald gazetesinin 14 Aralık 1922 tarihli, “Türkiye Milletler Cemiyetine
Katılacak” başlıklı haberinde, Lozan’ın hemen ertesinde Türkiye’nin Milletler
Cemiyetine gireceği ve devamında topraklarındaki azınlıkların korunmasının da
Milletler Cemiyeti’nin sorumluluğunda olacağı bilgisi yer almaktadır. İsmet
Paşa’nın son günlerdeki “Avrupa halkları arasında azınlıklar için yapılan anlaşmaların
bir benzerini Türkiye’de yapabilir” tarzındaki açıklamalarından, Türkiye’nin
Hristiyan halkları üzerindeki denetimi Cemiyet’e verebileceği izlenimini
edindikleri haberi de paylaşılır. Haberin devamında Türkiye’nin hiçbir baskı
altında kalmadan sadece Misak-ı Milli’nin şartları çerçevesinde mübadeleye
izin vereceği, siyasi suçluların serbest bırakılacağı fakat Ermeniler için bir
yurt kurulmasına asla müsaade edilmeyeceği de aktarılır. Haberde son olarak
büyükelçi Richard Child’ın, İsmet Paşa’yla yaptığı açık görüşmelerin sonuçlarına
da değinilmiştir. Buna göre, Ermeni ve Rum delegelerinin, Türk delegelerine
karşı yaptığı kışkırtmalar nedeniyle sık sık bölünen görüşmelerin, Amerikan
büyükelçisinin zamanında müdahaleleri sayesinde bir sonuca bağlanıp ve azınlık
meselesinin çözümünde ihtiyaç duyulan özverinin gösterilmeye başlandığı bilgisi
de paylaşılır[47].
Amerikan
basını, 1922 yılının son ayında Yunanistan’ın mübadele şartlarının artık
kesinleşmesi konusundaki sabırsızlığına işaret eden haberler yayınlamıştır.
Iowa County Democrat gazetesinin 28 Aralık 1922 tarihli “Amerikan Devleti
Türkleri Vazgeçiriyor” başlıklı haber, Yunanlıların İstanbul’dan sürgün
edilmesini Amerikalıların protesto ettiği ve bu tepkinin Kemalistler
tarafından dikkate alındığı ve alınan yeni kararın belli şartlar altında
Yunanlıların İstanbul’da kalmaya devam edebileceği yönünde olduğuna
ilişkindir. Haberde, Türkiye’nin geri adım attığını gören müttefik devletlerin
Amerika’nın protestosunu desteklemeye başladığı bilgisi de paylaşılmış,
mübadelenin detaylarına ilişkin görüşmelerin yine ilerleyen günlere sarktığı
bilgisine de yer verilmiştir. Eski başbakan Venizelos’un açıklamasına göre
“mübadele için Yunanistan’ın tüm planından feragat edebileceği” bilgisi de
haberin detaylarında yer almış- tır[48].
Lozan görüşmeleri
devam ederken 30 Ocak 1923 tarihinde, 2 Mukavele, 19 maddeden oluşan “Türk ve
Rum Ahali Mübadelesine Dair Mukavele” imzalanır ve buna göre mübadelenin 1
Mayıs 1923 tarihinde başlaması öngörülür. Ancak birçok nedenden dolayı mübadeleye
1923 yılının son birkaç ayında başlanabilmiştir[49]. The Evening Star gazetesinin
24 Temmuz 1923 tarihli “Türkler ve Avrupalı Devletler Arasında Barış
Antlaşması İmzalandı” başlıklı haberinde, Müslümanlar için 12 yıllık savaş
döneminin sona erdiği, İsmet Paşa’nın müzakerelerde en iyi noktalara vurgu
yaparak diğer devletlerin delegasyonlarını alt ettiği bilgisine yer verilir.
Aynı haberde, Amerikan devletinin hoş karşılamadığı mübadelenin yine de
Yunanistan’daki Türklerin Türkiye’ye, Türkiye’deki Yunanlıların da Yunanistan’a
dönüşü şeklinde tarihteki en acımasız olaylardan biri olarak yakında
başlayacağı da yer alır. Ermeni sorununun çözülemediği ve kendilerine bir
yurdun tahsis edilmediği, I. Dünya Savaşı’nı kaybetmesine rağmen Kurtuluş
Savaşı’nda Yunanlılara karşı üstünlük kuran Türkiye’nin Lozan’da masaya galip
devlet sıfatıyla oturmasının önemine ayrıca vurgu yapılır[50]. Aynı tarihte benzer haber,
The Bismarck Tribune gazetesinde, Lozan Anlaşması “Doğu’- dan Batı’ya Bir Köprü
Olarak Kalacak” başlığı altında değerlendirilir[51].
Worcester
Democrat gazetesinin 10 Kasım 1923 tarihli “Maryland’lı Kız Mübadeleye Yardım
Ediyor” başlıklı haberinde ise Amerika’nın gözetimi altında başlayan Türkiye
ile Yunanistan arasındaki mübadele konusu ele alınır. Söz konusu bu haberde
Marlyland eyaletinin Bel Air şehrinden Alice Anna Roue isimli bir kadının Yakın
Doğu Amerikan Yardım Heyeti[52] adına
mübadele kamplarından birinde yaptığı gözlemler paylaşılır. Aynı haberde
Midilli Adası’nda birkaç ay boyunca sürecek şekilde günde 3.000’in üzerinde
kişinin takas edilmeye başlandığı, Midilli’den 955 Müslümanla yola çıkan ilk
geminin Ayvalık’a vardığı, aynı zamanda Samsun’dan yola çıkan bir geminin de
Yunan mübadillerle birlikte Kavala’ya doğru yola çıktığı bilgilerine yer
verilmiştir. Ayrıca haberde, Türk ve Yunan makamlarının bürokrasiye bağımlı
kalmadan garantiler veren ve bu nedenle mübadelenin etkin ve hızlı bir şekilde
başlamasına sebep olan Yakın Doğu Yardımı Heyeti’ne teşekkür ve tebrik
mesajları gönderdikleri bilgisi de paylaşılmış, aynı haberin detayında mübadelenin
şimdiden 600.000 insanı kapsadığı bilgisine de yer verilmiş- tir[53].
The
Evening Star gazetesinin 18 Aralık 1923 tarihli bir haberinde de Arnavutluk’un
Yunanistan topraklarında yaşayan Arnavut Müslümanlarının, Türk - Yunan
mübadelesine bağlı olmadan istedikleri yerde yaşayabilmeleri ve bu nedenle
Arnavut Müslümanların, Türk Müslümanlardan farklı olarak Yunanistan
topraklarından sınır dışı edilmemesi konusunda Milletler Cemiyeti’ne başvuruda
bulunulduğu bilgisine yer verilmiştir[54].
Lozan
görüşmeleri sayesinde, Mübadele Anlaşmasıyla yaklaşık yarım milyona yakın
Müslüman Türkiye’ye gelmiş, buna karşılık 1 milyondan fazla Rum Yunanistan’a
göç etmiştir. Nüfusla ilgili bu yer değiştirme çalışmaları ve bununla ilgili
sorunların çözümü on yıllık bir zaman dilimine yayılmıştır. Mübadele
Antlaşmasında geçen “Rum Ortodoks dini” tabiri ile kimlerin ifade edildiği
çeşitli tartışmalara neden olmuşsa da, Karma Komisyon 8 Ağustos 1924 tarihinde
gerçekleşen 64. oturumunda bu ifadenin bütün Rumları kapsamadığına ve vaftiz
kayıtlarının Katolik Rumlar için bağlayıcı unsur olarak kabul edilebileceğini
karara bağlamıştır. Böylece Türkiye’nin istemeyerek de olsa Katolik ve
Protestan Rumları mübadele haricinde tutması sağlanmıştır. Aslında mübadele
dışında tutulanlar bunlarla da sınırlı değildir. İşgaller sırasında
işgalcilerle işbirliğine gitmeyip Türklerin yanında yer alan Giresunlu
Ponosoğlu Nipoyat, Söke’de yaşayan Konstantin Portil veled-i Dimitri ya da bir
Fransız’la evlenen Madam Maria Savacıoğlu gibi sayılabilecek bazı Rumlar da bu
uygulamanın dışında bırakılmışlardır. Bu örnekler, mübadele deneyimine neden
olan yaşanmışlıklarda Türklerin suçlanamayacağına, suçlu aranıyorsa bunun
Yunanistan ve onları kullananlar olduğuna ve çok daha önemlisi Türklerin,
kendilerine ihanet edilmediği müddetçe her kesimle dostça, iç içe yaşayabildiğine
işaret etmektedir[55]. Ancak The
Evening Star gazetesinin 23 Ekim 1924 tarihli “Yunanistan Milletler
Cemiyetinden Yardım Bekliyor” başlıklı haberi, Türklerin İstanbul’da yerleşik
durumdaki Yunanlıları tutuklamaya başladıklarına ilişkindir ve Türk imajını
karalamaya yönelik bir içerik taşımaktadır. Haberde, Yunan makamlarının,
Lozan Antlaşması’na ek olarak kabul edilen Türk- Yunan mübadelesi hükümlerine
aykırı şekilde Türklerin bu tutuklamaları yaptıklarını aktararak, konuyu
Milletler Cemiyeti’ne taşıdıkları bilgilerine yer verilmiştir. Haber aynı
zamanda, Lozan Antlaşması’na ek olarak kabul edilen mübadelenin hükümlerine
uyulmamasının, genelde Lozan’ı da karaladığını iddia eder. 1918’den önce
İstanbul’a yerleşen Yunanlıların istedikleri yerde ikamet etme haklarına vurgu
yapılan haberde, Milletler Cemiyeti’nin mübadelede büyük çabalar sarf ettiği ve
İstanbul’dan gelen haberlere göre şehirde ikamet eden Yunanlıların komple
tutuklandığı bilgisi tekrarlanmıştır[56].
The
Evening Star gazetesinin 28 Ekim 1924 tarihli haberinde, Musul sorunu yüzünden
gerilen Türk - İngiliz ilişkileri hakkında bilgiler verilmiş devamında
İstanbul’da Yunanlıların tutuklanıp sınır dışı edilme meselesinin ikinci plana
atıldığı duyurulmuştur. Aynı haberde Türk- Yunan mübadelesini denetleyen karma
komisyonun üyesi Türk bir delegenin olayı inceleyen komisyona verdiği bilgilere
göre İstanbul’da tutuklamaların sonlandırıldığı bu nedenle meselenin önemini
yitirdiği de paylaşılmıştır[57].
New
Britain Herald gazetesinin 31 Ekim 1924 tarihli “Milletler Cemiyeti Türk- Yunan
Çekişmesini Sonlandırdı” başlıklı haberinde Milletler Cemiyeti’nin mübadele
hakkında aldığı iki ülkeyi de kapsayacak kararlara yer verilmiş, iki ülkeden
de İstanbul’da tutuklanan Yunanlılardan itibaren başlayan tüm sorunları
çözmeleri, mübadelenin işleyişi hakkında tutulacak raporların periyodik olarak
Milletler Cemiyeti Konseyi’ne sunulması istenmiştir. Ayrıca konseyin her iki
hükümetten de Trakya’daki Türk azınlığının ve İstanbul’daki Yunan azınlığının
durumları ile ilgili raporları Aralık ayında Roma’da yapılacak toplantısında
sunması talep edilmiştir. Mübadelenin sorunsuz devam etmesi için iki ülkenin
de gayretli olması gerektiğinin de altı çizilen haberde, Cemiyetin mübadele
komisyonu başkanının, genel konseyin İstanbul’daki tutuklamalara karışmasından
dolayı sinirli olduğu bilgisine de yer verilmiştir[58].
The Evening Star gazetesinin 1 Kasım 1924 tarihli “Milletler Cemiyeti Durumdan Memnun” başlıklı haberinde, Cemiyet’in 8 Aralık’ta Roma’da toplanmasından önce mübadele meselesi hakkında yeni kararlar aldığı ve bu kararlara göre, 1918’den önce sadece yasal olarak kayıtlı olanlar için değil, aynı zamanda daimî olarak kalma niyeti ile sabit ikametgahı bulunanların da İstanbul’da kalması gerektiği bilgisi paylaşılmıştır. Aynı haber, Konsey’in Türk ya da Yunan tarafını tutmayacağı, mübadeleyle ilgili herhangi bir hukuksal sorunda Uluslararası Adalet Divanı’nın tek yetkili mercii olacağını da bildirmiştir. Gazete aynı zamanda Aralık ayında yapılacak toplantıda Türklerin, İstanbul’daki Yunanlılara, Yunanlıların da Batı Trakya’daki Türk azınlığa nasıl davrandıkları ile ilgili raporların alınacağı bilgisini de paylaşmıştır[59]. Adı geçen gazetenin 3 Şubat 1925 tarihli “Günün Yorumu” başlıklı haberinde Türk- Yunan mübadelesi masaya yatırılmış, iki tarafın da konuyla ilgili tezlerine yer verilmiştir. Türklerin Papa ile aynı mevkide olan Rum Ortodoks Kilisesi Patriği’nin sınır dışı edilmesini istediği, bunun üzerinde Yunanistan’ın çok sert bir protestoyla Türkiye ile diplomatik ilişkileri askıya alıp savaş duruma geçme hazırlıkları yaptığı da aktarılmıştır. Söz konusu haberde, eğer savaş durumu olursa bunun sadece Balkanları ya da Anadolu’yu değil tüm Yakın Doğu ve Avrupa’yı da tehlikeye düşüreceği bilgisine yer verilmiştir. İstanbul’da Yunan azınlığını koruyan hükümleri ihlal eden Türkler yüzünden, Lozan Antlaşması’nın “bir kâğıt parçası” olmaya başladığı, 140 milyon Ortodoksun önderliğini yapan Patriğin, iki ülkenin değil tüm Ortodoksların tasarrufunda olduğu, Türkiye’nin “düşmanca” tavrına, Yunanistan’ın da düşmanca cevap verebileceği hatırlatılmasında da bulunulmuştur. Haberin detaylarında, Türkiye ile sıkı bağları olan bir Amerikan diplomatının açıklamalarına göre, mübadelede ve azınlıklar konusunda sık sık suçlanan Türkiye’nin, Milletler Cemiyeti’nin verdiği tüm yönergeleri yerine getirdiği ve antlaşmalara sıkı sıkıya bağlı kaldığı da vurgulanmıştır. Haberde de değinildiği gibi asıl sorun, Türk hükümetinin, Patrik 1918’den sonra atandığı için muafiyet şartlarına uymadığını bildiğini ve bu nedenle Patriği şahsen mübadeleye bağlı olarak göndermek istemesidir. Haberin editörüne göre Türk hükümeti, Patriği mübadeleyle sınır dışı ederse, Ortodoks dünyasında Türk yargı sınırları içindeki bir Patrik üzerinden söz sahibi olma hakkından mahrum kalacak ve bu da Türkiye aleyhine bir durum olacaktır. Haberde Yunan hükümetinin, Patriğin bir birey olarak değil, Türkiye'nin dini özgürlüklerini güvence altına aldığı bir kurumun başkanı olarak görülmesi gerektiği ısrarla vurgulanır. Dahası İstanbul’da 1918’den çok önce yüzyıllardan beri var olan Patrik gibi kimselerin mübadeleye bağlı olamayacağı, 1 Mayıs 1923’ten itibaren Türk topraklarındaki Ortodoksların, Yunan topraklarındaki Müslümanların mübadeleye bağlı olması gerektiği, Patriğin bunların haricinde olduğunun tekrar tekrar haber edilmesidir. Gazete bu konuya ilişkin olarak, Türk hükümetinin, yaptıkları muhalefetin Patrikhane’ye değil, Cihan Harbi’nde ve devamı Türk- Yunan Savaşı’nda Türkiye’ye düşmanca tavırlar takınan Patrik VI. Konstantinos’un şahsına olduğunu ayrıca yazmaktadır. Üstelik haber editörü bu ayrımı, tarihsel bir örnekle pekiştirme çabasına girer. Haberde İsmet Paşa’nın “Fatih İstanbul’u fethettikten üç gün sonra II. Gennadios’u Patrikhane’nin başına geçmesi için görevlendirdiği ve ona “millet başı” unvanıyla Yunan vatandaşlar üzerinde neredeyse sınırsız bir yargı yetkisi verdiği” demeci paylaşılarak, Türklerin mübadele sürecinde ve öncesinde azınlıklara yaptığı iyi muameleler göz ardı edilmeden kamuoyuyla paylaşılır. Haberde, sakıncalı olmayan bir Patriğin bizzat Türk hükümeti tarafından atanabileceği savunmasına yer verilirken, devamında editörün tüm siyasi otoritelerin üstünde olan bir makamın sadece manevi güçle seçilebileceği, üstelik Müslüman bir devletin Hristiyan kilisesinin başını seçmesinin son derece sakıncalı olabileceğine ilişkin bir açıklama da yapılır[60]. Amerikan basını 1925 yılı içinde mübadele konusuna kısmen suskun kalır, söz konusu yılın sonlarına doğru az sayıda haberle mübadele konusu tespit edilebilmektedir. The Evening Star gazetesinin Pazar günleri çıkan The Sunday Star ekinin 23 Ağustos 1925 tarihli “Versay Göçlere Sebep Oldu” başlıklı haberine göre, Versay’ın Polonyalıları Silezya’dan, Macarların Transilvanya’dan göç etmesine sebep olduğu bildirilir. Ancak haberin en ilgi çekici detayı kuşkusuz, bu konuya ilişkin en büyük örneğin, klasik çağlardan beri atalarının Anadolu’da varlıklarını sürdürdüğü 1 milyon Yunanlının mübadeleyle birlikte Yunanistan’a gönderilmesi ve yarım milyon Türk’ün de Türkiye’ye gönderilmesini içeren Türk- Yunan mübadelesinin olduğunun hatırlatılmasıdır[61]. The Evening Star gazetesinin 14 Kasım 1925 tarihli “Olayların Özeti” başlıklı haberinde de Türk- Yunan mübadelesi nedeniyle yoksulluk çeken Yunanistan ve Bulgaristan halklarına Kızıl Haç tarafından yardım edildiği, kamuoyuyla paylaşılmıştır[62].
Mübadele,
süreç ve yarattığı sonuçları itibariyle Osmanlı’dan Cumhuriyet’e intikal eden
meselelerden biridir. Lozan Konferansı görüşmelerinde Yunanistan ve Türkiye’nin
ortak sorunu haline gelen azınlıklar konusu, her iki devletin de kendi
içerisinde sorun yaratacağı düşünülerek, Türk- Yunan nüfus değişiminin
uluslararası arenaya taşınmasına neden olmuştur.
Mübadele, Türkiye için yeni bir ulus devlet yaratma
projesinin belki de en önemli adımıdır. Üstelik Türkiye için kolektif bilincin
inşasında, yurttaşlık duygularının pekiştirilmesine ilişkin uzun vadedeki
sonuçları da bu deneyimin gerekliliğini ispatlamıştır. Lozan Anlaşması kadar,
bu anlaşma sırasında mübadeleye ilişkin Türk heyetinin elde ettiği kazanımlar,
diplomatik bir başarıya da işaret etmektedir. Çok daha önemlisi mübadele,
Lozan’da Türk tarafının güncel reflekslerden uzak, uzun vadede efektif ve
kalıcı çözüm arayışı içinde olduğunun da en başat örneğidir. Gerek Lozan
görüşmeleri ve gerekse mübadele kararının alınıp uygulanması süresince
Amerika’nın yüksek tirajlı gazeteleri, iç kamuoyunu Türk- Yunan mübadelesi
hakkında bilgilendirme gayreti içine girmiştir. Milletler Cemiyeti’nin
kuruluşundaki etkisi tartışmasız olan Amerika’nın Monroe Doktrini nedeniyle
Avrupa iç işlerine eşit mesafedeki tavrı, mübadele konusunda kısmen de olsa
sürmüştür. Amerikan hükümeti mübadelede fiilen rol oynamasa da, kendi
bünyesindeki sözde bağımsız fakat kongreden maddi destek alan yardım
kuruluşları vasıtasıyla azınlıklar üstünden hem Yunanistan hem de Türkiye üzerinde
söz sahibi olmaya çalıştığı da anlaşılmaktadır. Amerikan basınında çıkan
haberler, Türk tarafının ufak tavizler verse de menfaatleri doğrultusunda
kararlı bir tutum sergilediği ve mübadele görüşmelerini de bu çerçevede
sürdürdüğü üzerinde yoğunlaşmaktadır. Söz konusu basın hareketliliğinde mübadelenin
her iki tarafta da
sosyal, ekonomik ve kültürel sıkıntılara neden olduğu, göç edenlerin yoksul
duruma düştüğüne ilişkin sıkça haberler yer almıştır. Amerikan basını, Yunan
tarafının İstanbul içinde bulundurabildiği kadar Yunan bulundurma çabasını gözler
önüne seren çok sayıda haber de yapmıştır. Amerikan basını başından beri
“Patrik” sorununa ayrı bir ilgi göstermiş, bu sorun yüzünden Türk ve Yunan
tarafının gerilmesi ve Milletler Cemiyeti’nin olayları yatıştırmadaki
yetersizliği yüzünden Amerika kamuoyunda oluşan hassasiyet her haliyle açıkça
hissedilir bir hal almıştır. Amerikan basını Lozan Konferansı’nda ve Mübadele
görüşmeleri esnasında Türk delegelerinin tarihten ders almış bir şekilde
Patrik ve Patrikhane ayrımı gözeterek azınlık himayesi konusundaki tutumunu da
ilgiyle takip etmiştir.
A. Gazeteler
Albuquerque Morning Journal, 14 Aralık 1922,
s. 1. (Albuquerque, New Mexico) 1903- 1926
Grand Forks Herald, 14 Aralık 1922, s. 1.
(Grand Forks, Kuzey Dakota) 1916- 1955
Iowa County Democrat, 28 Aralık 1922, s. 3.
1877- 1938
New Britain Herald, 31 Ekim 1924, s. 1.
1890- 1976
The Bennington Evening, 14 Aralık 1922, s. 3.
1903- 1961
The Bisbee Daily Review, 14 Aralık 1922, s. 1.
The Bismarck Tribune, 24 Temmuz 1923, s. 1.
1916- günümüz
The Evening Star, 18 Aralık 1923, s. 34.
1972
The Evening Star, 23 Ekim 1924, s. 13.
The Evening Star, 24 Temmuz 1923, s. 1.
The Evening Star, 28 Ekim 1924, s. 12.
The Evening Star, 1 Kasım 1924, s. 2.
The Evening Star, 3 Şubat 1925, s. 6.
The Evening Star, 23 Ağustos 1925, s. 39.
The Evening Star, 14 Kasım 1925, s. 6.
The Great Falls Tribune, 14 Aralık 1922, s. 1.
günümüz
The New York Herald, 13 Aralık 1922, s. 1.
1920- 1924
The Pensacola Journal, 14 Aralık 1922, s. 1.
1985
The
Union Daily Times, 13 Aralık 1922, s. 1. (Union, Güney Carolina) 1918- günümüz
The Washington Times, 2 Aralık 1922, s. 1. (Washington
D.C.) 19021939
B. Araştırma İnceleme Eserleri
Akandere,
Osman, “Yunanistan’dan Mübadele ile Türkiye’ye Gelen Göçmenlere Yönelik
Gazetelerde Yer Alan Duygusal Mesajlar”, Geçmişten Günümüze Göç- II,
Ed. Prof. Dr. Osman Köse, Samsun, 2017.
Aktar,
Ayhan, “Nüfusun Homojenleştirilmesi ve Ekonominin Türkleştirilmesi Sürecinde
Bir Aşama: Türk- Yunan Nüfus Mübadelesi 1923- 1924”, Ege’yi Geçerken 1923
Türk Yunan Zorunlu Nüfus Mübadelesi, Derleyen: Renee Hirschon, İstanbul
Bilgi Üniversitesi Yay., 2. Baskı, İstanbul, 2007.
Aktın,
Kibar, “Sinop’a 1924’te Göç Eden Mübadil Aileler İle Bir Sözlü Tarih
Çalışması”, Geçmişten Günümüze Göç II, Ed. Prof. Dr. Osman Köse, Samsun, 2017.
Alekxandris,
Alexis, “Din ve Etnisite: Yunanistan ve Türkiye’deki Azınlıkların Kimlik
Meselesi”, Ege’yi Geçerken 1923 Türk Yunan Zorunlu Nüfus Mübadelesi,
Derleyen: Renee Hirschon, İstanbul Bilgi Üniversitesi Yay., 2. Baskı, İstanbul,
2007.
Alpan,
Aytek Soner, The Economic İmpact of the 1923 Greco-Turkish Popula- tion
Exchange Upon Turkey, A Thesis Submitted to the Graduate School of Social
Sciences of Middle East Technical University, Ankara, 2008.
Arı,
Kemal, Büyük Mübadele- Türkiye’ye Zorunlu Göç (1923- 1925), Tarih Vakfı Yurt
Yay., İstanbul, 2003.
Balta,
Evangelia, “Greek Historiographical Production on The Population Exchange over
The Last Fifteen Years (2000- 2014)”, Mübadele Kitabı, Ed. O. Yapucu- Y.
Aksan- C. Özgün, Ege Üniversitesi Yay., İzmir, 2017.
Barutciski,
Michael, “Lozan’a Yeniden Bir Bakış: Uluslararası Hukuk ve Siyasette Nüfus
Mübadeleleri”, Ege’yi Geçerken 1923 Türk Yunan Zorunlu Nüfus Mübadelesi,
Derleyen: Renee Hirschon, İstanbul Bilgi Üniversitesi Yay., 2. Baskı, İstanbul,
2007.
Blanchard,
Raoul, “The Exchange of Populations Between Greece and Tur- key”, Geographical
Review, Volume 15, Issue 3, Jul., 1925, ss. 449- 456.
Bozdağlıoğlu,
Yücel, “Türk Yunan Nüfus Mübadelesi ve Sonuçları”, TSA, Yıl 18, Özel
Sayı S.3, Ocak 2014, ss. 9- 32.
Brown,
Robert Rudmose, Obituary: Fridtjof Nansen, The Geographical Jour- nal,
Vol. 76, No. 1, July 1930, ss. 92- 95.
Budak,
Ömer, “Mübadele Meselesi ve Lozan’da Çözümü”, Karadeniz Araştırmaları,
Yaz 2010, Sayı 26, ss.129- 142.
Colonas,
Vassilis, “1923’ten Önce ve Sonra Küçük Asya Rumlarının Konut Sorunu ve Mimari
Tarzı”, Ege’yi Geçerken 1923 Türk Yunan Zorunlu Nüfus Mübadelesi,
Derleyen: Renee Hirschon, İstanbul Bilgi Üniversitesi Yay., 2. Baskı, İstanbul,
2007.
Çanlı, Mehmet, “1924 Mübadelesi ile Yunanistan’dan Samsun’a
Gelen Muhacirlerin Nakli ve Nakil Sırasında Karşılaşılan Sorunlar”, Geçmişten
Günümüze Göç- II, Ed. Prof. Dr. Osman Köse, Samsun, 2017.
Değerli, Esra Sarıkoyuncu, “Atatürk Dönemi
Türk-Yunan Siyasi İlişkileri”, Dumlupınar Üniversitesi Sosyal Bilimler
Dergisi, Sayı 15, Ağustos- 2006, ss. 239- 262.
Edwards, Martin Baldwin, “Migration Between
Greece and Turkey: From the Exchange of Populations to Non-Recognition of
Borders”, To Appear in South East Europe Review, V. 3, 2006, ss. 115-
122.
Emgili, Fahriye, “Türk-Yunan Nüfus
Mübadelesi Hakkındaki Araştırmalara Bir Bakış”, Tarih ve Günce Atatürk ve
Türkiye Cumhuriyeti Tarihi Dergisi, I/1, 2017- Yaz, ss. 29- 54.
Emgili, Fahriye, “Türk-Yunan Nüfus Mübadelesinin
Türkiye Cumhuriyeti’nin Millî İktisadının Oluşumundaki Etkisi”, TSA, Yıl: 18,
Özel sayı 3, Ocak- 2014, ss. 105- 121.
Faulkenberry, Jason B., The 1923 Greco-
Turkish Population Exchange: Suc- cessful Prevention of Genocide and Mass
Atrocities, A Master Thesis U.S. Army Command and General Staff College,
Fort Leavenworth, Kansas, 2012.
Goularas, Gökçe Bayındır, “1923 Türk-Yunan
Nüfus Mübadelesi Ve Günümüzde Mübadil Kimlik Ve Kültürlerinin Yaşatılması”, Alternatif
Politika, 4/ 2, Temmuz 2012, ss.129- 146.
Grabill, Joseph, Protestant Diplomacy and
the Near East, University of Min- nesota Press, Minneapolis, 1971.
Hirschon, Renee, “Ege Bölgesi’ndeki Ayrışan
Halklar”, Ege ’yi Geçerken 1923 Türk Yunan Zorunlu Nüfus Mübadelesi,
Derleyen: Renee Hirschon, İstanbul Bilgi Üniversitesi Yay., 2. Baskı,
İstanbul, 2007.
İnan, Canan Emek, “Türkiye’de İskân
Siyaseti: İskâna Yönelik Örgütsel Yapı Üzerinden Bir İnceleme”, Yönetim ve
Ekonomi Araştırmaları Dergisi, Sayı: 22, 2014, ss. 82- 102.
İnan, Canan Emek, “Türkiye’de Göç
Politikaları: İskân Kanunları Üzerinden Bir İnceleme”, Göç Araştırmaları
Dergisi, Cilt: 2, Sayı: 3, Ocak-Haziran 2016, ss. 10- 33.
Kalayoğlu, Sinan, The Greek Muslim
Migration: Rethinking the Role of Secu- rity and Nationalism within the Compulsory
Exchange of Populations Between Greece and Turkey, A Master’s Thesis,
Department of Internatio- nal Relations, Bilkent Üniversity, Ankara, 2004.
Kara, Bülent, “Dramatik Bir Huzur
Mücadelesi: Mübadele”, Atatürk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi,
5/1, 2005, ss. 187- 198.
Karpat, Kemal, Osmanlı Nüfusu ( 1830-
1914 ), Tarih Vakfı Yurt Yayınları, İstanbul, 2003.
Keyder, Çağlar, “Nüfus Mübadelesinin Türkiye
Açısından Sonuçları”, Ege'yi Geçerken 1923 Türk Yunan Zorunlu Nüfus
Mübadelesi, Derleyen: Renee Hirschon, İstanbul Bilgi Üniversitesi Yay., 2.
Baskı, İstanbul, 2007.
Kiracı, Mehmet, Cumhuriyet Döneminin İlk
Göçü: Türk- Yunan Nüfus Mübadelesi, Edirne Trakya Üniversitesi Sosyal
Bilimler Enstitüsü Mayıs 2006.
Koçak, Y. - Terzi, E., “Türkiye’de Göç
Olgusu, Göç Edenlerin Kentlere Olan Etkileri ve Çözüm Öneriler”, Kafkas
Üniversitesi, İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dergisi KAÜ-İİBF, Cilt:
3, Sayı: 3, Yıl: 2012, ss. 163- 184.
Milas, Herkül, “Mübadele’den Yüz Elli Yıl
Sonra”, Mübadele Kitabı, Ed. O.
Yapucu- Y. Aksan- C. Özgün, Ege Üniversitesi
Yayınları, İzmir, 2017.
Okçay, Hale, “Mübadeleye Sosyolojik Bakmak”,
Mübadele Kitabı, Ed. O. Ya- pucu- Y. Aksan- C. Özgün, Ege Üniversitesi
Yay., İzmir, 2017.
Özcan, Eda, “Ahali Mübadelesi ve Yardımların
İstanbul Örneği”, ÇTTAD, IX/20- 21, 2010/Bahar-Güz, ss.55- 75.
Sepetcioğlu, Tuncay Ercan, “İki Tarihsel
Eski Kavram, Bir Sosyo-Kültürel Yeni Kimlik: Mübadele Nedir, Mübadiller
Kimlerdir?”, TSA / Yıl 18, Özel Sayı 3, Ocak- 2014, ss. 49- 83.
Yapucu, Olcay P., “Gitmek İstemeyenler; Dr.
Aleko Perikli Camuzakis”, Mübadele Kitabı, Ed. O. Yapucu- Y. Aksan- C.
Özgün, Ege Üniversitesi Yay., İzmir, 2017.
Yıldız, Nural - Yıldız, Emel, “Mübadele
Meselesi ve Cumhuriyet Dönemi Tarımsal Kalkınma Politikası”, Trakya
Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, Haziran 2012, 14/ 1, ss. 349- 370.
Yılmaz, Cevdet, Tağrikulu, Pınar, “Giresun
ve Trabzon Kırsalında Göçe Katılmayan Ailelerin Gerekçeleri”, Geçmişten
Günümüze Göç II, Ed. Prof. Dr. Osman Köse, Samsun, 2017.
Yiğit, Yücel, “Mübadele Sürecinde Erdek Kato
Horyo/Aşağıyapıcı Köyü”, Mübadele Kitabı, Ed. O. Yapucu- Y. Aksan- C.
Özgün, Ege Üniversitesi Yay., İzmir, 2017.
Zürcher, Erik- Jan, Grek and Turkish
Refugees and Deportes, Turkology Up- date Leiden Project Working Papers
Archive Department of Turkish Stu- dies, Universiteit Leiden, January 2003.
Doç. Dr., Ege Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü
Yakınçağ Tarihi Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi
Ege Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Tarih Ana Bilim
Dalı Doktora Öğrencisi
Canan Emek İnan, “Türkiye’de Göç Politikaları: İskân
Kanunları Üzerinden Bir İnceleme”, Göç Araştırmaları Dergisi, Cilt: 2,
Sayı: 3, Ocak-Haziran 2016, ss. 10- 33, s. 14.
Yücel Yiğit, “Mübadele Sürecinde Erdek Kato
Horyo/Aşağıyapıcı Köyü”, Mübadele Kitabı, Ed. O. Yapucu- Y. Aksan- C.
Özgün, Ege Üniversitesi Yay., İzmir, 2017, s. 86.
[5] Hale Okçay, “Mübadeleye Sosyolojik Bakmak”, Mübadele
Kitabı, Ed. O.
Yapucu- Y. Aksan- C. Özgün, Ege Üniversitesi Yay., İzmir, 2017, s. 240.
[6] Tuncay
Ercan Sepetcioğlu, “İki Tarihsel Eski Kavram, Bir Sosyo-Kültürel Yeni Kimlik:
Mübadele Nedir, Mübadiller Kimlerdir?”, TSA / Yıl 18, Özel Sayı 3, Ocak-
2014, s. 53.
[7] Yücel
Yiğit, a.g.m., s. 87.
[8] Vassilis
Colonas, “1923’ten Önce ve Sonra Küçük Asya Rumlarının Konut Sorunu ve Mimari
Tarzı”, Ege’yi Geçerken 1923 Türk Yunan Zorunlu Nüfus Mübadelesi,
Derleyen: Renee Hirschon, İstanbul Bilgi Üniversitesi Yay., 2. Baskı, İstanbul,
2007, s. 249.
[9] Jason B.
Faulkenberry, The 1923 Greco- Turkish Population Exchange: Successful
Prevention of Genocide and Mass Atrocities, A Master Thesis U.S. Army
Command and General Staff College, Fort Leavenworth, Kansas, 2012, s. 92.
[10] Y. Koçak-
E. Terzi, “Türkiye’de Göç Olgusu, Göç Edenlerin Kentlere Olan Etkileri ve Çözüm
Öneriler”, Kafkas Üniversitesi, İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dergisi
KAÜ-İİBF, Cilt: 3, Sayı: 3, Yıl: 2012, s. 167 ve 171.
[11] Cevdet
Yılmaz, Pınar Tağrikulu, “Giresun ve Trabzon Kırsalında Göçe Katılmayan
Ailelerin Gerekçeleri”, Geçmişten Günümüze Göç II, Ed. Prof. Dr. Osman
Köse, Samsun, 2017, s. 920.
[12] Renee
Hirschon, “Ege Bölgesi’ndeki Ayrışan Halklar”, Ege’yi Geçerken 1923 Türk
Yunan Zorunlu Nüfus Mübadelesi, Derleyen: Renee Hirschon, İstanbul Bilgi
Üniversitesi Yay., 2. Baskı, İstanbul, 2007, s. 4.
[13] Fahriye
Emgili, “Türk-Yunan Nüfus Mübadelesi Hakkındaki Araştırmalara Bir Bakış”, Tarih
ve Günce Atatürk ve Türkiye Cumhuriyeti Tarihi Dergisi, I/1, 2017- Yaz, ss.
29- 54, s. 31.
[14] Hale Okçay, “Mübadeleye Sosyolojik Bakmak”, Mübadele
Kitabı, Ed. O.
Yapucu- Y. Aksan- C. Özgün, Ege Üniversitesi Yay., İzmir, 2017, s. 240.
[15] Çağlar Keyder, “Nüfus Mübadelesinin Türkiye Açısından
Sonuçları”, Ege’yi Geçerken 1923 Türk Yunan Zorunlu Nüfus Mübadelesi,
Derleyen: Renee Hirschon, İstanbul Bilgi Üniversitesi Yay., 2. Baskı, İstanbul,
2007, s. 53.
[16] Erik- Jan
Zürcher, Grek and Turkish Refugees and Deportes, Turkology Up- date
Leiden Project Working Papers Archive Department of Turkish Stu- dies, Universiteit
Leiden, January 2003, s. 6.
[17] Herkül Milas, “Mübadele’den Yüz Elli Yıl Sonra”, Mübadele
Kitabı, Ed. O. Yapucu- Y. Aksan- C. Özgün, Ege Üniversitesi Yayınları,
İzmir, 2017, s. 4.
[18] Evangelia
Balta, “Greek Historiographical Production on The Population Exchange Over The
Last Fifteen Years (2000- 2014)”, Mübadele Kitabı, Ed. O. Yapucu- Y.
Aksan- C. Özgün, Ege Üniversitesi Yay., İzmir, 2017, s. 12.
[19] Olcay P.
Yapucu, “Gitmek İstemeyenler; Dr. Aleko Perikli Camuzakis”, Mübadele Kitabı,
Ed. O. Yapucu- Y. Aksan- C. Özgün, Ege Üniversitesi Yay., İzmir, 2017, s. 44.
[20] Jason B.
Faulkenberry, a.g.t., s. 89- 90.
[21] Nural
Yıldız- Emel Yıldız, “Mübadele Meselesi ve Cumhuriyet Dönemi Tarımsal Kalkınma
Politikası”, Trakya Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, Haziran 2012,
14/ 1, ss.349- 370, s. 352- 353; Eda Özcan, “Ahali Mübadelesi ve
Yardımların İstanbul Örneği”, ÇTTAD, IX/20- 21, 2010/Bahar-Güz, ss.55-
75, s. 60; Ömer Budak, “Mübadele Meselesi ve Lozan’da Çözümü”, Karadeniz
Araştırmaları, Yaz 2010, Sayı 26, ss.129- 142, s. 136; Mübadele konusu,
Lozan Barış Konferansı sırasında Ülke ve Askerlik Sorunları Komisyonu’nun 1
Aralık 1922 oturumunda ele alınmış ve Nansen’in yeni raporu da bu oturumda
okunmuştur. Nansen, raporunda mübadelenin her iki ülke açısından zorunlu
olduğunu söyleyerek, özellikle ekonomik faktörlerin altını çizmiştir. Söz
konusu raporda, her iki ülkenin ekonomilerinin kötü durumda bulunduğu,
mübadelenin hem göçmenler hem de iki ülke açısından en iyi çözüm olacağı
belirtilmiştir. Türkiye için mübadele, Rumlardan kalan verimli arazilerin
işlenmesinde gerekli emek gücünü sağlarken, Yunanistan için hem daha önce gelen
göçmenlerin barınma sorunlarının çözümüne, hem de tarımda gerekli işgücünün bir
an önce karşılanmasına ve göçmenlerin kendilerini besleyebilecekleri ürünleri
almasına önemli bir katkı sağlayacaktır. Bu yüzden Venizelos ekim mevsiminden
önce mübadelenin başlatılması görüşünde ısrar eder. Her ne kadar Yunanistan ve
Türkiye mübadele konusunda uzlaşmışsalar ise de görüşmeler ilerledikçe bazı
konularda görüş ayrılıkları ortaya çıkmaya başlamıştır. İlk sorun mübadelenin
kapsayacağı Rum ve Türkler konusunda çıkar. Komisyondaki Türk üyeler,
İstanbul’daki Rumların da zorunlu mübadelesi konusunda ısrar etmiş, Yunanlılar
da bu teklife şiddetle karşı çıkmışlardır. Türk üyeler Batı Trakya
Müslümanlarının mübadelesini istemediği için onlar da İstanbul Rumlarının
mübadeleden muaf tutulması teklifinde bulunmuşlardır. Diğer bir sorun da
mübadelenin zorunlu mu yoksa gönüllü mü olacağı üzerinde yoğunlaşmıştır.
Yunanlılar mübadelenin gönüllü olmasını önermişler, Türkler ise zorunlu göçün
soruna en iyi çözüm olacağını belirtmişlerdir. Bu konuda Lord Curzon da
Türkleri destekler. Gönüllü mübadeleye karar verilirse, bunun uygulaması aylar
gerektirecektir, oysa her şeyden önce istenen, Türk nüfusun gelecek yılın başında
toprakları işleyebilmek üzere Türkiye’ye getirilebilmesidir. İkinci olarak,
Yunanistan’a her yandan yığılmakta olan göçmenlerin bu ülkede yerleşmesini
sağlamak da gerekmektedir. Mübadele zorunlu olursa, gidenlere arkalarında
bırakmak zorunda kalacakları mal ve mülklerinin değerini ödemek kolaylaşmış
olacaktır. Yücel Bozdağlıoğlu, “Türk-Yunan Nüfus Mübadelesi ve Sonuçları”,
TSA, Yıl. 18, Özel Sayı 3, Ocak- 2014, s. 16- 17.
[22] Aytek
Soner Alpan, The Economic Impact of the 1923 Greco-Turkish Popu- lation
Exchange Upon Turkey, A Master Thesis, School of Social Sciences, Middle
East Technical University, Ankara, 2008, s. 63.
[23] Fahriye
Emgili, “Türk-Yunan Nüfus Mübadelesinin Türkiye Cumhuri- yeti’nin Millî
İktisadının Oluşumundaki Etkisi”, TSA, Yıl: 18, Özel sayı 3, Ocak- 2014,
s. 108.
[24] Gökçe
Bayındır Goularas, “1923 Türk-Yunan Nüfus Mübadelesi Ve Günümüzde Mübadil
Kimlik Ve Kültürlerinin Yaşatılması”, Alternatif Politika, 4/ 2, Temmuz
2012, ss.129- 146, s. 130.
[25] Gerçi
Yunanistan’ın bu çabası bir teknik kavramın yorumlanması sorununu da
beraberinde getirir. Bu sorun “etablis” konusudur. Yunan tarafı 30 Ekim 1918
tarihinden önce herhangi bir şekilde İstanbul’da bulunan her Rum’un “yerleşik”
kabul edildiğini savunurken, Türkiye konuya olan temkinli yaklaşımını 1927
yılına kadar sürdürür ve sözü edilen yılda yapılan anlaşmayla iki ülke
arasındaki “etablis” sorunu en azından siyasi bir çözüme kavuşur.
Buna göre, Yunanistan’da bulunan ve Türklere ait olan
emlak, muhtelit komisyon tarafından tespit edilen fiyat üzerinden, Yunanistan
hükümetince satın alınacaktır. Buna karşılık, Türkiye’de bulunan ve 1912
yılından önce Anadolu’yu terk eden Rumlarla genel olarak diğer Rumlara ait
-İstanbul’da- kiler dâhil olmak üzere- emlak sahiplerine iade edilecektir.
Ancak Atina Antlaşması’nın uygulanmasında her iki tarafın da karşılaştığı
teknik ve hacimsel zorluklar ortaya çıkar. Etablis çerçevesine dahil olup
olmadıklarını kanıtlayamayan 20.000 civarında Rum’un İstanbul’dan çıkarılarak
sınır dışı edilmesi Türkiye ve Yunanistan arasındaki ilişkileri tekrar
gerginleştirir. Esra Sarıkoyuncu Değerli, “Atatürk Dönemi Türk-Yunan Siyasi
İlişkileri”, Dumlupınar Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, Sayı 15,
Ağustos- 2006, s. 243- 247; ve ayrıca lütfen bkz. Kemal Arı, Büyük Mübadele-
Türkiye’ye Zorunlu Göç (1923- 1925), Tarih Vakfı Yurt Yay., İstanbul, 2003, s.
87- 88.
[26] Alexis
Alekxandris, “Din ve Etnisite: Yunanistan ve Türkiye’deki Azınlıkların Kimlik
Meselesi”, Ege’yi Geçerken 1923 Türk Yunan Zorunlu Nüfus Mübadelesi,
Derleyen: Renee Hirschon, İstanbul Bilgi Üniversitesi Yay., 2.
Baskı, İstanbul, 2007, s. 186; ve ayrıca bkz. Raoul
Blanchard, “The Exchange of Populations Between Greece and Turkey”, Geographical
Re- view, Volume 15, Issue 3, Jul., 1925, s. 450.
[28] Michael
Barutciski, “Lozan’a Yeniden Bir Bakış: Uluslararası Hukuk ve Siyasette Nüfus
Mübadeleleri”, Ege’yi Geçerken 1923 Türk Yunan Zorunlu Nüfus Mübadelesi,
Derleyen: Renee Hirschon, İstanbul Bilgi Üniversitesi Yay., 2. Baskı, İstanbul,
2007, s. 46.
[29] Sinan
Kalayoğlu, The Greek Muslim Migration: Rethinking the Role of Se- curity and
Nationalism within the Compulsory Exchange of Populations Between Greece and
Turkey, Master’s Thesis, Department of International Relations, Bilkent
Üniversity, Ankara, 2004, s. 80- 81; Mübâdele, İmar ve İskân Vekaleti,
muhacirlerin iskânı için ülkeyi 10 yerleşim bölgesine ayırmıştır. Bu yerleşim
bölgelerinin kapsadığı iller şöyle belirlenmiştir. 1. Bölge: Sinop, Samsun,
Ordu, Giresun, Trabzon, Gümüşhane, Amasya, Tokat, Çorum; 2. Bölge: Edirne,
Tekfurdağı, Gelibolu, Kırkkilise, Çanakkale; 3. Bölge: Balıkesir; 4. Bölge:
İzmir, Manisa, Aydın, Menteşe, Afyon; 5. Bölge: Bursa; 6. Bölge: İstanbul,
Çatalca, Zonguldak; 7. Bölge: İzmit, Bolu, Bilecik, Eskişehir, Kütahya; 8.
Bölge: Antalya, Isparta, Burdur; 9. Bölge: Konya, Niğde, Kayseri, Aksaray,
Kırşehir; 10. Bölge: Adana, Mersin, Silifke, Kozan, Cebel-i Bereket, Antep
Maraş. Osman Akandere, “Yunanistan’dan Mübadele ile Türkiye’ye Gelen Göçmenlere
Yönelik Gazetelerde Yer Alan Duygusal Mesajlar”, Geçmişten Günümüze Göç-
II, Ed. Prof. Dr. Osman Köse, Samsun, 2017, s. 1207.
[30] Yücel
Bozdağlıoğlu, “Türk Yunan Nüfus Mübadelesi ve Sonuçları”, TSA,
Yıl 18, Özel Sayı S.3, Ocak 2014, s. 26.
[31] Ayhan
Aktar, “Nüfusun Homojenleştirilmesi ve Ekonominin Türkleştiril- mesi Sürecinde
Bir Aşama: Türk- Yunan Nüfus Mübadelesi 1923- 1924”, Ege’yi Geçerken 1923
Türk Yunan Zorunlu Nüfus Mübadelesi, Derleyen: Renee Hirschon, İstanbul
Bilgi Üniversitesi Yay., 2. Baskı, İstanbul, 2007, s. 141; Martin
Baldwin- Edwards, “Migration Between Greece and Turkey: From the Exchange of
Populations to Non-Recognition of Borders”, To Ap- pear in South East Europe
Review, V. 3, 2006, s. 2.
[32] Gökçe
Bayındır Goularas, a.g.m., s. 131.
[33] Eda Özcan, a.g.m., s. 64.
[34] Canan
Emek İnan, “Türkiye’de İskân Siyaseti: İskâna Yönelik Örgütsel Yapı Üzerinden
Bir İnceleme”, Yönetim ve Ekonomi Araştırmaları Dergisi, Sayı: 22, 2014,
(ss. 82- 102), s. 88.
[35] The
Washington Times, 2 Aralık 1922, s. 1.
[36] Çok daha
ilginç olanı burada verilen 350 bin rakamının daha sonra Yunanlılar tarafından
sürekli soykırım iddiası ile kullanılacak olmasıdır. Gerçekten de Anadolu’daki
Rum nüfusunun sayısına ilişkin Rum tarafının spekülatif görüş ve iddiaları
Türk tarafını zor durumda bırakmak için kurgulanan bir planın parçasıdır. Bu
konudaki görüşler Lozan Antlaşması’ndan itibaren tartışılmaktadır. Üstelik bu
tartışma XIX. yüzyıla kadar uzanır. 3- 4 Şubat 1919 Paris Barış Konferansı’nda
Venizelos Rum Patrikhanesi’nin hazırladığı istatistiklere dayanarak, Batı
Anadolu’daki Rum nüfusunu 1 milyon 700 bin olarak belirtmiş ve devamında Türk
çoğunluğunun olmadığı bu bölge Osmanlı Devleti’nin olmamalıdır tezini ileri
sürmüştür. Venizelos’un bu iddialarının Wilson ilkeleriyle çelişmediğinin
anlaşılması için, bir başka ifadeyle Rum çoğunluğun ispatlanması amacıyla, bir
Amerikan heyeti oluşturulmuş, fakat heyetin yaptığı araştırmalar sonucunda Batı
Anadolu’da Rum nüfusunun %32’yi geçmediği anlaşılmıştır. Mehmet Kiracı, Cumhuriyet
Döneminin İlk Göçü: Türk- Yunan Nüfus Mübadelesi, Edirne Trakya
Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Mayıs 2006, S. 82- 83 ve 87.
[37] Örneğin,
Lozan Barış Konferansı sırasında Mübadele konusunun tartışıldığı komisyonunun 2
Aralık 1922’de yaptığı toplantıda İsmet Paşa değişimden Batı Trakya
Müslümanlarının ayrı tutulmasını, İstanbul’da tüm Rumlara değişimin
uygulanmasını, ayrıca İstanbul’daki Rum Patrikhanesi’nin de kaldırılmasını
ister. Tam da bu noktada ilginç bir detay karşımıza çıkmaktadır;
Türk delegasyonu, mübadele ile Patrikhane sorununu
ilişkilendirmeye çalışır. Patrikhane’nin Türkiye dışına çıkarılması isteği,
Türkiye’nin mübadele konusunda pazarlık gücünü arttırma isteğinden
kaynaklanmaktadır. Türk delegasyonu üyesi Rıza Nur da Türkiye’nin Patrikhane
konusundaki ısrarına bu açıdan sahip çıkar. Nitekim Patrikhane’nin Türkiye
dışına çıkarılması fikri, Yunan ve İngiliz delegeleri kadar Amerikalı
delegelerin de baskısıyla kesin bir dille reddedilmiştir. Yücel Bozdağlıoğlu,
“Türk-Yunan Nüfus Mübadelesi ve Sonuçları”, TSA, Yıl: 18, Özel Sayı,
Sayı 3, Ocak- 2014, s. 18.
[38] O dönem
Uluslararası Ruslara Yardım Komitesi başkanı olan Norveçli kaşif Nansen 1921-
1922 Büyük Rus Kıtlığı’nı yerinde görmüş bir kişidir ve hem Rus Kıtlığı’ndaki
hem Lozan Konferansı’ndaki hem de mübadeledeki çabaları nedeniyle 1922 yılında
Nobel Barış Ödülü’ne layık görülmüştür. Robert Rudmose Brown, Obituary:
Fridtjof Nansen, The Geographical Journal, Vol. 76, No. 1, July 1930,
ss. 92- 95.
[39] The
Washington Times, 2 Aralık 1922, s. 1.
[40] The
Union Daily Times, 13 Aralık 1922, s. 1.
[41] The
New York Herald, 13 Aralık 1922, s. 1.
[42] The
Bennington Evening, 14 Aralık 1922, s. 3.
[43] The
Pensacola Journal, 14 Aralık 1922, s. 1.
[44] The
Bisbee Daily Review, 14 Aralık 1922, s. 1.
[45] Albuquerque
Morning Journal, 14 Aralık 1922, s. 1.
[46] The
Great Falls Tribune, 14 Aralık 1922, s. 1.
[47] Grand
Forks Herald, 14 Aralık 1922, s. 1.
[48] Iowa
County Democrat, 28 Aralık 1922, s. 3;
1924.
[49] Mehmet
Çanlı, “1924 Mübadelesi ile Yunanistan’dan Samsun’a Gelen Muhacirlerin Nakli
ve Nakil Sırasında Karşılaşılan Sorunlar”, Geçmişten Günümüze Göç- II,
Ed. Prof. Dr. Osman Köse, Samsun, 2017, s.1199; Ekim ayına kadar mübadelenin
insan sevki kısmı büyük ölçüde tamamlanmıştır. Az sayıda da olsa göçmen getirme
işi, 1925 yılının ilk aylarına kadar uzamıştır. Süreç, olanaksızlıklar ve
güçlükler karşısında başarıyla tamamlanmıştır. Bu göç hareketinin sonunda,
yaklaşık 1.663.000 insan mübadeleye tabi tutulmuştur. Bu sayının l.200.000’ini
Anadolu’dan Yunanistan’a giden İstanbul dışındaki Türkiye uyruklu Ortodoks
Rumlar, 463.000 kişisini de Yunanistan’dan Türkiye’ye gelen Batı Trakya
dışındaki Yunanistan uyruklu Müslümanlar oluşturmuştur. Kibar Aktın, “Sinop’a
1924’te Göç Eden Mübadil Aileler İle Bir Sözlü Tarih Çalışması”, Geçmişten
Günümüze Göç II, Ed. Prof. Dr. Osman Köse, Samsun, 2017, s. 1183.
[50] The
Evening Star, 24 Temmuz 1923, s. 1.
[51] The
Bismarck Tribune, 24 Temmuz 1923, s. 1.
[52] Yakın
Doğu Amerikan Yardım Heyeti, I. Dünya Savaşı sırasında “Ermeni- lere ve
Süryanilere Amerikan Yardım Heyeti” adı altında kurulan ve 1918'den sonra
“Yakın Doğu Amerikan Yardım Heyeti” ismini almış olan kısaca “Yakın Doğu
Yardımı” olarak bilinen yardım organizasyonudur. ABD’nin bilinen en eski
herhangi bir mezhebe bağlı olmayan uluslararası yardım örgütüdür. Aynı zamanda
Amerikan Kongresi’nin desteklediği en eski ikinci insani yardım kuruluşudur. Bu
yardım örgütü bünyesinde görevlendirilen Alice Anna Roue’den mübadele ortamını
kayda alması istenmiştir. Mübadelede insanların zarar görmemesi için iki
hükümete de garantilerin verilmesine ilişkin bir tutum da sergileyen bu
örgütün, temelinde Ermeni ve Süryani katliamlarını kanıtlamak üzere kurulmuş
olduğu da bir gerçektir. Joseph Grabill, Protestant Diplomacy and the Near
East, University of Min- nesota Press, Minneapolis, 1971, s. 72.
[53] Worcester
Democrat, 10 Kasım 1923, s. 7.
[54] The
Evening Star, 18 Aralık 1923, s. 34.
[55] Bülent Kara, “Dramatik Bir Huzur Mücadelesi: Mübadele”, Atatürk
Üniver-
sitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, 5/1, 2005, ss. 187- 198, s. 195.
[56] The
Evening Star, 23 Ekim 1924, s. 13.
[57] The
Evening Star, 28 Ekim 1924, s. 12.
[58] New
Britain Herald, 31 Ekim 1924, s. 1.
[59] The
Evening Star, 1 Kasım 1924, s. 2.
[60] The
Evening Star, 3 Şubat 1925, s. 6.
[61] The
Evening Star, 23 Ağustos 1925, s. 39.
[62] The
Evening Star, 14 Kasım 1925, s. 6.