Nüfus Mübadelesinin Tarihini Yeniden Düşünmek

Nüfus Mübadelesinin Tarihini Yeniden Düşünmek

(Araştırmanın Bazı Yeni Yönleri)

Evangelia Balta*

Sevgili Dinleyiciler, Değerli Meslektaşlarım

Tarihimizde bir dönüm noktası olan Yunanistan-Türkiye arasın- daki 1923’deki zorunlu nüfus mübadelesine adanmış olan bu sem- pozyumu açmaya davet edildim. Şüphe yok ki mübadele, savaşın etkisinde olan iki ülke arasındaki barışın istikrara kavuşmasına kat- kıda bulunan ve bugün bile daha fazla çatışmaları önleyici çözüm olarak görülen bir olaydı. Ancak yapılan son çalışmalar olaya farklı bir ışık tuttu. Kimi araştırmacılar, Nüfus Mübadelesini “etnik temiz- lik” ve Hindistan’ın (1947), Filistin’in (1948) ve Kıbrıs (1974)’ın bölünmesinde zorla göç yoluyla yönetimin kurumsallaşmasındaki değişime katkıda bulunan bir olay olarak tasvir ediyorlar. Ancak şimdi bu konudaki tartışmalara girmenin zamanı değil.

30 Ocak 1923'te yapılan anlaşmanın imzalanmasıyla yürürlüğe giren ve 1919-1922 Yunan-Türk savaşını sona erdiren nüfus müba- delesi ile ilgili temel gerçekleri hepimizin az ya da çok bildiğini dü- şünerek, sunumuma nüfus mübadelesinin Türkiye ve Yunanistan’da tarih yazımındaki konumuna odaklanarak devam edeceğim.

*

1980’lerden bu yana Karamanlıca Çalışmaları ile olan birlikte- liğimden ve nüfus mübadelesi ile ayrılmaz bir biçimde bağlantılı bir konu olmasından dolayı Yunanistan’da üretilen literatürün yanı sıra bu tarihi olayın yönlerini de incelememi sağladı.

2003 yılında İstanbul'da Lozan Mübadilleri Vakfı (Lozan Ant-

* National Hellenic Research Foundation, evangeliabalta@gmail.com.

 


laşması Göçmenler Vakfı) tarafından düzenlenen Uluslararası Kon- feransta “Mübadeleye Tabi Tutulan Nüfusların Tarihi ve Yunan Ta- rih Yazımı” başlıklı konuşmam, Yunan tarihçiliğinin bir parçası ha- line gelmiş olan ideolojilerin ve klişelerin açıklanmasına odaklandı. Olaylar için haklı bir mit sağlama girişiminin parçası olarak, Yunan Devleti’ni yeniden inşa etmenin zorlu süreci ve daha zor olan kim- liklerin yeniden inşası için Mübadelenin tarihsel incelemesinin bü- yük ölçüde idealize edilmiş bir anlatı olduğunu işaret ettim. Zorunlu nüfus mübadelesi trajik olayının neden olduğu ideolojik ve duygusal sıkıntının ürünü idi. Aynı zamanda önde gelen çevrelerin görüşünü benimseyen bir yaklaşımın ürünü olarak, bu alandaki ilk büyük ta- rihi eserler mübadelede yer alan insanlar tarafından yazılmıştır.

2000 ile 2014 yılları arasında Yunan tarih yazıcılığındaki bakış açısı kökten değişti. Aynı zamanlarda Türk yazımında de bazı geliş- meler yaşandı. 2014 yılında yine Yunan literatürüne odaklanarak İz- mir’de Ege Üniversitesi’nde düzenlenen Nüfus Mübadelesi Ulusla- rarası Konferansı’nın açılış konuşmasında meydana gelen değişim- leri sundum. Yunanistan’daki mübadeleye tabi tutulan nüfusun böl- geye ulaşmasını ve yerleşimini takip eden yıllar ile ilgili tutarlı yo- rumları ve bu durumun ülkenin sosyal, ekonomik ve politik yaşa- mında oynadığı rolü tartıştım. Yunan tarih yazımı şimdiye dek kul- lanılmayan arşiv malzemelerini kullanarak hazırlanan mükemmel çalışmalarla zenginleştirildi. Birçoğu kitap şeklinde basılmış olan çok sayıda doktora tezi yazılmıştır. Başka bir deyişle 2000-2014 ara- sındaki dönemde Yunan tarih yazımı sınırlarının ötesine geçti. O za- mana kadar sınırlandırılmış olduğu limitleri aştı. Bugün bile aynı yöne doğru ilerlemeye ve aynı zamanda, yeni arşiv materyallerini keşfedip incelemeye ve yeni konularla genişlemeye devam ediyor.

Çok kısaca, birkaç kelimeyle, Nüfus Mübadelesine dair Yunan tarih yazımında ortaya çıkan değişikliklere değineceğim.

İlk olarak, Yunan tarih yazımı üretimi, yalnızca Yunan Mübade- lelerine odaklanmaktan vazgeçti. Mübadele dramındaki diğer oyun- cularla ilgili çalışmalar da zenginleştirildi. Her şeyden önce Müslü- man mübadiller. Anavatanlarından çıkarılma işlemi sürecinde, uzun süre aynı bölgede kendilerini yan yana yaşarken bulan iki etnik-dini topluluk arasındaki ilişkilere odaklanan büyüleyici çalışmalar yapıl- mıştır. Ayrıca, yeni kurulan Türkiye Cumhuriyeti’nde Müslüman mübadillerin kaderini izleyen Yunan tarihçilerinin yaptığı az sayıda fakat önemli çalışma vardı. Onlar öncelikle Anadolu kıyılarına yer- leşen Türk-Girit mübadilleri ile ilgilenmişlerdir.

İkinci olarak, geçtiğimiz birkaç on yılda Mübadelenin tarihi ye- rel Hristiyan nüfus çalışmalarında ilgi alanı oldu. Basın, adli ve polis kayıtları, sözlü gelenek arşivleri yoluyla mübadillerin ve yerel nü- fusun yaşamını izleyen ve Makedonya’daki terkedilmiş Müslüman mülkiyeti konusundaki anlaşmazlığa bağlı olarak, aralarında ortaya çıkan patlamaya hazır durumu analiz eden çalışmaların sayısında bir artış görülmüştür. Özel vaka çalışmaları, Müslüman hemşeri dostla- rından ayrıldıktan sonra daha büyük bir kesime girmeye hevesli olan Anadolu’daki mübadiller ile çoğunlukla fakir olan yerel çiftçiler arasında sık sık yaşanan çatışmaların yönlerini açıklamaktadır. Yer- leşme sorunu, Mübadil Yeniden Yerleşim Komitesinin rolü ve İskân Bakanlığı’ndaki yetkili hükümet görevlilerinin utanç verici hukuk- suz işlemleri ve baskı uygulaması meselesi, siyasi ve partizan dü- şüncelerine hizmet ederek ayrımcılığa ve mantıksızlığa neden oldu. İdari dosyalar ilgili taraflardan Tarım Bakanlığı’na toprağın sayıl- ması, dağıtılması ve bulundurulması ile anormal mülk işlemleri ile ilgili talep ve şikayetler ile dolup taşmaktaydı. Her iki tarafta da yaratılan dil ve farklı ahlaki standartlar, iç savaş sonrasına kadar olan ırkçılığın ve sosyal yabancılaştırmanın siyasal sonuçlarıyla ya- ratıldı. Bu konular şimdi Yunan tarihçiliğinin bir parçası haline geldi.

Üçüncü olarak, iç savaş sırasındaki mübadillerin konumlarının yanı sıra mübadil topluluğunun savaşlar arası dönemde siyasi dav- ranışlarını izleyen, yani iki Dünya Savaşı arasındaki ve II. Dünya Savaşı’nda Kuzey Yunanistan’ın Alman ve Bulgar işgali sırasında geçen dönemdeki çalışmaların sayısında artış oldu. Onlar, mübadil- lerin oylarının da belirttiği gibi, mübadillerin siyasi seçimlerini bir- birine bağlayan faktörlere bakıyorlar. 1929-1932 arasındaki büyük ekonomik kriz ve 1930'daki Yunanistan-Türkiye dostluk anlaşması- nın imzalanması, anavatanlara geri dönme umutlarını mahvetti; ki bu durum mübadil oylarında Venizelist Liberal Parti'den uzaklaş- maya neden olan temel sebeplerden sadece birkaçıydı. 1950’lerde Venizelos uzak bir anı iken, şehir merkezindeki mübadillerin büyük bir kısmı sola döndü. Böyle olsa da kentsel manzaranın, yeniden ya- pılanmanın ve ekonomik toparlanmanın dönüşümünün sosyal en- tegrasyona ve eski muhacir yerleşim yeri sakinlerinin kentleşmeyle meşgul olmalarına yol açacağı zamana kadar sürecek. Bu yerleşim yerleri çoğunlukla şehirlerin eteklerinde inşa edilmiştir. Daha sonra ayrı belediyeler haline geleceklerdi ve bazı şehirlerde, tahmin edile- bileceği gibi, sakinlerinin oy kullanma şeklini değiştirerek pahalı mülkleri olan modern belediyelere dönüşeceklerdi.

Dördüncü olarak, Bellek için yeni tarih yazım arayışları mübadil hafızası çalışmalarına odaklanmaya neden oldu; bu durum, farklı al- gılayıcı grupların kendileri ve geçmişlerinin sahip olduğu görüntüler değiştikçe, geçmiş algılarının farklılaştığını ortaya koyan tarihsel ve antropolojik yaklaşımlarla ele alındı. Mübadele Çalışmaları Yunan tarih yazımında, mübadil hafızasının yeniden şekillenmesiyle ilgili politikalarda şimdi geçmişin yerleşik bir hafızasını oluşturan der- nekler ve güçlü şirket kuruluşları aracılığıyla ortaya çıkmıştır ve Pa- nagia Sümela Manastırı’nın Pontus Rumları ve Orta Anadolu’daki muhacirler için Kapadokya’nın Mağara kiliselerinin oluşturduğu sembolik bir hafıza coğrafyasının pekiştirilmesine yardımcı olmuş- tur.

Bu genel anlamda, son on yıl boyunca Mübadele üzerine yapılan Yunan tarih yazımının ve akademik ilgideki değişiklik ve farklılık- ların ele alındığı ana konulara kısa bir genel bakıştı. Nüfus Mübade- lesinin Yunan tarihçiliği manzarasındaki tüm bu değişiklikler, siyasi değişimden, yani 1975'ten sonra ülkenin sosyal bilimlerinde daha genel olarak meydana gelen değişikliklere paralel olarak gerçekleş- miştir. O zamandan beri Yunan Tarih bilimi başka bir Dünyaya gir- miş, içeriği, yöntemi ve hatta adres biçimini değiştirmiştir. Oluştu- rulan yeni Yunan tarihçiliğinin ana yönlerinden biri, Yunan toplu- munun çeşitliliğinin belirgin olduğu ve 19. yüzyılda görünmeyen keskin zıtlıklarının açıkça ortaya çıktığı 20. yüzyılın gözden geçiril- mesiydi. Bu nedenle, Nüfus Mübadelesi çalışmasının, doğrudan ta- rihsel araştırmaların gelişmesiyle, yani her bir dönemin belirlediği eksikliğin yeniden tanımlanması ile doğrudan bağlantılı olması mantıklıdır.

Şimdiki nesillerin hiçbir göçmenlik deneyimi yoktur. Bu geç- mişle ilgili düşüncelerimizde bir değişikliğe yol açmıştır, çünkü ha- fızamızla olan ilişki şimdiki zamanla olan ilişkimizdir. Hafıza, geç- mişin insan zihninde mekanik olarak kaydedilmesi ve depolanması değil, günümüzün ağırlığı ve etkisi altında sürekli bir yenilenme ve yeniden yapılanmadır. Küçük Asya Felaketi ve daha sonra Lozan Antlaşması'nın imzalanması, kolektif “biz” için büyük önem taşıyan olaylardır ve her neslin yeniden müzakere edilmesini şart koşar. Ha- fızanın yeniden inşası sadece mübadilleri veya onların soylarını il- gilendirmez. Bu kolektif fenomenleri ifade eder ve kolektif bir hafı- zadır. Küçük Asya Mübadillerin tarihi, her zaman kolektif kimliğin bir parçası olarak ön plana çıkmaktadır, çünkü Küçük Asya felake- tinden gelen -toplamda bir milyondan fazla kişi- diğer mübadillerle birlikte mübadeleye tabi tutulanlar, Yunanistan'ın etnik yapısını ve siyaset sahnesinin bileşenlerini, ulusal ekonomiyi ve sosyal yapıları sert bir şekilde değiştirmiştir. Demografik karışıklıklar, ekonomik değişimler, sosyal ve politik gerilimler, meydana gelen ideolojik ve kültürel çatışmalar, insanların geçmişi anlama, hafıza kurma şeklini şekillendirdi. Aynısı tarih anlatımı ile de olur. Burada ilgi, konuşma, hafıza ve edebi yapı çözümlemelerine dönüştü.

Biraz önce bahsetmiştim, bugün bile Yunan tarih yazımı üretimi, sunduğum konularla aynı çizgide ilerlemeye devam ederken, aynı zamanda yeni kaynakları keşfetmenin ve incelemenin yanı sıra başka kaynaklara da yayılmaya devam ediyor. Ve ortaya çıkan bazı yeni kaynakları listeleyeceğim.

Α. örneğin, futbol gibi. Futbol kulüpleri aracılığıyla mübadil kimliği konusunda geçici olarak çalışmalar başlandı, onlar mübadil yerleşim yerlerinde mübadil şehri Volos’u kurdular, bugün bile, Vo- los şehrinde yaşayan mübadil torunları, Nea Ionia'da (Yeni İyonya) bulunan Niki Volou'yu, yerliler ise Olympiakos Volou'yu destekli- yor. Zaten bildiğimiz gibi, bir futbol fanatiğinin kimliği diğerleriyle ilişkili olarak kendi tanımında temel olarak önemli bir faktördür. O, aynı zamanda örgütsel, birleştirici bir faktör olarak da hareket eder. Tüm kimliklerde olduğu gibi, bir taraftarın durumu diğerlerinden farklılaşmaya veya diğerleriyle zıtlığa dayanır. Toumba’nın Türkçe konuşan mübadillerinin PAOK Selanik adını vermesi tesadüf değil. Kulübe “Μπιζίμ Πάοκ'' adı verildi- bizim PAOK'umuz, kendi ekibi- miz, mübadil ekibimiz. Bu isim en az 1970'lere kadar PAOK hay- ranları tarafından kullanıldı. Ben futbolcuların Aristarkhos Fountou- kidis ve Giorgos Koudas'ın altın çağında Selanik'te öğrenciyken kul- lanıldığını duydum.


Β. Yunan sineması ve mübadilleri üzerine araştırmalar da ortaya çıkmakta ve “Yunan sinemasında yaratıcı bir yer olarak Küçük Asya ve etnik köken unsuru olarak yerinden edilme deneyimi” gibi konu- larla ilgilenmektedir. Belli bir toplumun “ürünü” olarak sinema, onu üreten topluma doğrudan veya dolaylı bir tanıklık olan tarihi bir delil teşkil eder.


C. Bu alandaki öncü kitap Τhomas Doulis tarafından yazılan ça- lışmadır. Modern Yunan Kurgusu ve Küçük Asya Felaketi 1977’de yayınlandı ve 2003 yılından sonra birbirini takip eden çeşitli çalış- malar ortaya çıktı. Karamanlıca çalışmaları, Türkçe konuşan Rumca yazdığı mübadil şiiri, keşif ve yayıncılık alanında öncü bir rol oynamaktadır. Bu türler, kökleri yıkılmış, evsiz kalmış, trajik bir talih- sizlik yaşamış, hayatın yükünün ağırlığını konu alarak insanların acılarını tasvir etmektedir. Bireysel dramalar, kollektif talihsizlik ve kaybın temsili ifadelerini, onları yaratan felaketin yasını temsil eder. Bu destanlar, kendileri ve atalarının anavatanlarında konuştukları Türkçe dilinde yazılmıştır. Mübadillerin ve mübadillerin rebetiko şarkılarını yayma konusundaki katkılarını inceleyen olağanüstü pro- jeler de Yunan ve İngiliz edebiyatında yer aldı.

Sevgili Dinleyiciler ve Değerli Meslektaşlarım

Bu konuları bildiri süresinde ele almak için zaman yeterli değil. Burada bitirmek zorundayım. Konferans sırasında bu konuşmada vakitten kaynaklı bahsedemediğim konuları tartışma şansımız ola- cağından eminim.

Yaptığım konuşma ile ortaya çıkan soruları cevaplamak için bi- raz zamanımız var. Yani neden Nüfus Değişimi ve Yunan literatürü hakkında konuşmayı seçtim. Öncelikle bu sorguyu cevaplamak isti- yorum. Yunanistan Nüfus Değişimi literatüründen bahsetmeyi seç- tim çünkü bunun dolaylı olarak Türk tarih literatüründe konuyla il- gili resmini sağlamanın en iyi yolu olduğunu düşündüm. Yunan li- teratürü hakkındaki yorumlarımı aynı anda takip edenlerin, bilerek veya bilmeyerek Nüfus Değişiminde Türk literatüründeki ilgili du- rumla birebir ilişkilendirdiği ve sonuçlarını anladıklarını inanmak istiyorum. Bence hepimiz ortak bir karara vardık, bu konuda Türk Tarih yazımı ile Yunan tarih yazımı genel olarak aynı güzergahı ta- kip etmiyor. Elbette her zaman olduğu gibi bazı olağanüstü istisnalar var. Bu konuyla ilgili açıklamalara ilk dokunduğumda bunun oldu- ğunu unutmamalıyım. Ve konu hakkında bir tartışma yapılacaksa memnun olurum, çünkü bildiğim kadarıyla hiç değinilmedi.

Yunanistan ve Türkiye’deki literatür çalışmaları arasındaki en belirgin ayrım, her ülkenin aldığı mübadil nüfusunun büyüklüğü ile ilgilidir. Yunanistan’da beş kişiden biri mübadildir. Türkiye’de neye karşılık geldiği ile kıyaslanamaz. Türkiye’de değişilebilir mübadil nüfus oranı toplam nüfus içinde oldukça küçüktür. Sonuç olarak, mübadil nüfusunun demografik büyüklüğü ve her iki ülkede de po- litik, finansal, sosyal ve kültürel düzeyde ne anlama geldiğine bakıl- maksızın bu alanların yarattığı koşulları belirledi ve bunlar tarihçi- ler, siyaset bilimciler, antropologlar, ekonomistler ve benzeri kişiler tarafından incelendi. Mesele, iki toplumun tarihsel üretimini karşı- laştırmak veya değerlendirmek değil. Önemli olan her iki tarihi ya- pının şekillenmesine neden olan sebepleri anlamaktır.

Benim düşünceme göre, Yunanistan ve Türkiye’nin literatür ça- lışmalarını tanımlayan ikinci parametre, her ülkedeki tarihi çalışma- ların yapısı ve evrimi, kurumlardan ne derece himaye alıp almadık- ları, devlet tarafından ideolojik olarak ezilmiş olup olmadıklarıdır. Daha açık olmak gerekirse, Yunan kitap üretimine geri döneceğim. Yunanistan’daki sosyal ve tarihi bilimlerin, 1974’teki ülkedeki si- yasi geçişten sonra belirleyici bir değişim geçirmesi tesadüf değil- dir; devlet ve politik değişiklikler aynı zamanda liberalleşme ikli- miyle sosyal ve kültürel yaşamın tüm yönlerinde de etki gösterdi. Türk tarih yazıcılığına ilişkin bu tür çalışmalar Değişim bazında he- nüz çalışmalar yürütülmüş değildir.

Türkiye’de araştırmanın odaklanması gerektiğini düşündüğüm birkaç nokta hakkında kısaca yorum yapacağım. Bazı örnekler ve- receğim:

Türk-Giritliler üzerine yapılan bazı çalışmalar dışında, ki onların da büyük bir kısmı önceki Yunan çalışmalarına dayanır, Diğer Müs- lümanların Nüfus Mübadelesi hakkında, yani Türkiye’ye Make- donya’dan gelmiş ve Yunanca konuşan örneğin Vallahades ve Sla- vopes’in yanı sıra Sinasos (Mustafa Paşa) ve Ürgüp’e yerleşenler gibi halkların üzerine hiçbir çalışma yapılmamıştır. Üçüncü kuşak mübadillerin torunları, Makedonya’daki ataları tarafından konuşu- lan Slav dili konuşmaya devam etti. Bildiğim kadarıyla bu mübadil toplulukları hakkında bir çalışma yapılmadı.

Bence verilebilecek tek istisna, büyük olasılıkla Cumhuriyet Dö- nemi’nin başından itibaren heterojenlik ve çeşitliliğin teşvik edilme- mesi gerçeğiyle bağlantılı. Aksine, homojenleştirme girişiminin ak- sine, Türk devleti vatandaşlarının cezalandırılması tehdidi altında asimile edilmesini dayattı.

Ancak son yirmi yılda en azından aile hikayeleri, hatıralar ve ta- rihi romanlar yayınlandığında, bazı şeyler değiştirildi, filmler ya- pıldı ve daha önce araştırma için erişilemeyen Mübadele dönemi üzerine resmi arşivler ve erken Cumhuriyet dönemi arşivleri açıldı. Bütün bunlar, kademeli olarak 1990’lardan bu yana geçmişle ilişki- lerin değiştirildi. AKP hükümetinin ilk yıllarında meydana gelen de- ğişim de önemli bir rol oynadı. Bu, Türk literatüründe yeni yakla- şımların ortaya çıkmasına ve Mübadelenin iki ülkedeki tarihçiler arasında işbirliğinin başlamasına yol açan bir konu olarak incelen- mesini ve yeni şartların yaratılmasını sağlamıştır.

Yine de, gördüğüm kadarıyla, Türk çalışmalarının çoğunluğu, esasen yıllardır Yunan Mübadelesi ile ilgili bilinen konuları ve kay- nakları ele almaya devam ediyor. Birkaçı, çok az kaynak bulunma- sına rağmen, Müslüman mübadiller ve yerleşim yerlerini çevreleyen sorunlar, yeni vatanlarındaki ilerlemeleri ile ilgili arayışlara girmeye cesaret etti. Mübadele konusunu inceleyen yenilikçi ve iyi bir ça- lışma olarak tarihçilerin önünde Ellinor Morack’ın kitabı durmakta- dır1. Onun çalışması ekonomik kaynakların Müslüman olmayanlar- dan Müslümanlara transferi konusunda arşiv kaynaklarına dayana- rak detaylı inceleme içermektedir. “Terk edilmiş mülk” meselesinin tüm bu yönlerine ve devlet tarafından idare edilmesine karşı verilen çoklu direniş biçimlerine odaklanan bu kitap, Cumhuriyet öncesi Türkiye’nin sosyal ve siyasi tarihine dair eşsiz görüşler sunmakta- dır. Her iki ülkede de mübadele konularının tüm yönleriyle çalışıla- bileceğini umuyorum. Son zamanlardaki olayları değerlendirerek, tüm insanlığa olduğu gibi, halkımızın ihtiyaç duyduğu öz-farkında- lığa katkıda bulunduğunu tekrar söyleyeceğim. Geçmişle ilgili sağ- lam bir bilgi sahibi olmakla, daima gelecek için hazırlanırsınız.

Genel olarak bugün, belki de hiç olmadığı kadar, ifadeler ve uy- gulamalar bu Lozan Antlaşması’nın bazı yönlerini reddetmeye ça- lıştığında, Nüfus Mübadelesi tarih yazıcılığı yaklaşımı sadece iki ülke arasında değil, tüm insanlar için de barış ve güvenlik için büyük önem kazanmaktadır. Belki de her zamankinden daha fazla, Lozan Antlaşması’nın önemine, kan dökülmesine ve mülteciliğe neden olan silahlı bir çatışmanın ardından iki ülkeye getirdiği sükunete yeni bir göz atmamız gerekiyor. Bir tarihçi olarak ilgilendiğim ka- darıyla, bu konuda bahsettiğim bu tüm uygulamaların herkes için geçerli olduğuna ve bu nüfus mübadelesinin yönlerini inceleyerek onu her zaman yeni bir yaklaşıma açık bir konu haline getirmek is- tiyorum.

1 Τhe Dowry of The State? The politics of Abandoned Property and the Pop- ulation Exchange in Turkey, 1921-1845, (University of Bamberg Press 2017)