BALKAN SAVAŞI’NDAN SONRA TÜRKİYE’DEN YUNANİSTAN’A RUM GÖÇLERİ
Mehmet YILMAZ*
Özet
1909 yılında çıkarılan bir kanunla Gayrimüslimlerin askere alınmasına tepki gösteren Rum gençleri, Yunanistan’a firar etmeye başlamıştır. Balkan Savaşı’ndan sonra bunları, yakın akrabaları izlemiştir. Uyguladığı soykırım politikası ile, Makedonya’yı Türklerden temizleyip Rumlaştırmak isteyen Yunanistan, bu göçleri teşvik etmiştir. Atina’nın kışkırtması ile, Trakya ve Batı Anadolu’da yaşayan Rumların da, topluca göç hazırlıklarına başladıkları görülmüştür. Fakat Dahiliye Nazır’ı Talat Bey’in aldığı tedbirler sayesinde bu göçün önüne geçilebilmiştir. Bu olayı propaganda malzemesi yapmak isteyen Yunanistan, Babıâli’yi tehcir ile suçlamıştır. Ancak Avrupalı sefaret tercümanlarından oluşturulan bir heyetin yaptığı araştırmalarda, Rumların
herhangi bir şiddetten değil, kendi istekleri ile göç ettikleri tespit edilmiştir. I. Dünya Savaşı’nın getirdiği ekonomik sıkıntılar yüzünden Rum göçmenleri iskân edemeyen Yunanistan, Mondros Mütarekesi’nden sonra bunların tekrar Türkiye’ye dönmelerini isteyerek yeni sorunlara sebep olmuştur.
Anahtar Kelimeler
Göç, göçmen, iskân, soykırım, tehcir
RUMS EMIGRATE FROM TURKEY TO GREECE AFTER BALKAN WAR
Abstract
The Rum youth began to fleet away to Greece as a reaction after the
proclamination of the 1909 law which accepted non-Muslims to the army. After the
Balkan War, theır relatives followed them. During this time, Greece encouraged this
migration which aimed to clean the Turk from Macedonia with the policy of genocide on
wanted to assimilate Turks. Withe the encouragement of Athens, the preperation of the
whole Thracian and Western Anatolian Rums to migrate to Greece was cleanly
observed. Thanks to the Minister of Internal Affairs, Talat Bey’s measures, this attempt
was prevented Greece wanted to take advantage of this affair by accusing Babıâli of
deportation. Eventhough in the investigations carried by a committee consisted of
embassy translators, it was proved that the Rums migrated out of will not out of
pressure. Due to the financial problems, after the World Wor I, Greece couldn’t
inhabitthe Rum immiggrents. Therefore, after Mondros Treaty Greece wanted these
immigrants to return to Turkey, and this event caused several other problems.
Key Words
İmmigration, immigrant, inhabit, genocide, deportation.
* Yard. Doç. Dr., Selçuk Üniversitesi, Fen-Edebiyat Fakültesi, Tarih Bölümü.
14 Mehmet YILMAZ
GİRİŞ
1829 yılında bağımsızlığını kazanan Yunanistan’ın1, 1832 Londra
Antlaşması ile sınırları çizilerek kuruluş safhası tamamlanmıştır. Yarı
yarıya kara ve deniz üzerinde kurulan bu devlet, Mora ve Attik
yarımadaları ile Eğriboz başta olmak üzere, güneyde Kiklat ve kuzeyde
de uzaktan Selânik Körfezi’ne bakan ve toplam 80 adadan meydana gelen
Kuzey Sporadları almıştır2.
Yunanistan’a verilen bu topraklarda yaşayan halkın onda birini
Türkler teşkil ediyordu3. Girit’ten sonra Ege’nin en büyük adası olan
Eğriboz, yüzde yirmilik bir oranla Türklerin en yoğun olarak yaşadıkları
yerlerdendi. Kuşkusuz, XIX.yüzyıl başlarında daha yoğun olan Türk
nüfusu, isyanlar sırasında oldukça azalmıştı. Zaten, 1821 yılında 938.765
olan genel nüfusun 1828’de 753.400’e ve 1838’de de 752.077’ye
düşmesinin başkaca izahı yoktur4. Daha isyanlar sırasında nüfusun
185.000 kişi azaldığı düşünülecek olursa; bunlardan çoğunun Yunanlılar
tarafından şehit edilen veya gördükleri mezalim yüzünden yurtlarını terk
eden Türkler oldukları muhakkaktır5. Nitekim 1821 Nisanı’nda Mora’nın
kırsal alanlarında dağınık halde yaşayan ve tarımla iştigâl eden 20 bin
Türk’ün tamamına yakını katledilmiştir6. İleriki yıllarda pek çok yaşlı
Yunanlı, “işte şurada Ali Ağa’nın pyrgos’u, kulesi (konağı) vardı;
burada hem onu, hem eşlerini ve hizmetkârlarını öldürdük” gibi sözlerle,
bir zamanlar Ali Ağa’nın olan tarlaları sürmeye giderlerdi7.
1 Edirne Antlaşması için bkz. Şerafettin Turan, “1829 Edirne Antlaşması”,
AÜDTCFD, C.IX/1-2, (Mart-Haziran 1951), s.111-151.
2 Bilal N.Şimşir, Ege Sorunu, Belgeler (1912-1913), Ankara 1976, C.I, s.XVIII-XIX.
3 1821 yılında Mora ve Attik yarımadası civarında 63.000 ilâ 90.000 arasında
Müslüman nüfusun olduğu tahmin edilmektedir. Bkz. Aleksandre Popovic,
Balkanlarda İslâm, İnsan Yayınları, İstanbul 1995, s.299.
4 N.J.Svoronos, Yunanistan Nüfusu ve Yunanistan Nüfus Sayımları, Çev. M.Galip,
Başvekalet İstatistik Umum Müdürlüğü Yayını, İstanbul 1936, s.14.
5 Bir yabancı araştırmacıya göre yeni kurulan Yunanistan’da tek bir Müslüman dahi
kalmamıştı. Türklerden bir kısmı katledilmiş, diğer bir kısmı da ülkeden kaçmak
zorunda kalmıştı. Bkz.George Castellan, Balkanların Tarihi, Milliyet Yayınları,
İstanbul 1993, s.301.
6 Meselâ 23 Eylül 1821’de Tripoliçe’de bulunan Müslümanların tamamı kılıçtan
geçirilmiştir. Bkz. Popovic, Balkanlarda İslâm, s.299.
7 Justin McCarthy, Ölüm ve Sürgün, İnkılâp Yayınevi, İstanbul 1998, s.8.
Balkan Savaşı’ndan Sonra 15
Bu etnik temizlik sonunda topraklarını Türklerden tamamen
arındıran Yunanistan, sıranın ülke dışındaki Rumlara geldiğini
düşünmeye başlamıştı. Çünkü dünyada Rumca konuşan ve Yunan
diasporası olarak görülen insanların üçte ikisi, Tesalya’dan Güney
Rusya’ya kadar çok geniş bir sahada yaşamaktaydı. En önemlisi de “Yitik
Topraklar” olarak adlandırılacak olan bu toprakların tamamına yakını,
Osmanlı sınırları içinde bulunuyordu8. Bu yüzdendir ki Yunanistan, daha
kuruluşundan itibaren Osmanlı’ya karşı hasmâne bir tutum izledi9.
Sonraları “Megali İdea” adını alacak olan bu politikanın karşılığını da
ziyadesiyle gördü. Nitekim 1864 yılında İngiltere tarafından “Yedi
Adalar”ın hibesiyle topraklarını 47.516 km2den 50.211 km2ye çıkaran
Yunanistan, 1881 yılında da Tesalya’yı alarak 63.606 km2ye ulaştı.
Ancak bu yayılmacı politikanın asıl semeresini Balkan Savaşı sırasında
görecek ve 1913 yılında ikiye katladığı topraklarını 121.794 km2ye
çıkartacaktır10. Artık sıra yeni ele geçirilen bu toprakların etnik
temizliğine gelmiştir. Özellikle Makedonya’dan kovulacak olan Türklerin
yeri, Edirne’den Kafkasya’ya kadar çok geniş bir sahadan getirilecek
Rumlarla doldurulacaktır. İşte bu araştırmamızda, Atina’nın
kışkırtmasıyla 1914 Nisanı’nda başlayan ve 1 Ağustos 1914 tarihine
kadar devam eden süreçte Türkiye’den Yunanistan’a yapılan Rum göçleri
ele alınacaktır.
A-GÖÇ SEBEPLERİ
1827 yılından sonra Osmanlı Devleti ile Yunanistan arasında
sürekli muhaceret meselesi gündeme gelmiştir. İlk muhaceret hadisesi
1827-1837 yılları arasında olmuş ve Mora ile Eğriboz’dan göç eden
Müslümanların bir kısmı Tesalya ve Makedonya‘ya11, diğer bir kısmı da
Çeşme ve Seferihisar civarına yerleştirilmiştir12.
8 Anadolu’da yaşayan Rumlar genellikle Ege, Marmara ve Karadeniz bölgelerindeki
sahil boylarında yoğunlaşmışlardı. Osmanlı resmî nüfus istatistiklerine göre 1910
yılında Anadolu’da yaşayan Rumların nüfusu 1.77.146 kadardı. Bkz. Justin
McCarthy, Osmanlı Anadolu Topraklarındaki Müslüman ve Azınlık Nüfus,
Genelkurmay Basımevi, Ankara 1995, s.86-87.
9 Richard Clogg, Modern Yunanistan Tarihi, İletişim Yayınları, İstanbul 1997, s.66.
10 Svoronos, Yunanistan Nüfusu, s.12-13.
11 Bkz.Vasıf Gökpınar, Mora Muhacirleri Meselesi, (Yayınlanmamış Lisans tezi, İ.Ü.
Merkez Kütüphânesi, Nr.6973), İstanbul 1973, s.22-29.
12 BOA, HH (Başbakanlık Osmanlı Arşivi Hatt-ı Hümâyûn), Nr.47727-F; 47762-K.
16 Mehmet YILMAZ
1881 yılında Tesalya’nın bırakılmasından sonra da, başta bu
bölgenin merkezi olan Yenişehir’den olmak üzere, binlerce Müslüman
Anadolu’ya göç etmiştir. Bunların bir kısmı Batı Anadolu’daki sahil
kasabalarına, diğer bir kısmı da Antalya civarına iskân edilmiştir13.
Ancak, XIX. yüzyılın sonlarında Yunanistan’ın sebep olduğu en önemli
nüfus hareketi, 1897 Girit isyanları sırasında olmuştur. Zira bu isyanlar
sırasında Rum asiler tarafından evleri yıkılıp, eşyaları talan edilen on
binlerce Giritli Müslüman14, bulabildikleri vasıtalarla önce İzmir’e
gelmişler15 ve daha sonra Çanakkale’den Adana’ya kadar olan sahil
boylarına yerleştirilmişlerdir. Hatta buralarda boş yer kalmadığından,
binlerce Giritli göçmen Suriye16 ve Trablusgarb tarafına gönderilmiştir17.
Yunanistan’dan Türkiye’ye yapılan göçlerin en önemlisi ise, hiç
şüphesiz Balkan Savaşları sırasında olmuştur. Zira, Yunanistan’a
bırakılan topraklarda kalan Türkler, Atina Hükümeti’nden gördükleri
baskılar yüzünden bütün maddî ve manevî varlıklarını terk ederek
Osmanlı topraklarına sığınmak zorunda kalmışlardır18. “Makedonya
Mezbahasında” serlevhasıyla İkdam gazetesinde yer alan bir başyazıda,
Makedonya’daki Yunan mezalimi bütün detaylarıyla anlatılmakta ve
1912 Kasımı’ndan 1914 Martı’na kadar son 17 ayda gelen göçmenlerin
sayısının 242.807 kişiye ulaştığı kaydedilmektedir19:
13 Bkz.Mehmet Yılmaz, Konya Vilâyetinde Muhacir Yerleşmeleri, (Yayınlanmamış
Doktora tezi), S.Ü. Sosyal Bilimler Enstitüsü, Konya 1996, s.239-246.
14 Girit (Cenevre), Nr.1, 2 Şubat 1867, s.1; Nr.9, 6 Nisan 1897, s.3.
15 Ahenk, Nr.992, 6 Teşrinisani 1315 (18 Kasım 1899), s.1.
16 Suriye’ye gönderilen Girit göçmenlerinden bir kısmı Şam’da Muhacirîn
mahallesinde yerleştirilmiştir. Bkz. Popovic, Balkanlarda İslâm, s. 313.
17 Bkz. Yılmaz, Muhacir Yerleşmeleri, s.247-257.
18 Ahmet Halaçoğlu, Balkan Harbi Sırasında Rumeli’den Türk Göçleri (1912-
1913), Türk Tarih Kurumu, Ankara 1994, s.133.
19 İkdam, Nr.6173, 16 Nisan 1330 (1914), s.1; Tasvir-i Efkar gazetesine göre de, bu
sayı 300.000’dir. Bkz. Yeni Tasvir-i Efkar gazetesinden iktibasla bkz. Ahenk,
Nr.5412, 16 Nisan 1330 (1914), s.1.
Balkan Savaşı’ndan Sonra 17
TABLO I: 1912 Kasımı’ndan 1914 Martı’na Kadar
Makedonya’dan Türkiye’ye Göç Eden Muhacirlerin
Aylara Göre Dağılımı
Yıllar Aylar Miktar
1912 Kasım 8.866
“ Aralık 15.493
1913 Ocak 12.087
“ Şubat 12.088
“ Mart 7.553
“ Nisan 6.725
“ Mayıs 12.813
“ Haziran 9.368
“ Temmuz 21.045
“ Ağustos 29.312
“ Eylül 12.380
“ Ekim 14.764
“ Kasım 17.213
“ Aralık 15.502
1914 Ocak 10.192
“ Şubat 25.060
“ Mart 12.346
Toplam 242.807
Yunanistan’ın Türklere karşı yıllarca jenosit politikası takip
etmesine rağmen, Osmanlı aynı şekilde karşılık vermemiş ve yerli
Rumlar ülkemizde serbestçe yaşamağa devam etmişlerdir. Nitekim,
Rumların yoğun olarak yaşadıkları yerlerden biri olan İzmir’de
yayınlanan Hizmet gazetesinde şöyle denilmektedir20: “İzmir 300 bin
nüfusdan mürekkep ma’mûr bir şehirdir. Herkes terakkiye çalışıyor.
Fakat bunun 40 bini Türkçe söylüyor, Türk âdetiyle mütehallik, Türklük
noktasından terakkiye çalışıyor. Kırk elli bini Rumca söylüyor,
Yunanistan’da yaşıyor gibi bütün âdâtı Rumca’dır. 3 bin Alman, 5 bin
Fransız, 4 bin İtalyan ki; hepsi memleketlerinde yaşıyor gibi hâlâ bir
kelime Türkçe bilmiyor, bir Osmanlı ile münasebeti yok”tur.
20 Hizmet, Nr.134, 20 Şubat 1303 (3 Mart 1888), s.3.
18 Mehmet YILMAZ
Zaten bu sırada Yunan kamuoyu da, “başpiskoposlara ‘Hıristiyan
Türkler’, askeri komutanlara ‘soyguncular’, aydınlar sınıfına ‘aptallar’
ve Fenerlilere ‘Şeytanın Çocukları’ diyerek” Osmanlı Rumlarından
çoğunu dışlamışlar21 ve Türkiye’den Yunanistan’a yapılacak Rum
göçlerinin önünü kapamışlardır. Yunanistan resmî nüfus istatistiklerine
dayanılarak hazırlanan aşağıdaki tablodan da, 1913 yılına kadar
Türkiye’den Yunanistan’a kitle göçlerinin olmadığı sonucunu çıkartmak
mümkündür22:
TABLO II: 1821-1113 Yılları Arasında Yunanistan Nüfus
İstatistikleri
Son Bir Yıl İçindeki
Nüfus Artışları
Yıllar Yüzölçümü
km2 Nüfusu
Artan
Nüfus 23
Artış
(o/oo)si 24
Km2ye
Düşen
Nüfus
1821 47.516 938.765 -- -- 19,76
1828 “ 753.400 -185.365 -- 15,86
1863 “ 1.124.772 14.069 12,50 23,67
1864 50211 1.359.064 234.292 -- 27,07
1880 “ 1695161 15.691 9,25 33,76
1881 63.606 2.004.991 309.830 -- 31,52
1912 “ 2.719.422 17.724 6,51 43,02
1913 121.794 4.819.793 2.100.371 -- 39,57
1828 yılı istatistiklerinde nüfusun 185.365 kişi azalmış olması
Mora İsyanı’ndan kaynaklanmaktadır. Azalan bu nüfusun önemli bir
kısmının Türk şehitleri olduğu unutulmamalıdır. 1864’de Yedi Adaların,
1881’de Tesalya’nın ve 1913’de de Makedonya’nın Yunanistan’a
katılmasıyla nüfus verilerinde ani artışlar olmuştur.
21 Clogg, Yunanistan Tarihi, s.62-63.
22 Svoronos, Yunanistan Nüfusu, s.20-22.
23 1828 yılına ait -185.365 değeri son bir yılda meydana gelen değişim olmayıp, 1821
nüfusuyla kıyaslanarak bulunmuştur.
24 1821, 1828 yıllarında isyanlar; 1864, 1881 ve 1913 yıllarında da Yedi Adalar,
Tesalya ve Makedonya Yunanistan topraklarına katıldığından bu yıllara ait doğal
nüfus artışlarını tespit etmek mümkün olmamıştır.
Balkan Savaşı’ndan Sonra 19
Yeni toprak kazançlarına bağlı olarak görülen bu ani nüfus
artışlarını bir tarafa bırakacak olursak, 1828 yılından 1913 yılına kadar
geçen devrede Yunanistan’ın yıllık nüfus artışının 15.000 ila 18.000
arasında değiştiği görülmektedir. Hatta 1863 yılında binde 12,5 olan
nüfus artışı, tedricen yarı yarıya azalarak 1912 yılında binde 6,5’e kadar
gerilemiştir. Son zamanlarda sadece Selânik vilâyetini şenlendirmekten
bile acizdir. Bunun için dışardan nüfus transferine ihtiyaç duyulmuştur25.
Göçmen çekebileceği ülkelerin başında da Kafkasya ve Güney Rusya
gelmektedir26. Fakat buralardan göçmen kabul etmeye başlaması, Türkiye
Rumlarını da harekete geçirecektir.
Nitekim Türkiye’den Yunanistan’a doğru ilk ciddi nüfus hareketi,
1914 baharında gerçekleşmiştir. Yunan tarafına göre bu göçün sebebi,
Osmanlı Hükümeti’nin güttüğü tehcir politikasıdır. Zira, Batı Anadolu’da
çete kılığına sokulan bazı askerler Rum köylerine saldırmış, onlardan
bazılarını öldürmüş, bazılarının da evlerini yakarak, Rumları göçe
zorlamıştır27.
Yunan tarafının iddialarını reddeden Osmanlı’ya göre ise, bu
göçün asıl sebebi Venizelos Hükümeti’nin Rumları kışkırtmasıdır. Zira 7
Ağustos 1909 tarihinde çıkarılan kanunla, askerlik bedelinin
kaldırılarak28 Gayrimüslimlere kur’a yükümlülüğünün getirilmesi29
Rumların tepkisine sebep olmuştur. Bu fırsatı kaçırmak istemeyen Atina
25 Köylü, Nr.9265, 20 Kanunuevvel 1334 (1 Ocak 1919), s.1.
26 Bu konuda bkz. Arşiv Belgelerine Göre Balkanlar’da ve Anadolu’da Yunan
Mezâlimi I: Balkanlar’da Yunan Mezâlimi, Başbakanlık Devlet Arşivleri Genel
Müdürlüğü, Ankara 1995, s.281,
27 BOA, DH-ŞFR (Dahiliye Nezâreti Şifre Kalemi), Nr.41/85.
28 Gayrimüslimlere askerlik yükümlülüğü getiren kanunun Meclis-i Mebusan’da
görüşülmesi sırasında söz alan İstanbul mebusu Kozmidi Efendi, Serfice mebusu
Yorgo Boşo Efendi ve Erzurum mebusu Ohannes Varteks Efendi gibi Gayrimüslim
mebuslar kanunun uygulama safhasıyla ilgili bir çok itirazda bulunmakla beraber,
Gayrimüslimlerin askere alınmalarını “Müslümanlar ile Hıristiyanlar arasında
eşitlik fikrini yerleştirmek için askerlik yapmak şarttır” gibi sözlerle olumlu
karşılamışlardır. Bkz. Meclisi Mebusan Zabıt Ceridesi, C.V, (13Haziran-16
Temmuz 1325), Ankara 1988, s.132-136; 168-172; 175-196; 311-313; 325-332.
29 Bu kanunun yürürlüğe girmesiyle 1299-1304 doğumlular, başka bir ifadeyle 21-26
yaş arası olanlar askere çağrılmıştır. Bkz. Ufuk Gülsoy, Osmanlı
Gayrimüslimlerinin Askerlik Serüveni, Simurg Yayınevi, İstanbul 2000, s.138-
139.
20 Mehmet YILMAZ
Hükümeti’nin el altından kışkırtması, kur’a sırası gelen binlerce Rum
gencinin firarla Yunanistan’a kaçmasına sebep olmuştur30. Ancak iş
bununla da kalmamıştır. Çünkü bu sırada Makedonya’yı Rumlaştırmak
isteyen Venizelos Hükümeti’nin firarilere kucak açması31, hem firarilerin
sayısının artmasına sebep olmuş32, hep de Yunanistan’ın yönlendirmesi
ile bunların geride bıraktıkları akrabalarına yazdıkları mektuplarda,
“Anadolu’daki topraklarınızdan ayrılmaktan tereddüt etmeyiniz, o
tarafların hiçbir kıymeti yoktur, her neniz varsa satıp ve bırakıp ve
metropolithane ile hesaplarınızı tesviye edip bu cihete geliniz” demeleri,
Trakya ve Batı Anadolu’da yaşayan Rumları harekete geçirmiştir33.
Sadece Edirne vilâyetinden kaçan firarilerin sayısının 12 bin kişiye
ulaştığı düşünülecek olursa34, bunların geride bıraktıkları akrabaları
üzerinde ne kadar etkili oldukları daha iyi anlaşılacaktır.
B-GÖÇLER
1-Trakya’dan Göçler
Trakya Rumlarının Yunanistan’a ilk toplu göçü, 1914 Nisanı’nda
Edirneli Rumların hicreti ile başlamış ve Saray kazasına tâbi Yovani
köyünün muhacereti ile de kırsal alanlara yayılmıştır. İlk giden kafilelerin
başını zengin Rumlar çekmiştir. Zaten zengin olan bu kişiler, mal ve
mülklerini satıp, paralarını keselerine koyduktan sonra İstanbul ve
Tekirdağ iskeleleri üzerinden sessizce gitmişlerdir35. İskelelerdeki
görevliler tarafından engel olunmak istenildiğinde, kendi arzuları ile göç
ettiklerine dair bir senet çıkartmışlardır. İkna edilebilenlerden bir kısmı
30 Yeni Tasvir-i Efkar, Nr.1062, 15 Nisan 1330 (1914), s.1.
31 Makedonya’yı Rumlaştırmak isteyen Atina Hükümeti’nin burada Türklere karşı
giriştiği mezalim onlarca arşiv vesikasıyla sabittir. Bkz. Balkanlar’da Yunan
Mezâlimi, s.61 vd.
32 Balkan Savaşları sırasında, 58.000 km2 kadar yeni toprak kazanan Yunanistan,
ileride bazı Balkan ülkelerinin Makedonya üzerinde hak iddia etmelerini
önleyebilmek için, buraları hızla Rumlaştırmaya ihtiyaç duymuştur. Bu sırada
Rusya’ya kadar hususî memurlar göndererek, dış ülkelerde yaşayan Rumları
Makedonya’ya davet etmiştir. Özellikle Kafkasya’dan çok sayıda Rum gelmiştir.
Bkz.Yunus Nadi, “Muhacirlerin İskânı”,Yeni Tasvir-i Efkar, Nr.1100, 23 Mayıs
1330 (1914), s.1; Ahenk, Nr.5395, 26 Mart 1330 (1914) s.3.
33 Sabah, Nr.8902, 16 Haziran 1330 (1914), s.1.
34 Ahenk, Nr.5413, 17 Nisan 1330 (1914), s.1; Tanin, Nr.1919, 14 Nisan 1330
(1914), s.1.
35 İkdam, Nr.6168, 11 Nisan 1330 (1914), s.1.
Balkan Savaşı’ndan Sonra 21
geri dönmekle beraber, gitmekte ısrar edenler serbest bırakılmıştır36. Bu
göç hadisesinde âdeta bir lokomotif görevi yapan ilk kafileyi Babaeski,
Kırkkilise, Uzunköprü, Malkara, Keşan, Çorlu, Silivri, Midye, Ereğli ve
Tekirdağ Rumları takip etmiş ve kısa sürede muhacirlerin sayısı
20.000’ne yaklaşmıştır37.
Atina Hükümeti’ne göre bu göçün sebebi, Türk çetelerinin el
altından halkı tehdit ederek göçe zorlamasıdır. Eski Meclis-i Mebusan
reislerinden Halil Menteşe de bu fikre katılarak anılarında şöyle
demektedir. “Talât Bey, Balkan Harbi’ndeki hıyanetleri tebarüz eden
anâsırdan memleketi temizlemeyi ön safa almıştı... Fakat bu çok ihtiyat
isteyen bir işti. Zira yeni bir harbi doğurabilirdi. Alınan tedbirler şu
oldu: Valiler ve diğer memurin resmen işe müdahale eder görünmeyecek,
cemiyetin teşkilatı işi idare edecek. Bir vak’a ihdas edilmeyecek, yalnız
Rumlar ürkütülecek, bu talimat dahilinde harekete başlandı. Balkan
Harbi’ndeki hıyanetlerinin tepkisile maneviyatı bozulmuş olan Rum halkı
gitmek üzere ayaklandı.38”
Bu gibi görüşlere itiraz eden Babıâli’ye göre ise, Bulgar işgalini
fırsat bilip, yakın komşularına bile birçok kötülük yapan Rumlar, Türkler
bizden mutlaka intikam alacaktır diye, vaktiyle yaptıkları kötülüklerden
ürkmüşlerdir. Zira Balkan Savaşı’ndan sonra Edirne valisi Hacı Adil Bey
tarafından yaptırılan bir araştırmaya göre, Edirne vilâyetinde mevcut 475
köyde 33.154 Müslüman evi yıkılırken, sadece Edirne merkezinde 40.000
öküz sahip değiştirmiştir. Kasabalarda da 12.455 Müslüman evi tamamen
imha edilmiştir. Yalnızca Vize kasabasında ahalinin zararı 1.360.000
lirayı bulmuştur. Savaştan sonra memleketlerine geri dönen birçok
Edirneli sivil, kendi hanesine ait kapı ve pencereleri yeni yapılmış evlerde
takılı bulmuştur. Birçoklarının ev eşyaları ise, hâlâ başka bir mahallede
ve başka birinin üzerindedir39. Göç eden Trakya Rumlarından bir
çoğunun Yunanistan tarafından jandarma veya piyade sınıfına gönüllü
kabul edilmeleri, bu göç hareketini hızlandırmıştır40.
36 BOA, DH-KMS, Nr. 19/68, lef. 3, 16. Bkz. Belge I.
37 Tercüman-ı Hakikat, Nr.11865, 10 Nisan 1330 (1914), s.2.
38 Bkz. Osmanlı Mebusan Meclisi Reisi Halil Menteşe’nin Anıları, Hürriyet Vakfı
Yayınları, İstanbul 1986, s.165-166.
39 Peyam, Nr.231, 27 Haziran 1330 (1914), s.1.
40 Tanin, Nr.1980, 14 Haziran 1330 (1914), s.1.
22 Mehmet YILMAZ
Burada İstanbul Hükümeti’nin haklı olduğu anlaşılmaktadır.
Çünkü, ne o dönemin basınında, ne de arşiv vesikalarında Türk
çetelerinin Rum köylerini bastıklarına dair önemli bir vesikaya
rastlanmamaktadır. Halbuki, I. Dünya savaşı sırasında güvenlik
sebebiyle sahil boylarında yaşayan Rumların Kastamonu ve Konya gibi
daha iç bölgelere tehcir edildiklerine dair çok sayıda belge ve haber
vardır. O halde, dönemin arşiv vesikaları ayıklanmamıştır41. Anlaşılan
odur ki; bu sırada Rumlar arasında bir takım asılsız söylentiler çıkmıştır.
Halil Menteşe gibi bazı devlet adamlarımız da hatıralarını emekli
olduktan sonra yazdıklarından, bu dönemin olaylarını I. Dünya Savaşı
olayları ile karıştırmaktadırlar.
Öte yandan Trakya Rumlarının topluca göç ettiklerinin duyulması
üzerine, Avrupa devletlerine bir nota vermeye hazırlanan Patrikhâne, son
anda bundan vazgeçmiş ve Rusya’yı devreye sokmuştur. Böylece sanki
kendisini şarktaki Ortodoksların hamisiymiş gibi göstermeye çalışan Rus
sefiri, Babıâli’den bir randevu talep etmiş ve Dahiliye Nazırı Talat Bey’le
görüşmüştür. Her iki tarafın ılımlı bir tutum izlediği bu görüşme
sırasında, Patrikhane’nin şikayetleri üzerinde durulmuş ve göçe kalkışan
Rumlara nasihat etmek üzere Patrikhâne tarafından bir heyet teşkil
edilmiştir42. Tekirdağ ve Edirne tarafına gönderilmek üzere, İnoz
Metropoliti Yovakim Efendi’nin başkanlığında piskoposlardan kurulan
bu heyet, vapurla Midye’ye gönderilmiştir43. Fakat hiçbir sonuç
alınamamıştır. Çünkü Yovakim ve arkadaşları tarafından 22 Nisan 1914
tarihinde Dahiliye Nezareti’ne çekilen bir telgrafta, Vize Kaymakamlığı
tarafından yola çıkmalarına izin verilmediğinden beş gündür
bekletilmekte oldukları Midye’den geri döneceklerini bildirmişlerdir44.
Rus sefiriyle yaptığı görüşme sırasında, bizzat Trakya'ya kadar
giderek bölgede araştırma yapacağını bildiren Talat Bey, eğer birtakım
devlet memurlarının hatası varsa bunların şiddetle cezalandırılacağını
söylemiştir. Fakat şimdiye kadar elde edilen birçok delilden de
anlaşılacağı üzere, bu göçün Atina tarafından tertip veya teşvik
41 Bkz. BOA, DH-ŞFR, Nr. 54/159; 54/180; 54/224.
42 BOA, DH-KMS (Dahiliye Nezareti Kalem-i Mahsus Müdüriyeti), Nr.19/45,
lef.9.
43 BOA, DH-KMS, Nr.19/45, lef.13.
44 BOA, DH-KMS, Nr.19/45, lef.22. Bkz. Belge II.
Balkan Savaşı’ndan Sonra 23
edildiğinin anlaşılması halinde, engel olunmayacağı bildirilmiştir45. Bu
görüşmeden sonra Çorlu’ya kadar giden Talat Bey, Rum ileri gelenleriyle
de görüşmek suretiyle bölgede gerekli araştırmaları yapmıştır.
Dönüşünde basına yaptığı açıklamalardan da anlaşıldığına göre, devlet
memurlarının herhangi bir hata ve baskısı görülmemiştir. Talat Bey’e
göre bu göçün iki sebebi vardır. Bunlardan ilki asker firarileri meselesi,
ikincisi ise Balkan Savaşları sırasında Rumlardan bazılarının komşularına
veya kimsesiz kişilere kötülük yapmalarıdır46.
Yapılan araştırmalarda Türk tarafının herhangi bir hatasının tespit
edilememesine rağmen, gerekli tedbirleri almayı ihmal etmeyen Talat
Bey, Trakya Rumları arasında başlayan bu göç hareketini kısa sürede
durdurmaya muvaffak olmuştur. Gazeteler aracılığı ile halka da
duyurulan bu tedbirlerden bazıları şunlardır47:
1. Köylerinden henüz ayrılmamış olanların muhaceretlerine
kesinlikle izin verilmemesi.
2. Müslümanlar arasında, Rumları göçe teşvik edenler varsa
bunlara göz yumulmaması ve bu gibilerin işledikleri suçların
derecelerine göre cezalandırılması.
3. Kendi rızalarıyla göç etmekte ısrar edenlerin topluca
gitmelerine müsaade edilmemesi, fakat Tekirdağ iskelesinden
vapura binmek şartıyla münferiden gidenlere de engel
olunmaması.
4. Muhacir almak üzere, Midye ve Ereğli iskelelerine vapurların
uğramasının yasaklanması ve buradaki iskele memurlarının da
göçmenlerin vapurlara binmelerine kesinlikle izin vermemesi.
5. Göç etmek isteyen Rumların eşyalarını gasbetmek veya kelepir
bir fiyatla satın almak isteyen fırsatçılara göz yumulmaması.
Bunlardan suçları sabit görülenlerin adliyeye sevk edilmesi,
şüpheli olanların ise vilâyet haricine sürülmesi.
45 Tanin, Nr.1922, 17 Nisan 1330 (1914), s.1.
46 İkdam, Nr.6168, 11 Nisan 1330 (1914), s.1; Tanin, Nr.1920, 15 Nisan 1330 (1914),
s.1.
47 Tanin, Nr.1919, 14 Nisan 1330 (1914), s.1; Tercüman-ı Hakikat, Nr.11868, 13
Nisan 1330 (1914), s.1; Ahenk, Nr.5411, 15 Nisan 1330 (1914), s.1, Bu hususta
ayrıca bkz.BOA, DH-ŞFR, Nr.40/38; 40/64; 40/160.
24 Mehmet YILMAZ
6. Vilâyet dahilinde her ne sebeple olursa olsun hiç kimsenin silâh
taşımaması.
7. Jandarma tabur komutanlıkları tarafından kurulacak olan
seyyar takip müfrezelerinin sürekli çevrede dolaştırılarak
asayişin sağlanması.
2.Batı Anadolu’dan Göçler
Yukarıda alınan tedbirler sayesinde arkası kesildi sanılan Rum
göçleri, henüz aradan bir ay bile geçmeden, başta Ayvalık olmak üzere
İzmir’den Çanakkale’ye kadar olan sahil kasabalarında yeniden ortaya
çıkmıştır. Özellikle Karacabey, Akçay, Bandırma, Edremit, Burhaniye,
Ayvalık, Soma, Bergama, Urla ve Çeşme civarında sakin olan Rumların
birçoğu iskelelere dökülmüş ve bulabildikleri vasıtalarla Midilli ve Sakız
adalarına doğru göç etmeye başlamışlardır. Ayrıca binlerce Rum’un da,
yollarda olduğu veya göç hazırlıkları içinde bulundukları haber
alınmıştır48. Meselâ, Çeşme ve civarında yaşayan Rumlar, hiçbir baskı
görmedikleri halde49 Yunanistan tarafından uydurulan çete
söylentilerinin etkisiyle hemen hepsi göç etmiştir50. Bu göçün
yasaklanması için Urla Kaymakamlığı’na gerekli talimat verilmiş ve
ihtiyaç duyulan yerlerde devriyeler dolaştırılarak asayişin muhafazasına
çalışılmıştır. Ayrıca Karşıyaka Metropoliti başta olmak üzere, bölgenin
ileri gelen muteber kişilerinden bir nasihat heyeti kurularak, Urla,
Karaburun ve Çeşme tarafına gönderilmiştir51.
Bu sırada, vaktiyle Makedonya’dan zorla atılan52 ve geçici
göçmen kamplarında aylardır bekletilen muhacirlerden bazılarının,
firarilere ait boş evlere yerleştirilmesi53, Batı Anadolu’daki Rumların
48 Yeni Tasvir-i Efkar, Nr.1116, 8 Haziran 1330 (1914), s.3.
49 Patrikhane’nin emri üzerine bu sırada bir çok Rum okulu kapatılmıştır. Kasıtlı
olduğu her halinden belli olan bu karar üzerine, kapatılan okullardaki öğretmenlerin
artık öğretmenlikle bir alakalarının kalmadığını düşünen Harbiye Nezareti, bu
okullarda çalışan öğretmenleri askere alması bu göç hareketini hızlandırmıştır.
50 İkdam, Nr.6226, 8 Haziran 1330 (1914), s.5.
51 BOA, DH-KMS, Nr.19/62, lef.8-10. Bkz. Belge III.
52 Meselâ 1914 Nisanında Selânik’ten gelen 3.000 İslâm muhacir gemilerle İzmir ve
Trakya’ya sevk edilmiştir. Bkz. Le Moniteur Oriental, Nr.9417, 24 Avril (Nisan),
1914, s.1.
53 Galip Kemali Söylemezoğlu, Canlı Tarihler, Hatıralar, Atina Sefareti (1913-
1916), İstanbul 1946, s.107.
Balkan Savaşı’ndan Sonra 25
heyecanını büsbütün arttırmıştır. Meselâ, Moniteur gazetesinin haberine
göre, Dikili ve Foça’da 820, Çeşme’de de 150 hane Müslüman aile bu
şekilde iskân edilmiştir54. Avrupa kamuoyunun dikkatini çekmek isteyen
Patrikhane’nin, Rumlar arasında muhacir yerleştirilmesini bahane ederek,
bazı Rum köylerindeki okulları kapatması ve buna karşılık Babıâli’nin de
bu okullardaki Rum öğretmenleri askere çağırması, zaten var olan
gerginliği daha da arttırmıştır.
Nitekim, Çeşme tarafına gönderilen 150 hane Rumeli göçmenini
protesto eden Rumların çoğu, eşyalarını dahi almadan Yunan
istimbotlarıyla Sakız Adası’na gitmişlerdir. İçlerinden bazıları İzmir’e
uğramak istemişse de, buradaki Rumlar arasında da göç fikrinin
uyanmasına sebep olmalarından korkulduğundan buna izin
verilmemiştir55. Rumlardan çoğu kendi arzu ve rızaları ile göç ettiklerine
dair bir senet verdiklerinden, daha başka önlemleri almak mümkün
olmamıştır56.
Çeşme’de Rum olarak sadece 13 aile ile, 17 bekâr kalmıştır.
Bekârların da, yakın akrabalarıyla birlikte ailelerini Yunanistan’a
gönderen erkeklerden oldukları anlaşılmaktadır. Geride kalanlarla
görüşülmüş ve şimdiye kadar hiçbir saldırıya maruz kalmadıkları halde,
niçin göç ettikleri sorulmuştur. Alınan cevaplarda ise, çete söylentileri
yüzünden korkuya kapılan kadınların teşvikiyle göç ettiklerini
söylemişlerdir57.
Bir çok araştırmacı tarafından burada da bir hataya düşülmekte ve
1914 yılında Batı Anadolu’dan yapılan Rum göçleri de bir tehcir hareketi
olarak değerlendirilmektedir58. Halbuki bölgede olağan olan bazı küçük
hadiselerin dışında, Türk çetelerinin Rum köylerini bastıklarına dair
54 Le Moniteur Oriental, Nr.9476, 3 Jullet (Temmuz) 1914, s.1; I. Dünya Harbi
sırasında da Balıkesir civarındaki boş Rum köylerine İzmir muhacirleri
yerleştirilmiştir. Bkz. BCA, TİGM (Toprak İskan Genel Müdürlüğü Katalogu),
Nr.29.10.1919, 272-10, 1.6.4, lef. 1-2.
55 BOA, DH-KMS, Nr.19/62, lef.5/2. Bkz.Belge IV.
56 BOA, DH-KMS, Nr.19-68, lef.3.
57 İkdam, Nr.6226, 8 Haziran 1330 (1914), s.5.
58 Bkz. Bayram Bayraktar, Osmanlı’dan Cumhuriyet’e Ayvalık Tarihi, Atatürk
Araştırma Merkezi, Ankara 1998, s.15672.
26 Mehmet YILMAZ
kuvvetli deliller yoktur. Hatta bazı çete söylentilerinin Yunanlılar
tarafından kasıtlı olarak çıkarılmış olması kuvvetle muhtemeldir. Zira bu
sırada Batı Anadolu’da huzuru bozarak daha fazla göçmen çekmek
isteyen Yunanistan, Midilli ve Sakız gibi yakın adalarda oluşturdukları
bazı çeteleri Anadolu yakasına göndermiştir. Nitekim Rumlardan
kurulan bir çete, 28 Mayıs 1914 Çarşamba günü Karaburun’a saldırmış
ve karakolda bulunan Jandarma eri Süleyman ile Reji korucusu
Abdurrahman’ı şehit etmiştir59. Arkasından da Denizkıran mahallesine
saldırmıştır. Bu ani baskın üzerine ahali, elinde bulunan kırık-dökük
tüfeklerle kendilerini müdafaaya çalışmıştır. Nihayet bir saat kadar süren
silâhlı çatışmadan sonra geri çekilmişlerdir60. Fakat bu sırada yanlarına
aldıkları kadın ve çocuklardan beş rehineyi Karaburun dışına çıkınca
öldürmüşlerdir61.
Bundan birkaç gün sonra da, Seferihisar sahillerinde dolaşmakta
olan ufak bir vapurdan kayıklarla karaya çıkan 60 kişilik bir çete, liman
civarında bulunan karakola saldırmıştır. Fakat jandarma tarafından
kendilerine karşılık verildiğinden korkuya kapılarak kaçmışlardır62.
Öte yandan Bergama’da yaşayan Rumların da Çeşme Rumları
gibi eşyalarını yanlarına almadan topluca göç ettikleri görülmüştür.
Evvela bunların işyerlerinin yağma edilmemesi için Hükümet tarafından
her türlü tedbir alınmıştır63. Hatta dükkânlarda bulunan bazı malların
bozulup heba olmaması için, özellikle İzmir Ticaret Odası’nın Rum asıllı
üyelerinden kurulan bir müzayede komisyonu marifetiyle, bu türden
malların satışı sağlanmıştır. Ayrıca Fransız, Alman ve İtalyan
konsoloslarıyla mutabakata varıldıktan ve gerekli belgeler gösterildikten
sonra, Rumların geride bıraktıkları borçlarının tasfiyesi de mümkün
olabilmiştir64. Benzeri tedbirlerin diğer kasabalarda da alındığı
59 Peyam, Nr.207, 4 Haziran 1330 (1914), s.2.
60 Sabah, Nr.8894, 8 Haziran 1330 (1914), s.2.
61 Tanin, Nr.1976, 10 Haziran 1330 (23 Haziran 1914), s.5; I. Dünya Savaşı ve
Mütareke dönemlerinde bir çok Rum çetesi ortaya çıkmış ve bunlar hem Rum hem
de Türk köylerini soymuşlardır. Bkz. Bayraktar, Ayvalık, s.48-56.
62 İkdam, Nr.6224, 6 Haziran 1330 (1914), s.2.
63 BOA, DH-KMS, Nr.19/73, lef.2.
64 BOA, DH-KMS, Nr.19/73, lef.5.
Balkan Savaşı’ndan Sonra 27
anlaşılmaktadır65. Daha sonra da, Rumlardan kalan metrûk konumdaki
zeytinlik ve meyve bahçelerinin yağmalanması önlenmiş66 ve bunların
sıhhatli bir şekilde işletilebilmesi için genelgeler çıkartılarak gerekli
tedbirler alınmıştır67.
Batı Anadolu’da başlayan göç haberlerinin İstanbul’a ulaşmasıyla
yeniden harekete geçen Dahiliye Nazırı Talat Bey, ilgili vali ve
mutasarrıflara birer telgraf çekerek, göçün derhal yasaklanmasını ve
yollara dökülenlerin köylerine geri gönderilmelerini istemiştir68. Ayrıca
yanında Emniyet Umum Müdürü İsmail Bey ile Özel Kalem Müdürü
Fuat Bey olduğu halde69, bölgede inceleme yapmak ve gerekli tedbirleri
almak üzere Bandırma yoluyla Balıkesir’e hareket etmiştir70. Her gittiği
yerden gazetelere telgraf çeken Talat Bey, yaptığı araştırmalar sırasında
elde ettiği bilgi ve izlenimleri kamuoyuna duyurmuştur.
Yine Talat Bey’in anlattıklarına göre; Burhaniye kazasına bağlı
Türk köylerinde birkaç hane halinde yaşayan Rumların tamamı bir hafta
kadar önce göç etmişlerdir. Bu sırada kaza merkezindeki 57 hane ile,
Dere-i Kebir adlı İslâm köyünde sakin olan 53 hane ikna edilerek evlerine
geri gönderilmiştir. Edremit merkeziyle, bu kazanın 16 köyündeki Rum
ahali ise, henüz Talat Bey gelmeden önce göç etmiştir. Öte yandan
Rumların ekserisi ani olarak göç ettiklerinden, geride bıraktıkları
eşyalarını çalan 41 kişi yakalanarak adliyeye sevk edilmiştir. Yunan
iddialarının aksine, bu sırada Edremit Hıristiyanlarından ölen veya
yaralananlar bulunmadığı halde, bir Müslüman’ın ağır şekilde yaralandığı
görülmüştür71.
65 BOA, DH-KMS, NR.19/70, lef.2. Bkz. Belge V.
66 BCA, TİGM, 21.10.1918, 272-10, 1.2.30, lef.1.
67 BCA, TİGM, 27.07.1918, 272-10, 1.2.14, lef.1.
68 BOA, DH-ŞFR, Nr.41/171, 12.B.1332 tarihli telgraf sureti.
69 Tanin, Nr.1963, 28 Mayıs 1330 (1914), s.1.
70 Sabah, Nr.8901, 15 Haziran 1330 (1914), s.1.
71 Peyam, Nr.204, 1 Haziran 1330 (1914), s.1; Bu sırada Rumlar tarafından bir çok
asılsız haber uydurulmuştur. Meselâ 5 subaydan oluşan bir Türk çetesinin Torbalı ve
Selçuk taraflarında 10 Rum’u öldürdüğü ihbar edildiyse de bunun aslının olmadığı
anlaşılmıştır. Le Moniteur Oriental, Nr.9484, 15 Juillet (Temmuz) 1914, s.1.
28 Mehmet YILMAZ
Bu sırada 800 haneli Küçükköy halkının göç etmek üzere
Ayvalık’a gelmesi, Ayvalık’ta karışıklıklara sebep olmuş ve bu ortam
içinde Ayvalık Rumları da göç hazırlıklarına başlamıştır72. Fakat daha
önce Yunanistan’dan talep ettikleri 4-5 vapurun gelmesini beklerken,
Ayvalık kaymakamı tarafından ikna edilerek evlerine geri
gönderilmişlerdir. Yapılan soruşturmalardan sonra, şimdiye kadar
Ayvalık’ta hiç kimsenin malı gasp edilmediği gibi, hiç kimsenin burnu
dahi kanamamıştır. Çanakkale mutasarrıflığından alınan telgraftan
anlaşıldığına göre, bu livaya bağlı Ayvacık kazasının Rum köyleri
tamamen, diğer kazalardakiler de kısmen göç etmişlerdir73.
Yine,Yunanistan tarafından yapılan propaganda ve teşvik
neticesinde, Karacabey Rumları kafileler halinde Mudanya’ya doğru
inmeye başlamışlardır. Hükümetin telkinlerini dinlemedikleri gibi,
telefon tellerini de kesip, yolları tutarak kendilerinden başka hiç kimsenin
geçmesine izin vermemişlerdir74. Üzerlerine gönderilen jandarmalara,
asker firarilerinden oluşan bir Rum çetesi tarafından ateş açılmıştır75.
Nihayet, İstanbul’dan gelen jandarma müfrezesi sayesinde güçlükle
evlerine gönderilebilmişlerdir76.
Keza, Mihran oğlu Kosti başta olmak üzere, bazı kişilerin
“Türkler ve Çerkesler sizi kesecekler” diye propaganda yapması
üzerine77; Bandırma, Erdek, Kirmastı ve Mihalıççık civarındaki Rumlar
da göç teşebbüsünde bulunmuşlardır. Bunlardan Bandırma ve Erdek
Rumları hükümetin telkinleriyle geri dönmüşlerse de, Kirmastı ve
Mihalıççık civarındaki bazı köylerden yola çıkanlar ise ikna
edilememiştir78. Bu sırada Bergama’dan Dikili’ye ve Urla’dan Çeşme’ye
kadar olan sahil kasabalarındaki Rumlar da göç amacıyla İzmir’e
72 BOA, DH-KMS, Nr.19/62, lef.11.
73 Tanin, Nr.1668, 1 Haziran 1330 (1914), s.2-5.
74 Tanin, Nr.1681, 5 Haziran 1330 (1914), s.4.
75 Tanin, Nr.1973, 7 Haziran 1330 (1914), s.4
76 Tanin, Nr.1974, 8 Haziran 1330 (1914), s.2.
77 Tanin, Nr.1972, 6 Haziran 1330 (1914), s.2.
78 Tanin, Nr.1977, 11 Haziran 1330 (1914), s.2.
Balkan Savaşı’ndan Sonra 29
gelmişler79 ve içlerinden bazıları Metropolithane’den gönderilen bir
heyetin refakatinde gemilere binerek Midilli’ye gitmişlerdir80.
Özellikle Midilli ve Sakız’a giden Rumlar buralardaki Türklere
çok zarar vermişlerdir. Çünkü Rum göçmenleri tarafından mal ve
mülkleri gasp edilen yüzlerce Midillili Müslüman, aileleriyle birlikte
evlerinden atılmış, gittikleri limanlarda Türkiye’ye göç izni
verilmemiştir. Bunlardan önemli bir kısmı, Yunan Hükümeti tarafından
hayvan ahırlarına veya tütün depolarına yerleştirilmiştir81. Yine Sakız’a
giden Rumların, Türkler bize zulmediyorlar diye propaganda yapmaları
üzerine galeyana gelen Yunan jandarması “Daha burada mısınız?
Köpekler!” sözleriyle Müslümanlara saldırmış ve birçoğunu sopalarla
dövmüştür. Anadolu’ya göç izni verilmeyen Sakızlı Müslümanlar,
sonunda Düyûn-ı Umumiye İdaresi’ne sığınmak zorunda kalmışlardır82.
Bu sırada Nazilli, Aydın, Söke ve Tire civarında yaşayan Rumlar
arasında da göç temayülü görülmüştür. Fakat bir nasihat heyetiyle birlikte
Nazilli’ye kadar giden Talat Bey, Rumları teskin etmiş ve bu bölgeden
yapılacak göçleri durdurmayı başarmıştır83.
Öte yandan, Batı Anadolu’dan göçlerin başlamasıyla beraber,
Türk çeteleri Rum köylerini basıyor ve halkı cebren göçe zorluyorlar diye
suçlayan Yunanistan, Osmanlı Devleti’ni mütemadiyen Batı’ya şikayet
etmiştir. İzmir gezisi öncesi bu türden asılsız iftiraları bertaraf etmek
isteyen Talat Bey, Avrupa Devletlerinin İstanbul sefirlerine müracaatla,
her sefaretten birer kişinin katılımıyla oluşturulacak bir heyetin
kendilerine refakat etmesini rica etmiştir84. 19 Haziran 1914 tarihinde
Yeniköy’deki Avusturya sefaretinde bir toplantı yapan sefirler, konuyu
kendi aralarında müzakere etmişlerdir. Bir hayli uzun ve tartışmalı geçen
bu müzakere sırasında Almanya sefiri, elçilik başkatiplerinden oluşacak
79 BOA, DH-KMS, Nr.19/62, lef.10; DH-ŞFR, Nr.41/210, Kalem-i Mahsus’tan
Dahiliye Nazırı’na 15.B.332 tarihli tel.
80 BOA, DH-ŞFR, Nr.41/128, Kalem-i Mahsus’tan Dahiliye Nazırı’na 16.B.332 tarihli
tel.
81 Tanin, Nr.1681, 5 Haziran 1330 (1914), s.1.
82 Tanin Nr.1963, 28 Mayıs 1330 (1914), s.1.
83 BOA, DH-KMS, Nr.19/68, lef.11.
84 Sabah, Nr.8894, 8 Haziran 1330 (1 914, s.2.
30 Mehmet YILMAZ
bir heyetin kurulmasını teklif etmiştir. Fakat meselenin bu kadar ciddi
olmadığını söyleyen diğerleri ise, sadece sefaret tercümanlarından
kurulacak bir heyetin yeterli olacağını söylemişlerdir85. Nihayet Fransa ve
Rusya baş tercümanları ile İtalya ve Almanya ikinci ve Avusturya’nın da
üçüncü tercümanının katılımıyla bir “Tercümanlar Heyeti” kurulmuştur.
Birkaç gün sonra Bandırma üzerinden İzmir’e doğru yola çıkan bu
heyete, İzmir’de bulunan İngiltere üçüncü tercümanı da iştirak etmiştir86.
Talat Bey ile İzmir’de bir görüşme yapan “Tercümanlar
Heyeti”ne, Batı Anadolu’da diledikleri gibi araştırma yapabilecekleri
bildirilmiştir. Hatta kendilerine, her türlü yardımın yapılabileceği
hatırlatılmıştır87. Bu heyetin bölgede yaptığı 20 günlük bir araştırmadan
sonra Yunanistan’ı haklı çıkaracak hiçbir delile rastlanmamıştır. Zaten
heyet tarafından tutulan raporda da88, Rumların herhangi bir tazyikten
değil, kendiliklerinden göç ettikleri belirtilmiştir89.
C-NÜFUS MÜBADELESİ TEŞEBBÜSÜ
Türkiye ile Yunanistan arasında nüfus mübadelesi fikri, ilk defa
Atina sefirimiz Galip Kemali Bey tarafından düşünülmüş ve Venizelos ile
Makedonya konusunda yapılan bir görüşme sırasında, şahsî bir mütalâa
olarak ortaya atılmıştır. Tamamen Babıâli’nin bilgisi dışında ve gayr-i
resmî yollardan yapılan bu teklife göre: “Makedonya’daki Müslümanlar
ile Aydın vilâyetinde meskûn Rumlar” karşılıklı olarak mübadele
edileceklerdir90.
Mübadele işine Türk tarafından daha arzulu olduğu anlaşılan
Venizelos ise, Babıâli’nin de oluru alındıktan sonra, bu teklifin resmî
yollardan kendisine ulaştırılmasını istemiştir. Nitekim Sadrazam Sait
Halim Paşa’nın da oluru alındıktan sonra, 18 Mayıs 1914 tarihinde resmî
yollardan yapılan teklife verdiği cevapta, Trakya Rumlarının da
mübadeleye dahil edilmesini arzuladığını bildirmiştir. Ayrıca, her iki
85 Peyam, Nr.211, 8 Haziran 1330 (1914), s.1.
86 BOA, DH-KMS, Nr.19/68, lef.20.
87 Sabah, Nr.8902, 16 Haziran 1330 (1914), s.1.
88 İkdam, Nr.6229, 11 Haziran 1330 (1914), s.2.
89 Köylü, Nr.9215, 14 Şubat 1335 (1919), s.1.
90 Söylemezoğlu, Hatıralar, s.101-102; Bkz, Peyam, Nr.215, 12 Haziran 11330
(914), s.1.
Balkan Savaşı’ndan Sonra 31
taraftan şimdiye kadar karşılıklı olarak hicret etmiş veya bundan sonra
kendi rızalarıyla hicret edecek olanların geride bırakacakları emlâkin
kıymetleri hesap edildikten sonra, aradaki farkın ilgili hükümetler
tarafından ödenmesini önermiştir91.
Bu şartlar altında Galip Kemali Bey ile Yunan Dışişleri Bakanı
Streit arasında başlayan ve bir hayli tartışmalı geçen görüşmelerden
sonra, “Trakya ile İzmir Vilâyeti dahilinde, Boğazlara kadar meskûn
Rumlarla, Makedonya ve Yunan Epir’inde mukim Müslümanlar”dan
kendi rızalarıyla muhaceret etmek isteyenlerin mübadele kapsamına
alınmalarına karar verilmiştir92. Buna göre, göçmenlerin geride
bırakacakları emlâkin kıymetleri kurulacak olan bir muhtelit komisyon
tarafından tespit edildikten sonra, mübadele işlemlerine başlanılacaktır.
Her iki taraftan ikişer üyenin katılımıyla teşkil edilecek olan bu
komisyonda, anlaşmaya varılamayan konular, ilgili hükümetler tarafından
seçilecek uluslararası bir hakeme (tahkime) götürülecektir93.
Kısa süre sonra İzmir’de çalışmaya başlayacak olan Muhtelit
Mübadele Komisyonu’nda Türk tarafını eski Atina sefirlerinden Muhtar
Bey ile İzmir Mülkiye Müfettişi Şükrü (Kaya) Bey’in temsil etmesi
uygun görülmüştür94. Yunanistan tarafından ise General Konsolos
M.Dimaras ile Tsorbatisglou (Çorbacıoğlu) katılmıştır95. Her ikisinin de,
Türkiye’den Makedonya’ya göç eden Rumlardan olması son derece
manidardır.
Atina Hükümeti’nin son derece istekli ve hatta mübadele
kapsamının genişletilmesinden yana bir tutum izlemesine rağmen,
Osmanlı’nın tahkim konusuna pek sıcak bakmaması, bu komisyonun
çalışmaya başlamasını bir ay kadar geciktirmiştir. Ayrıca bu gecikmede
Sultan Osman zırhlısı meselesinin de katkısı vardır. Çünkü daha evvel
91 Söylemezoğlu, Hatıralar, s.102-103; İkdam, Nr.6227, 9 Haziran 1330 (1914), s.1..
92 Yunanistan’ın mübadele teklifimizi kabul ettiğine dair geniş bilgi için bkz. Yeni
Tasvir-i Efkar, Nr.1124, 5 Temmuz 1330 (1914), s.3; Peyam,Nr.213, 10 Haziran
1330 (1914), s.1.
93 Söylemezoğlu, Hatıralar, s.123-125.
94 BOA, DH-ŞFR, Nr.42/175, Muhaberat-ı Umumiye’den Şükrü Bey’e 8.Ş.1332
tarihli tel.
95 Söylemezoğlu, Hatıralar, s.126.
32 Mehmet YILMAZ
son kuruşuna kadar parası ödenmiş olup da, bu günlerde İngiltere’den
teslim alınacak olan bu zırhlıya karşı, Yunanistan’ın Amerika’dan
Missisippi zırhlısını satın alması, Ege’de gerginliği arttırmıştır96.
Bu şartlar altında İzmir’de toplanan ve ilk toplantısını 1 Ağustos
1914 tarihinde Mekteb-i Sultani’de kendilerine tahsis edilen hususî bir
odada yapan Muhtelit Mübadele Komisyonu, herhangi bir karar
alamadan, 4 Ağustos’ta tekrar toplanmak üzere çalışmalarına ara
vermiştir97. Ne var ki aynı gün I.Dünya Harbi patlak verdiğinden, mezkûr
komisyon bir daha toplanamamış98 ve mübadele işi bir teşebbüsten öteye
geçememiştir99.
SONUÇ
Rum gençlerinin askere alınmasına bir tepki olarak başlayan 1914
göçleri, Yunanistan’ın iddia ettiği gibi Osmanlı tarafından hazırlanan
plânlı bir hareket değildir. Aksine, Makedonya’yı Rumlaştırmak isteyen
Venizelos Hükümeti’nin teşviki ile büyümüştür. Çünkü, son zamanlarda
binde 6’5’e kadar düşen nüfus artışıyla Yunanistan, sadece Selânik
vilâyetini bile doldurmaktan aciz düşmüştür. Zaten, İzmir’den
Yunanistan’a göç eden Rumlardan bazıları Köylü gazetesine
gönderdikleri mektuplarda, kendilerinin tehcir edilmediklerini, aksine
kendi rızalarıyla göç ettiklerini yazmışlardır. Yine “Tercümanlar Heyeti”
tarafından hazırlanan rapordan da bu durumu tespit etmek mümkündür.
Hatta bu rapor, Amerikalılar tarafından da inandırıcı bulunduğu için 1919
yılında düzenlenen Amiral Bristol raporuna olumlu yönde etki etmiştir.
Ancak bütün bunlara rağmen, I. Dünya savaşı sırasında düşmana
V. Kol görevi üstlenen kıyı bölgelerindeki bazı Rumların tehcir edilerek
96 Tanin Nr.1975, 9 Haziran 1330 (1914), s.4; Tanin, Nr.1978, 12 Haziran 1330
(1914), s.1.
97 Ahenk, Nr.5491, 20 Temmuz 1330 (1914), s.2.
98 Köylü, Nr.3258, 25 Nisan 1335 (1919), s.1; İkdam, Nr.7752, 9 Eylül 1918, s1.
99 I. Dünya Savaşı sırasında Hariciye Nezaretleri düzeyinde bazı yazışmaların olduğu
anlaşılmakta ise de, 30 Ocak 1923 tarihli “Tür-Yunan Nüfus Mübadelesi’ne İlişkin
Sözleşme ve Protokol”ünün imzalanmasına kadar hiçbir mesafe alınamamıştır. Bkz.
Fuat Dündar, İttihat ve Terakki’nin Müslümanları İskân Politikası (1913-1918),
İletişim Yayınları, İstanbul 2001, s.67.
Balkan Savaşı’ndan Sonra 33
Kastamonu ve Konya gibi daha iç kesimlere göçürülmesi, 1914
göçlerinin de bir tehcir hareketi gibi algılanmasına sebep olmaktadır.
Öte yandan, içinde bulunduğu ekonomik bunalıma rağmen 1914
göçünü teşvik eden Yunanistan, binlerce Rum’un yerinden-yurdundan
sökülmesine sebep olmuştur. Ayrıca I. Dünya Savaşı sırasında başta
Karadeniz bölgesi olmak üzere, on binlerce yeni göçmenin gelmesine
açık kapı bırakmıştır. Fakat bu insanları iskân etmeye gücü yetmemiş ve
binlerce göçmenin heba olup gitmesine sebep olmuştur.
Mondros Mütarekesi’nden sonra, Rum göçmenlerinden çoğu
İngilizlerin himayesiyle geri dönmeye çalıştıklarından bu zarar Türkiye
açısından daha fazla olmuştur. Nitekim, 1919 Şubatı’nda Amiral
Calthorpe tarafından İzmir Valiliği’ne gönderilen bir tezkirede; Bergama,
Foça ve diğer kasabalardaki eski Rum köylerine yerleştirilen İslâm
muhacirlerinin başka yerlere nakledilmeleri istenilmiştir. Keza Yunan
işgalinden sonra Trakya Umumî Valiliği’ne atanan Saktoris de, daha
evvel Trakya’dan Yunanistan’a göç edenlerin tekrar evlerine
dönmelerini emretmiş ve bunların Gelibolu, Tekirdağ, Silivri ve Midye
limanları üzerinden nakledileceklerini bildirmiştir. Bu arada konuyu
görüşen Meclis-i Vükelâ da, İtilâf Devletlerinin baskısıyla Rumların eski
yerlerine dönmelerini kabul etmiştir. Balkan Savaşı’ndan sonra Batı
Anadolu ve Trakya’da yerleştirilen Rumeli göçmenlerinden binlercesi
tekrar evsiz-yurtsuz kalmış ve ikinci defa muhacir durumuna düşmüştür.
Kendilerine katılan yerli ahâli ile birlikte, İzmir ve Trakya muhacirleri
adını alacak olan bu göçmenlerden yaklaşık 140.000’i, Millî Mücadele
yıllarında çareyi İstanbul’a hicret etmekte bulmuştur. Binlercesi de
Ankara ve Konya gibi daha iç kesimlere göç etmiştir.
Nihayet, kendilerini tehcir edilmiş etnik sürgünlermiş gibi
gösteren Rumların Batı kamuoyu üzerindeki etkileri, İzmir’in Yunanlılar
tarafından işgalinde önemli bir rol oynamıştır. Ayrıca Kafkasya’dan
Güney Rusya’ya kadar olan yerlerden vaktiyle Yunanistan’a göç eden
Rumlardan bir kısmı, Anadolu’dan gelenlerle birlikte geri dönmüşlerdir.
Bu sırada Güney Rusya’dan gelen göçmenlerle birlikte büyük bir güç
elde eden Rumlar, Karadeniz bölgesinde Pontus’u kurmak için harekete
geçmişlerdir ki; bölgede meydana gelen bu karışıklıklar, M.Kemal
Paşa’nın IX.Ordu Müfettişliği’ne atanmasına yol açacaktır.
34 Mehmet YILMAZ
Belge I: DH-KMS, Nr.19/45, lef.16.
Balkan Savaşı’ndan Sonra 35
Belge II: DH-KMS, Nr.19/45, lef.22.
36 Mehmet YILMAZ
Belge III: DH-KMS, Nr.19/62, lef.10.
Balkan Savaşı’ndan Sonra 37
Belge IV: DH-KMS, Nr.19/62, lef. 5/2.
38 Mehmet YILMAZ
Belge V: DH-KMS, Nr.19/70, lef.2.